İyi şeyler de oluyor. Sık kuramadığımız, sık duyamadığımız bir
cümleyi mutmain kalp ile yazabilmenin keyfine paha biçilemez:
Yargıtay, ‘hak yerini buldu’ dedirten bir karar verdi. A.A. için
adalet tecelli etti bu ülkede. Hukuk mücadelesi 6 yıl sürse de A.A.
karar için “önümdeki tüm zincirleri kırmış gibiyim. Artık geleceğe
daha güvenle bakıyorum” diyor. 23 Haziran günü cıvıl cıvıl bir
sesle aramıştı, nasıl mutluydu anlatamam. Yargıtay kararını görmüş
e-devlette. Baba Şenol Barut’a verilen 13 yıl 6 ay ceza onanmıştı.
Geriye dönüp bakınca konuyla ilgili iki ay önceki yazıma da A.A’nın bir cümlesiyle
başladığımı hatırladım: Hadi 23 Nisan'da çocukluğumu bana geri
verin. O zaman da umut doluydu sesi. Hafif kaygının eşlik ettiği
umudun sebebi 23 Nisan günü yine e-devlet sayfasına bakınca
dosyasının, Yargıtay’da işleme alındığını görmesiydi. Bunun da
öncesinde ise Yargıtay Savcısı tarafından dosyaya onanma yönünde
görüş bildirildiği zaman konuşmuş ve yazmıştım. Ancak o konuşmada
ve yazıda kaygı yüksekti zira “zaman aşımı yakın” notu düşmüştü
Savcı Mütalaasına. Zaman aşımı nedeniyle cezasızlıkla sonlanması
ihtimali korkutucuydu. Çünkü hukuki süreç 6 yıl gibi uzun bir
zamana yayılsa da gerçekte mücadelesi bir ömürdü. Konuyla ilgili
ilk yazımda ise tüm çocuk cinsel
istismarı mağdurlarında görüldüğü gibi A.A’nın yaşadığı hukuki
sürecinde en az maruz kaldığı istismar kadar acı verici olan şeyin
failin tutuksuz yargılanması olduğunu belirtmiştim. Çocuk cinsel
istismarı faillerini bazı istisnai haller dışında tutuksuz
yargılama eğilimi bu suçla, bu şiddet türüyle mücadeleyi
zorlaştıran etkenlerden birisi. Tutuklama istisna olmalı denilen
bir hukuk ilkesi önemli elbette. Ancak siyasi suçlarda tutuklama
esas sayılan ülkede çocuk cinsel istismarında istisna sayılması o
denli tehlikeli bir hukuk garabeti ki dile dökmesi bile zor.
Çocuklara, kadınlara ‘yalan söylüyor’ gözüyle ve failin sözüyle
bakan bir yargı tutumu çok can yaktı, yakıyor. İstismarcı ile
karşılaşma korkusu nedeniyle 9 yaşında kalp krizi geçirip yaşamını
yitiren çocuğumuzu hatırdan çıkarmayalım. Çocuk ve ergen yaşlarda
sırf bu nedenle intihara teşebbüs edenler hiç az değil. Mağdurun
hayatını çok fazla zorlaştıran bu tutuksuzluk halinin üstüne bir de
zamanaşımı nedeniyle cezasızlık eklenmesi ihtimali kaygı vericiydi.
Ve bu kaygı yersiz değildi. Bu satırları yazarken cezasızlık
kaygımı dile getirdiğim yazıma ulaşmak için Gazete Duvar
arama butonunda cezasızlık kelimesini sorgulatınca karşıma
sayfalarca uzayan haber ve yazı listesi çıkıverdi. Cezasızlık bizde
çok yaygın bir illet ve konu çocuğun cinsel istismarı olunca
tutuksuz yargılama usulü de bir cezasızlık halini alıyor.
Cinsel suçlar mağdurda kapanmayan, kabuk bağlaması hayli zor
yaralar açıyor. Bir de adalet arayışının yargı, siyaset, toplum ve
aile adlı bariyerleri var mağdurun karşısında. Bu engelleri aşıp
nice bedeller ödeyerek adalete erişen A.A’nın yaşadıklarını tekrar
yazmak yerine yazıyı eski bağlantılara boğduğumun farkındayım ama
niyetim bu lider kadını adalete eriştiren yöntemlerini yazmak.
İlham verici, yol gösterici bu mücadele izleği, pek çok mağdurun
işine yarayabilir. Öncelikle belirtmeliyim ki Avukat Sümeyye
Kahraman’a bu süreçte yanında olduğu için teşekkür ediyor A.A. Ve
ekliyor: Kazanmış hissi yaşıyorum tabii hem çocukluğumu, hem
çocukluğumun ve çocuklarımın hakkını arayabilecek haksızlığa göz
yummayacak bir kişilik kazandım. Ve adalete erişmekle iyileşmiş
hissettiğini de ekliyor. Mücadele güçlendirir evet ama kendisinde o
gücü bulduğu için bu mücadeleye başlayıp sürdürdüğünü de görmek
gerek.
Neler yapmıştı A.A. onu başarıya götüren neydi, sorusuna
verilecek cevapların her biri çocuk cinsel istismarında mücadele
yöntemi olması bakımından kıymetli. Kadın ve çocuk hakları
savunucularının geliştirdiği yöntemden habersiz küçücük bir
çocukken başlayan mücadelesinin ilk adımı susmamak olmuş. Fail
Şenol Barut ki artık hükümlü diyebiliyoruz, psikolojik ve fiziksel
şiddetle sessiz kalmasını istediği halde susmamış. 8 yaşından
itibaren başta anne, babaanne yakın çevre baskı uygulamış, sessiz
kalması için. Okuldan destek aramış aile baskısına karşın ama
umduğunu bulamamış. Sadece bir rehber öğretmenin yönlendirmesiyle
ki o zaman da 17 yaşına gelmişken, suç anında bağırmak yoluyla
diğer aile bireylerinin suçu görmezden gelmesini önleyecek
tanıklıklar yaratmayı başarmış. İstanbul Sözleşmesi’nin olmadığı,
6284’ün henüz yürürlüğe girmediği yıllardan söz ediyoruz. Gerçi o
zaman da 4320 sayılı yasa vardı, kamu görevlilerinin bildirim
yükümlülüğü vardı ama yazık ki kâğıt üstündeydi. Yasa uygulayıcılar
tarafından dahi öğrenilmemiş pek az istisnayla kabul görmemişti o
zamanlar. Bir çocuk el yordamıyla bulduğu yöntemle ilerlemişti.
‘Bağır, herkesi haberdar et’ diyen öğretmenin yaklaşımı da içten
içe ‘doğruysa’ kuşkusunu taşıdığını gösteriyor.
O tarihten itibaren hükümlü tekrar suça teşebbüs edemiyor ama
psikolojik şiddet, fiziksel şiddet sürüyor. Tüm bunlara rağmen A.A.
eğitimini tamamlıyor, Meslek sahibi oluyor. Evlenip iki kız çocuk
annesi olduktan sonra eski yaralarını sarmadan yoluna sağlıklı
şekilde devam edemeyeceğini anlayınca profesyonel desteğe
yöneliyor. Yeri gelmişken en çok teşekkürü hak edenlerden birisinin
danıştığı psikolog olduğunu bilelim. Eşinin psikolog ile görüşmeye,
psikoloğunun da hukuki süreç başlatmaya yönlendirmesi, A.A’nın
bugün kendisini iyileşmiş hissetmesini sağlayan en önemli etkenler.
