Çocuklar pandemi döneminde hangi psikolojik ve fiziksel sorunları yaşadı?

Pandemide okuldan ve arkadaşlarından uzak kalan çocuklarda depresyon ve anksiyetenin giderek arttığını söyleyen Dr. Veysi Çeri, öğrencilerin fiziksel sağlıklarının da olumsuz etkilendiğini kaydetti.

Abone ol

DUVAR - Türkiye’de okullar, ilk Covid-19 vakasının tespit edildiği Mart 2020’den beri kapalı. Okuldan ve arkadaşlarından uzak kalan öğrenciler, eğitimlerine oluşturulan online ders programlarıyla devam etti. Zaman zaman okulların açılması denense de kısa süre sonra ikinci ve üçüncü dalgayla birlikte tekrar kapatıldı.

Yaklaşık 18 ay sonra eylül ayında okulların açılacağı açıklandı. Ancak 18 ay gibi uzun bir süre boyunca sosyalleşmenin en önemli aracı olan okullardan uzak kalan öğrenciler, büyük zorluklar yaşadı. Uzmanlara göre çocuklar stres, anksiyete bozukluğu, korku, temas halinde bulaşma ihtimali olan virüsten dolayı ölümle karşı karşıya kalma endişesini de yaşadıkları sıkıntılı bir süreçten geçti. 

Büyük bir kesim okulların açılmasını desteklerken, birçok kişi ise hastalığın tekrar yayılabileceğini ve çocukların hayatlarının riske girebileceğini düşünüyor. Çocukların ruhsal durumunun 'endişe verici' bir boyuta ulaştığını, okulların da bir an önce açılması gerektiğini savunan uzmanlar ve aileler de var. Aileler, önlemler alınarak okulların açılması durumunda hem kendilerinin hem de çocukların rahatlayabileceğini, ev içi stresin azalacağını savunuyor.

‘OKULLAR ÇOCUKLARIN FİZİKSEL GELİŞİMLERİ İÇİN YEMEK VE SU KADAR ÖNEMLİ’

Çocuk ve Genç Psikiyatristi Dr. Veysi Çeri, okulların, çocukların psikososyal ve fiziksel gelişimleri için vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu ve bu nedenle her ülkede belli bir yaşa kadar devamlılığın zorunlu tutulduğunu söyledi. Pandemi sürecinde okulların kapalı oluşunun getirdiği olumsuz psikolojik etkilenimle, çocuk ve gençler için okulların ne kadar önemli olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını belirten Çeri, şunları söyledi:

“Pandemi döneminde yapılan araştırmalar çocuklarda depresyon ve anksiyetenin giderek arttığını gösteriyor. Bunun yanında artan telefon kullanımı ve hareketsizliğin çocukların biyolojik ve fiziksel sağlıklarını da olumsuz etkilediğini görüyoruz. Türkiye ve dünyada yapılan araştırmaların çocuklarda depresyon ve ankisiyetenin arttırdığını bekliyorduk. Ancak bizler depresyon ve ankisiyetenin çocukları yetişkinlere göre daha az etkilemesini bekliyorduk. Çünkü virüsün fiziksel tehdidinin yaş arttıkça yükseldiğini biliyoruz. Ama araştırmalar bunun böyle olmadığını, çocuk ve gençlerin psikolojik açıdan daha fazla etkilendiğini bize gösterdi. Bunun en büyük nedenlerinden biri, ana toplanma merkezi olan okulların sekteye uğraması, çocukların psikogelişimi açısından yemek ve içmek kadar önemli olan sosyal iletişim ve etkileşim olanaklarından mahrum kalması olduğunu düşünüyoruz. Bir diğer neden ise çocukların okula gidememesi, arkadaşlarıyla vakit geçirememesi, oyun oynayamaması, zaten stresli olan pandemi sürecinden daha fazla olumsuz etkilenmesini beraberinde getirdi.”

‘ÇOCUKLARIN KAYBEDECEKLERİ ZAMAN VE PSİKOLOJİK SAĞLAMLIKLARI KALMADI’

