Çocukların kendini bulma yolculuğu
“Heraklitos’un Gizemleri” sadece felsefesini öğretmiyor aynı zamanda sorgulamayı öğretiyor. Reddetmenin önemini hatırlatıyor.
Çocuk kitapları denilince aklıma ilk gelen serilerden birisi Metis’in “Küçük Filozoflar” dizisi. Bu diziyi sevmemin sebeplerinden birisi her ne kadar çocukların anlayabileceği dil ve üslûpla kurgulanmış felsefi hikâyeler olsa da okunduğunda büyüklere de çok şey söyleyebilecek nitelikte olmaları ve konu edilen felsefeciye dair birer giriş kitabı özelliği taşımaları.
Felsefecilerin düşüncelerini, çocuklara anlatmanın yolunu bulmuş bir seriden söz ediyoruz ki bu seri; Lao Tzu’dan, Paul Ricoeur’e, Marx’tan, Kierkegaard’a, Diyojen’den, Arendt’e kadar çok çeşitli bir yelpazeye sahip.
“Küçük Filozof”ların son kitabı “Heraklitos’un Gizemleri”. Yan Marchand tarafından yazılan, Donation Mary tarafından resimlenen kitap, Nesrin Demiryontan tarafından Türkçeye kazandırılmış. Metin, Heraklitos felsefesinin temel noktalarını, çocukların anlayabileceği şekilde, hikâye içerisine yerleştirerek anlatmış.
KİTAPTA HERAKLİTOS
Efesli Heraklitos daha küçükken sorgulayan bir çocuk olarak çıkıyor kitapta karşımıza. Olaylara bakışı, özellikle babası ile ilişkisi üzerinden anlatılmış. Yaşamı babası gibi yorumlamadığı daha kitabın başlarında ortaya çıkıyor. Babası, Artemis tapınağının çıkışında Pers müneccimlerini görünce; “Bu yabancılar sonunda bizi de kendileri gibi barbar yapacak. Onlara neden hoşgörü gösteriyoruz anlamıyorum” diyor.
Heraklitos alaycı bir dille; “Onlara karşı verdiğimiz savaşı kaybettiğimiz ve şimdi efendimiz oldukları için olmasın” derken, babası tarafından; “tebrikler oğlum bu ne vatanseverlik!” cevabıyla azarlanıyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde kendisinden müneccimlere saldırması istendiğinde de reddediyor Heraklitos. Çünkü ona göre; kendi rahipleri ile Persler arasında bir ayrım yok, onlara saldırırsa rahiplere de saldırması gerek.
“KİMSE AYNI SUDA İKİ KEZ YIKANMAZ”
Kitabın, Heraklitos felsefesinin temel noktalarını çocukların anlayabileceği şekilde, bir anlatı sunduğundan bahsetmiştik. Herakleitos'a göre, her şey bir akış hâlindedir ve bu sürekli değişimi getirir. Kitapta filozof’un bu görüşü şöyle karşımıza çıkıyor;
“Mutlu olmalıymışım…
Nehrin akışı dikkatimi çekiyor.
Bu nehir… Bu yaşlı nehir… Akıyor… Her şey akıyor.
Kimse aynı suda iki kez yıkanmaz. Yani hem aynı yıkanıyorsun hem de yıkanmıyorsun.
Çünkü su akıyor, her şey akıyor.”
Heraklitos’un öğretisi devamlı bir “oluş” fikri sunuyor, nehir akar aktığı için değişir ve aynı kalmaz çünkü akıp giden su artık başka bir nehre dönüşmüştür. Bu “oluş” içerisinde hiçbir şey aynı kalmaz bu nedenle de evren devamlı olarak bir “oluş” içerisindedir.
Gördüğümüz herhangi bir şeyi, bir daha aynı gördüğümüzü sanmamız bir yanılsamadır. Bu anlamda kitap onun felsefesini öykü içerisine yerleştirerek ve buna görselleri de ekleyerek çocukların Heraklitos’un felsefesini rahatlıkla anlayabilecekleri bir dil ortaya çıkarmış.
“KARŞITLARIN BİRLİĞİ VE SAVAŞI”
Heraklitos felsefesinin bir diğer öğretisi “karşıtların birliği ve savaşı”dır. Bu anlayışa göre, eğer bir “oluş”tan söz edeceksek onun zorunlu koşulu karşıtların savaşıdır. Bu savaş olmasaydı hiçbir “oluş”tan söz edemezdik. Bu nedenle evren bu karşıtlıkların savaşının meydana getirdiği uyumdur.
“Heraklitos’un Gizemleri”nde küçük Heraklitos’un söylediği gibi;
“Onlara yanan her şeyin aynı zamanda söndüğünü, her çıkışın bir inişi olduğunu söylemeliyim: Zenginliğin iflası mümkün kıldığını ve savaşla barışın bir olduğunu; ölen kocaya gelince, onun ölümünden binlerce yaşam fışkırdığını. Doğada karşıtların bir arada bulunmadığı bir yer olamaz. Sadece güneşin, hazzın, ölümsüzlüğün, barışın ve bolluğun hüküm sürdüğü bir yer… bunun hiçbir anlamı yok. Hiç üşümüş olmasan sıcaktan bunaldığını nasıl fark edersin, savaşın sıkıntılarını hiç yaşamamış olsan, barışın farkını nasıl anlayabilirsin…”
Görüldüğü gibi Heraklitos zıtların birliğinin ve savaşının “oluş” için gerekliliğine inanıyor. Bir şeyin varolması zıttına ve onların biraradalığına bağlı, başka türlü evrende bir “oluş” en azından onun düşüncesi açısından mümkün görünmüyor.
BOYUN EĞMEZSEN KENDİN OLABİLİRSİN
Heraklitos sevdiği Nepias ile evlenmek, ölümsüzlük gücüne sahip olmak için Eleusis adı verilen yere gönderiliyor. O burada tanrıça Demeter ile de yüzleşiyor ve dönüşte inançsız birisi hâline geliyor. Felsefesini ve düşüncelerini insanlara, babasına ve evlenmek istediği kadına anlatmaya çalışıyor. Ancak başaramıyor.
Ondan kral olması, meclisi yönetmesi isteniyor. Oysa Heraklitos eğer bunlara boyun eğerse biliyor ki kendisi olamayacak. O, ona sunulan, iktidar, para, köle ne varsa hepsini reddederek kendi olabilmenin yolculuğuna çıkıyor. Çünkü ona göre; eğer boyun eğersek, her şeye sahip olacağız ama kendimiz olamayacağız, karşı çıkarsak her şeyi kaybedeceğiz ama kendimiz olacağız.”
Bu kararından sonra Heraklitos dinsiz olduğu için mahkûm ediliyor, babası tarafından reddediliyor, her şeyini kaybediyor ancak biliyor ki “pek az şeye sahip” ama “en azından hepsi ona ait.”
“Heraklitos’un Gizemleri” çocuklara sadece Heraklitos’un felsefesini öğretmiyor aynı zamanda sorgulamayı, yabancı olanın kötü olmayabileceğini, insanın iktidar ve para arzusundan daha erdemli şeylerin peşinden gidebileceğini gösteriyor. En önemlisi de reddetmenin önemini, insanın kendisi olabilmek için mücadele etmesinin gerekliliğini hatırlatıyor. Bu anlamda “Küçük Filozoflar” serisinin bu kitabı da sadece çocuklara değil, büyüklere de pek çok mesaj veriyor.