Beşiktaş, Türk futbolunda çok fazla görmediğimiz bir eylem içine girdi. Sadece iki günlüğüne, uçağına basın mensuplarını da alıp kıtalar arası bir gezintiye çıktı. Hedef, Asya’ya açılmak, istikamet Çin’di. Yolun uzunluğu, futbol takımının yaptığı kampın kendisi tartışıldı. Tartışılmaya da devam edecek. Peki, Fikret Orman’ın dünyaya entegre olmak fikrine nereden yaklaşmalı? Bu hamleyi gerçekten de 100 milyon taraftarı olan bir kulüp olma yolunda atılan ilk emekleme adımı olarak mı görmek lazım, yoksa Orman’ın kişisel şovu mu? Oyuncuları sadece iki gün için yormaya, orada 10 bin kişinin izlediği ki biliyorsunuz süperler süperi ligimizde hayal etmemizin bile imkânsız olmaya başladığı bir rakam, hazırlık maçı oynamaya zorlamak ne kadar mantıklı?
Önce dünya bir gaz bulutuydu noktasına yani hikayenin başına gidelim. Fikret Orman başkanlığa seçildiği günden bu yana pek çok önemli icraatın yanında birçok da tartışılan hamlenin fikir babası ve uygulayıcısı oldu. Şu an gururlandığı stadın açılış tarihi ile ilgili kendi ifadesiyle ‘Beyaz yalanlar’dan, kulübün borç yükünde geriye gidilmemesi, amatör branşlardaki ilgisizlik ve parasızlığa kadar eleştirildiği birçok konu var.
Lakin son iki senede alınan şampiyonluk, oyuncu transferleri konusunda başarı, UEFA Finansal Fair-Play giyotini karşısında alınan tedbirler ve tabii ki, nasılsa ismi herkese göre değişiyor, ben de kendi bildiğimi yazayım, Dolmabahçe Stadı’nın tamamlanmış olması. Özellikle stat ve son iki senede gelen iki şampiyonluk Orman’ın önündeki eleştiri setinin de sıkı olmasına engel. Zira her türlü eleştiri karşısında kalkan görevi gören futbol ve başarı, şu an Orman’ın en büyük zırhı. Zaten bu zırhtır ki kendisine ekstra fikirleri riskli de olsa uygulama gücü veriyor.
Çin’e gitmek daha doğru bir tarifle Asya’ya açılmak, global tüm takımların yıllar öncesinden başlattığı bir hamle. Onlar, Asya’dan futbolcu getirerek bu işe girip, kamplarla süsleyip, Asya’daki futbol pastasından kendileri için birer dilim ayırmışlardı. Şimdi o pastanın harcına talip oluyor Beşiktaş. Henüz o sofraya oturması imkansız. Önce mutfağını görecek. Kalfalık yapacak. Şef yamağı olacak. Sonra şef olacak. Ve nihayetinde çok iyi öğrendiği Asya futbol restoranına müşteri olarak gittiğinde o pastanın nasıl isteneceğini bilecek.
Peki, ilk emekleme adımında Beşiktaş ne kazandı? Guardian’da pek de kısa olmayan bir röportaj-haberin unsuru olmayı başardı mesela siyah beyazlılar. (Meraklısı buradan bulabilir) Derin bir analiz değil belki bu lakin temiz bir girizgâh. Siyah beyazlıların yakın ilişkileri olan Chelsea’ye benzetilmesi üzerine inşa edilmiş bir giriş. Ve bu inşaatın harcını da atan Fikret Orman. Kendi sözleri ile aktaralım: “Chelsea, Beşiktaş’ın bir semti olan Ortaköy’e çok benziyor. Ama onların dünyanın çeşitli yerlerinde 300 milyona yakın taraftarı var. Eğer Chelsea böyle bir evrensel seviyeye çıkabiliyorsa biz niye çıkmayalım?”
Bu sözlerin saçmalığı ya da vizyonerliği, altını boşluğu ya da doluluğu, mantıklılığı ya da mantıksızlığı konularında uzun uzun tartışmalar yapabiliriz. 100 yılı aşan tarihi olan iki takımın tek benzerliğinin bu olduğunda, sahibi olan bir kulüp ile dernek statüsündeki bir kulübün kıyaslanmasından girip nereden çıkarız bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var. Bu sözün bir alt metni var. Beşiktaş, Amerika’yı yeniden keşfetmek istiyor. Ama uzun yoldan değil. Atılmış adımları inceleyerek, yine elmaya ulaşmak için yıldızları hedefleyerek, yine ortaya bir vizyon koyarak.
Fikret Orman’ı eleştirdiğim onlarca nokta var. Buna stadın kendisi de dahil. Lakin bu kez doğru adımı, doğru yoldan attı. Açık oldu. Guardian’a konuşmasıyla ulusal basına konuşması arasına fark koymadı. Bence taraftarı ilgilendirmeyen ama kulübün kendisini yakından ilgilendiren mali gelişim için güneşin Asya’dan yükseldiği gerçeğine kör bakmadı. Beşiktaş, iki günde hemen bir imaj kazanmaz. Lakin global dünyanın takım olma imajı için zemin hazırlandı. İngiltere basınının, Beşiktaş’ın bu hamlesini görmesi bile adımın doğruluğunu gösterir. Ama büyük de bir yük getirir. Artık bundan sonra atılacak her adım çok daha planlı ve dikkatli atılmak zorunda. Sorumluluk ise sadece Fikret Orman ve yönetiminin değil bundan sonra gelecek tüm yönetimlerin omzunda olacak.