Daha üstünden çok geçmedi. Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, Türk spor tarihinin en önemli başarılarından birine imza atarak Euroleague’de şampiyon olmayı başardı. Spor tarihimizin en büyük başarısı tartışmaları bir yana dursun, sarı-lacivertlilerin hakkını sarı-lacivertlilere hemen her platformda teslim edildi.
Üstünden çok zaman geçmedi. Bu kez de denizleraşırı bir şampiyonluk haberi geldi. Bu kez dünyanın en önemli basketbol ligi NBA’de artık klasikleşmeye başlayan Golden State Warriors-Cleveland Caveliers eşleşmesinden ezici bir üstünlükle galip ayrılan Golden State oldu. Yani Fenerbahçe Avrupa’nın Golden State de Amerika’nın en büyüğü oldu. Buraya kadar bilinmedik bir şey yok.
Gelelim bu iki basketbol takımını şampiyon olmaları dışında bu yazıda birleştirme nedenimize. Malum, Türkiye ve Amerika, tartışmalı siyasetçilerin elinde bir o yana bir bu yana sallanıyor. Amerika’da Donald Trump’ın başkanlığının düşürülmesi gündemdeyken, Türkiye ise ılımlı siyasetin adresi. Ana muhalefet partisini bile sokaklara dökülüp adalet aramaya iten bir yönetimle idare ediliyor. Kanun Hükmünde Kararnameler ve tek bir adresin ağzının içinde yönetilen bir ülke…
AKSİ TEKLİF DAHİ EDİLEMEZ
Bu sebepledir ki, Fenerbahçe şampiyonluk kupasını koşa koşa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çıkardı. Bu önemli zaferin mimarı sanki Obradoviç’ten daha çok Cumhurbaşkanıymış gibi davranıldı. Aslında burada Fenerbahçe özelinde bir durum yok. Türkiye’de aksi düşünülemez, teklif dahi edilemez. Bir başarı varsa, ulusal ya da uluslararası, kazanılan kupanın gideceği ilk adres muktedir iktidar oluyor.
Kabul etmek lazım ki, spor, tarih boyunca iktidarın en önemli arka bahçesi olagelmiştir. Hitler’den Franco’ya tek adamların şov merkezleri hep bizim güzel oyunlarımız olmuştur. Hitler’in Olimpiyat hırsı da Franco’nun Bernabeu Stadı için “Bana 150 bin kişilik bir uyku tulumu yapın" demesi de Salazar’ın “Portekiz’i 40 yıl şölen, din ve futbol”la idare ettiğini söylemesi de sürpriz değildi. Alınan başarıların, politik sorunların üstünü örtmesi de bu sebepledir. Ve neticede siyaset, sporun hep koluna girmiş, kendisi tökezlerken hep onu baston yapmıştır.
YA TRUMP, ERDOĞAN OLSA?
Belki de bu sebeple Fenerbahçe’nin kupayı Cumhurbaşkanı’na götürmesine hiç şaşırmadık. Ama "bir alternatif daha var" dedi Golden State. Evet, Amerika’da da şampiyon olan takım Beyaz Saray’ı ziyaret eder. Kupa, Saray’ın sahibine götürülür. Lakin Amerika’da özgürlük de var. Başta Golden State’in yıldızı Stephan Curry olmak üzere koç Steve Kerr ve tüm takım, Beyaz Saray’ı ziyaret etmeme kararını aldı. Bunca tartışmanın göbeğinde bulunan, neredeyse her kararı başka başka sorunlar yaratan Trump, kupasız kalacak.
Gelin tabloyu Türkiye’ye çevirelim: Fenerbahçe kaptanı Melih Mahmutoğlu, şampiyonluk sonrasında kupayı Cumhurbaşkanı’na götürmek istemediğini söylese. Takım ve koç da onunla aynı fikirde olduğu için bu ziyaret yapılmasa sonucu nice olurdu? Acaba Melih Mahmutoğlu önderliğinde takımda bulunan oyuncular ve teknik kadro ne gibi zorluklarla karşılaşırdı? İnsanoğlu işte en doğal şeyi bile erişilmez bir hayal gibi görüyor. Hatta öyle ki bu hayalinin verdiği korkuyla ürperiyor. Ama yine de siz bakmayın bana dünya bizi kıskanıyor, demokrasimiz ileri, adaletimiz bağımsızlar bağımsızı. Öyle değil mi?