Deliyim, gözü kara deliyim: Sumudica

Sumudica, bundan sonra Türkiye'de yeniden çalışmaya devam ederse, ki muhtemeldir, iki yönlü düşünelim... Sumudica açısından: Irkçılık yapıldığını düşündüğü ülkede çalışmaya devam edecek. Anlaşacağı kulüp açısından: Gayri profesyonel aksiyonlar sergileyen, profesyonel ahlak konusunda eksikleri olan adama görev verecekler. Bakalım, süreci hep birlikte izleyip göreceğiz.

Ara Gözbek agozbek@gazeteduvar.com.tr

Delilik ile dahilik arasında flu bir çizgi vardır. Kimileri bu çizgiyi daha netleştirir, kimileri ise tamamen ortadan kaldırır. Filmlere de konu olan “çılgın profesör” tiplemelerinin hepsi dahi olmakla birlikte aynı zamanda delidir. Tabii ki buradaki “deli” kavramı tamamen mecaz, bir de oradan linç etmeye kalkmayın bizi. Hatta dünyanın nereye doğru gittiğini düşünürsek kastedilen delilik muhtemelen var sayılan gerçekliğin reel yansıması ve tanımlamasıdır.

Şöyle bir haber okuyalım; “Süper Lig takımlarından Gaziantepspor Futbol Kulübü, teknik direktör Marius Sumudica ile yollarını ayırdı.”

Türkiye'de futbolu çok yakından takip etmeyen herhangi bir vatandaş, bu haberi Türkiye'de gerçekleşen olağan, alışılmış bir durum gibi algılar. Türkiye'de özellikle Anadolu kulüplerinde teknik direktörlerin döviz kurlarından daha hızlı değiştiğini söylemek gerekir. Askerlik günlerimden hatırladığım meşhur bir söz vardır; bir eşyamı bulamıyordum ve tertip dedi ki “Aracım, askerde hiçbir şey kaybolmaz. Sadece yer değiştirir.” Türk futbolunda da teknik direktörlerin hiçbiri kovulmuyor aslında, hiçbirinin görevi sonlandırılmıyor. Sadece yer değiştiriyorlar. Ama bu Sumudica mevzusu cidden farklı.

Sumudica'nın şova yönelik kişiliğini zaten anlatmaya gerek yok. Sahaya atlamalar, golde taklalar atmalar, büyük kulüplere goygoy yapmalar, hatta Fatih Terim'in idolü olduğunu söylemeler, vesaire, vesaire...

Bardağı taşıran son bir demeci var ki bence her şeyin fişini çekti;

"Başkanımla dün bir toplantı yaptık, başkanımız benden, maaşımdan yüzde 10 indirim istedi. Bunu kabul edemeyeceğim. Ben oyuncularıma özel maçlar için cebimden 80 bin euro prim dağıttım, bunu memnuniyetle verdim. Kendim açıkladım bu primleri. Benim verdiğim primleri başkanımız kulüp için de istedi. 'Oyunculara veriyorsun da neden kulübe vermiyorsun' dedi. Bu şekilde devam etmemiz zor. Ben onların teklifine henüz bir cevap vermedim. Odama geldiler, daha sonra maaşıma zam yapmayı teklif ettiler. Ekibim yabancı, biz Türk değiliz dışarıdan geldik. 80 bin euro artırıma gittiler daha sonra. Bu 80 bin euro'yu sekiz kişiye bölmem istendi. Benim maaşım sadece 600 bin euro, bütün Türkiye'nin bilmesini istiyorum" ifadelerini kullanmış ve sözlerini bitirirken de "Eşimi arayacağım, bana para göndermesini söyleyeceğim." demişti.

Böyle konuşmuş sayın Sumudica Bey. Puan durumuna şöyle bir gözümüz kaysın;

1 – Beşiktaş, 35 puan

2 – Galatasaray, 33 puan

3 – Fenerbahçe, 32 puan

4 – Gaziantep FK, 31 puan


Gaziantep gibi mütevazı ve bütçesi kısıtlı bir takım oynanmış 17'nci maçın sonunda 31 puanla 4'üncü sıradaysa bu iki şeyin göstergesidir. Birincisi; bu başarı Sumudica'ya yazar. Yarattığı oyun, teknik taktik olarak kattıkları bu takımı bir yere getirmiştir. İkincisi ki bence bugünün futbolunda en önemlisi; yönetimin ödemeleri muntazam yapıyor olması. Beşiktaş'ta ödemeler yapılmıyorken bırakın toplanan puanları, ortamın görüntüsü bile vahimdi. Bugün maaşların ödendiği Beşiktaş'ın geldiği konuma bir bakın. Burada Sergen Yalçın'a methiyeler düzerken bazı gerçekleri göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Gaziantep'te yönetim kötü iş yapıyor olsaydı istersen Mourinho veya Guardiola gelsin bu takımı 4'üncü sıraya falan taşıyamazdı. Futbol dünyası hakkında olaylara biraz gerçekçi gözlerle bakmak ve algılamak gerekir.

