Çocuk yaşta evliliklerin sonrası sessizlik

Çocuk yaşta zorla evliliklerin önalıcı şekilde durdurulmasında yereldeki sosyal ağların ve aktörlerin büyük etkisi var. Öğretmen Ağı bünyesindeki öğretmen topluluğu ve Proje ekibi, kısa süre önce, ÇYEZE’yi ortadan kaldırmaya ve çocuk haklarını gözetmeye yönelik çalışmalara katkı sunmak amacıyla önemli bir rehber yayımladı.

Menekşe Tokyay meneksetokyay@gmail.com

Çocuklar açlıkla sınanıyor. Çocukların karınları zil çalarken, bu sesi uzun zamandır yetkililer işitmiyor.

Çocukların emeği sömürülüyor. Çocuklar iş kazaları ve iş cinayetlerine konu oluyor. Ama emek piyasası, çocukların çığlığını işitmiyor.

Çocuklar, farklılıklarına saygı duyulmayan bir sistemin çarkları içinde türlü ayrımcılıklara uğruyor.

Çocuklar politika yapım süreçlerinde yok sayılıyor.

Çocuklar depremlerde yok oluyor, kayıplara karışıyor, istismara uğruyor.

Ve çocuklar erken yaşta, zorla evlendiriliyor. Cinsel istismar, evlilik üzerinden, gelenekler üzerinden, doğru sanılan yanlışlar üzerinden “normalleştiriliyor”.

Türkiye’de evli her beş kadından biri çocuk yaşta evlendirilmiş olarak kayıtlara geçiyor.

Erken yaşta zorla evlilikler, en fazla gizlenen ve kapalı tutulabilen, türlü geleneksel kılıflara sarıp sarmalanan istismar türlerinden…

Üstelik çocuğun bugününü ve geleceğini sömüren, eğitim ve yaşam hakkını elinden alan, anne ve bebek ölümlerine dek uzanan bir ihmaller zincirini fitilleyen, çocuğu sessiz uyum ve duygusal küntlüğe sürükleyen, ciddi bir hak ihlali alanı bu…

Sabancı Üniversitesi çatısı altında faaliyet gösteren Eğitim Reformu Girişimi’nin yürütücülüğünü üstlendiği ve Türkiye’de eğitim alanında faaliyet gösteren öncü yedi vakıf tarafından desteklenen Öğretmen Ağı, son olarak Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) desteğiyle 2023 yılının Ocak ayından beri Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evliliklerin (ÇYEZE) Önlenmesi için Öğretmenlerin Güçlenmesi Projesi’ni yürütüyor.

Öğretmen Ağı bünyesindeki öğretmen topluluğu ve Proje ekibi, kısa süre önce, ÇYEZE’yi ortadan kaldırmaya ve çocuk haklarını gözetmeye yönelik çalışmalara katkı sunmak amacıyla önemli bir rehber yayımladı.

“Çocuk Yaşta, Erken ve/veya Zorla Evlilikler için Önleme ve Müdahale Rehberi: Öğretmenlere Yönelik Uygulamalar” başlıklı Rehber, 10 il ve 8 farklı branştan 20 öğretmen ve 3 öğretmen adayının 2022 yılından beri yaptıkları saha araştırmalarının ve eriştikleri verilerin katkısıyla hazırlandı.

Bu süreçte özellikle şubat 2023’te gerçekleşen depremlerin ardından sahadan gelen haberlerde bölgedeki ÇYEZE vakalarının dramatik şekilde artması da belirleyici oldu.

Çocuk yaşta zorla evliliklerin önalıcı şekilde durdurulmasında ve müdahale süreçlerinde, yereldeki sosyal ağların ve aktörlerin büyük etkisi var. Yaşadığı çocuk istismarı ve erken yaşta zorla evlilikle yıllar sonra hukuk aracılığıyla mücadele etme gücü gösteren ve bu şekilde birçok kadına da ilham olan H.K.G.'nin 6 yaşındayken dini nikahla 29 yaşında bir adamla evlendirilmesi ve okula gönderilmemesi, bu süreçlerde eğitim ekosisteminin eksikliğinin ne kadar büyük bir risk doğurabileceğini anımsatmıştı.

