24'üncü Taraflar Toplantısı, COP24 Polonya’nın Katowice kentinde 3 Aralık’ta başlıyor.
COP24 zirvesi çok garip bir zirve olacak. Ne 2009’da Kopenhag’da gerçekleşen zirve gibi beklentilerin yüksek olduğu bir zirve, ne de 2015’te Paris’teki zirve gibi öyle ya da böyle bir şey çıkabilecek bir zirve. Ayrıca öncesinde açıklanan iki rapor zirveyi ve Paris İklim Anlaşması'nı boşa çıkartıyor. Raporlardan ilki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 1,5°C özel raporu. Rapor “siyaseten kibar” davranarak ölümcül mesajları arkaya atmış olsa bile Paris Anlaşması’nın açığını suratlara çarpıyor. Aslında bilim ile politika arasındaki açığın farkını bütün kibarlığına rağmen saklayamıyor. O yüzden de "iklim değişikliği açısından 12 yılımız var" gibi berbat bir PR cümlesi ile pazarlandı. Kalkıp benim gibi “Muhammed Ali’nin yumruğu geliyor” benzetmesi yapacak değildi ya! (1) Yetmedi, UNEP de benzer bir emisyon açığını ortaya koyan bir rapor hazırladı. Daha kötüsü zirvenin ev sahibi. Polonya milli kömürcü bir ülke ve iktidarda ise AH Parti var, Adalet ve Hukuk Partisi. Ya da orijinali olan Hukuk ve Adalet Partisi yani PiS!
AH PARTİ
Şansa bakın ki kardeşi AK Parti gibi AH Parti de 2001 yılında kuruldu. 2005 genel seçimlerinden birinci parti olarak çıktı ve sağ koalisyon kuruldu. 2007 yılında yapılan erken seçimlerde AH Parti oy oranını ve milletvekili sayısını arttırsa da iktidar olamadı. 2015’e kadar muhalefette kalıp 2015’te iktidar oldu. İktidara gelir gelmez medya ve hukuk sistemine saldırdı. Yüksek Mahkeme başkanının emeklilik yoluyla tasfiye edilmesi ülkede ciddi tartışmalar başlattı. (2)
MİLLİ KÖMÜRCÜ
Ancak Polonya kömürcü bir ülke. AB’nin en büyük kömür üreticilerinden ve bu nedenle AB’nin iklim politikalarını kilitleyebiliyor. Ama ülkenin enerji pazarını açma ve pazara açılma politikası milli kömürcü Polonya’daki iktidarı ithalatçı yaptı. Eurocoal verilerine göre ülke 2015’te 8 milyon ton kömür ithal etti. İlginç olan ise bu ithalatta başı Rusya çekiyor!
COP24’ün gerçekleşeceği Katowice ise büyük taşkömürü rezervlerine yakın bir bölgede. Zirve Polonya’da, iktidarda da AH Parti olunca zirvenin destekçileri de buna uygun hâle geliyor. Çevre Bakanı Henryk Kowalczyk’un açıklamasına göre zirvenin sponsorları arasında PGE ve Tauron adlı iki kömür şirketi var.
UNEP: GAZ KAÇIRIYORSUNUZ
Birleşmiş Milletler Çevre Programı arifesinde Emisyon Açığı başlıklı bir rapor (3) yayımlandı. Rapor özetle basit bir şey söylüyor: 2010’da atmosfere 47-48 milyar ton karbondioksit eşiti sera gazı salınırken, ülkeler bu halleri ile 2030’da atmosfere 58-59 milyar ton salacak hâle gelecekler. Ülkelerin Paris Anlaşması için verdikleri koşulsuz taahhütleri ise ancak 56 milyar ton emisyon demek ki bu 2030’da olması gerekenin neredeyse iki katı. Yani bu durumda ülkelerin Paris Anlaşması için emisyonlarını şişirdiklerini söyleyebiliriz. Dahası, ülkelerin “emisyon indiriyormuş gibi yaparız” dediğini de söyleyebiliriz.
