Dedeyazı: Maden ocağının tehdit ettiği köy

Dedeyazı köylüleri 2002’de tanıştı madencilikle. Demir madene köye uzak olduğu için pek ilgilenmediler önce. Ancak maden çıkarılan alan genişleyip bütün köyü tehdit etmeye başlayınca seslerini duyurmaya çalıştılar. Bu sırada şirket yetkilileri tarafından tehdit edildiler, mahkemeler ile tanıştılar ama köylerini korumak konusunda gösterdikleri kararlılıktan vazgeçmediler.

Abone ol

DUVAR - Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Dedeyazı köyüne bir gün bir yaşlı adam çıkıp geliyor. Şalvarlı, elinde bastonu olan adam, köylülere, “Köyünüzde demir var, ben bunu bulup çıkaracağım” diyor. Bir süre sonra bir kepçe ile geri dönüyor köye ve demirin bulunduğu yerde çalışmaya başlıyor. Burada çalıştığı süre içinde adam, ekmek dahil benzeri ihtiyaçlarını köyün bakkalından veresiye ile sağladı. Köyün varsıllarından faizle para aldı. Köyün gençlerine madende iş verdi. Hayvancılık ve tarımla geçinen Dedeyazı köylüleri, yaşlı adamın çalışmalarından ziyade, köye sağladığı ekonomik gelirle ilgilendi. Bir süre sonra yaşlı adam sırra kadem bastı.

Yukarıdaki satırlar bir masaldan alınma gibi ama gerçek. Bu gerçek olayı anlatan Recep Çakır, o tarihlerde çok genç olduğunu ve söz konusu yaşlı adamın adını bile hatırlamadığını söylüyor.

Bir masal gibi başlayan olay daha sonra bir kabusa dönüştü Dedeyazı köylüleri için. Recep Çakır, 2002’de başlayan süreci anlatırken, yaşlı adamın madeni Martut Madencilik Limited Şirketi’ne sattığını öğrendiklerini söylüyor.

YAŞLI ADAM GİTTİ MARTU ŞİRKETİ GELDİ

Maden ocağının bulunduğu alan köyden uzak olduğu için, maden ocağının etkilerinden habersizdir Dedeyazı köylüleri. Martut şirketinin çalışmaları da ilk başlarda köylülere cazip gelir. Şirket yetkilileri maden alanındaki arazileri satın alıyor, köyden yaklaşık 20 kişiye mevsimlik işçi statüsünde iş veriyor. Recep Çakır, “Köylü ilerde yaşanacak problemleri düşünmeksizin gündelik hayatından memnun bir şekilde sürdürüyordu. Şirket yetkileri köylüye vaatler verip alanı genişletiyor tarım arazilerini, su kaynaklarını, orman alanlarını bir bir yok ediyordu” diyor.

Dedeyazı köyü 2002’de tanıştığı madenciliğin başına ne işler açacağını 2010 yılında görmeye başladı. Çünkü madenin alanı genişlemeye başlamış, yaklaşık 100 metre ileride köyün huzurunu kaçıran dinamitler patlamaya başlamıştır.

Recep Çakır: Şirket yetkileri köylüye vaatler verip alanı genişletiyor tarım arazilerini, su kaynaklarını, orman alanlarını bir bir yok ediyordu

‘BİZ NE YAPTIK?’

Köylülerin bir süre sonra “Biz ne yaptık” demeye başladığını söyleyen Recep Çakır, gelişmeleri şöyle anlattı: “Maden ocağının 2010’dan itibaren köyün hemen yakınındaki konutlara ve köyün kurulmasını sağlayan içme ve sulama suyunun üzerinde çalışmaya başlamasıyla köylü ‘Biz ne yaptık’ diye yakınmaya başladı. 2012 yılından itibaren köylü madene karşı örgütlenmeye başladı. İşçiler iş bıraktı, herkes birlik berberlik içinde eyleme geçti. Bu süreçte madenci köylüyü tehdit etti, gençlerimize davalar açmaya başladı. Köylü bir yandan demokratik mücadelesini sürdürürken bir yandan da Türkiye kamuoyuna sesini duyurmaya çalıştı.”

Dönemin mülki amirlerinden Doğanşehir kaymakamı köye gelerek maden ocağını yerinde görmüş, “Bunları kim soktu buraya” diye veryansın ederek maden sahasındaki çalışmaları durdurmuş.

