Davutoğlu: AK Parti’nin AKP'lileştiğini düşünüyoruz

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, görevdeki dönemindeki "her işin hesabını verebileceğini belirtti. Davutoğlu, "Ben başbakanlığım dönemindeki her işin hesabını veririm. Gar ve Suruç katliamlarının failleri yakalanmıştır, DEAŞ'tır ve o dosya berrak bir şekilde ortaya çıkmıştır" diye konuştu.

Abone ol

DUVAR - Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sakarya'daki konuşmasıyla ilgili "Terörle mücadele konusunda eski defterler açılırsa birçok insan insan yüzüne çıkamaz" sözlerinin tehdit değil AK Parti ve MHP'ye sitem olduğunu söyledi. Kendisine yönelik "teröre destek veriyor" ifadelerini eleştiren Davutoğlu, "Bunu kimler söyledi? 31 Mart seçimlerinden önce Öcalan'dan mektup getirip sonra yetmediği gibi kırmızı bültenle aranan Öcalan'ın kardeşini çıkaranlar" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, yeni parti kuracağı iddialarıyla ilgili de, "Halkın ihtiyacı varsa parti kurulur. Bunu çekingen, mahcup bir edayla söylemiyorum, kararlı bir şekilde söylüyorum: Halkta talep ve beklenti artıyor. Dolayısıyla yeni bir siyasi harekete ve partiye ihtiyaç var" ifadelerini kullandı.

Hazırladıkları manifestodaki ilkeleri AK Parti'nin kurucu ilkeleri olduğunu dile getiren Davutoğlu, "AK Parti’yi hiç kullanmadık tabir olarak, biz arkadaşlarla AK Parti’nin AKP’lileştiğini düşünüyoruz" dedi.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, TV5 canlı yayınında gazeteciler Özlem Akarsu Çelik, Suat Toktaş, Gürkan Zengin ve Mustafa Yılmaz'ın sorularını yanıtladı.

Davutoğlu'na Sakarya'daki konuşmasında "Terörle mücadele konusunda eski defterler açılırsa birçok insan insan yüzüne çıkamaz" açıklamasıyla ilgili "Kimi kast ettiniz ve tehdit miydi?" soru yöneltildi.

Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine kayyım atanmasıyla ilgili eleştirisi ve Sakarya'daki konuşmasından sonra kendisine saldırıldığını söyleyen Davutoğlu, "Bugünlerde en kolay ve maliyetsiz saldırının hedefi benim. Muhalefet kanadı AK Parti'ye saldırmak istediğinde maliyeti yok. İktidar içinse şu anda maalesef, yayın organlarının ismini söylemeyeyim hepsi birden saldırıyor. Bana saldırmak ödüllendirilen bir şey. Benimle bir araya gelen gazeteciler de işlerinden oluyor" ifadelerini kullandı.

'ÖCALAN'DAN MEKTUP GETİRENLER BENİ SUÇLADI'

Belediye başkanlarının seçildikten sonra suç işlemesi halinde iddiaların mahkemelere taşınması gerektiğini belirten Davutoğlu, görevden almanın mahkeme kararı sonrasında olabileceğini ifade etti.

Kendisine yönelik "teröre destek veriyor" ifadeleri kullanıldığını dile getiren Ahmet Davutoğlu, "Bunu kimler söyledi? 31 Mart seçimlerinden önce Öcalan'dan mektup getirip sonra yetmediği gibi kırmızı bültenle aranan Öcalan'ın kardeşini çıkaranlar, bu ülkede başbakanlık yapmış ve terörle mücadeleyi en zor şartlarda yönetmiş ve her hafta sonunu terörle mücadele yapılan bir ilde, ilçede askerle, polisle, oranın halkıyla geçirmiş birine söylüyorlar" dedi.

"Birçok yerden 'siz teröre destek veriyor musunuz' diye ifadelerde bulundular" diyen Davutoğlu, "Kim bu suçlamaları yapan? Benim bakanlığımı yapmış, hükümetlerimde bulunmuş ve AK Parti'de o dönemleri iyi bilen insanlar. O konuşmanın bütününde, terörle mücadele en sert ve kararlı bir şekilde verilmelidir, ama demokratik hukuk devleti kuralları içinde verilmelidir dedim" ifadelerini kullandı.

"Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan insan yüzüne çıkamaz" sözlerine açıklık getiren Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

23 TEMMUZ'DA TERÖRLE MÜCADELE EMRİ VERDİM: Kastettiğim şey şuydu: Beni eleştiren iki kesim vardı. O dönem Meclis'te çoğunluğu olmayan bir başbakanım. 1 Kasım'dan sonra zaten seçim kazanmış, terörle mücadelede her türlü riski alabilecek durumdayım. O dönemi vurgulama sebebim şu: O dönemde AK Parti çoğunluğu kaybetti düşüncesiyle HDP son derece tahrikkar tutumlar takındı ve PKK hazırlıklarını fiili eyleme dönüştürmeye başladı. Koalisyon görüşmeleri sırasında HDP'yi bu eylemlere destek vermekten çıkın ve sadece siyaset yapın diye uyardık. Daha sonra 21 Temmuz'da Adıyaman'da 1 askerimiz şehit oldu, 22 Temmuz'da da Ceylanpınar'da da 2 polisimiz şehit oldu. Hesap şuydu: Nasıl olsa geçici bir hükümet var, biz tahrik de yaparız, eylem de yaparız. Başbakan 'topal ördek', Meclis'te çoğunluğu yok, bu dönemi istismar edelim diye bütün terör örgütleri harekete geçti. 23 Temmuz günü, ben güvenlik birimlerine talimat verdim. Terörle mücadele emri verdim. Bütün kurumlar harekete geçti ve bir mücadele başladı.

MHP'NİN DESTEĞİYLE TERÖRLE MÜCADELEYİ YÜRÜTÜRÜZ DİYE DÜŞÜNÜYORDUM: Bu mücadelede beni şaşırtan, üzen iki tavır oldu. Birisi MHP Sayın Genel Başkanı'na koalisyon için gittiğimde, açıkçası uzun dönemli bir koalisyon olamayacağını görüyordum, ama terörle mücadele yürütürken MHP en azından bu mücadeleye destek babında kısa dönemli bir seçim hükümetine, ona vermezse Meclis'te bizim azınlık hükümetimize destek verir, böylece Meclis'ten güç almış bir hükümet olacak mücadeleyi yürütürüz diye düşünüyordum.

KİMSENİN BU SUÇLAMAYI YAPMAYA HAKKI YOK: Bu yaptığımız 4 teklife; uzun dönemli koalisyon, kısa dönemli seçime kadar koalisyon, azınlık hükümetine Meclis'te destek ve Cumhurbaşkanımızın yönlendirilmesiyle gidilecek anayasal hükümete katkıda bulunmak. Ve beni hayrete düşüren şu oldu: Bu kadar sert mücadelenin sürdüğü dönemde MHP Genel Başkanı tekliflerime hayır dedi. Şimdi bunu demediklerini iddia ediyorlar. O günkü kayıtlar var. Şimdi bana teröre destek verme suçlamasında bulundular. Kimsenin bunu yapmaya hakkı yok, buna da izin vermem.

İKİNCİ SİTEMİM PARTİMEYDİ: İkinci sitemim hedefi de kendi partimeydi. Siz Meclis'te çoğunluğu olmayan bir Başbakan olarak, genel başkan olarak seçime giderken, ben şehitlerimizi defnederken, terörle mücadele ederken siz Ankara'da oturduğunuz köşelerden, il başkanlarını delegeleri arayıp, bana karşı (parti kongresi için) imza topluyordunuz. Ankara'ya döndüğümde şunu söyledim: Milletimiz ateş çemberinden geçerken sizinle MYK listesi müzakere etmem. Hangi liste çıkarsa benim arkadaşım dedim. Yanıldığımı 6 Mayıs 2016'da fark ettim. Açık söyleyeyim o refik ifadesi de onun içindi. Sitemim de bundan. Bunlar da yersiz söylenmiş sözler değil.

ADIMI PARTİ TARİHİNDEN SİLMEYE ÇALIŞTIRLAR: (AK Parti'nin 18'inci kuruluş yıl dönümü için hazırlanan Davutoğlu dönemine yer verilmemesi) Benim adımı AK Parti tarihinden silmeye kalktılar. Adımın geçmemesi için, o gün terörle mücadelede saf tutan, bedel ödeyen AK Parti teşkilatlarını yok saydılar.

