İKİLİ İLİŞKİLER
Çin-Türkiye ikili ilişkilerinde yıllardır çözülemeyen sorunlar
var. Bunlardan biri ticaret açığı. Çin’de yatırım yapan çok az
sayıda Türkiyeli şirket var, ve Çin hâlâ meyve ithalatı gibi
alanlarda kısıtlamaları kaldırmış değil. Bu ziyaretten de bu
sorunun çözüldüğüne dair bir işaret çıkmadı. Yatırım alanında,
Türkiye yıllardır Orta Koridor projesini Kuşak ve Yol Girişimi’ne
eklemlemeye çalışıyor ama mevzuat anlaşmazlıkları gibi nedenlerle
bu mesele de sürüncemede. Dağlık Karabağ’da aniden çıkan savaşın
Orta Koridor’a alan açacağı konuşulmaya başlandı, bu yorumu ben de
mantıklı buluyorum. Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi’nin diğer
yatırım alanlarında 17+1 Doğu ve Orta Avrupa ve Doğu Akdeniz gibi
Çin’in özel ilgi alanındaki alt bölgelere dahil olabilmiş değil.
Çin’in Türkiye’deki enerji yatırımları, örneğin Çin’in yeşil
teknoloji yatırımı için merkez seçilmiş olan Körfez ülkelerinin
aksine,
eski ve verimsiz teknolojilere. Çin-Türkiye ilişkileri
ticaretten yatırıma, yakınlarda ise finansal ilişkilere uzanan bir
evrim geçirdi. Son yıllarda Çin’den alınan kredilerde artış oldu.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin 25 Mart’taki ziyaretinin
arkasından Ziraat Bankası Çin EximBank’tan 400 milyon dolar kredi
aldığını duyurdu. Bu rakam, Türkiye’deki şirketlerin önümüzdeki
sene ihtiyacı olacağı söylenen 220 milyar dolar civarı döviz
akışına ve İran’ın aynı ziyaret çerçevesinde Çin’le imzaladığı 400
milyar dolarlık anlaşmaya kıyasla küçük bir rakam olsa da; ikili
görüşmelerin sonuçsuz bitmediğine bir işaret. Çin Dışişleri
Bakanı’nın gündeminde üst sıralarda yer alan bir başka konu, iki
ülke arasındaki suçluların iadesi anlaşmasının TBMM tarafından onaylanmasıydı. Türkiye’deki
Uygur diasporasının liderleri uzun zamandır bu anlaşma aleyhinde
kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Wang Yi’nin Körfez ülkelerine
ziyaretinin aksine, Türkiye’de ikili görüşmelerin sonunda bu konuya
özellikle değinilmedi ama Çin Xinjiang nedeniyle tam da bugünlerde
bir diplomatik kriz içerisinde.
BÖLGESEL İLİŞKİLER
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi bu iki hafta içinde Suudi
Arabistan, Türkiye, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve
Bahreyn’i ziyaret etti. Bunların içinde en somut gelişmeler Suudi
Arabistan ve İran’la yaşandı. Zaten halihazırda Çin’den çevre dostu
enerji ve havacılık teknolojileri yatırımlarını çekmiş olan Suudi
Arabistan, Çin’e elli yıllık petrol garantisi verdi. Aynı zamanda,
Xinjiang ve Hong Kong’da Çin devletinin politikalarını
desteklediğini açık olarak ifade etti. Biden hükümetiyle nükleer
anlaşmaya geri dönmenin koşullarını tartıştığı bir süreç içinde
olan İran da Çin’le petrol garantisi karşılığı 400 milyar dolarlık
bir destek anlaşması imzaladı. Çin ayrıca, İran’a ABD ile
ilişkilerinde arabuluculuk teklif etti. Benzer şekilde,
İsrail-Filistin görüşmelerinin Çin’de yapılması çağrısında bulundu.
Çin’in uluslararası çatışma çözümü süreçlerine bu kadar aktif
müdahil olması yeni. O yüzden, Çin’in bu teklifleri, kendisini
uluslarararası ortamda ve Asya-Pasifik bölgesinde sıkıştıran Biden
hükümetine karşı Ortadoğu’ya hakim olma, en azından gözdağı verme
niyeti olarak değerlendiriliyor. Çin’in yeni Ortadoğu politikası
mart ayında meclisin yıllık toplantısında açıklanan 14. Beş Yıllık
Kalkınma Planı ve 2035 Orta Vadeli Hedefler içinde de yer aldığı
için, bu ziyaretten çıkan sonuçların uzun vadeli etkileri
olacak.