Çocukların kaybedecekleri zaman ve psikolojik sağlamlıkları olmadığına dikkat çeken Çeri, şöyle devam etti: “Son zamanlarda uzmanlar okulların olabildiğince açık kalması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini dile getirmeye başladılar. Ben de okulların mutlaka açılması gerektiğini savunuyorum. Tabi bu durum çocukları tehlikeye atacak şekilde olmamalı. Pandemi sürecinin getirmiş olduğu yeni duruma da hazırlıklı olmamız gerekiyor. Birçok okulda maalesef yeterli hijyen malzemesi olmadığını ve sınıfların çok kalabalık olduğunu biliyoruz. Bu durumu mutlaka iyileştirmek gerekiyor. Bunun yanında mutlaka okullarda etkili bir havalandırma sistemi kurmak gerekiyor. Okullarda karbonmonoksit dedektörlerinin bulunması gerekiyor. Kalabalık olan sınıf mevcutlarını azaltmak çok önemli. Ülkede atanmayan birçok öğretmen var. Bu dönemde acilen öğretmen atamalarının arttırılması ve sınıf mevcutlarının düşürülmesi gerekiyor. Çünkü çocukları bir veya iki yıl daha okullardan uzak tutacak ne psikolojik ne eğitsel ne de kaynaklarımız var. Çocukların kaybedecekleri daha fazla zaman ve psikolojik sağlamlıkları yok.”

ÇOCUKLAR PANDEMİ DÖNEMİNDE YAYINLANAN GÖRÜNTÜLERDEN NASIL ETKİLENDİ?

Çocuklar pandemi süreciyle birlikte hem televizyonlarda hem sosyal medyada çok fazla olumsuz haber ve görüntülere maruz kaldı. Ebeveynler çocuklarının ölüm ve şiddetin yer aldığı konuşmaları duymasını, buna benzer görüntüleri görmesini engellerken, pandemi döneminde bunun önüne geçilemedi. Bu süreçte çocuklar sürekli anne ve babalarıyla birlikte haber programlarını izledi. "Böyle bir tablo karşısında çocukların psikolojileri nasıl etkilendi?" sorusuna Çeri, şu yanıtı verdi:

“Çocuklar dünyayı anne ve babalarının algılayış tarzına göre algılarlar. Çocuklar olayın travmatik, zor, stresli olup olmadığını anlamak için anne ve babalarının reaksiyonlarına, tepkilerine ve o durum karşısındaki tutumlarına bakar. Böylelikle her türlü travmatik olayın karşısında anne ve babaların olabildiğince sakin olması, durumun kontrol altına olduğunu, çocuğa davranış ve tutumlarıyla hissettirmesi oldukça önemli. Çocukların yanında durumun kontrol edilemez olduğu algısına kapılmamaları gerekiyor. Bu çocukların ruhsal bütünlüğü desteklemek adına oldukça önemlidir. Burada afet haberleri ve diğer olumsuz haberler olsun, çocukları uzak tutmak gerekiyor. Bırakın çocukları, yetişkinler bile bu tür görüntülerden etkilendiğini biliyoruz.”

EBEVEYNLER NELERE DİKKAT ETMELİ?

Televizyonda maruz kaldığı görüntüler sonrasında kendisinde stres bozukluğu gelişen birini gördüğünün altını çizen Çeri, “Normalde bu kadar ağır etkilenmenin olmamasını bekleriz. Ama söz konusu çocuklar olunca gördükleri görüntüler, kargaşa, sıkıntılı hal onları olumsuz etkileyebiliyor. Böylelikle ailelerin çocukları olabildiğince bu tür haberlerden uzak tutması gerekiyor. Haberi hazırlayan basın yayın emekçilerinin ana haber vakitlerini çocuklara da hitap ettiğini bilerek daha sorumlu, insanları daha az travmatize edecek haberlere yer vermesi önemli. Tabi haber vermeden de olmuyor ama bu dengeyi sağlamak gerekiyor. Ailelerin de çocuklara her türlü afet ve sıkıntılı olaylar olduğunda çocuklarıyla rahatça konuşabilmeleri gerekiyor. Öncelikle çocuklara durumla ilgili ne düşündüklerini sorarak başlamaları gerekiyor. Mesela haberde gördüğü bir afet olayını çocuklara ‘Sen ne düşünüyorsun bu yangın hakkında?’ diye sorarak çocuğun o durum hakkındaki zihninde ne tür düşünceler olduğunu, neler hissettiğini anlamaya çalışmalı. Onları elde ettikten sonra varsa çocuğun olaya dair yanlış inanışları, bunları doğrularıyla düzeltip rahat hissetmesi için güvece vermesi, yanında olduğunu hissettirmesi ve her zaman duygularını anne ve baba ile paylaşabileceğini göstermesi gerekiyor. Burada yapılabilecek hata, ‘Korkma, bir şey yok, bir şey olmaz’ gibi şeyler söylemek. Çünkü çocuk orada bir şey olduğunu, anne ve babanın kaygılandığını, insanların bu problemi çözmek için seferber olduğunu görüyor. Gördüğü ile sizden duyduğu arasında bir farklılık olduğunu görünce daha çok kaygılanır” diye konuştu.