KONUŞMAMDA TEHDİT YOK: ("Terörle mücadele konusunda eski defterler açılırsa birçok insan insan yüzüne çıkamaz açıklaması tehdit miydi?" sorusu üzerine) Hayır, tehdit yok. Eski defterleri açtım ve söyledim. İki husustu açtığım defter ve söyledim. Ben tehdit şantaj bu işlere girmem. Hayatım şefaftır, sözüm açıktır.

TEHDİT ALIYORUM: (Tehdit alıp alamadığı yönündeki soru üzerine) Alıyorum. Hem de nasıl alıyorum. 'Bedel ödetme' bir tehdittir, 'eski kayıtları açarım' diye bir ifade tehdittir. Bu yola çıkan bunları göze almazsa çıkmamalı. Bunları hiç önemsemiyorum.

HER İŞİN HESABINI VERİRİM, GAR VE SURUÇ KATLİAMLARININ FAİLLERİ YAKALANDI: Bu ifadeleri (Sakarya'daki konuşması) o 27 saniyeyi çıkarıp yayan ekip FETÖ unsurlarının yoğunlukta olduğu bazı siteler, bölücü terör örgütüne yakın olanlar, bunun üzerinden hesaplarını görmeye çalışanlar ise meşhur troll çeteleri. Bu üçünün bana karşı ittifak etmesi bile açıkçası tabloyu ortaya koyuyor. O dönemdeki bütün mücadele demokratik hukuk devleti ilkeleri içinde verilmiştir. Şöyle bir intiba var: "Birtakım kirli defterler var, işte o gün yaşanan Ankara Gar terörü, Suruç terörü, Ceylanpınar... Bunlar devlet tarafından yapıldı da sanki PKK mazur." Hayır öyle değil. Ben başbakanlığım dönemindeki her işin hesabını veririm. Gar ve Suruç katliamlarının failleri yakalanmıştır, DEAŞ'tır ve o dosya berrak bir şekilde ortaya çıkmıştır.

KAMU GÖREVLİLERİNİN İHMALİ VARSA AYRI BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLÜR: Kamu görevlilerinin ihmali varsa ayrı bir soruşturma yürütülür. O dönemdeki birçok kamu görevlisi hakkında da soruşturmalar var. Hatırlarsanız bir cesedi sürükleyen araba görüntüleri bana ulaştığında "Derhal soruşturma açın, biz terörle mücadele ederiz ama insan onurunu zedeleyen hiçbir şeye izin vermeyiz" dedim ve haklarında soruşturma açıldı.

HESAPLAŞIRIM, YÜZLEŞİRİM AMA TEHDİT ETMEM: Benim devlet hayatımda benimsediğim bazı ilkeler var. Birincisi demokratik hukuk devleti kuralları. İkincisi dava ahlakı ve devlet ahlakı. Bu bağlamda herhangi bir dava arkadaşımı, beraber siyaset yaptığımız arkadaşları ne tehdit ederim ne şantaj yaparım. Hesaplaşırım, yüzleşirim, konuşurum, eleştiririm ama benim literatürümde hiçbir arkadaşımla ilgili şu bu geçmişi karıştırma gibi bir şey olmaz.

KONGREDE BANA YAPILANI UNUTAMIYORUM: Açık söylüyorum kongrede bana yapılan o davranışı unutamıyorum. Siyaset bu olmamalı, dava arkadaşlığı bu olmamalı dedirtti. Bana saygıları yoksa şehitlerimize saygı göstermeliydiler. Ben aileleriyle şehitleri defnederken bunu (imza toplama) yapmamalıydılar. Üçüncüsü de halkın vicdanı. Eğer halkın vicdanından taviz verseydim ya da o vicdandan kopsaydım.... Bugün Sakarya sokağına, Diyarbakır sokağına, Diyarbakır'da ben iftar ettim ve sahura kadar sokaktaydım. İnsanlarda sokaktaydı. Elhamdülillah halkın vicdanından kopmadım.

