Cumhuriyet Halk Partisi'nde nasıl bir demokrasi var?
CHP üyeleri ile Genel Başkan arasında dört basamak, seçim hukukundaki terimiyle dört derece vardır. Delegeler kendilerini seçenlerin iradesini değil kendi iradelerini yansıtırlar bir sonraki dereceye.
İsmail Yüksel*
Anayasa’ya göre siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir derler ya acaba 1982 Anayasası da en azından bu hükmünde doğru söylüyor olabilir mi?
Benim tecrübem ve gözlemlerim Anayasa’ya inanmamı oldukça güçleştiriyor. Bu satırları okuyanlar arasında benim gibi düşünenlerin oranının da oldukça fazla olduğunu zannediyorum. Açık konuşmak gerekirse “siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmezidir” satırlarını yazan kişinin ya Türkiye’deki siyasi partileri hiç tanımamış olması ya da umutlarını dile getirmiş olması gerekir.
Siyasi Partiler Kanunumuz da Anayasa’ya pek önem vermiyor. Siyasi Partiler Kanunu’nun siyasi partiler için öngördüğü örgütlenme biçimi 1800’lerden kalma, ancak genel oy ilkesinin ve kitle partilerinin var olmadığı yıllardaki partiler için uygun olacak kurallarla dolu. Siyasi parti temsilcilerinin yer almadığı bir meclis tarafından hazırlanan Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’nun demokratik hayatın sürdürülmesini sağlayacak hükümler getirmesini beklemek hayalperestlik olurdu belki ama 1983 ve sonrasında seçilen parlamento üyeleri ne yaptılar?
Hiçbir şey. Çünkü sistem onlara zarar vermiyordu.
2023 seçimlerinin hemen ardından CHP’de kongreler süreci başladı ve daha mahallelerden itibaren kıyasıya bir mücadele var. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı nasıl seçiliyor biliyor musunuz? Gelin bakın nasıl seçiliyor. Güzel bir tekerleme gibi anlatayım sizlere.
CHP üyeleri mahalle delegelerini seçerler.
Mahalle delegeleri ilçe delegelerini,
İlçe delegeleri il delegelerini
İl delegeleri kongre delegelerini
Kongre delegeleri de Genel Başkanı seçerler.
Kısaca Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı arasında dört basamak, seçim hukukundaki terimiyle dört derece vardır. Delegeler belirli bir emir altında da değillerdir. Kendilerini seçenlerin iradesini değil kendi iradelerini yansıtırlar bir sonraki dereceye. Anayasa hukukunda iki dereceli seçimlerin dahi demokrasiyle bağdaşmadığı kabul edilir. İki değil tam dört dereceli bir seçim sisteminin demokrasi ile alakası yoktur. Siyasi Partiler Kanunu’nun getirmiş olduğu bu sistem tüm siyasi partilerin genel merkezlerinin işine yaradığı için bugüne kadar kimse bu sistemi değiştirmeyi teklif dahi etmemiştir.
İletişim teknolojilerinin olmadığı yıllar için mantıklı olabilecek bu seçim sisteminin 2023 yılında hâlâ var olmasını açıklamanın tek yolu siyasi parti genel merkezlerini bir şekilde ele geçiren kişilerin demokrasiyi yok etmek pahasına tabandan gelen talepleri engellemeyi seçmiş olmalarıdır.
Durun daha bitmedi. Bu kadar olsa belki bu halde olmazdık. Dahası da var.
Dört dereceli bu akla zarar genel başkan seçiminin nasıl bir sistemle yapıldığına bakalım.
CHP’de bu seçimlerin hepsi listeli çoğunluk sistemine göre yapılır. Her ne kadar parti tüzüğü zorunlu kılmasa da neredeyse her zaman blok liste kullanılır seçimlerde. Önceden hazırlanmış adı “sarı liste”, “beyaz liste” ya da “mavi liste” olan bir pusula üyeler ve delegeler tarafından zarfa konulur. Bu listede başkan, yönetim kurulu, delegeler ve hatta disiplin kurulu dahi bulunabilir. Ancak milletvekili seçimlerinin aksine listeli çoğunluk sisteminde seçimin kazananları orantılı olarak belirlenmezler. Örneğin yüzde 45 oy alan liste 9, yüzde 55 oy alan liste 11 kişiyle temsil edilmeyecektir. Genellikle iki en fazla üç listenin yarıştığı seçimlerde daha fazla oy alan listedeki tüm isimler kazanır, diğer listedeki tüm isimler kaybeder. Kazanan her şeyi alır. Kaybeden her şeyi kaybeder. Bu seçim sistemi ülkemizde en son 1960 öncesinde uygulanmıştır. Tamamen adaletsizdir. Bu seçim sistemini Siyasi Partiler Kanunu değil doğrudan CHP tüzüğü mümkün kılmaktadır.
Bu sistemi yakından gözlemleyenleriniz zaman zaman mahalledeki dinamiklere göre listelerde bir kişinin isminin üzerinin çizildiğini ve böylece listenin delindiğini, başka bir listeden adayın da seçildiğini biliyorlardır ama bu her aşamada istisnadır.
Buna çoğunlukçu demokrasi denir ve ömrünü 1945’te, 2. Dünya Savaşı’nın sonunda tamamlamıştır.