Paydaşlar zincirinin en kıymetli halkalardan biri eğitimciler… Ancak ne yazık ki öğretmenlerin bu konuda karşılaştıkları en büyük zorluk, bu mücadelelerinde yalnız bırakılmaları, gerekli desteğe erişememeleri ve çocuğa zarar gelmeden bu tür evlilikleri önlemek üzere nasıl müdahalede bulunabileceklerini yeterince bilememeleri…

Erken yaşta zorla evliliklere yönelik toplumda yaygın yanlış argümanlar, bu evlilikleri destekleyen tutum ve gelenekler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi dinamikler de cabası…

Dolayısıyla bu rehber, yerelde sınıf öğretmenlerinden rehber öğretmenlere, psikolojik danışmanlardan branş öğretmenlerine dek herkes için ufuk açıcı ve yol gösterici nitelikte.

Bir açıdan “sakın kendinizi çaresiz hissetmeyin, bu yolda yalnız yürümeyeceksiniz” mesajını veriyor; eğitimcilerin riskleri fark etmelerini, öğrencileri ve aileleri güçlendirebileceklerini, herhangi bir ihtiyaç halinde ilgili kamu kurumlarına bildirimde bulunulabileceklerini gösteriyor.

Sonuçta bizim gibi yaralı toplumlarda önleme odaklı bir çocuk koruma yaklaşımı ortak bir toplumsal mücadele olup, paydaşların sürekli tetikte olmasını gerektiriyor. Bunun için de müdahale becerilerinin ve toplumsal tepki kapasitesinin artması şart. Çünkü birçok eğitimci meslek yaşantısında erken yaşta zorla çocuk evliliği vakalarıyla veya risk altında öğrencilerle karşılaşıyor.

Rehberde, bu konuda duyarlı ve istekli eğitimcilerin uygulayabileceği birçok bilgilendirici metin ve ÇYEZE ile mücadeleye dönük etkinlik yer alıyor.

Bunları derslerde, seminerlerde, atölyelerde, velilere yönelik güçlendirme ve ikna etme programlarında ve öğretmen eğitimlerinde kullanmak mümkün. Dolayısıyla uygulayıcılar eğitimciler olsa da, hedef grupları arasında hem meslektaşları, hem de öğrenciler ve veliler var.

Aktiviteler öğretmenden öğretmene, öğretmenden öğrenciye, öğretmenden veliye yönelik olarak tasarlanmış ve bir dizi eğitici materyal ile desteklenmiş.

Örneğin, öğretmenden veliye yönelik bir güçlendirme etkinliğinde 45 dakika boyunca eşli çalışma, büyük grup tartışması veya bireysel çalışma uygulanıyor ve çocuğun korunmasında kimlerin sorumlu olduğu, kimlerden destek alınabileceği, ebeveyn veya bakım verenlerin neler yapabileceği gibi sorular tartışmaya açılıyor; bu konuda aydınlatıcı videolar izleniyor; katılımcılara “çevrenizde çocuk yaşta evlendirilme riski olan bir çocuğu fark ettiğinizde neler yaparsınız?” şeklinde sorular soruluyor.

Yine velilere yönelik bir başka etkinlikte de çocuk yaşta evliliklerin nedenleri ve bunları önlemek için neler yapılabileceğine dair 90 dakika boyunca beyin fırtınası ve grup çalışması temelli etkinlikler planlanıyor ve velilerin bu evliliklerin nedenlerini kavramaları, bu evlilikleri meşru gören yaygın inanışları sorgulamaları gibi çıktılar elde edilmesi hedefleniyor.

Bu etkinlikte; katılımcılarla “çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştıran argümanlar” -örneğin ergenliğe giren çocuk evliliğe hazırdır” veya “çocuk yaşta evlilik dedikodulara engel olur”- paylaşılıyor; katılımcılardan bu cümlelerin arasından çevrelerinde en çok duyduklarını belirlemeleri bekleniyor ve bu esnada birbirleriyle konuşmamaları isteniyor.

Tüm katılımcılardan belirledikleri cümleler toplanıyor ve aynı cümleyi seçenlerden gruplar oluşturuluyor. Gruplar oluşturulurken gruplarda en az bir kişinin Türkçe okuma ve yazmayı biliyor olması sağlanıyor. Çok fazla sayıda katılımcı aynı cümleyi seçmişse bu katılımcılardan birden fazla grup oluşturuluyor.

Gruplar oluştuktan sonra her gruba seçtiği cümleye dair “Doğru bilinen yanlışlar kartı” veriliyor. Bu kartlarda “evlilik çocuğun geleceğini kurtarır”, “evlilik dedikodulara engel olur”, “evlilik ekonomik zorlukları azaltır” gibi iddiaların yanlışlığı anlatılıyor.

Gruplardan kartlarını incelemeleri ve kartları üzerine tartışmaları isteniyor. Ardından gruplara “Biliyorsunuz ki çevrenizde en yaygın kullanılan argüman bu. Siz de bu evlilikleri önlemek istiyorsunuz. Ne yaparsınız?” diye soruluyor ve gruplardan fikir geliştirmeleri isteniyor. Grupların fikirlerini sunmaları ve diğer gruplarının görüş ve yorumlarının alınmasıyla etkinlik sonlandırılıyor.

Rehberde, bu konudaki güçlendirme çalışmaları için faydalı notlar da eklenmiş:

“Veliler arasında Türkçe okuma yazma bilmeyenler olabilir. Paylaşımlarınızı yaparken bu durumu gözetmeye, eşli çalışmalarda ve grup çalışmalarında en az bir kişinin okuma yazma bildiğinden emin olmaya özen gösterebilirsiniz. Veliler arasında çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştıran argümanların doğru olduğuna inananlar ve bu argümanları savunanlar olabilir. Burada önemli olanın bu argümanları tartışmaya açmak ve velilerle birlikte sorgulamak olduğunu hatırlayabilirsiniz.”

Öğretmenden öğrenciye yönelik bir etkinlikte ise, etkinliği uygulayacak öğretmenin öğrencilere ÇYEZE’nin ne olduğu, buna dair temel bilgilerin öğrenilmesi, önlemek için neler yapılabileceği ve hangi kurum/kişilere başvurulabileceği konusunda bilinçlendirmede bulunması hedeflenirken ortaokul çağındaki öğrencilere şu hikaye anlatılıyor:

“Gülnaz 15 yaşında. Ailesinde kendisi ve annesi dışında herkes çalışıyor. Gülnaz erkenden kalkıyor. Evdekiler işe, kendisi okula gitmeden önce kahvaltı hazırlıyor. Sabahçı olduğundan öğleden sonra eve geliyor. Her gün evi toparlıyor, yemek hazırlıyor, küçük kardeşine bakıyor. Babası ve büyük abi müzikle uğraşıyor. Ortanca çocuklar kâğıt topluyor. Gülnaz evde hasta annesine de yardım ediyor. Babası bazen Gülnaz’ın evlenme vaktinin geldiğini söylüyor. Oysa Gülnaz evlenmek istemiyor. Okulunu bitirip bir meslek sahibi olmak, çalışmak, para kazanmak istiyor. Öğretmen olmayı ne kadar isterdi ama belki de çok zor. Yine de denemek istiyor. Diyelim ki öğretmen olamadı, o zaman da kırtasiye açmak istiyor. Gülnaz renk renk kâğıtlar, kalemlerle dolu kırtasiye dükkânlarını oldum olası çok sevmiştir zaten. Belki küçük bir kırtasiye açabilir, kim bilir. Okulu seviyor. Ders çalışacak zamanı olmasa da okulda kendini iyi hissediyor. Okulda sevdiği arkadaşları var. İşlerden yorulduğu zaman bazen kendi kendine annesini düşünüyor. Annesi 16 yaşında evlendirilmiş ve birçok zorluk çekmiş. Yan mahallede Gülnaz’la evlenmek isteyen biri var, 32 yaşında. Abiyle haber göndermiş. Hafta sonu görücüye gelecekmiş. 'Zorla evlendirmezler sonuçta beni,' diyor. Annesine, babasına güveniyor. Onların kendisini sevdiğini biliyor. Yine de adamın görücüye gelecek olmasından tedirgin. Annesi 'Komşuya hayır diyemedik, ayıp olur.' diyor. Gülnaz da bir şey diyemiyor. Bir yandan evdeki işleri yapıyor, bir yandan da hafta sonunu bekliyor.”

Bunun ardından, 40 dakikalık bir etkinlik başlıyor. Öğrencilere A4 boyutunda birer kâğıt dağıtılıyor;  kağıdı dörde bölmeleri ve her bir parçaya sırasıyla bir gülen emoji, bir şaşkın emoji, kızgın emoji, üzgün emoji çizmeleri isteniyor; ve öğrencilerden kendisi hikâyeyi okurken nasıl hissettiklerini ilgili emojileri kaldırarak göstermeleri bekleniyor.

Cümleler okundukça öğrenciler hislerini ifade ettikleri emojilerle gösteriyorlar; farklı öğrenciler kızgın, üzgün, şaşkın veya mutlu emojileri gösterdikçe öğretmen de bunun nedenlerini kendilerine soruyor.

Böylece bir hikâye okunurken, öğrenciler ÇYEZE riski altındaki bir çocuğun durumunu değerlendirmiş oluyorlar ve varsa kendi veya çevrelerindeki akranlarının durumlarıyla benzerlikler ortaya çıkıyor.

Bir sonraki aşamada öğrencilere hep birlikte Gülnaz’ın durumunu çevresindeki bir veya daha fazla yetişkine aktararak sorunun çözümü için katkıda bulunmasına yönelik bir çağrıda bulunacakları söyleniyor. Bunu yaparken de kendilerinin Gülnaz’ın bir arkadaşı olduğu belirtiliyor ve Gülnaz’ın çevresindeki yetişkinlerin Gülnaz’ın haklarını korumaktan sorumlu olduğu hatırlatılıyor.

Öğrencilere Gülnaz’ın çevresindeki hangi yetişkinlerin -anne baba, öğretmen, muhtar, komşular- harekete geçirilmesinin Gülnaz’ın haklarını korumak için etkili olabileceği sorulunca öğrencilerin sorunu çözmek için hangi yetişkinlere çağrı yapmak istedikleri anlaşılıyor.

Ardından öğrenciler, bu yetişkinlerden bir veya birkaçına mektup yazmaya başlıyor. Örneğin, “Merhaba Gülnaz’ın babası, bu yaptığınız şu açıdan yanlış ve sizi önlemek için şu kişilere şikayet etmemiz gerekiyor ki Gülnaz okuluna devam edebilsin” gibi… Ardından da durum analizi yapılıyor ve mektuplar sınıf duvarına asılıyor.

Rehber ayrıca bu durumlarda eğitimcilerin diğer meslektaşlarıyla, sosyal hizmetler, kolluk kuvvetleri, sağlık kuruluşları, hukukçular gibi paydaşlarla işbirliği yapabileceğini, birbirlerinden bu mücadelede güç alabileceklerini, dayanışma ağlarına dahil olunabileceğini ve olası bir vakada suç bildiriminde bulunma gibi süreçlerde nasıl bir yol izlenebileceğini de net bir şekilde ortaya koyuyor.

ÇYEZE vakaları, fizyolojik ve psikolojik sorunlar doğurmasının yanı sıra çocukların ve dolayısıyla kadınların yaşadığı hak ihlalleri olarak karşımıza çıkıyor. Zira bu vakaların yaşanma döneminde, maruz çocuklar eğitim haklarını yitiriveriyorlar.

Çocuk ile, bu vakalarda taraf olabilecek aile bireyleri dışında, düzenli iletişim kuran yegâne profesyoneller ise, eğitimciler… Öğretmenler bu hak kayıplarını önlemede, vakaların tespit ve bildirim sürecindeki en kilit rolde yer alan aktörler olarak görülüyor.

Öğretmenlerle birlikte hazırlanan bu Rehber’in oluşturulma sürecinde proje ekibinin Mardin’de karşılaştığı bir vaka rehberin hazırlığına yol göstermiş.

Aile bireyleri tarafından zorla evlendirilmeye çalışılan ve evlendirilmek istenen aile tarafından alıkonan bir çocuğun hikayesi süreç boyunca takip edilmiş.

Çocuğun bulunma süreçlerinde devlet mekanizmaları zorlanırken, meselenin peşini bırakmayan öğretmenlerin yönlendirmeleri ve baskıları sonucu çocuk bulunarak devlet korumasına alınmış ve eğitimine devam etmiş. Bu hikâye, öğretmenlerin ÇYEZE vakalarında ne denli güçlü bir aktör olduğunu bizlere bir kez daha gösteriyor.

Erken yaşta zorla evlendirilen çocuklar, erken müdahale mekanizmaları işlemediği ve çevrelerinde farklı düzeylerde kayıtsızlık hüküm sürdüğü için, son sözlerinde derin bir sessizliğe gömülüyor. Tıpkı Hamlet’in son sözleri gibi: Sonrası sessizlik

“Bu böyle gitmez” diyebilen eğitimciler ve yerel paydaşlar ağı ise, bu sessizliği kırabilecek ve toplumu dönüştürebilecek kilit bir güç odağı…

İnsan olmak veya olmamak, dayanışmayı başarabilmek veya geleneklerin ardına sığınarak kayıtsız kalmak… İşte bütün mesele bu…

Tüm yazılarını göster