Türkiye Futbol Federasyonu'nun herhangi bir temsilcisinden, stadyumlara girmek için almak zorunda bırakıldığımız dijital kelepçeleri üreten firmanın senelik yaptığı sunumlarda duyuyoruz tribünlerdeki boşlukların dolması gerektiğini. Her sene yapılan sunumlarda da tribünlerdeki taraftar sayısının artışından bahsediliyor hep. Benim taraftar sayısının arttığına inancım hâlâ sıfırken bu sayının gün geçtikçe arttığına inanılması da ülke futbolunda hâlâ temiz duygularla umutlara sahip insanların varlığına olan inancımı artırıyor.
Dünya üzerinde satış sürekliliği kazanan bir çok dev markaya bakarsanız bir çoğunun hedef kitlesini çocuklar oluşturur. Toplumsal rol tartışmaları bir kenarda dursun büyük markalar, kendi arabalarının küçük modellerini yapar satar, o arabayla oynayıp büyüyen çocuk araba alır. İçeceğinin kapağından cips çıkıyor diye o içeceği alan çocuk sonra o içecekten hayatı boyunca vazgeçmez. 5 yaşında da 55 yaşında da alır onu. Futbolda da 5 yaşında hangi takımı tutmaya başladıysan gerçekten bir takım taraftarı olacak ortamın da varsa çok fazla değişiklik yaşamadan o takımı tutmaya devam edersin.
KÜÇÜK YAŞTA KALBE DOKUNMAK GEREKİR
Futbol sevgisi de, futbol artık bir oyun değil bir 'ürün' olduğu için sevdirilmeye küçük yaştan başlatılır. Özellikle futbolun endüstrisi kendi sürekliliğini de devam ettirmek için çocuğun futbolu sevmesi, izlemesi ve tüketmesi için üretimler yapar. Çocuklarla yapılan kulüp/futbolcu etkinliklerinin amacı sadece 'güzel imaj' yaratmak için değildir. Kulübü ve futbolu çocuğa çocuk yaşta sevdirmek içindir. Böylece daha 10 yaşındaki çocuğun ilk harçlığına rahatça el koyabilir endüstriyel futbol. Tamam, bu sertliği bir kenara koyarsak, küçük yaşta başlar stadyuma gidip gelme alışkanlığı da. Önce anayla, babayla, amcayla sonra tek başına iç saha maçına, sonra deplasmana... Yani tribünleri doldurmak öyle bir günde olabilecek şey değil. Son 5 yılda 25 tane 40 bin kişilik stadyum yaptınız diye ertesi gün kimse elini kolunu sallaya sallaya boşlukları doldurmaca oynamak için maça gitmez. Bir rutindir, bir gelenektir stadyumda maç izlemek. Gelenek de, rutin de dünden bugüne olmaz.
Futbol sevdalısı çok arkadaşımın, arkadaşımızın ve sizin de ilk hikayeniz, "Babam beni maça götürmüştü 3-5 yaşındaydım" cümleleriyle başlar. Tuzlaspor-Galatasaray maçında da böyle bir minik vardı. Maça girmek istiyordu. Tuzlaspor'un stadyumu ne gece maçına ne de kamera yayınına uygun olduğu için mücadele şehrin orta yerindeki stadyumda yapıldı. İstanbulspor'un stadyumu olduğu için muhtemelen elektronik kart sistemi de uygulanmaktaydı. Yani güvenlik üst düzeydeydi!
SUÇA TAHRİK EDEN ÇOCUKLAR!
Stadyuma girmek isteyen bir çocuk da bu üst düzey güvenlik engeline takıldı. Üzerinde sarı kırmızılı forma olduğu için Tuzlasporluların olduğu yere almak istememişti polis onu babasıyla. Çünkü o çocuğun üzerindeki forma, babası yanında olsa bile, tüm stadyumda bir kaosa neden olabilirdi görevini yapan polise göre. Babası ufaklığı içeri sokmak için formasını ters giydirme önerisi yapsa da feryat figan bağıran çocuk eve gitmek istemişti bir kere. O çocuk belki de ilk defa Galatasaray maçına gidecekti ve sahadaki kahramanlarıyla aynı formayı giydiğini görerek takımıyla farklı bir bağ kuracaktı. Sahadaki kimse onu görmeyecekti ama o aynı armayı, formayı taşıdığı oyuncularla aynı ortamda aynı mücadele için yaptığı hazırlığı bozmak istemiyordu. Alınmamıştı içeri bir kere. İstediği formayla istediği maçı izlemesine engel olunmuştu, hevesi kırılmıştı bir kere. Çünkü suça tahrik ediyordu bu çocuk.
Bir çocuğa nasıl açıklarsınız üzerindeki forma nedeniyle içeri alınmadığını? Açıklayamazsınız ki. Fakat o çocuk şu anda üzerinde aynı renkleri taşıyan formalı 3-5 arkadaşıyla aynı rengi giymeyen giymek istemeyen 6. arkadaşlarını dışlayacak. Ya da farklı renkli forma giyen başka bir kaç arkadaşının yanına istediği renkli formayla gitmeyecek, gidemeyecek. Çünkü o çocuğa göre sadece aynı renkleri giyenler bir arada bulunabilir. O çocuğun Galatasaray yönetimi tarafından maça davet edilmesi aslında tam da buna hizmet. Halbuki Tuzlaspor'un böyle bir jest yapması ya da sonraki maçlarda karma tribünler oluşturup maç izleterek bir mesaj vermesi halinde o çocuğun kafasında oluşan ayrımcı yaklaşım değişip dönüşebilir. Bu, taraftarlar arası kamplaşmadan başka bir şeye yol açmayacaktır.
SAYENİZDE
Hani bazen tribünlerin daha dolu olduğu günleri özlemek bir yana, tribünde yan yana oturmayı özleyenler, hayal edenler oluyor ve soruyorlar ya 'neden olmuyor eskisi gibi birlikte maç izleme pratiği' diye... İşte o çocuğu potansiyel tahrik unsuru olarak gören, o çocuğun forması farklı olduğu için tehlike yaratabileceğine, yaşanabileceğine inanmayı normalleştiren ve polisin bir çocuğu potansiyel tahrik unsuru olarak görmesini normalleştiren toplumsal karanlık yüzünden biz muhtemelen önümüzdeki 30-40 sene daha rakip taraftarla yan yana futbol maçı izleyemeyeceğiz.
Teşekkürler polis kardeşim, görevini layıkıyla yerine getirerek bir çocuğun hayallerini paramparça ettiğin, bir çocuğun stadyumda kahramanlarını izlemesine engel olup geceyi gözyaşlarıyla evine dönerek geçirmesini sağladığın için. Bir çocuğun izleyeceği 4 gol sonrası yapacağı taşkınlıklar nedeniyle stadyumda yaşanması muhtemelen büyük bir kaosu engelledin. Seni altın yaldızlı beşi bir yerde Passolig'lerle ödüllendirmek lazım, 6222 nişanı takarak 6222'nin yılmaz savunucusu ilan etmek lazım. Sen ve senin gibiler sayesinde futbol stadyumlarımız daha steril, daha temiz, daha kavgadan uzak, daha çok taraftara sahip olacak!