Bugün aslında yazmak hiç içimden gelmiyor. İstismarcılara yönelik yasa tasarısının konuşulduğu ortamda yemek yazmak bana tuhaf geliyor.
Ancak yine başka bir haber gördüm bu sabah ve bizim konuları ilgilendirdiği için de de kısa bir şeyler yazmaya karar verdim.
Gazetelerimizden bir tanesi, 'tezgahlarda çinekop bereketi' diye bir haber yapmış. Çinekop fiyatı 10 TL'ye kadar düştü diye anlatmış, anlatmış...
Çinekop, sevgili okuyucular, avlanması yasal olarak yasak olan bir tür. Aynı sarıkanat gibi. Onları avladığınız zaman, üreme boyuna erişemediği için, lüfer ortadan kalkıyor. İşin bilimsel açıklaması hakkında geçen sene Slow Food Fikir Sahibi Damaklar ekibi ayrıntılı bir yazı yayınlamıştı, kendilerinin anlayışına sığınarak, aşağıda bu yazıyı sizlerle paylaşacağım, lütfen siz de okuyun ve çinekopu asla satın almayın, satan yerleri de ALO 174'e bildirin.
LÜFER HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 5 GERÇEK
Bıkmadan, usanmadan bir kez daha söylüyoruz: Lüfer bitiyor, lüferin soyu tükeniyor ve bunun sorumlusu biziz. Tüm okuyucularımızı Slow Food Fikir Sahibi Damaklar önderliğinde başlatılan lüferi koruma kampanyasına katılmaya, seslerini yükseltmeye çağırıyor ve bilmeniz gereken bazı gerçekleri aktarıyoruz.
1. Lüfer İstanbul’a has bir balık değildir
Lüfer İstanbul’a has değildir ama İstanbul’un lüferi özeldir, dünyaca ünlüdür. Göçmen bir balık olan lüfer, dünyanın hemen her yerindeki tropik ve subtropik sularda bulunur. Soğuk denizlerde yaşayan lüferler daha yağlı olduklarından lezzetleri de ayırt edilebilir derecede güzel olur.
İstanbul lüferini özel yapan da Karadeniz’in serin sularında bulunan lüferlerin sonbahar aylarında Boğaz’dan geçiş yaparak diğer sulara açılmasıdır. Tüm dünyada avlanan lüferlerin %32’si Türkiye’de avlanmaktadır ve eğer acilen harekete geçmezsek İstanbul lüferin en güzel olduğu şehir değil lüferin katili şehir olarak anılacaktır.
2. Lüferin yok olmasından sadece balıkçılar sorumlu değildir
Lüferin yok olmasının ana nedeni gırgırlarla toplu olarak yavruların avlanması olsa da o gırgırların ağlarını sulara bırakmasının nedeni bizim tüketim alışkanlıklarımızdır.
Tüketici tarafından talep edilmeyen hiçbir ürün üretilmez, hiçbir canlı avlanmaz. Siz satın almazsanız balık tüketicileri tezgâhları yavru lüferlerle doldurmaz, balıkçılar da yavruları avlamaz.
3. Bizim hassasiyetimiz lüferi kurtarabilir
Geldiğimiz noktada lüferi kurtaracak tek şey tüketici hassasiyeti. Yasal olarak 20 cm’nin altındaki lüferi avlamak da satmak da yasak ama bu yasağın işlemesini sağlamak bizlere düşüyor. 20 cm’nin altında lüfer gördüğünüz her tezgâhı mutlaka ALO 174'e ve BİMER'e şikayet edin ve idari para cezası almalarını sağlayın. Bu tezgâhlardan asla alışveriş yapmayın.
Defne yaprağı, çinekop ve sarıkanatın lüferin yavruları olduğunu unutmayın. Bu balıkları satan esnaf kadar bunu görmezden gelen tüketicinin de lüferin yok olmasında parmağı olduğunu bilin.
4. Lüferi korumak için cebimizde cetvelle gezmemiz gerekmez
Lüferi korumak için yapmanız gereken çok basit: Cetvelle karışınızı ölçün ve aklınızda tutun. Tezgâhtaki balıkları karışınızla kıyaslayarak, avlanma yasağına uygun olup olmadıklarını kontrol edin.
5. Tehlike altında olan tek balık lüfer değildir
Toplu avlanma lüfer dışındaki deniz canlıları için de büyük tehdit oluşturuyor. Bunların başında yasal avlanma alt sınırı 9 cm olan hamsi geliyor. Hamsi yöresel bir lezzet olmanın yanında lüfer ve palamut gibi balıkların da ana besin kaynaklarından biri. Avlanma yasağına dahil olan diğer tuzlu su balıkları ve alt sınırları ise şöyle: