Suriye savaşını sadece çocuklar üzerine kurulan bir romantizm üzerinden okumak ne kadar doğru? Evet çocuklar ölüyor, ama..
Ama büyükler de ölüyor. Onca yıl emek vermiş, kendisine emek verilmiş koca koca adamlar, kadınlar da ölüyor.
O çocukları eğitecek, onlara öğretecek öğretmenler de ölüyor, okulları da.
O çocukları tedavi edecek doktorlar da ölüyor, onları Libya’dan, Çeçenya’dan, Suudi Arabistan’dan gelen cihatçılara karşı koruyacak askerler de.
O mühendisler de başka çocukların annesi, babası, dedesi ninesi.
Onlar da öldüğünde çocukları anasız babasız kalıyor.
Yıkılan her bina ile birlikte o çocukların tarihi de ölüyor.
Ölen her çocuk ile birlikte toplumun geleceği de ölüyor.
Evet çocuklar ölmesin romantizmini anlıyorum, ama.
Suriye’de sadece çocuklar ölmedi ki, herkes öldü.
Şehirler, şairler, ressamlar, heykeltraşlar öldü.
Halep’te antika satan esnaf da öldü, Şam’ın Bab Tuma’sındaki rahip de öldü. Lazkiye’deki çiftçi de öldü, Haseke’deki kuyumcu da.
Delikanlılar öldü, gencecik kızlar da.
Dünya medyasını anlarım ama komşunun halini bilmez Türk medyası ve anlama iddiasında olan Türk aydını, yazar çizerine ne demeli?
Onlarca ülkenin aynı anda dört bir yandan saldırıya geçtiği bir ülke için hala neyi tartışıyorsunuz?
Esad’ın diktatör olup olmadığını mı? İran’ın Şii hegemonya kurmak isteyip istemediğini mi?
ABD ve Türkiye gibi bölgesel müttefiklerinin Suriye’ye demokrasi götürmek isteyip istemediğini mi?
Halep’teki askerlerin ne kadar Sünni, ne kadar Şii olduğunu mu?
Lafı bırakıp zamanında Filistin’de yaptığınız gibi bir el attınız mı Suriye’nin savaşına?
Onlarca ülkeden gelip Suriye halkının onlarca yıldır kanıyla, canıyla, alınteriyle biriktirdiğinin talan edilmesine karşı çıkabildiniz mi? Nerdeydiniz?
Sordunuz mu hiç ne yapıyor bu Tunuslu Suriye’de? Ne işi var bu Amerikalı’nın Halep’te?
Bunlar Halep’e girdikten sonra ne yaptılar biliyor musunuz?
Caddeleri, sokakları, evleri ele geçirdiler. Tarihin her döneminde sahibi oldukları topraklardan sürdüler, kendileri gibi olmayanı öldürdüler, kadınlarını köle yaptılar.
Savaş bu, şaka değil.
Halep yıkılıyor demek kolay. Halep’i gördünüz mü hiç, keskin nişancılara hedef olmamak için karşıdan karşıya koşarak geçtiniz mi?
Günlerce susuz ekmeksiz yaşadınız mı? elektriksiz, internetsiz günleriniz oldu mu?
Halep’i Haleplilere sormak yerine The Guardian’dan, Twitter’dan okumak Halep uzmanı olmaya yetiyor mu?
Cihat nedir bilir misiniz?
Kuran okumayı, Kuran ayetlerinin nasıl yorumlandığını, hangi hadislerden yola çıkıldığını biliyor musunuz?
Hanginiz Halep’in Arabının, Hıristiyanı, Ermenisi, Kürdü, Türkmeninin yaşadıklarını biliyor?
Hangi çocuk son anında “vallahi sizi sileceğiz” diyen Sünni askerden daha cesur? Hangi çocuk Humus’ta, Dera’da, Deyrezzor’da hayatını feda eden Hıristiyan, İsmaili, Dürzi, Çerkes askerden daha değerli?
Çocuklar ölmesin, ama..
Ama büyükler de ölmesin, şehirler de.
Bu savaş bu çocuklar tarafından çıkarılmadı, ama Halepliler tarafından da çıkarılmadı. Suriye'de insanlar kendi ülkelerine yapılan saldırıda kaybettiklerini arıyor, çaresiz.
Halep’te sokaklar, evler, okullar, hastaneler bir kez ölüm makinelerinin eline geçtikten sonra öldü bu insanlar.
Sokak sokak, eve ev, oda oda yaşanan; kıran kırana bir savaştı. Günümüzün Stalingrad’ıdır Halep.
Halep ölünce her yaştan çocukları da öldü evet. Gerçek bu.
Tarih de öldü Suriye’de, şimdiki zaman da.
Romantizm iyidir ama gerçek eşlik etmezse kendisine arabesk olur, fantezi olur.
Çocuklar ölmesin, evet. Ama şimdi sırası değil. Bu vahşi zamanda büyükler nasıl ölüyorsa onlar da ölecek. Savaş bu.
Hepsini gömeceksin, içinde büyüteceksin. Savaşı anlatmaya soyunmuşsan her şeyi, herkesi göreceksin, ağlamayacaksın, gerçekçi olacaksın.