TÜRKİYE KOZUNU OYNUYOR
Türkiye iklim değişikliğini durdurmak için para harcamak istemiyor. İstemediği içinde konu iklim olunca parayı diğer ülkelerin vermesini istiyor. Daha geçenlerde Kanal İstanbul’un açıklamasını yapan ve ona kaynak meselesini dile getiren Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum mecliste konuya dair bir açıklama yaptı. Açıklamasında Bakan Kurum “Türkiye’nin iklim değişikliği müzakerelerinde ve Paris Anlaşması kapsamında önem atfettiği iki temel kırmızı çizgisi mevcuttur. Bunlardan birincisi Paris Anlaşması kapsamında finansal ve teknolojik desteklere erişiminin sağlanmasıdır. İkincisi ise Türkiye’nin Paris Anlaşması ile gelişmiş ülkelere getirilen ekonomi genelinde mutlak emisyon azaltımına dair hükümden hariç tutulmasıdır.” dedi. Siyaset bu tavrı büyük bir uyanıklıkla, halkının düştüğü utanmayı yok sayarak sürdürüyor. Daha da ayıbı, Paris Anlaşması’na taraf olur diye vermiş olduğu adına INDC4 denilen ve ülkelerin taahhütlerini ortaya koydukları niyet beyanı. Paris Anlaşması öncesi Türkiye verdiği beyanla şimdiye kadar yaptığı bütün santrallerin, otoyolların, vs.’nin bir o kadarını daha yapmayı taahhüt ederek herkesle ile dalga geçti. Sayılarla verecek olursa, şimdiki hükümet 2002-2016 yılları arasında atmosfere salınan emisyon miktarını 216 milyon ton arttırdı. Niyet beyanı ile koyduğu hedefi azaltmak yerine, artırmak bile değil, katlamak. 2030’a kadar bu artışın üstüne bir 433 milyon ton daha artış önerdi. Şimdi çıkıp taraf olmak istemiyor. Taraf olsa niyet beyanına uyacak ve aslında Türkiye’nin artışı dünyanın derdi olacak. Ama üstüne para istiyor. Çok açık ki Türkiye vergi gelirlerini kömüre betona ve asfalta aktaracak ve konu iklim olunca başka ülkelerden para alacak. Üstüne azaltmayı bırakın, arttırmayı da bırakın, emisyonları katlayacak. İşte bu nedenle zirvede küstüm diyerek Çerçeve Sözleşmenin ekinden çıkmak istiyor.
HERKES ÇIPLAK
Gelişmiş ülkeler üretimlerini işçiliklerin ucuz olduğu ülkelere kaydırdığı gibi çimento, kömür gibi yatırımlarını da bu ülkelere kaydırdı. Bu yüzden Türkiye’de İtalyan, Alman vs. çimento şirketleri bulabiliyorsunuz. Bu yüzden Çin dünyanın kömür santrali cenneti. Bunun adı ise aslında karbon kaçağı. Bütün ülkeleri toplayınca ortaya toplamda emisyonları gelecek 10-15 yılda yarıya indirmek yerine arttıran, öyle ya da böyle mutlu devletler birliği karşımıza çıkıyor.
Böylesi bir resim, ortada bu kadar çıplak kral, insanda karamsarlık yaratabilir. Bir tarafta Çin bir şeyler yaptığını söylerken halkının kentlerde gaz maskesi takması, diğer taraftan AB’nin daha fazla Rusya gazı için sıraya girmesi gibi pek çok örnek önümüzde. Bu haldeyken böylesi zirveler hayal kırıklığı yaratmasın. Çünkü böylesi süreçlerin yaptırımı yok. Hepimiz şirketler ve devletler üstünde yaptırım gücü olan bir halk olmadan, halklar olmadan, mücadeleler olmadan bu işin olmayacağını biliyoruz.
Sponsorluğunu kömür şirketlerinin yapacağı COP24, Polonya’nın Katowice kentinde gerçekleşecek. Ev sahibi Polonya’nın iktidardaki milli kömürcü AH Parti’si, karbon yoğun yatırımlarını ihraç eden gelişmiş ülkeler ve bunları ithal etti diye mutlu olan Çin gibi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin bir araya gelmesi bir çelişki olabilir. Ancak zirveleri baskılayan bu ülkelerin diğer yandan daha az kömür, petrol dememeleri, demeyen bir anlaşma peşinde koşmaları, ikinci bir çelişki değil, daha ötesinde, bu durum bütün bu kralların çıplak olduğunu ortaya koyuyor.
Zaten hikaye kralın çıplak olduğunu söylemekle başlamadı mı?
(1) https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/10/19/ipcc-raporu-muhammed-alinin-yumrugu-suratimiza/
(2) Daha fazla detay: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44711534
(3) https://www.unenvironment.org/interactive/emissions-gap-report/
(4) https://350ankara.org/indc101/