Recep Çakır

‘MARDİN’DEN 50 SİLAHLI ADAM GETİRİRİM’

Dedeyazı köylüleri kaymakamın girişiminden sonra yanı başlarındaki maden ocağının kapandığını düşünmüş ancak madenciler hiçbir zaman alanı terk etmemişler. Çakır’ın söylediğine göre şirket yetkileri farklı isimler altında maden arama çalışmaları yapmaya devam etmişler.

Çakır, “2015 itibariyle köyde hiçbir madenci kalmadı, köy artık eski huzura kavuşmuş, doğa kendini yenilemeye başlamıştı” diyor. Ancak 2017 yıllın Eylül sonunda bir grup geliyor köye ve “Biz Mir Serhat Madencilik olarak Martut Madencilik’ten maden ocağını devraldık” diyorlar. Köy kahvesinde köylülerle görüşmüşler.

Mir Serhat Madencilik ile başlayan süreci şöyle değerlendiriyor Çakır: “Hiçbir köylünün görüşü alınmadan, masa başında önceden pazarlıklar yapılmış. Böylece tekrardan köyde huzursuzluklar baş göstermeye başladı. Şirket yetkileri hemen iş makinelerini getirip çalışmaları başlattılar. Bizler hemen demokratik hakkımızı kullanarak eylem yaptık. Madencilerle karşı karşıya kaldık, şirketin genel müdürü Cezayir Sıcakyüz, ‘Beni buradan kimse göndermez. Ben gidersem bu dağı başınıza yıkar giderim. Gerekirse Mardin’den 50 silahlı adam getirir, yine çalışırım’ diyerek köylüyü tehdit etti. Bu tehditler Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesi’nde köylülerimiz tarafından davaya dönüştürüldüğü, mevcut şirket çalışmalarına devam ederse köy için ilerde büyük huzursuzluk ve asayiş sorunları yaratacağı da bilinmelidir. Bu kargaşa sonucu jandarma geldi, ‘OHAL var, eylem yapmazsınız’ diyerek demokratik mücadelenin önüne geçtiler. Biz birkaç defa daha eylem yaptık, artık Türkiye kamuoyunda küçük de olsa sesimizi duyurduk. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri destek amacıyla köye geldi. Şirket yetkileri ‘Pazarlık yapalım, köyünüzde Cemevi yapalım’ diye aracılar gönderiyor. Biz bu süreçten sonra hiçbir pazarlığı kabul etmeyeceğimizi, yaşam alanlarımızı kimsenin yok etmesine izin vermeyeceğiz.”

İHLALLER, EYLEMLER, MAHKEMELER…

Recep Çakır, bu aşamadan sonra devlet kurumlarından demir madeniyle ilgili bilgiler edinmeye başladıklarını söylüyor. Şirketlerin hazırladıkları projelerde birçok hak ihlaline rastladıklarını belirten Çakır, şirket yetkililerinin hazırladığı ilk projenin 2008 yılına, ikincisinin ise 2012 yılına ait olduğunu öğrendiklerini söylüyor. Alınan Çevresel Etki Değerlendirmesi’nin (ÇED) iptali için Malatya İdare Mahkemesi’ne başvurmuşlar. İki davayı da kazanmış Dedeyazı köylüleri. Madencilik çalışmaları durdurulmuş.

Ancak Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile şirket, Çakır’ın anlattığına göre, ÇED iptali davasını Danıştay’a taşımış. Danıştay 14. Daire Başkanlığı davanın açılış süresini göz önüne alarak Malatya İdare Mahkemesi’nin aldığı kararı bozmuş ve demir madenindeki çalışmalar yeniden başlamış.

Çakır, mahkeme süreciyle ilgili olarak şu tespitleri yapıyor: “Ancak Malatya İdare Mahkemesi’nde 2012 ÇED raporuna karşı açtığımız davayı kazanmış durumdayız. Danıştay 14. Dairesi her ne kadar 2008 ÇED kararını bozmuş olsa da bizim aynı koordinatlarda, ‘Maden işletmesi çalışamaz’’ kararını bağlayan 2012 ÇED kararı bulunmaktadır. Bu durum idareciler ve maden işletmesi tarafından bilinmesine rağmen, şirketin çalışmalarına göz yumulmaktadır. Hukuksuz bir şekilde çalışmalar devam ettiği için hem sorumlu idare hem de Mir Serhat Madencilik suç işlemektedir.”

