Çocukları ve gençleri bekleyen iki dijital tehlike: Siber zorbalık ve zararlı içerikler

İnsanlar, neyin iyi veya kötü, neyin zararlı veya zararsız olduğunu ilkesel olarak öğrenmedikleri sürece sadece kamu spotlarında veya haberlerde yer bulan risklere karşı ne kendilerini ne de çevrelerini koruyabilirler.

Abone ol

Dijital kullanımın artmasıyla özellikle çocukları ve gençleri bekleyen iki büyük tehlikenin herkes farkında: Siber zorbalık ve zararlı içeriklere kolay erişim. Salgın öncesi dönemde çocukların ve gençlerin dijital araçlara erişimi ve internet kullanımı her yıl düzenli olarak artsa da Covid-19’la birlikte bilgisayarlarla ve telefonlarla yaşamak onların da normali oldu. Bu cihazlar artık neredeyse vücudun bir uzvu sayılabilecek yakınlıkta ve süreyle yanı başımızda yer alıyor.

Sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları hem çocuklar hem de yetişkinler için bu tür riskleri bertaraf etmek veya karşılaşıldığında neler yapılması gerektiğiyle ilgili çalışmalar yürütüyor. Şüphesiz, çocukların ve gençlerin bu tür sorunlarla karşılaştığında ne yapması gerektiğine dair asıl iş, aile büyüklerine, öğretmenlerine ve mağdurların güvenebileceği, saygı duyduğu insanlara düşüyor. Herhangi bir tür siber zorbalığa maruz kalan çocuk ve gençlerin en az hasarla bu konuyla baş etmesinde hangi adımları takip etmesi gerektiğini bilmesi ve bunu uygun şekilde güvendiği insanlarla veya düzenleyici kurumlarla paylaşması şart.

Siber zorbalık en basit haliyle, herhangi bir dijital platform üzerinden bireyler hakkında yalan veya çarpıtılmış bilgiler vermek, muhatabını incitecek veya tehditvari mesajlar atmak, başka birinin kimliğine bürünerek ona zarar verecek içerikler paylaşmak olarak tanımlanabilir. Türkiye’de siber zorbalığa yönelik direkt bir tanımlama ve yasa olmasa da Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan bazı suçlarla siber zorbalıkla örtüşür. Ayrımcılık, tehdit, eziyet, intihara yönlendirme, haberleşmenin gizliliğini ihlal gibi suçların dijital ortamda yapılması, mağdurda yaratacağı hasarın azaltmayacağı gibi belki de fiziksel dünyada olabilecek zorbalıklardan daha fazla zarar verebilir.

Siber zorbalık mağdurlarında fiziksel, duygusal ve ruhsal yaralar söz konusu olabileceği için de özellikle yetişkinlerin, çocuklarını ve çevrelerindeki gençleri potansiyel zorbalık risklerine karşı öğretici biçimde uyarması önemlidir. Ne tür davranışların siber zorbalık olarak değerlendirilebileceği ve bu durumda nasıl bir yol izleneceğine dair gerek UNICEF ve İnternet Yardım gibi sayfalardan yeterli ve derin bilgiler edinmek mümkündür.

Çocukların ve gençlerin karşı karşıya olduğu diğer bir sorun ise zararlı içerikle karşılaşma veya onlara kolay erişebilme riskidir. Pornografi, uyuşturucu madde kullanımı, şiddet öğeleri gibi kanun yoluyla yayını kısıtlanmış veya yasaklı konuları içeren çeşitli içerikler onlara zarar verebilir. Her zaman kullanıcıda kalan hasar gözle görülebilir olmasa da hayatının bir döneminde, bir şekilde bunun etkisi görülebilir.

Özellikle yetişkinlerin, ebeveynlerin bu zararlı içeriklerden çocukları gençleri korumak için kullanabileceği yetişkin filtreleri veya çocuk kilitleri olsa da bu tip önlemler işe yaramakla birlikte riski tamamen bertaraf edemez.

Bir sosyal medya platformunda, platformun kendisinin veya şikayetler yoluyla yetkili kurumun ve mahkemenin erişimi engelleme kararı dışında çocukları ve gençleri zararlı içeriklerden veya dolandırıcılık, yasa dışı bahis içeren içeriklerden nasıl koruyabiliriz? Onlarca dijital konu da olduğu gibi bu konuda da kısıtlama, yasaklama, engelleme genelde işe yaramaz. Yetişkinler, denetleyici kurumlar, mahkemeler sadece görebildikleri veya hakkında çocukları tarafından bilgilendirildikleri konularda harekete geçebilirler. Oysa dijital dünya, muhtemelen onların bile farkında olmadığı birçok problemli içerik barındırır.

Dijital ve medya okuryazarlığının ne kadar önemli olduğunu tam da bu noktada tekrar hatırlamak gerekir. Hem de sadece çocuklar ve gençler için değil, bu ekosistemde var olan bütün yaş grubundan kullanıcılar için. İnsanlar, neyin iyi veya kötü, neyin zararlı veya zararsız olduğunu ilkesel olarak öğrenmedikleri sürece sadece kamu spotlarında veya haberlerde yer bulan risklere karşı ne kendilerini ne de çevrelerini koruyabilirler.


Bütün toplumu kapsayacak şekilde dijital ve medya okuryazarlığı hamlesi planlanmadığı ve uygulanmadığı sürece siber zorbalık mağduriyeti, kredi kartı bilgisi çaldırma, vahşet içeren videolara insanların erişimi gibi sorunlar yaşanmaya devam edecektir.

Uzaya gidecek teknolojiyi üretmeyi düşünmek havalı olsa da yeryüzünde vergi ödeyenlerin burun buruna olduğu riskleri bertaraf etmekte onlara gereken desteği sağlamak daha öncelikli olmalı.