Cumartesi Anneleri: Cezasızlık devlet politikası haline geldi

Cumartesi Anneleri 799'ncu hafta açıklamalarında adalet talebinde bulundu: Cezasızlık devlet politikası haline geldi.

Abone ol

DUVAR - Cumartesi Anneleri 799'ncu hafta açıklamalarında adalet taleplerini yineledi. 28 yıl önce gözaltında kaybedilen 4 çocuk babası Hasan Gülünay için adalet talep eden Cumartesi Anneleri, "Temel hak ve özgürlüklerin korunması, hukukun üstünlüğünün sağlanması ancak geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlalleri üzerindeki cezasızlığın son bulması ile mümkündür" dedi.

'CEZASIZLIK ZIRHI AŞILAMIYOR'

Cezasızlığın bir devlet politikası haline geldiğini savunan Cumartesi Anneleri, "Devletin politikaları veya eylemlerinden doğan gözaltında kaybetmeler, yine devletin kurumlarının işbirliği içinde örtbas ediliyor. Devlet, anayasal yükümlülüklerini yerine getirmediği için cezasızlık zırhı aşılamıyor. Bunun sonucunda da ne gözaltında kaybedilen insanlarımıza ne de adalete ulaşılamıyor" ifadelerini kullandı.

HASAN GÜLÜNAY NASIL KAYBEDİLDİ?

Cumartesi Anneleri, Hasan Gülünay'ın gözaltında kaybedilme hikayesini şöyle anlattı: "23 Mayıs 1992 tarihinde Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca'nın üzerinden İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktı.

Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi.

Hasan’ın iş yeri telefonunu arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını söyleyerek Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğu bilgisini verdi. Ancak savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığı, arandığı söylendi. Bunun üzerine aile memleketlileri olan ve o dönem İstanbul emniyetinde üst düzey yetkili olan Hüseyin Kocadağ’la görüştü. Kocadağ aileye “Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar” dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.

Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık, yüzünü görmediği bir kişinin işkencede “Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!” diye bağırdığını açıkladı. Bu iki açıklamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler.

Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere tüm resmi mercilere başvuran aileye devletin cevabı; “İddialarınız gerçek dışı, başvurularınız emniyet teşkilatını karalamaya yönelik” oldu.

Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı. Yargı makamları, güvenlik güçleri tarafından verilen bilgilerle yetindi. Olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Dosya 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.

Anayasa Mahkemesi de davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı. Dava AİHM’e taşındı.

Anayasa Mahkemesi de davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı.

'ZAMANAŞIMI İNSAN HAKLARINA AYKIRI'

"Gözaltında kaybedilişinin 28.yılında bir kez daha Hasan Gülünay için hakikat ve adalet çağrısında bulunuyoruz" diyen Cumartesi Anneleri, şöyle devam etti: "Gözaltında kaybetme devam eden bir insan hakkı ihlali niteliğindedir. Hasan Gülünay dosyasının zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatılması uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır. Gülünay’ın güvenlik güçlerince gözaltına alındığını ve onların kontrolleri altında öldüğünü doğrulamaya yetecek ciddi, belirgin ve tutarlı emareler mevcuttur. Hakikatın açığa çıkarılması ve adaletin sağlanması için eksik olan şey siyasi ve adli iradedir. Bu yüzden bir kez daha siyasi ve adli makamları Hasan Gülünay’ın akıbetinin açıklanması, faillerinin cezalandırılması için uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz." (HABER MERKEZİ)