DEDEYAZI MADENDEN NEDEN RAHATSIZ

Dedeyazı köyü yaklaşık 200 haneden oluşuyor. Kürt ve Türkmen Alevilerin birlikte yaşadığı, dağ eteğine kurulmuş bir köy. Köyün çevresi ormanlar ve kaysı bahçeleriyle çevrili, demir madeninden önce temiz havasıyla yaşanacak bir yerdi. Köylünün geçim kaynakları tarım ve hayvancılık ancak hükümetin tarım ve hayvancılık üzerine yaptığı yanlış politikalar Dedeyazı köylülerini de etkilemiş. Maden ocağına ilk başlarda meyletmeleri de bu nedenle. Asgari ücretle ve tazminat haklarının gasbına yol açan mevsimlik işçi statüsüne, bir süreliğine de olsa sigortalı gösterilmeleri cazip gelmiş.

Ancak bu cazip gibi görünen koşullar, maden ocağı alanının genişleyip köyü etkilemeye başlamasıyla ters yüz olmuş. Bütün köy birleşip maden ocağı şirketine karşı durmaya başlamış.

Recep Çakır, köyün maden ocağından nasıl etkilendiğini şu sözlerle dile getiriyor: “Maden işletmesinin CED gereklidir almak istediği projede mesafeyi 135 metre hattında gösterdiği, bizim ölçümlerimizde gerçek mesafenin 100 metreden daha az bir uzaklığa sahip olduğu tespit edilmiştir. Maden çalışmalarında kullanılan araç gereçler (dinamit, taş kırma, araç yükleme vb.) faaliyetler köyün yaşam alanlarına yakın olması nedeniyle evlere zarar vermekte ve ayrıca gürültü kirliliğine sebep olmaktadır. Bu yakınlıkta yapılacak kırma ve patlatma işleminin köyü yaşanılamaz bir yere dönüştüreceği biliniyor.

Maden çalışması sırasında çıkan hafriyatlar dere yataklarına, orman arazisine boşaltılmakta, köyün ekosistemine zarar vermektedir. Başvurularımız neticesinde ‘64952688-622.01-73926’ sayılı dilekçemize cevap olarak ÇED alanının dışına hafriyat yığıldığı bu hafriyatın dere yatağına aktığı görülmüştür, konuyla ilgili Malatya İl Çevre Şehircilik Müdürlüğü cezai yaptırımlar uygulamıştır. Köylülerimize ait üzüm bağları, kaysı bahçelerine 0 metre mesafede olan çalışma alanında hafriyat ve demir kırma eleme ünitesinden kaynaklı tozlardan büyük zarar görmekte, bu durum tarımsal faaliyetlerimize ve en önemli geçim kalemlerimize büyük zararlar vermekte, köy yaşamının mantığını ortadan kaldırmaktadır. Maden çıkartma sırasında Çanakçı, Aliyurt, Boyalık, Karşı, Alan, Körpınar, Kömekavak mevkilerindeki üzüm bağları, kaysı bahçeleri hafriyat ve demir kırma eleme ünitesinden kaynaklı tozlardan zarar görecektir.”

‘TARIM ALANI İŞGAL ALANINDA’

Projeye göre maden çıkarılması için dinamitle patlamaların yapılacağını ve bu işlemin haftada bir kez yapılacağını aktaran Çakır, şu bilgileri paylaştı: “Haftada bir defa, toplamda 40 delikte dinamit patlatılacak. Her bir delik için 42,25 kg patlayıcı kullanılacak, toplamda 4225 kg denk geliyor. Bu patlatmalar soncunda fay kaynaklı su kaynakların tamamına yakını yer değiştirerek, yok olacaktır. Yine bu patlatmalar köydeki evlere zarar verecek ve ayrıca gürültü ve toz kirliliğine neden olacaktır.”

İşletmenin ÇED almak için başvurduğu proje toplam 1658.25 hektarlık büyük bir alanı kapsadığını söyleyen Çakır, köyün işlenebilir toplam tarım arazisinin 2500 dönüm civarında olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bu tarım arazisinin büyük bir kısmı maden işletmesinin işgalinde kalıyor. Dolayısıyla köylülerin tarım ve hayvancılık yapma şansı kalmamakla birlikte, tüm üretim gücünün ve köylünün gelir kalemlerinin önüne geçildiği proje alanının büyüklüğünden anlaşılıyor.”

SU KAYNAKLARI KAYBOLACAK

Çakır, ayrıca Dedeyazı köylülerinin içme ve sulama için kullandıkları suyun da maden ocağındaki çalışmalar nedeniyle kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Çakır, “Maden çıkartmak istedikleri merkez köyün içme ve sulama suyu kaynağının tam üzerinde yer almakta hatta geçmişte yapmış oldukları çalışmalar suyun seviyesinin aşağı düşmesine neden oldu” diyor.

