Vergilerle 450 milyon küsur dolara Londra'da birkaç gün evvel satılan ve vaktiyle iki krala, eserin siparişini vermiş Fransız 12'nci Louis ve ardından İngiliz 1'nci Charles'a ait olan 'Salvator Mundi' tablosu, malûmumuz, büyük yankı uyandırdı.
Rönesans'ın 'dört atlısı'ndan biri sayılan ve ekseriyetle dinî yapı ve kurumlara bıraktıkları klasiklerle bilinen Leonardo Da Vinci'nin bilinen 20 yağlıboya eserinden biri olan bu çalışmada, dünyada belki de imgesine en fazla müdahale edilen ve çoğaltılan Hazreti İsa peygamber (Jesus Christ) sol elinde bir cam küre ve sağ elinin adeta kadınsı bir duyarlık ihtiva eder kibar jestiyle betimlenmişti.
Tablonun madden ta vaktiyle, 1958'de 59 dolar (!) gibi ilginç bir rakama 'değer'lendirilmesi ve ardından, uzun zaman sonra, bunun da 10 bin dolara ulaşması, sanat piyasasında ve imgelerin maruz kaldığı değer 'evriminde' olanları ve olabilecekleri, bize az çok haber verir gibiydi.
Bilindiği gibi tablonun son sahibi, Rus işadamı Dmitriy Rıbolovlev eseri 2013'te 127 milyon 500 bin dolara, yine bir müzayedede almış idi. Yani tıpkı Hz.İsa'nın yaşadığı (ve İncil'de de defaten aktarıldığı üzere türlü mucizeler vesilesiyle yaşattığı) sembolik ve fiziksel dönüşüm gibi, sanki bu tablo da kendi kendinde - türlü sahiplenişler, yorum, iyileştirme ve şifai müdahalelerle - bir nevî küresel mucizenin hem özne hem de nesnesi olmuştu.
Bu koşullar altında Christ/İsa'nın Christie's müzayede evinde yeni değeri ve sahibine kavuşması da ayrıca ironikti. Hıristiyan dini mensupları nezdinde coğrafyadan iklime, sosyal sınıftan ırklara zaten 'yüz'lerce çeşit ve zenginlikle sureti üretilen Hz. İsa'nın bu tablosu da, 'orijinal'liği üzerinden gürültü koparttı.
Oysa maruz kaldığı türlü 'restorasyon' ve Da Vinci'nin çıraklarına ait olduğu gibisinden spekülasyona karşın, zaten 'milâdi' takvim uzamınca O'nun sureti, 'aslı'nda belliydi ve gizliydi: Hz. İsa zaten bir peygamberdi; misyon ve varlığı gereği haliyle anonimdi. Bir anlamda kültürlerötesi bir 'fotoşop'un, bilinen en eski 'profil'iydi onunki.
Yine, yapılan ilginç yorumlardan biri de, Da Vinci'nin bu tablosuna evrensel insan / insan sevgisi temelinde 'sindirdiği' cinsiyet ötesilikti; tıpkı adı artık Paris ve Louvre Müzesi’yle özdeşleşen, yine Da Vinci imzalı - hamile - La Joconde / Mona Lisa'nın da, bazı eleştirmenlere göre Da Vinci çehresini muhteva edişi veya bir diğer evrensel / anonim / ilâhi figür, Hz. İsa'yı dünyaya getiren Hazreti Meryem'i betimlemesi gibi.
Peki Salvatore Mundi / Dünyanın Kurtarıcısı, bu koşullar altında sanat piyasasına nasıl bir mucize getirdi? Naçizane, bu tarihi imge günümüz 'selfie'/özçekim ve dijital paylaşım koşullarında, özellikle de figürün elinde imgeyi / ve elbette algıyı tersyüz eder bir 'kehanet / öngörü' küresinin / kozmik bir Büyük Birader sembolü olarak Tanrı'nın gözü üzerimizde iken, daha çok konuşulacak, konuşuldukça ve paylaşıldıkça da kendinden türeyecek gibi.
Bu koşullarda insanın aklına şu gelmiyor değil tabii: Birkaç gün önce Papa Francesco, beyaz bir Lamborghini'yi hayır amaçlı olarak imzalamış idi. Christie's'in de bu tarihi satış ile Christ'e / İsa Peygamber'e bu şekilde dokunması, size de mucize gibi gelebilir mi? Bu koşullar altında acaba eserin sahibini de merak etmek de, abes değil mi?
Ha, eğer fikrimi (veya gönlümdekini) sorarsanız, bu tablo yine olası iki kaynak/kaymaktan birine, Vatikan veya Le Louvre’a çoktan - artı değerinde - gitti. Varsın, varsılın tekinde saklansın.
Her şey Da Vinci’nin deşifresinde: Görebilene: Naklen, nakden, alenî ve gizli.