CEYLANPINAR VE SURUÇ'U ÖRGÜTLER ÜSTLENDİ: O dönemle ilgili (7 Haziran-1 Kasım 2015) eleştirilmeye, araştırılmaya açığım. Üzüntüler eksik kalmış bilmediğimiz şeyler olabilir ama özellikle üstünü örttüğümüz, ifşa etmekten kaçındığımız bir husus yok. FETÖ'nün emniyet ve Silahlı Kuvvetler içine sızmış unsurları o dönemde ciddi provokasyonlar yaptılar. Ama Ceylanpınar'da tablo net. Saldırıyı terör örgütü üstlendi, "Bunu ben yaptım" dedi. Suruç'u da DEAŞ üstlendi. Hukuk zanlı olarak tutuklananlara beraat kararını neden vermiş o konuyla ilgili bir bilgim yok doğal olarak.

CUMHURBAŞKANIMIZA 17 SAYFALIK MEKTUP SUNDUM: Son 3 yılı şöyle tasnif edeyim: Referandum kadar, gördüğüm hususlara hep dikkat ettim, her faaliyetine katıldım. Referandumdan itibaren de yanlış bir sisteme gittiğimizi öngörerek arkadaşları hep uyardım. Sayın Cumhurbaşkanımızla 5 kez -sağolsun bir araya geldiğimizde yeterli süreyi de verdi- bir araya geldik, 2016'dan 2019'a kadar. Anayasa paketi ortaya çıktığında genel başkan olarak Sayın Binali Yıldırım'a kanaatlerimi söyledim. Sayın Cumhurbaşkanımıza 17 sayfalık bir mektup vererek bu anayasa paketinin demokratik açılardan, bizim benimsediğimiz siyasi ilkeler açısından ve Türkiye'nin geleceği açısından çok ciddi sakıncalar doğuracağını ifade ettim.

REFERANDUM KAMPANYALARINA KATILMAYACAĞIMI İFADE ETTİM: Ve AK Parti milletvekili olarak Meclis'te parti disiplini içinde davranacağımı fakat kampanyalara katılmayacağımı, çünkü inanmadığım bir şeyi savunamayacağımı ifade ettim. İnanmadığım bir şeyi savunmadım hayatımda.

BU İŞİN MANİFESTOSUNU OLUŞTURDUK: 3 ay önce bana sorsaydınız '3 ay sonra parti kuracak mısınız' diye yine cevap vermezdim. Ama şimdi arkadaşlarımla birlikte, yalnız da gitmiyorum, Sakarya'da, Diyarbakır'da halkın arasındaydık. Halkın ihtiyacı varsa parti kurulur. Halk bir beklenti içindeyse parti kurulur. Var olan partiler tatmin ediyorsa, sırf parti kuralım diye parti kurulmaz. Bir taraftan arkadaşlarımızla birlikte manifestoyu, bu işin teorik zeminini oluşturduk, bir taraftan Anadolu'yu harmanlayarak devam da edeceğiz buna. Halkın nabzını ölçtük. Bu bir süreç yönetimi. Halkın içindeyiz biz. Halkın içinde akmayan bir hareket, topluluk parti kursa da bir yere ulaşamaz. Bu içeriden akış devam edecek. Sonunda bir partiye dönüşecekse, AK Parti nasıl doğal şartlarda bir ihtiyaç olduğu için dönüşmüşse buradan da bir parti çıkar. Bunu çekingen, mahcup bir edayla söylemiyorum, kararlı bir şekilde söylüyorum: Ümidimizde çok ciddi zayıflama var, halkta da talep ve beklenti artıyor. Dolayısıyla yeni bir siyasi harekete ve partiye ihtiyaç var.

DUAM AK PARTİ'NİN KENDİ EKSENİNE DÖNMESİ: Manifestoya koyulan ilkeler AK Parti’nin kurucu ilkeleridir. AK Parti kurulurken ortak akılla kuruldu, manifestoda bunları hatırlattık. Biz AK Parti’yi hiç kullanmadık tabir olarak, biz arkadaşlarla AK Parti’nin AKP’lileştiğini düşünüyoruz. Onlar dese ki gelin konuşalım, konuşuruz. Bana en ağır hakaret etse de, konuşmamın tamamını dinlemeden hakaret edenlere de biz "Gel" deriz. Eğer önümüzdeki günlerde bu çağrımız yanıtsız kalırsa yeni bir hali yeni bir yol olarak bağlamaz lazım. Dikkate alınmazsa yeni bir yoldan kastım da açıktır. AK Parti’nin genel başkanlığını yapmış birisi olarak, duam AK Parti’nin kendi eksenine dönmesidir. (HABER MERKEZİ)