Çorum Katliamı'nda öldürülenler anıldı
Çorum’da 41 yıl önce Mayıs’ın son günlerinde başlayıp Temmuz’a kadar devam eden katliamda ölenler mezarları başında anıldı.
Elvan Yılmaz
12 Eylül sürecinin hazırlanmasında köşe taşlarından biri sayılan Çorum katliamının 41. yılında, Çorum Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, 3 Temmuz 1980'de işkenceyle katledilerek öldürülen Tıp Fakültesi öğrencisi Süleyman Atlas ile işçi Raif Erden’in Büyük Palabıyık Köyü’nde bulunan mezarlarını ziyaret etti.
37 kişinin öldürüldüğü katliamın anma programında Çorum Emek ve Demokrasi Platformu adına bir konuşma yapan Eğitim-Sen Çorum Şube Başkanı Ali Ekber Beyaz, egemen güçlerin sıkıştıklarında başvurdukları temel yöntemlerden birisinin baskı ve şiddetle halkı yıldırma ve sindirme politikaları uygulamak olduğunu belirtti.
Bu politikaları sürdürürlerken halkı etnik yapı, dinsel inanç ve felsefi düşüncelerine göre kutuplaştırarak halkları karşı karşıya getirdiklerini aktaran Ali Ekber Beyaz, “Zaman zaman bu baskı ve şiddeti katliamlara dönüştürmekten de kaçınmazlar. Tabi bunu yaparken kendi sorumluluklarını da kutuplaştırarak karşı karşıya getirdikleri yoksul halk kitlelerine yıkarlar. Tarihte bunun çok farklı örnekleri bulunmaktadır. Çorum katliamı da bunlardan yalnızca birisidir” dedi.
Beyaz, dönemin egemenlerinin, 1980 yılında yaşanan Çorum katliamını Alevi-Sünni çatışması biçiminde tanımlayarak, sorumluluklarını üzerlerinden atmaya çalıştığını dile getirdi.
Anmaya geldikleri Raif Erden ve Süleyman Atlas’ın yitirilen onlarca kişiden yalnızca ikisi olduğunu söyleyen Beyaz şöyle devam etti:
“Toplum bilimci ve tarihçilerin Çorum katliamı ile ilgili önemli bir tespiti vardır: Örgütlülük ve birlikte mücadele. O günlerde birleşik örgütlü bir karşı duruş olmasaydı katliamın boyutlarının çok daha fazla derinleşeceğini ve Çorum’da ikinci bir Maraş’ın yaşanacağı ifade edilmektedir. Geçmişi bilmek ve tanımak geleceğe yön vermekte kullanabilmek için en güzel deneyimleri içerisinde barındırır. Ancak geçmişin karanlık dehlizlerinde yaşananlar asla akıldan çıkarılmaması gerekirken kesinlikle de intikam duygularına da dönüştürülmemelidir. Eşit ve özgürce, demokratik koşullarda barış içerisinde bir yaşamın mücadelesi sürdürülmelidir. Birlikte ve bir arada yaşamanın temel koşuludur barış. Süleyman Atlas’ın da özlemini duyduğu yaşam biçimi bu değil miydi, barış içerisinde bir arada insanca yaşayabilmek. Bu yüzden söylemişti eğer nasip olmazsa görmek o günü, götürüp halkımın bağrına gömün beni sözünü. Aslında tüm dünya halklarının ortak özlemidir, barış içerisinde birlikte ve bir arada yaşayabilmektir."