KÜRESEL İLİŞKİLER
Wang Yi’nin Ortadoğu gezisi Çin’in orta vadeli planlarıyla
uyumlu olarak önceden planlanmıştı ama hemen öncesinde olanlar
gezinin tonunu değiştirdi. 18 Mart’ta ilk önce kimin davet ettiği
açıklığa kavuşmayan bir şekilde ABD ve Çin Dışişleri Bakanları
Alaska’da bir araya geldi. İki taraf, dışişleri bakanları Blinken
ve Wang ve devlet başkanlarının dış politika danışmanları Yang ve
Sullivan tarafından temsil edildi. Alaska zirvesinin açılış
törenine Blinken ve Yang arasındaki atışma damga vurdu. Blinken’in
Çin’in insan hakları ihlallerini eleştirmesi üzerine Yang, ABD’ye
kendi insan hakları ihlalleri tarihçesini hatırlattı ve ikili
ilişkilerin artık ABD’nin umduğu gibi eşitsiz devam etmeyeceğini
söyledi. Her ne kadar zirvenin basına kapalı kısmı sakin ve yapıcı
geçtiyse ve iki taraf da iklim gündemi gibi konularda işbirliğine
devam kararı aldıysa da, Yang’ın bu çıkışı Çin kamuoyunda, Afyon
Savaşları’ndan beri devam eden Batı’ya boyun eğme döneminin sona
erişi olarak yorumlandı.
Alaska Zirvesi’ni takip eden haftabaşında AB, Xinjiang
eyaletinin valisi, parti sekreteri ve emniyet müdürüne bölgedeki
insan hakları ihlallerinden dolayı yaptırım uygulamaya karar
verdiğini açıkladı. ABD, Kanada ve İngiltere hemen yaptırımlara
dahil oldular, Avustralya ve Yeni Zelanda olumlu baktıkları yönünde
açıklamalar yaptılar. Çin, bu görece etkisiz ve uyarı niteliği
taşıyan yaptırımlara ertesi gün misliyle yanıt verdi ve bu
ülkelerin meclislerindeki Çin’le ilişkiler komisyonu üyelerine,
akademisyenlere, STK’lere Çin’e giriş yasağı koydu. Bu karşılıklı
yaptırımlar Çin içerisinde medya tarafından haberleştirilmediği
için Çin kamuoyunu bir kez daha milliyetçilikte birleştirecek bir
adım daha atıldı.
Dünyada pamuk ticaretinin çevre dostu ve adil bir biçimde
yapılmasını gözeten Better Cotton Initiative (BİÇ) bir yıldan fazla
zamandan beri dünyaca ünlü markaları Xinjiang’dan pamuk almamaya
ikna etmeye çalışıyordu. Xinjiang pamuğu kaliteli, ucuz ve çok
miktarda olduğu için Nike gibi markalar taraf tutmamaya
çalışıyorlardı. Çevre dostu ve adil ticarete önem veren bir marka
olarak kendini pazarlayan H&M Ekim 2020’de artık Xinjiang’dan
pamuk almayacağını açıklamıştı ama bu Çin içerisinde haber
olmamıştı ve Çin devleti de tepki vermemişti. Yaptırım
restleşmesinin olduğu günlerde Çin resmî yayın organları, altı ay
önce yapılan bu açıklamayı Çin kamuoyunun önüne sürdüler ve
“Xinjiang pamuğunu destekliyorum” kampanyası başlattılar.
Yaptırımlardan haberi olmayan Çin kamuoyu, Xinjiang pamuğunun
boykot edilmesini ABD’nin ticaret savaşları bağlamında yeni bir
taktiği sandı ve Xinjiang’dan pamuk almaya devam edeceğini açıktan
ifade etmeyen bütün uluslararası markaları boykot kararı aldı. Bu
durumda, H&M ve Nike’nin yanı sıra Calvin Klein, Burberry gibi
birçok lüks moda markası zor durumda kaldı. H&M, çevrimici
alışveriş sitelerinden hatta navigasyon uygulamalarından silindi.
Çin’in yükselen orta sınıfının kimliğini tanımladığı yaşam tarzını
oluşturan bu markalardan vazgeçebilecek mi, küresel sermaye
Xinjiang konusunda tavır alacak mı, bu, devletler arası ilişkileri
nasıl etkileyecek, zaman içerisinde göreceğiz.