Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın Türkiye ziyareti “turistik gezi” olmanın ötesinde bir anlam taşıyor mu? Bizde pek vurgulanmadı sanırım ama (aldığımız bilgilere göre) Yunanistan tarafında ziyaretin resmi değil –ileride yapılabilecek resmi bir ziyaretin ön hazırlığı olarak da görülebilecek bir- “çalışma ziyareti” olduğunun üzerinde duruldu. Ziyaret sonrası yapılan açıklamalarda “olumlu gündemin yeniden başlatılması” dışında bir mesajın verilmemesi ziyaretten beklentilerinin düşük olduğu zaten belli olan iki tarafın asıl problemleri oluşturan hiçbir başlıkta anlaşamadıklarını gösteriyor.
Oysa halihazırda ciddi bir şekilde ele alınmayan ama zaten bir kısmı halen iki ülke arasında çözülememiş ve ileride büyük gerginlikler yaratması muhtemel Kıbrıs meselesi, Doğu Akdeniz’de yeraltı kaynakları arama çalışmaları ve buna bağlı olarak münhasır ekonomik bölgeler ile ilgili ihtilaf, Adalar konusu ve FIR hattı (Uçuş Bilgi Bölgesi), darbe girişimine karışmakla suçlanan askerlerin durumu, Heybeliada Ruhban Okulu’nun durumu, İstanbul-Selanik tren hattının durumu gibi konular var.
Kıbrıs meselesinde herhangi bir gelişme yok. Rum tarafı da, Türk tarafı da kırmızı çizgileri konusundaki ısrarlarını sürdürüyor ve Erdoğan ile Çipras arasında görüşmelerin devam etmesi dışında somut bir adım atılmış değil.
Kıbrıs Adası'nda problem tüm ağırlığı ile dururken asıl fırtına Doğu Akdeniz’de kopacak gibi. Türkiye Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları ile ilgili yapılan anlaşmaların dışında ve Çipras'ın başbakanlığındaki Yunanistan İsrail, GKRY, İtalya, Mısır, Ürdün ve Filistin’in yer aldığı “Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nun” üyesi. Türkiye ise Ürdün ve Filistin’in de yer aldığı bu oluşuma karşı münhasır ekonomik bölge savaşı veriyor. Çipras elbette bu forumun ve bu forum ileride somut bir işbirliğine dönüşmese bile zaten daha önceden İsrail’in başlattığı bu alandaki ittifakların bir temsilcisi olarak Erdoğan’ın karşısına çıktı. Ancak daha önce görece sert açıklamalar yapan ve hatta askeri gemisini harekete geçiren Erdoğan ile Çipras’ın bu konuyu ciddi biçimde ele alıp almadıkları, ele aldılarsa ne konuştukları bilinmiyor. Bilinen tek şey durumun değişmediği ve “enerji alanında işbirliği” mesajına rağmen tarafların şimdilik “kendi başlarına takılacakları.”
Adalar meselesi zaten tam bir muamma. Türkiye kamuoyunda zaman zaman gündeme getirilen Adalar konusunda Yunanistan tarafı son derece rahat. Yunan tarafı böyle bir sorunun olmadığını yineliyor. FIR hattı ise kadim bir mesele ve en son Çipras’ın karasularını 12 mile çıkarma haklarını kullanma niyetinde olduğunu belirtmesi ile gündeme gelmişti. Türkiye ise buna karşılık “12 mil”i savaş sebebi sayacağı cevabını verdi. Yunanistan’ın Ege’de halen bazı bölgelerde 12 mili uyguladığına dair haberler var.
Darbe girişimine katıldığı suçlaması ile Türkiye tarafından iadesi istenen askerlere gelince, Çipras’ın ziyaretini yakından takip eden Yunan asıllı bir gazeteci arkadaşım davalar görüleceği zaman “Türkiye’de ilk gözaltı dalgasında yakalanan askerleri darp edilmiş halde gösteren fotoğrafları duruşmaların yapılacağı mahkemenin kapısına yapıştırdılar. Bu da etkili oldu ve mahkeme iade etmedi. Ayrıca Yunanistan’da Çipras dahil hiç kimse yargıya müdahale edemez” dedi. Yani aslında Çipras’ın da basın toplantısında belirttiği gibi bu konuda zaten yapacak bir şeyi yokmuş. Türkiye basınında yukarıda çerçevelendirmeye çalıştığımız bir dizi ciddi konu yerine Erdoğan’ın “darbeci askerler” ile ilgili sözlerinin başlıklara taşınması daha çok içeriye mesaj gibi duruyor. Bu arada zaten askerler çoktan serbest kaldılar ve muhtemelen şu anda başka bir ülkedeler. Yani Yunanistan açısından konu çoktan kapanmış durumda.
