Suriye yönetiminin birçok cephede kontrolü geri aldığı son 2
yılda İsrail hayli korsanlık yaptı. İran ve Hizbullah’ın varlığını
öne sürüp Suriye’nin stratejik tesislerini defalarca vurdu. Kendi
kaynakları 200’ü aşkın hedefe 800’ü aşkın füze ve roket
saldırısından söz ediyor. Bahane İran ve Hizbullah olunca
saldırganlık uluslararası alanda ‘dokunulmazlık’ kazanıyor.
Saldırganlıktaki bu rahatlığı hem Suriye’yi çarmıhta tutan
dehşet dengesine hem de Rusya’nın hoşgörüsü ve tahammülüne borçlu.
Rusya bugüne kadar kendi üslerindeki gelişmiş füze savunma
sistemlerini İsrail jetleri ve füzelerine karşı çalıştırmadığı gibi
Şam’ın S-300 talebini de karşılamadı. Basit bir nedenle: 30 Eylül
2015’te doğrudan müdahil olduğu Suriye krizini kendi bataklığına
dönüştürmeden çözmek, bunu yaparken yol kazalarını sineye çekmek ve
vekâlet savaşının ana destekçilerini mümkün olduğunca kışkırtmamak.
Bu çerçevede savaşın genel seyrini etkilememesi şartıyla İsrail’in
saldırılarına göz yumdu.
Yazın başında Dera, Kuneytra ve Süveyde’yi kapsayan güney
cephesini temizlerken ABD ve İsrail’in operasyonun önünden
çekilmesini temin için bir başka taktiksel yaklaşım sergilendi.
Mademki İsrail ve ABD, Suriye’de temel sorunu İran ve Hizbullah’a
indirgedi, o halde biz de onların korkularına oynayalım denildi.
İran bağlantılı milis güçlerinin güney sınırlarından uzak duracağı
ve operasyona katılmayacağı güvencesiyle Rusya güneydeki harekâtın
önünü açtı. Rusya izlediği stratejiyle İsrail açısından bir nevi
garantör ülke ya da düşmanlar arasında aracı konumuna geldi. İsrail
Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun son dönemlerde en fazla kapısını
çaldığı yerin Kremlin Sarayı olması boşuna değil.
Türkiye ile Rusya arasındaki İdlib mutabakatına öfkeli bir yanıt
gibi de duran son saldırının hedefinde Şam ve Hama’nın yası sıra
Tel Aviv’e 400 km ötedeki Lazkiye vardı. Bahane aynı: İran. Fakat
İsrail bu kez 14 Rus askerinin bulunduğu İL-20 uçağının Suriye
savunma sistemi tarafından düşürülmesine sebep oldu.
Öfkesini belli eden ama Suriye operasyonunun komplikasyonlarını
artırmama adına alttan alan Rusya bu olayı özetle şöyle
bağladı:
İL-20 uçağı, sorumsuz, provakatif ve düşmanca davranan İsrail’e
ait 4 adet F-16 jetinin Rus uçağını kalkan yapması neticesinde
Suriye hava savunma sistemi tarafından vuruldu.
Ruslara göre İsrail, olaydan sadece bir dakika önce Suriye’de
belli hedefleri vuracaklarına dair özel hattan Rus tarafına bilgi
verdi. O vakitten sonra İL-20’nin tehlikeli bölgeden çıkma şansı
yoktu. Böylece İsrail, Rusya ile tehlikeli yakınlaşmaların
önlenmesi mutabakatını ihlal etmiş oldu. Üstelik dört F-16 inişe
geçip 5 kilometre irtifada olan İL-20’yi kendilerine siper yaptı.
İsrail jetleri Rus uçağına yakınlaşıp tek çizgi oluşturdu,
Suriye’nin S-200 savunma sistemi ateş açtığında da hızla dağılarak
hareket kabiliyeti sınırlı olan İL-20’yi hedef yaptı.
***
Rusya lideri Vladimir Putin için hazmı çok zor bir durum ama
‘kendini tut’ diyen mevcut dehşet dengesine kulak vermek durumunda.
Ayrıca İsrail, uluslararası hakim düzende İsrail’den ibaret değil.
Oraya dokunulduğunda sancıları başka bir sürü yerden nüksediyor.
ABD’den farklı olarak Rusya’nın Ortadoğu’daki ilişkileri tek düze
olmasa da İsrail’i idare eden bir boyuta sahip. O yüzden tercih hep
gerilimleri emme yönünde.
Peki, son olay tamamen karşılıksız mı kalacak? Ya da en azından
bunun Suriye sahnesinde etkileri olmayacak mı?
Sert açıklamalara rağmen Rusya, 2015’te sınırda SU-24 uçağını
düşüren Türkiye’ye yaptığı türden bir yanıt vermeyeceğini peşinen
ortaya koydu. Yani diplomatik ya da ekonomik yaptırım olmayacak.
Bununla birlikte İsrail’i Suriye’de ‘dokunulmaz’ kılan statükonun
korunmayabileceğinin işaretleri verildi.