Derken hukuki sürecin zorlukları başlıyor. Suç duyurusunda
bulunmasından aylar sonra savcı iddianame hazırlıyor ve yasaya
aykırı olduğu halde, mantıken tutarsız olduğu halde iddianame
yazmak için önce bekaret muayenesi istiyor, evli iki çocuklu
kadından. Sene 2016 ve 15 Temmuz nedeniyle mahkemelerin yükü çok
fazla olduğu için davanın görülmesi hayli gecikiyor. Nihayet dava
sonuçlanıp Şenol Barut hakkında hüküm verildiği halde sadece 6 ay
tutuklu kalıp serbest bırakılıyor. İstinafta dosyanın ele alınması
için üç yıl beklemek gerekiyor. Sanık tutuksuz ve mağdurun
ifadesiyle bu süre içinde “hiçbir düğüne, sünnete gitme fırsatını
kaçırmadan herkese, her yerde suçsuz olduğunu kızının kendisine
iftira ettiğini, hatta mahkemede iddia ettiği gibi akli dengesinin
yerinde olmadığını” söyleme hürriyetine sahip olarak yaşamaya devam
ediyor. Mahkemenin gerekli görmesi üzerine adli tıptan gelen akli
dengesinin yerinde olduğu yönündeki raporun varlığı onun sosyal
çevresinde kendini aklama çabasına engel olmadı. Mağduru
yalnızlaştırmak için her yolu denedi, tüm çocuk cinsel istismarı
faillerinin başvurduğu yöntem olarak.
Bu süreçte A.A. sosyal medyada destek aramaya başladı ki benim
ve kadın hareketinin haberdar oluşumuz bu aşamada gerçekleşmişti.
Kadınlara ve çocuklara yönelik erkek şiddeti ile mücadelede doğru
kullanıldığı takdirde sosyal medyanın faydasını görüyoruz. A.A.
rumuz kullanmakla en doğrusunu yaptı bence. Faili ve kendisini
afişe etmeden –ki bunu en çok çocuklarını korumak kaygısı ile
tercih etmişti ama yöntem olarak en doğrusuydu- hukuki sürecin
hızlanması ve adaletle sonuçlanması ihtiyacını karşılayacak şekilde
olaydan haberdar eden açıklamalarla yürüttü destek çağrısını. Yerel
kadın örgütlerinden ve şimdi kendilerine kapatma davası açılmış
olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan (KCDP) destek
gördü duruşmalar sürerken. Bu aşamada istinaf kararı onadı ama yine
tutuklamadı faili. Ve Yargıtay aşaması ise 18 Mayıs'ta onama ile
tamamlandığı halde bilginin mağdura ulaşması 23 Haziran’ı bulmuştu.
Her şeye rağmen yetişkin yaşta açılan bir çocuk cinsel istismarı
davasında nadiren görülen adalete erişim şansı yakalandı. Eğer
yasalar uygulansa istismar başladığında çocuk henüz 8 yaşındayken
durdurulabilirdi bu şiddet. Ancak o çocuk otuzlu yaşlarında genç
bir kadın olduğunda bile adalete eriştiği takdirde kendisini
iyileşmiş hissedebiliyor. Günümüzde çok az insana nasip olan adalet
duygusunu yaşayan bu güçlü kadın tüm çocuk ve kadınlara ilham
verecek mücadelesini kitaplaştırdı bu süreçte. Kadın hareketi için
çocuk hakları için kıymetli bir öznenin mücadelesini anlatan kitap
için bugünlerde bir yayıncı aranıyor, benden duyurması.
Not: Kadına yönelik şiddetin çirkinleşerek sürdüğü alanların
başında siyaset geliyor maalesef. Ve bir kadın siyasetçi kurultayda
liste delerek seçilme başarısı gösterdiğinde ödeye ödeye bitmeyen
bedeller yaşatılıyor. Sevgili Tuba Torun, Aykut Erdoğdu ile
evlendiğinde kendisini kutlama fırsatı bulamamıştım ancak son
günlerde maruz kaldığı çirkinlik karşısında yalnız olmadığını
söylemeyi borç biliyorum. Geçmiş olsun sevgili Tuba, bunu da
atlatarak yoluna daha kararlı ve güçlü adımlarla devam edeceğinden
kuşkum yok.