Gelelim Sumudica Bey'e.

“Önemli olan doğruluk değil, zaferdir” mi? Yoksa tam tersi mi? İnsanların odaklandığı tartışma tamamen yanlış. Burada ana akım medya da yanlış yönlendiriyor ciddi anlamda. Herkes Sumudica'nın bu demecindeki içeriğinin doğruluğunu, gerçekliğini tartışıyor. Var sayalım ki doğru. Bence odaklanmamız gereken şurası: Bir teknik direktörün, profesyoneli olduğu bir yapı hakkında bu kadar mahrem olması gereken konuyu ayan beyan şov amaçlı meze etmesi ne kadar doğru?

Erman Toroğlu'nun “çingene” ifadesi zaten tam bir skandal. Rezalet. Türkiye'de yabancı bir teknik direktöre, hangi ırktan olursa olsun bu kadar ayrıştırıcı, skandal ifade kullanıldığı için hicap duyuyorum. Belki Erman Toroğlu kötü maksatla söylememiş olabilir, sonuçta niyet okuyamayız. Ama bunun herhangi bir özrü dahi olamaz. Skandal.

Beşiktaş'ın eski Hırvat Teknik Direktörü Slaven Bilic'in çok meşhur bir sözü vardır, aklıma ilk etapta o geldi, söz kulaklarımda çınladı;

“Türkiye'de temel sorun şu; Yetkili insanların bilgisi yok, bilgili insanların yetkisi yok.”

Eskiden Beşiktaş'ta, Galatasaray'da ve hatta Milli Takım'da çalışan Rumen teknik direktör Mircea Lucescu da topa girdi ve yabancı basına bu konuda açıklamalarda bulundu:

"Ona yapılan ırkçı ifadeleri kınıyorum. Ne diyebilirim? Herkes eğitimine ve zekasına göre tepki veriyor. Bu açıklamayı yapanda bir şeyler eksik olduğu kesin. Rumenlerin Türk futbolu için çok şey yaptığını unutuyor. Özellikle Hagi, Popescu ve Ilie. Bence bu insanlara daha çok saygı duyulmalı."

Sumudica'ya yapılanı, hatta herhangi birine söylenebilecek ırkçı ifadeleri biz de kınıyoruz. Yani çıkıp birilerini de “ben bu tür eylemleri destekliyorum” diyecek hali yok herhalde. Sumudica'ya bu konuda desteğimiz sonsuz. Dünyanın her yerinde yaşanabiliyor bu gibi durumlar. Sakın yanlış anlaşılmasın, normalleştirme çabası değil bu. Sadece bir adam yüzünden, ya da birileri yüzünden bu tutumu bütün topluma mal etmenin çok fazla rasyonel olduğunu düşünmüyorum. Sonuç olarak; son iki yıldır ülkede popüler bir adama dönüştü sayın Sumudica. Herkesin sempati beslediği bir futbol figürüne dönüştüğü tartışmasız.

Ama bu olaylar neticesinde gündemden kaybolan asıl meselenin yeniden tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Sumudica'nın Gaziantep şehrine futbol anlamında kattıklarını takdir etmekle birlikte yönetime karşı takındığı tavrı ve sergilediği tutumu eleştiriyorum. Sonra sana büyük kulüplerde neden görev vermediklerinde oturup düşün; sen bu açıklamaları mesela Fenerbahçe kulübünde çalışırken yap, bak bakalım kariyerin ne hale gelecek? Gaziantep şehri ve Gaziantep kulübü, isterse sürsürü Bağlarspor kulübü olsun, hiçbir şahıs, hiçbir isim kültürü olan bir yapıyı küçümseyecek, küçük düşürecek aksiyonlar alamaz. Ben ayrıca Gaziantep Kulübü'nin bu işi hukuki platforma taşıması gerektiğini de düşünüyorum.

Sumudica, bundan sonra Türkiye'de yeniden çalışmaya devam ederse, ki muhtemeldir, iki yönlü düşünelim... Sumudica açısından: Irkçılık yapıldığını düşündüğü ülkede çalışmaya devam edecek. Anlaşacağı kulüp açısından: Gayri profesyonel aksiyonlar sergileyen, profesyonel ahlak konusunda eksikleri olan adama görev verecekler. Bakalım, süreci hep birlikte izleyip göreceğiz. Sumudica, Türk futbolunda şimdiden izler bıraktı ve bence, bırakmaya devam edecek.

Tüm yazılarını göster