Durum Türkiye ile kıyaslayan bir soru üzerine Putin “O zaman
Türk avcı uçağı bizim uçağımızı kasten düşürmüştü. Burada ise daha
ziyade bir dizi trajik olay zinciri var, zira İsrail uçağı bizim
uçağımızı vurmadı” dedi. İsrail’i rahatlatan bu açıklama,
arkasından gelen şu sözlerle dengesini buluyor:
“Suriye’deki askeri personelimizin, askeri tesislerimizin
güvenliğinin sağlanması için tamamlayıcı tedbirler olacak. Bunlar
herkesin derhal fark edeceği adımlar olacak.”
Savunma Bakanı Sergey Şoygu biraz daha sert adam
pozisyonundaydı. İsrailli muadili Avigdor Lieberman’la görüştükten
sonra, “Rus uçağının düşmesinin sorumluluğu tamamen İsrail'e
aittir. İsrail'i daha önce birçok kez Rus güçleri için tehlike
teşkil edebilecek saldırılar gerçekleştirmemesi konusunda
uyarmıştık… Bugün İsrail Savunma Bakanı'nı bu tür eylemleri
yanıtsız bırakmayacağımız konusunda bilgilendirdim” dedi.
Savunma Bakanlığı’nın “İsrail’in bu düşmanca davranışına uygun
ölçülerde karşılık verme hakkına sahibiz” açıklaması da İsrail’i
dizginlemeye matuf bir ön uyarı olarak bir kenara not
edilebilir.
***
Bundan sonra neler beklenebilir? Rusya’nın kendi teknik
kapasitesini artırmanın ötesinde İsrail’e karşı olası tedbirleri ne
olabilir?
Geçmiş sicilini dikkate alıp “İsrail yine bildiğini okur” diye
düşünenler çoğunlukta. Kanaatimce İsrail daha tedbirli davranacak
ve özellikle Rus güçleriyle kesişmekten kaçınacak. Fakat İran ve
Hizbullah’ı gerekçe göstererek saldırı fırsatlarını da
kaçırmayacak. Çünkü İsrail’in korkuları, Suriye’nin mutlak çöküşten
sıyrılmasının yol açtığı hayal kırıklığının çok ötesine geçmiş
durumda. 2013’te Suriye’deki savaşa katıldığından beri tecrübesi ve
donanımını artıran Hizbullah, İsrail’in uykusunu kaçırıyor. İsrail
istihbaratına göre Lübnan’ın altyapısının harabeye çevrildiği 2006
savaşındaki duruma kıyasla Hizbullah’ın güç kapasitesi üç katına
çıktı. Ayrıca Suriye’deki savaş, bölgede Hizbullah’ın çizgisinde
yerel milislerin doğmasına yol açtı. İsraillilerin işgal ettikleri
Golan’la ilgili hop oturup hop kalkmasının bir nedeni de bu. Öte
yanda “Hizbullahi çizgi” Haşd el Şaabi ile Irak’ta, Ensarullah ile
Yemen’de güçlendi. İran da İsrail’i huzursuz etmek için elinden
geleni ardına koymuyor. ABD ve İsrail’i restleşme ortamında İran’ın
2017’de Kirmanşah’tan fırlattığı orta menzilli 6 balistik füzeyle
Deyr el Zor’da IŞİD’i hedef alması, 8 Eylül’de de kısa menzilli 5
füzeyle Erbil’e bağlı Koye’de üslenen İran Kürdistan Demokrat
Partisi’nin karargâhını vurması aynı zamanda kapasite ya da
caydırıcılık gösterisi olarak da okunabilir. (Bu yazının kapsamını
aşan uzun bir tartışma konusu.)
Rus cenahında Suriye’nin elinde 1960’lardan kalma S-200’ler
değil de S-300’ler olsaydı bu kaza yaşanmazdı diyenler de var.
İsrail ve dostlarını kışkırtmamak için Şam’a teslim edilmeyen
S-300’ler için behemehâl yeşil ışık yakılmayabilir. Fakat Moskova,
Suriye’yi bu sistemle donatma seçeneğiyle İsrail’in pervasızlığını
bir nebze frenleyebilir. S-300 başından beri İsrail için kâbus.
Beri tarafta Rusya, İsrail’e yanıt verme konusunda kısmen
dizginlediği sahadaki dostlarına da şunu yapma, bunu yapma demekten
vazgeçebilir. Yani Moskova, İsrail’e yardım ettiği konularda artık
kılını kıpırdatmayabilir. Güvenlik refleksleriyle ‘paranormal’ bir
devlet için bu da az bir şey değil.
Ezcümle SU-24’ün düşürülmesi Putin’in elinde koza dönüşmüştü.
Ankara ilişkileri rayına oturtmak için Suriye’de Ruslarla işbirliği
yapmak durumunda kaldı. İL-20 doğrudan İsrail füzesiyle vurulmadığı
için durum farklı. Yine de Rusya’ya İsrail’in önüne bir çizgi çekme
fırsatı veriyor. Belki Ruslar İsrail’in davranışlarında değişiklik
olup olmayacağına da bakacak, duruma göre adım atacak. Ya da
Suriye'deki oyunu nihayete erdirinceye kadar sineye çekecek. Casus
eskisi Putin’i kestirmek kolay değil.