Çok alametler belirdi.
Dünya Sağlık Örgütü Başkanı, “ahlaki çöküşe gidiyoruz” dedi. Salgın, yığınla insanla birlikte, insanlığı da öldürüyor. Sistemin bütün şiddeti, gayrı ahlakiliği ortaya çıkıyor. Devamında, bir van minüt de Davos’da geldi. Dünya Ekonomik Forumu 50. Yıl Zirvesi’nin açılışı, adeta Pireli Şiir’le yapıldı: Forum’un ilk gününde açıklanan rapor, Eşitsizlik Virüsü başlığını taşıyor.
Time dergisinden Anand Giridharadas, Dünya Ekonomik Forumu’nu "Dünyayı alt üst edenler topluluğu”, İsviçre’nin kayak merkezlerinden Davos kasabasındaki yıllık buluşmaları da o takımın “aile toplantısı” olarak niteliyor.
Londra merkezli insani yardım kuruluşu Oxfam, o aile toplanışına sunulan Eşitsizlik Virüsü raporunu 79 ülkeden 300 iktisatçıdan görüş alarak hazırlamış. En üstteki varlıklılar takımı –Davos Ailesi- salgını hızla atlatmakla kalmadı, tarihin en büyük servet artışını gerçekleştirdi, diyor rapor.
Bu malum, biliniyor. Tarihin bu en büyük, en kısa zamanda; dokuz ayda elde edilen serveti, orta ve alttakilerin, daha da büyük kaybedenler halini almasıyla; eşitsizlik virüsünün daha da yayılıp karlanmasıyla gerçekleşti. Bu da malumumuz. Yeni ve kötü haber: Onların salgınla uğradığı kayıpları giderebilmesi, korona öncesine dönebilmesi on yıldan önce mümkün değil: 2031’de 2020’ye dönerseniz, öpün başınıza koyun!
İnsanlık tarihinin bu en eski, en korkunç, en öldürücü virüsü; eşitsizlik, raporda da vurgulandığı üzere, koronayla birlikte yüz yılın –mecazen değil, fiilen yüz yıl; 1920’den beri- en büyük, en yıkıcı salgınını, işsizliği getiriyor.
Rapor, tarihin ilk ve asli eşitsizliklerinden cinsiyet eşitsizliğinin yüzyılın yıkıcı salgınıyla bir kez daha perçinlendiğini, su yüzüne çıktığını ortaya koyuyor: Yeryüzünde kadın istihdamının yarısını (% 49) oluşturan otel, lokanta, bürolar ilk aşamada devre dışı kaldığından, salgının büyük kaybedenleri kadınlar oluyor.
FİRAVUNLAR, PİRAMİTLER, UZAYDAKİLER
Eşitsizlik Virüsü’nde belirtildiği üzere, dünyadaki en zengin 2.153 kişinin elindeki servet, dünya nüfusunun yarıdan fazlasının; 4,6 milyar kişinin toplam servetinden fazla.
En zenginler takımındaki ilk bin kişisinin serveti 11 trilyon, 950 milyar Dolar. Bu servetin üçte birden fazlası; 3 trilyon 900 milyarı sadece son dokuz ayın, korona döneminin bereketi, kazancı. En büyüklerin en büyüğü, ilk 10’dakilerin koronalı kazancı ise 540 milyar Dolar. Rapora göre, bu rakam tüm dünya nüfusunun aşılanmasını sağlıyor, üstüne de koronanın yarattığı yoksulluğu yok etmeye yetiyor.
İlk beş ise, firavunların firavunu!
Rapor böyle diyor:
Beş bin yıl önce; M.Ö. 3000’lerde firavunların güç, servet, iktidar anıtı piramitleri köle emeğiyle yaptırdığı dönemde günde 10.000 dolar biriktiren bir kişinin toplam servetinin bile, 2020 dünyasındaki en zengin beş kişinin servetinin yanına bile yaklaşamayacağı görülüyor: Yapılan hesaba göre, beş bin yıl önce günde on bin dolar stoklayan firavunun serveti, 2020’deki en zengin beş kişiden yüzde 80 daha düşük olacağı anlaşılıyor.