Çakır’a göre ÇED almak istedikleri proje bu haliyle geçerse, su kaynağının patlamalar ve kırma işlemleri esnasında kaybolacak. Çakır, su kaynağının yaklaşık 500 dönüm tarım arazisini suladığını ayrıca 205 hanenin su ihtiyacını karşıladığını vurguluyor.

Yine ÇED alanı içerisinde kalan, Köypınar ve Köme Kavak adlı iki su kaynağı daha var Dedeyazı’nın. Bu su kaynakları hem tarımsal sulamada kullanılıyor hem de içilebilir nitelikte. Çakır, maden çalışmaları nedeniyle zaman içinde bu su kaynaklarının da kuruyacağını düşündüklerini söylüyor.

‘BU YOL BENİM RUHSAT ALANIMDA’

Köy halkı içerisinde kronik solunum hastalıklarına sahip insanların madenden çıkan tozlardan kaynaklı şimdiden büyük sıkıntılar yaşadığını belirten Çakır, “Benzer sağlık sıkıntılarının gelecekte daha çok yaşanacağı aşikârdır” diyor.

Zaman zaman şirket yetkilileriyle karşı karşıya geldiklerini hatırlatan Çakır, “İşletmenin faaliyet alanında bulunan Yelli Gedik mezramız ve tarım alanlarımızın yolunu kullanmaktayken, şirket yetkilileri karşımıza çıkarak bu yolu kullanamazsınız, bu yol benim ruhsat alanım içerisinde, gerekirse yolu kapatırım diyerek mezramıza geçişimizi engellenmektedir” iddiasında bulundu.

KÜLTÜR VARLIKLARI DA TEHLİKEDE

Çakır, Köypınar ve Köme Kavak mevkilerinde, olasılıkla geç Roma dönemine ait taşınmaz kültür varlıklarından, höyük ve harabelerden de söz ediyor. Bölgedeki kültür varlıklarının tescilli olmadığını belirten Çakır, Mir Serhat Madencilik Şirketi tarafından bu bölgenin de ÇED alanı içerisine dahil edilmek istendiğine dikkat çekiyor.

Çakır, arazide rastlanan eserlerin köylüler tarafından Malatya Müze Müdürlüğü’ne teslim edildiğini ve eser listesinin yine köylülerde mevcut olduğunu belirtiyor. Müze personeli alanda gerekli araştırmaları yapıp konuyu Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne ilettiği de Çakır’ın verdiği bilgiler arasında.

ÇED alanı içinde ayrıca halkın inanç merkezi olarak kullandığı “Kuyucuk” adlı bir de ziyaret mevcut. Çakır, “Proje bu haliyle kabul edilirse inanç merkezlerimiz de zarar görecek, bunun da ilerde büyük sorunlar ortaya çıkaracağı kesindir” şeklinde konuştu.

NE OLACAK ŞİMDİ?

Dünyanın başka ülkelerinde maden arama, maden işletme işleri nasıl oluyor? Bu sorunun cevabını en iyi elbette konuyla ilgilenen yetkililer biliyordur. Ancak Türkiye’de işler Dedeyazı köyü örneğinde olduğu gibi başka türlü yürüyor. Bir gün köye bir yaşlı adam geliyor, “Sizin köyde demir madeni var” diyerek çalışmaya başlıyor. Bir süre sonra daha büyük şirketler geliyor, maden ocağının alanı genişletiliyor. Bölgedeki su kaynaklarını, ormanları, geçim kaynağı olan bağ ve bahçeleri, hatta bütün bir köyü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakıyor. Buna itiraz eden köylüler şirket yetkilileri tarafından tehdit edilebiliyor ve karşısına jandarma çıkarılıyor. Mahkemeler uzuyor, kararlar üst mahkemeler tarafından değiştiriliyor ve bütün bu süreçte köy sakinlerinin hayatı bir kabusa dönüşüyor.

Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Dedeyazı köyü sakinleri köylerine, doğal ve kültürel varlıklarına karşı duyarlı bir tavır sergiliyor. Yürüttükleri yasal mücadele nereye varacak, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle kestirmek mümkün değil. Ama maden işletmeciliğinin halkın, doğanın, kültürel varlıkların yok olması pahasına gerçekleştirilemeyeceği biliniyor.