Merhaba, gelecekten bildiriyorum: Tünelin ucunda ışık var. Çin’de her yer açık, toplu taşıma ve AVM’ler dışında maske takılmıyor, teoride her türlü kamusal alana girmek için gerekli olan ‘yeşil kod’a pratikte kimse bakmıyor, aşı yavaş ilerliyor ama kimse de aşı olayım diye acele etmiyor çünkü virüs kapma riski yok denecek kadar az.
Üstelik, Çin hükümeti bugün, uluslararası yolculuk için gerekli hale gelecek aşı pasaportu uygulamasına bu yazının da konusu olan Çifte Yasama Toplantıları bitince başlayacağını açıkladı. Her ne kadar AB ve Çin’in kendisi henüz Sinovac’ı pasaport kapsamına almadıysa da, Türkiye’de her yaş grubu aşılanıncaya kadar bu da hallolur herhalde (olmazsa da, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan yarımadamızda kendi kendimize otururuz artık).
*
Bugün Çin’de olan sistemi ben neoliberal Asyalı kalkınmacı parti-devleti olarak tanımlıyorum. Birden fazla literatürü bir araya getiren bu tanımlama Çin’in hem siyasi-yasal sistemini hem de pratikteki uygulamalarını kapsıyor. 1980’lerde başlayan iktisadi değişikliklerle küresel kapitalist sisteme entegre olan Çin, bugün hem Japonya, Güney Kore gibi “Asya kaplanlarının” deneyimlerinden çıkardığı derslerle kalkınmacı politikalar izliyor, hem de istihdam piyasası, çalışan hakları, sosyal güvenceler gibi konularda neoliberal politikalar izliyor. Bu ikili politika sistemini düzenleyen ana aktör de sosyalist dönemden beri egemenliğini devam ettiren Leninist parti-devlet. Peki bundan neden bahsediyorum?
Çin’de kalkınmacı politikalar planlı ekonominin bir aracı olan “beş yıllık planlar” aracılığıyla yaygınlaştırılıyor. Her ne kadar Batı bölgeleri kalkınma planları, nüfus politikaları ÇKP’nin Politbürosu tarafından öncelikli olarak belirleniyorsa da, bazı gözlemcilerin kağıttan kaplan olarak nitelediği yasama organları Halkın Ulusal Kongresi (yasama meclisi) ve Halkın Ulusal Danışma Konferansı (danışma meclisi) orta ve uzun vadede çözülmesi gereken sorunların çerçevelenmesinde, değişik sınıfların ve grupların ihtiyaçlarını ve taleplerini duyulur kılmada rol oynuyor.
Bu iki meclis her yıl mart ayında toplanıyor ve yılın öncelikli politika alanlarını ve onlara ayrılacak bütçeyi belirliyor (Çin’de bütçe yılı genelde ocak ya da şubat aylarına denk gelen Çin yeni yılıyla başlıyor). Bu yıl bu çifte toplantıların daha da heyecanlı geçecek olmasının nedeni 2021-2026 Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın açıklanacak olması. Pandemi sonrası dönemin ilk beş yıllık planı olması nedeniyle gözler Çin’e çevrilmiş durumda.
*
14. Beş Yıllık Plan’ın öncelikli konuları arasında yoksullukla mücadele, yeşil dönüşüm, yapay zeka teknolojileri, finansal piyasalar ve uluslararasılaşma var. Her ne kadar, Xi Jinping çifte toplantıların başlamasına bir hafta kala şaşalı törenlerle Çin’de artık mutlak yoksulluğun kalmadığı müjdesini verdiyse de, bu başlık altında hâlâ birçok çözülmemiş mesele yer alıyor. Bunlardan biri, kırsal ekonominin ülke ortalamasının çok gerisinde kalması. 80’ler ve 90’larda köyden kente göçle boşalan kırsal alanlar 2000’lerde tarımsal üretimin çoğunlukla uluslararası tarım şirketlerine teslim edilmesi ve çiftçilerin bu şirketlerin işçileri haline gelmesiyle kırsal Çin yapısal bir çöküş yaşadı. 2010’larda e-ticaret, üreticiden-tüketiciye programları ve eğitimli gençlerin geri dönmesini teşvik edici politikalarla köyler canlandırılmaya çalışılsa da kırsal yoksulluğu önümüzdeki beş yılın en önemli sorunlarından biri olacak.
Benzer şekilde, her ne kadar Çin pandemi yasaklarını görece olarak hafif atlattıysa da, bu dönemde ekonomi küçüldü, teşviklere ve borç ertelemelere rağmen iflaslar yaşandı, ve özellikle genç ve göçmen işsizliği arttı. İşsizlikle mücadele bu yüzden 14. Beş Yıllık Plan’ın en önemli alanlarından biri.
Xi Jinping’in BMGK’de 2060 yılına kadar karbon salımını sıfırlama sözü vermesine kuşkuyla yaklaşılmasının bir sebebi yine yoksullukla ilgili. İflasların ve işten çıkarılmaların yaşandığı Orta ve Kuzey Çin’de üreticiler kömür bazlı elektrik santrallerinden vazgeçilmesini istemiyorlar çünkü ekonomik daralmadan ancak ucuz enerji tüketerek çıkabilirler. Bu anlamda, Beş Yıllık Plan’ın iki hedefi birbiriyle çelişiyor. Xi Jinping’in en iddialı olduğu konulardan biri Çin’in uluslararası toplum içinde bir ‘iklim lideri’ olması. Karbon salımını azaltacak “temiz kömür” teknolojilerinin yanı sıra, benim kanaatime göre finansal neoliberalizmin dijital teknolojilerle birlikte yeni çıkış arayışlarından biri olan yeşil finansmanda da hakim role soyunmak Çin’in hedefleri arasında.
Dijital teknolojiler demişken, Çinli belediyelerin yönetim kapasitesi dışarıdan korkulduğu kadar bir ‘gözetlemeci devlet’ olmaya yetmez ama Çin’in Beş Yıllık Plan’da da açıklayacağı gibi, yapay zeka ve dijital teknolojileri yeni ulusal sanayi hedefi yapması, teknolojik ve finansal anlamda küresel bir ‘dijital dönüşüm’ü hızlandıracaktır. Çin, bu konuya iki açıdan önem veriyor: Birincisi, Xi döneminde Çin’in artık tekstil, maden, tüketici pazarı odaklı teknolojik alet gibi geleneksel sanayileri aşıp teknolojinin kendisini üreten bilişim sanayinin önde gelen aktörü olması gerektiği epeydir konuşuluyordu. Biden hükümetinin Trump döneminde yaşanan ticaret savaşlarını ve Çin’e yöneltilen teknoloji casusluğu suçlamalarını geri çekmeyeceği anlaşılınca, uluslararası sistemde büyük güçler rekabetinin bilişim sektöründe ve yapay zeka alanında gerçekleşeceği neredeyse kesinleşmiş oldu.
Çin’in önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak yeşil ve dijital dönüşümün lideri olmasının altyapısı Kuşak ve Yol Girişimi’yle atılmış durumda. Her ne kadar bu bölgeselleşme yerel hükümetlerin, KİT’lerin ve hedef ülkelerdeki devlet ve özel sektörün kaygılarıyla bütüncül olmaktan uzak bir resim çiziyorsa da, bu vesileyle kurulan ikili ve çoklu ilişkiler Çin odaklı bir finansal ağı usulca kurmakta.