Eşitsizlik Virüsü’nden bir başka çarpıcı gösterge:
Eğer herkes 100 dolarlık banknotlardan oluşan servetlerinin üzerinde otursaydı, dünyanın büyük kısmı yerde oturuyor olurdu. Gelişmiş bir ülkede yaşayan orta halli bir insan, bir sandalye yüksekliğinde otururken, en zengin iki kişi uzayda olurdu.
Dünyanın tepesindeki iki insanı –ya da aramızdaki uzaylıları- tanıyoruz. Amazoncu Jeff Bezos ve inşaattan moda dünyasına yönelen Bernard Arnauld. Dünyanın en zengini Bezos, Trump döneminin daimi ve cömert teşviklerle ödüllendirilen en gözdelerinden. Christian Dior, Dom Perignon, Bulgari, Louis Vuitton, Celine Fendi, Sephora gibi lüks markaların sahibi Arnault ise serveti için Fransa’dan Belçika vatandaşlığına iltica eden bir işinsanı.
François Holland’ın başkan seçildikten sonra kazanç vergilerinde artış gündeme getirmesiyle Arnault, Ağustos 2012’de Belçika’ya vatandaşlık başvurusu yapmış. Ardından, şirket varlıklarının önemli kısmını da vergi avantajlarından yararlanmak için Belçika’ya aktarmış. Kendisinin para ve hisse senetleri yanında sıkı bir sanat koleksiyocusu olduğunu da anımsatalım. Ve elbette Trump’ın sıkı dostlarından.
Raporu okumaya devam ediyoruz.
2020’de en yüksek kazancı elde eden ilk 32 şirkete; Davos avanesine sadece ve sadece bu yıl için uygulanacak cüzi kâr vergisi, dünyadaki tüm çalışanlara işsizlik yardımı, yaşlılar ve çocuklara parasal destek sağlamaya yetiyor.
Ya da şirketler sadece yüzde 0,5'lik –Türkçesi binde beşlik- vergi artışı, eğitim ve sağlık alanlarında 117 milyon yeni istihdam yaratmaya yetiyor.
SİSTEM HİLELİ
Ve fakat Oxfam İcra Direktörü Gabriela Bucher’in deyişiyle hileli ekonomide asla asla bunlara yer yok: "Hileli ekonomiler pandemiyi lüks içinde atlatan zengin bir elite servet akıtırken salgının ön cephesindeki tezgahtarlar, sağlık çalışanları, market çalışanları faturalarını ödemeye çabalıyor.”
Bütün bunların sonucunda şuraya geliyoruz Eşitsizlik Virüsü’nde:
Eşitsizlik, siyasal tercihdir. Ve de aşırı servet, işlemeyen bir ekonomik sistemin göstergesidir.
***
Rapordaki her şey doğru. Amenna. Evet, tüm bunları dünyayı alt üst edenlere; Davos ailesine anlatmak gerek.
Ve lakin, 1753’de Dijon Akademisi aynı meseleyi getirmemiş miydi gündeme:
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynakları Nedir? Eşitsizlik Doğa Yasası mıdır?
Davoslular’ın hemşehrisi, Cenevreli Jean-Jacques Rousseau, Akademi’ye yaptığı sunumda “Durmaksızın doğadan şikayet eden çılgınlar, size bütün kötülükler kendinizden geliyor” diyordu. Böbürlene böbürlene henüz yeni yeni telaffuz edilen “uygarlık”tan dem vururken herkes, o kurulan sistemi “soygun düzeni” ve şiddet düzeni olarak nitelendiriyordu.
İki yüz yetmiş yılda gene geldik aynı yere: Eşitsizlik Virüsü, öldürür. İnsanı da, insanlığı da. Bu, ekonomik değil, siyasal ve ahlaki seçimdir.
Yetmiş küsur yıl önce Orhan Veli’nin dillendirdiği soru yeniden ve yeniden önümüzde:
Bu düzen böyle mi gidecek
Pireler filleri yutacak
Evet, Orhan Veli’den Davos Ailesi’ne geliyor.