Erdoğan Ruhban Okulu'na karşı Atina Monastiraki Meydanı'nda bulunan Osmanlı’dan kalma caminin açılmasını istemiş. Ancak bu konuda da karar verecek olan Çipras değil Yunan dini otoritesi. Caminin açılmasına izin verilmesi ise en az Makedonya ismi meselesi kadar gürültü kopartabilir. Daha önce açılmasına izin verilen cami de Atina şehir merkezinin dışında “gözlerden uzak” bir yerde.
Bu çok önemli sorunları geçtik iki lider İstanbul-Selanik tren hattı konusunda bile somut adım atamamışlar. Tren hattı sekiz yıldır hazır, yeni trenler de alınmış ancak bir zamanlar Papandreu-İsmail Cem ikilisinin yakaladığı olumlu hava dağıldıktan sonra iş “bürokrasiye” havale edilmiş ve hattın ne zaman açılacağı bilinmiyor.
Yunanistan’dan daha önce Heybeliada Ruhban Okulu'na yapılan üst düzey ziyaret, Yunan lider Venizelos’unki olmuştu. Çipras ateist olmasına rağmen kilise ile iyi geçinmeye çalışıyor. Ruhban Okulu ve Ayasofya siyasetin de alanına giriyor ama bu iki mekanı ziyareti yaklaşık 10 bin din görevlisinin maaşlarını kesmesinden sonra Çipras’ın yararlanacağı bir durum. Malum önümüzdeki mayıs ayında Yunanistan’da Avrupa Parlamentosu ve yerel seçimler var. Anketlerde durumu iyi görünmeyen Çipras’ın kasımdaki seçimleri de erkene alıp “üçü bir arada” baskını yapması muhtemel. Yabancı olmadığımız bir tablo daha var: Çipras’ın en büyük şansı Yunanistan’da ana muhalefet konumundaki Yeni Demokrasi’nin “Mr. Bean” lakabı ile anılan başkanı Kiriakos Miçotakis. Miçotakis’in Çipras’ın en büyük şansı olduğu ifade ediliyor.
Çipras ise Miçotakis’in kötü hitabet gibi olumsuzluklarına rağmen oyları yüzde yüzde 30 civarında olan Yeni Demokrasi’yi gelecek seçimlerde alt edebilmek için yeni ittifaklar arayışı içinde.
AP seçimlerinde büyük kayıp yaşayacağı tahmin edilen Çipras için yerel seçimler ile ilgili tahminler de iç açıcı değil. Atina ve Selanik’i kaybetme korkusu yaşıyor. Önceki yerel seçimde sosyalist aday Yannis Butaris sola neredeyse tek oyun bile çıkmadığı Selanik’ten “Atatürk’ün evini Türklerin kabesi yapacağım, burayı ziyaret edecekler paralar akacak” sözü ile kazanmış. Çipras’ın o dönemde Butaris karşısında aday göstermediği Selanik’te ve Atina’da belediye başkanlığını kaybedebileceği belirtiliyor. Çipras geçtiğimiz günlerde emekli maaşlarına zam yaptı ancak Makedonya kararı nedeniyle milliyetçiler tarafından protesto edilmişti. Bu hamle milliyetçilerin tepkisini çekse de Çipras’ın “yeter artık ne olacaksa olsun, yeter ki sorun çözülsün” diyen sessiz çoğunluğun desteğini aldığı belirtiliyor.
Hasılı kelam Emine Hanım ile Betty Baziana çay sohbetindeyken gerçekleşen Erdoğan-Çipras buluşması iki liderin de kendi iç kamuoyuna verdikleri mesajların dışında bir işe yaramadı.
Erdoğan Batı’dan bir lider ile daha görüntü verdi, “darbecilere” karşı aslında iç kamuoyuna yönelik mesajlarını yineledi, Çipras ise Heybeliada’yı ziyaret eden ilk başbakan olarak tarihe geçti.
Bir mucize olmazsa iki ülke arasında gelecekte daha da ağırlaşması olası sorunlar ise öylece duruyor.