Tamam mı? Hükmümüzü verebilir miyiz? Hayır, daha değil.
Aday belirleme süreçlerinden bahsetmemiz lazım. Cumhurbaşkanı adayı, milletvekili adayları, belediye başkanı adayları ve belediye meclis üyesi adayları nasıl belirleniyor biliyor musunuz? Çoğunlukla kapalı kapılar arkasında, üyelerin katılımı veya haberi olmaksızın. Bunun nedeni de mi Siyasi Partiler Kanunu. Hayır, aksine Siyasi Partiler Kanunu önseçimi zorunlu kılmaktaydı. Siyasi partilerimiz ilk iş bu hükmü değiştirdiler. Siyasi partinin üyelerini kim belirliyorsa partide egemenlik onun elindedir. CHP’de üyelerin egemen olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki, nasıl olması lazım? Tek bir demokratik yöntem var: Üyelerin tamamının katıldığı çevrimiçi bir önseçim. Mümkün mü? Evet, hem de çok kolay.
Bitti mi? Keşke bitmiş olsa…
Demokrasinin var olması için temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınmış olması gerekir ve belki de demokrasi için en önemli hak ifade hürriyetidir.
Türkiye’de siyasi partilerde ifade hürriyeti yoktur.
Parti disiplini değildir bunun nedeni. Parti disiplini hiçbir biçimde parti yönetiminin ya da parti programının eleştirilmesini engelleyemez. Partinin temel ilkeleri ile doğrudan çatışmadığı sürece tüm üyelerin ifade hürriyeti vardır. Parti disiplini ancak partinin TBMM grubunun aldığı kararlara, partili milletvekilleri uymadığında görünür hale gelmelidir.
Parti genel merkezlerinin çizgisinden çıkan il veya ilçe örgütleri sorgusuz sualsiz görevden alınırlar, üyeler hatta milletvekilleri ihraç edilirler. Ülkenin genelinde olup bitenden, Erdoğan iktidarında alıştığımız iklimden farklı değil aslında.
Disiplin cezasını veren kurulların yukarıda açıkladığım seçim sistemi ile belirlendiğini düşünecek olursak, disiplin cezalarının tarafsız olmayacağını söylemek kolaydır.
Neler değişmeli? CHP’nin demokratik olması için en azından aşağıdaki değişikliklerin yapılması zorunlu. En azından …
Siyasi Partiler Kanunu emrettiği için CHP, dört dereceli seçim sistemini uygulamak zorundadır ama bu partinin elinin kolunun bağlı olduğu anlamına gelmez.
Eğer CHP gerçekten demokratik olmak istiyorsa ki ülkeye demokrasi getireceğini iddia eden bir partinin kendisinin demokratik olması gerekir, üyelerinin genel başkan tercihlerini doğrudan ortaya koyabilecekleri bir bilişim altyapısının kurulması oldukça kolaydır. Üyeler hukuken hiçbir bağlayıcılığı olmayacak olsa da kimin genel başkan olmasını istediklerini, tıpkı cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi iki turlu bir anket ile ortaya koyabilirler. Bu anketin bağlayıcılığı olmayacaktır. Anket sonucunda kaybeden adaylar isterlerse gene kongrede aday olabilirler, hatta kongre delegeleri üyelerin iradesine uygun davranmayıp kaybeden adayı seçebilir, elbette ancak kendi siyasi kariyerlerini sona erdirmeyi göze alıyorlarsa.
Partinin seçimlerde göstereceği tüm adaylar için önseçim zorunlu kılınmalıdır. Parti tüzüğünden önseçim dışındaki tüm aday belirleme yöntemleri çıkartılmalıdır. Eğer Genel Merkezin uzmanlığından yararlanmak istediği kişiler varsa bu kişilerin illaki milletvekili ya da belediye başkanı olması gerekmez, sayısız danışmanlık makamı bu amaçla kullanılabilir.
Örgüt seçimlerinde ise blok liste uygulaması tamamen yasaklanmalı, bu uygulamada ısrar edilecekse orantılı bir seçim sistemi belirlenmelidir; tıpkı ülkemizde milletvekili seçimlerinde olduğu gibi. Disiplin kurullarının beşte üç çoğunlukla seçilmeleri aranarak kurulların tarafsızlığı sağlanmalıdır.
Şimdi baştaki soruma cevap verebilirim: Anayasa yanlış değil sadece eksik. Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmezi demokratik siyasi partilerdir ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin demokratik bir parti olması için en az 40 sayfa tüzük değişikliğine ihtiyacı var. Cumhuriyet Halk Partisi, temsil ettiği insanların değerlerini savunmasına elverişli bir tüzüğe ve örgüte sahip olmadan, Parti’nin tepesindekilerin birbirlerinin ayağını kaydırmasıyla, bir ismin gidip diğerinin gelmesiyle değişim mümkün değil.
Öte yandan CHP’nin hakkını da yemeyelim, Türkiye’de gelmiş geçmiş partilerden hangisinin demokratik olduğunu söyleyebiliriz ki? Elimizdeki siyasi partilerle demokrasiyi kurmaya çalışmak kerpiçten gökdelen yapmaya benziyor. “Yeni Anayasa” gibi sonu gelmeyen bir tartışmaya girmektense acaba önce Siyasi Partiler Kanunu’nu mu düzeltsek?
*Dr. / Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi