DEM Parti bu hafta Meclis çalışmalarına katılmayacak
Koçyiğit, DEM Parti’nin bu haftaki grup toplantısını Mardin’de gerçekleştireceğini, bu hafta genel kurul çalışmalarına, plan bütçe komisyonuna ve diğer komisyon çalışmalarına katılmayacağını duyurdu.
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Mardin ve Batman Belediyelerine kayyım atanmasının ardından Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Koçyiğit, kayyım atamaları sonrasına partisinin atacağı adımları açıkladı.
'4 KASIM TARİHİNİN SEÇİLMESİ TESADÜF DEĞİL'
8 yıl önce bugün, 4 Kasım 2016’da HDP’ye büyük bir darbe gerçekleştirildiğini söyleyen Koçyiğit, “HDP’nin Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ Selahattin Demirtaş ve birçok milletvekili eşzamanlı bir operasyonla gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Bu siyasi soykırım operasyonunun 8’inci yıldönümünde bu sabah Türkiye yeni bir hukuksuzluğa yeni bir darbeye gözünü açtı. 4 Kasım tarihinin kayyım atanmasında seçilmesinin asla tesadüf değildir” dedi.
'İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MİNAREYİ ÇALIP KILIFI HAZIRLAMIŞ'
Mardin ve Batman’a kayyım atanmasına ilişkin “İçişleri Bakanlığı her zamanki gibi minareyi çalıp kılıfını hazırlamış” diyen Koçyiğit, “Bizim belediye eşbaşkanlarımızın kesinleşen cezaları ve soruşturmalar gerekçesiyle belediyelere kayyım atandığını ifade ediyor. Talimatlı bir yargıyla ilerleyen bütün bu soruşturma ve kovuşturmaların, talimatlı yargıyla ilerleyen bütün bu mahkeme kararlarının sonucunda gelip bu hukuksuzluğu yapıyorlar. Yani önce kılıfı hazırlıyorlar, sonra minareyi çalıyorlar, halkın iradesine darbe vuruyorlar” diye konuştu.
Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının yok sayıldığını kaydeden Koçyiğit, “‘Sen belediye başkanı seçemezsin, sen belediye başkanı olamazsın, sen il genel meclisi üyesi olamazsın, sen halk değilsin, sen yurttaş değilsin’ sözünü bugün bu kayyım uygulamalarıyla bize söyleyen bir siyasi akılla, bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız” dedi.
'AKP-MHP İKTİDARI BİZZAT DARBECİ BİR İKTİDARDIR'
AK Parti’nin siyasi darbelere karşı olduğunu ifade ettiğini hatırlatan Koçyiğit, “Oysa ki bugün AKP-MHP iktidarı bizzat darbeci bir iktidardır, bizzat halkın iradesine ve demokrasiye darbe yapan, demokrasiyi ve anayasayı askıya alan bir iktidardır. Bütün bu darbeleri kumpas yöntemleriyle yapıyorlar. Bugün yargı, emniyet, siyaset, kayyım atamak için işbirliği yapmıştır. Bir kumpas üçgeni kurulmuş durumda, bugün Türkiye 21’inci yüzyılda bir Susurluk düzeniyle aklıyla karşı karşıyadır” ifadelerini kullandı.
'İSTİSNA HUKUKUNUN TÜRKİYE’Yİ KUŞATTIĞINI ESENYURT’TA GÖRDÜK'
Kayyım rejiminin adı konulmamış bir OHAL uygulaması olduğunu belirten Koçyiğit, “Bu aslında Kürtlere yönelik istisna hukukunun devam ettiği, süreklileştirilmek istendiğini Türkiye halklarına da bizlere de gösteriyor. Bugün yeni bir yol ayrımında olduğumuzu da görüyoruz. Bu istisna hukukunun sadece bölge ile sınırlı kalmadığını genelleştiğini yaygınlaştığını ve bütün Türkiye’yi kuşattığını, bütün Türkiye’deki demokrasiye kast ettiğini hep birlikte Esenyurt örneğinde de gördük. O anlamıyla bölgede olanın bölge ile sınırlı kalmıyor” dedi.
'MARDİN’DE DE OLSA TRABZON’DA DA OLSA KARŞI ÇIKMAK GEREKİR'
Koçyiğit, “Türkiye’nin buradan gidebileceği bir yolunun olmadığını aksine bölgede de Mardin de yapılsa, Trabzon’da da olsa bu kayyım uygulamalarına karşı çıkmak gerektiğini, demokrasi ve hukuk penceresinden temel hak ve özgürlükler penceresinden bakmak gerekir” diye konuştu.
'RANT MUSLUKLARI KESİLDİĞİ İÇİN KAYYIMI DEVREYE KOYDULAR'
“Bizim belediyelerimizin hedef olmasını hiç kimse sadece Kürtlere yönelik bir hamle olarak algılamamalıdır. Bu Türkiye halklarının umudunu kırmaya, Türkiye’de yükselen demokrasi mücadelesinin önünü kesmeye, Türkiye’deki halkların bir arada yaşama iradesini baltalamaya yönelik bir yaklaşımdır. Bu adım adım örülüyor” diyen Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP bütün belediyelerde rantı, talanı kendisi için felsefe edinmiş, kendisi için yol edinmiş. İşte 31 Mart seçimlerinde bütün o yolsuzluk muslukları kesildiği için, bütün o talan muslukları kesildiği için, kendi çetelerine giden rant hortumları kapandığı için, tıkandığı için bugün yeniden halkın kaynaklarına çökmek için kayyımı devreye koydular. İşte en büyük kaynaklara sahip Esenyurt belediyesine çökmelerinin, orayı gasp etmelerinin bir sebebi de budur. Batman’ın, Mardin’in, Halfeti’nin, Hakkari’nin gasp edilmesinin temel motivasyon kaynaklarından birinin de yine rant, talan ve kaynaklara çökme olduğunu çok iyi biliyoruz.”
'MEVZU KENT UZLAŞISI İLE AKP’Yİ İKTİDARDAN DÜŞÜRMEK'
Türkiye halklarının demokrasinin gasp edilmesinde eşitlendiğini kaydeden Koçyiğit, “İşte buna karşı bugün yan yana durmak ve söz söylemenin zamanıdır. Ahmet Özer’in tutuklanmasında ileri sürülen uyduruk gerekçeleri bütün kamuoyu çok iyi biliyor. Burada bir hukuk tartışması yürütmeyeceğiz. Çünkü mevzunun siyasi olduğunu çok iyi biliyoruz. Mevzunun Kürt halkının Türkiye halklarıyla ittifakı olduğunu ve oraya saldırıldığını çok iyi biliyoruz. Mevzunun kent uzlaşı formülüyle AKP’yi iktidardan düşürmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Mevzunun Türkiye’nin en büyük ilçesini bir Kürdün yönetmesine yönelik tahammülsüzlük olduğunu çok iyi biliyoruz. Mevzunun aslında Esenyurt gibi en büyük gelir kaynaklarından birini olan ilçenin kaynaklarına el koyma ve çökme olduğunu çok iyi biliyoruz. Kendi bekaları ve iktidar yürüyüşleri için ülkeyi bir kayyım ülkesine çevirdiler” ifadelerini kullandı.
'AHMET TÜRK BİR HAFTA SONRA Mİ TERÖRİST OLDU?'
Mardin Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Şenyaşar ailesi ile Yıldız ailesini barıştırdığını hatırlatan Koçyiğit, “Cumhurbaşkanı yardımcısı ile aynı karede oturan Ahmet Türk değil miydi, bir hafta önce barışı sağlayan Ahmet Türk bir hafta sonra terörist mi oldu. O anlamıyla burada açık ve net bir hukuktan değil büyük bir hukuksuzluktan bahsetmemiz lazım” dedi.
'ÇÖZÜM BEKLENTİLERİNİN BERHAVA EDİLMESİNİ KABUL ETMİYORUZ'
İktidar kanadından gelen Kürt sorununun çözümüne dair açıklamalara değinen Koçyiğit, “1 Ekim’de başlayan bizim adına tartışma dediğimiz aslında Kürt sorununun demokratik çözümündeki beyanlar ve ifadeler üzerine Türkiye halklarının artan umudu Türkiye’de artan çözüm beklentilerinin bu şekilde sabote edilmesi ve berhava edilmesini kabul etmiyoruz. Aslında iktidarın bir çözüm istemediğini çözümsüzlükten beslendiğini, barış değil savaş ve şiddetten beslendiğini bugün bu kayyım uygulamaları bir kez daha bizlere göstermiştir. Oysa Türkiye halkları barış istiyor, Kürt halkı barış istiyor” diye konuştu.
GRUP TOPLANTISI MARDİN’DE YAPILACAK, MECLİS ÇALIŞMALARINA KATILMAMA KARARI ALINDI
Koçyiğit, parti yönetiminin kayyım atamalarına karşı atılacak adımlara ilişkin kararlarını da açıkladı. DEM Parti’nin bu haftaki grup toplantısını Mardin’de gerçekleştireceğini, bu hafta genel kurul çalışmalarına, plan bütçe komisyonuna ve diğer komisyon çalışmalarına katılmayacağını duyuran Koçyiğit, “Bütün milletvekili arkadaşlarımız MYK üyelerimiz PM üyelerimiz il ve ilçe örgütlerimiz belediye eşbaşkanlarımız, bütün seçilmişlerimiz ve halkımızla beraber alanlarda meydanlarda olacağız. Gasp edilen halkın iradesini ve sonuna kadar belediyelerimizi savunacağız” dedi.
NİYETİ BARIŞ OLAN, UZATILAN ELİ KOPARMAYA ÇALIŞMAZ
İktidarın bu hamlelerinin anayasa ile ilgisi olup olmadığının sorulması üzerine Koçyiğit şöyle konuştu: “DEM’in böyle anti demokratik hukuksuz yöntemlerle bir yere gelmeyeceğini en iyi sanırım Türkiye halkları biliyor. Bize yönelik kayyım gaspları ile anayasa masasına oturacağımız gibi bir ihtimal söz konusu olamaz. Bu ülkenin bir anayasaya ihtiyacı var. Ama şu soruyu hep beraber sormamız gerekiyor: Mevcut anayasaya uyulmayan, yerel demokrasinin yok edildiği halkın en temel hakkı olan seçme seçilme hakkının yok edildiği bu iklimde nasıl yeni bir anayasa olacak?’ İlk çağrımız anayasaya uyulmasıdır, halkın iradesine saygı gösterilmesidir, sandıkla gelenin sandıkla gitmesidir. Bütün bu ilkeleri, bütün bu demokrasi kurallarını inkar eden hükümetin ne yeni anayasa yapmak gibi bir niyeti vardır, ne de bu ülkeye barış getirmeye niyeti vardır. Niyeti barış olanın eylemi de barış olur. Niyeti barış olanın pratiği de barışa dair olur. Niyeti barış olan, elini barış için uzatan, karşı tarafın barış için uzattığı eli kırmaya çalışmaz, kolunu koparmaya çalışmaz. Bugün barış için uzattığımız el kırılmaya çalışılıyor, kolumuz yerinden çıkarılmaya çalışılıyor. Biz bu politikalara karşı dün olduğu gibi bugün de mücadele edeceğiz. Barış fikir olarak söylenmekle beraber eylemsel olarak desteklenirse olabilecek bir şeydir. Bizim gördüğümüz hükümetin çözümsüzlükten beslendiği, barışı sabote ettiği, buradan da yol yürüyüşünü antidemokratik, hukuksuz uygulamalarla sağlamlaştırmaya çalıştığı ve yeni dönemin iktidarına da koltuğuna da bu yöntemle yürümeye çalıştığıdır.”
HEM BARIŞ HEM KAYYIM OLMAZ, HEM HEM BARIŞ HEM SOPA OLMAZ
“Geçen hafta iktidar kanadı bir el uzatmıştı, ‘o el havada kalırsa gerekeni yaparız’ mesajı verilmişti. O el havada mı kaldı” sorusu üzerine Koçyiğit, şu yanıtı verdi: “Uzatılan el gayet kabul gördü. Hatırlayın, bütün merkez Yürütme Kurulumuz, Eş Genel Başkanlarımızın, Parti Sözcümüzün ve her birimizin yaptığı açıklama uzatılan ele değer biçme üzerineydi, atılan adımları anlamlandırmak üzerineydi. Ama bizzat bugün uzatılan elin samimi bir şekilde uzatılıp uzatılmadığı tartışmasını yürütmek gerekiyor. Gerçekten niyet verilen el barış için miydi, biz öyle kabul ettik, öyle anladık ve elimizi uzattık. Biz durduğumuz yerdeyiz halihazırda. Bizim barışa dair tek bir negatif cümlemiz yok. Çünkü kendi mücadelemizin en büyük gerekçesi bu ülkede Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesidir. Ama ne yazık ki cumhur ittifakı bir taraftan el uzatıyormuş gibi görünüyor, bir taraftan da en derin, en uç hukuksuzlukları yaparak, kayyım gibi halkın iradesini yok sayan politikalarla ve pratiklere imza atarak aslında kendisi barış istemediğini, çözüm istemediğini, biz çözüm aklının olmadığını ortaya koymuş oldu. Bu anlamıyla çok açık söylüyoruz barış istiyorsanız bunları yapamazsınız. Hem barış hem kayyım olmaz, hem barış hem sopa olmaz, hem barış hem tehdit olmaz. Hep barış hem rota çizme olmaz. Bütün bunlar barışa aykırıdır. Bütün bunlar çözüme aykırıdır. Barış isteniyorsa barış sözü kurulduğu gibi barışın eylemi de pratiği de ortaya konulmalıdır. Biz hala aynı yerdeyiz. Barış meselesini güncel siyasi meselelere araçsallaştırmamak gerekiyor. Yükselen bir umut vardı bugün bu umudu sabote etmeye yok etmeye çalışıyorlar. En tehlikeli şey de budur.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ile Urfa'nın Halfeti Belediyesi'ne atanan kayyımlara dair değerlendirmelerde bulunuyor.
Koçyiğit'in açıklamalarından öne çıkanlar başlıklar şöyle:
Bu ülkede çok uzun süre Kürtlere sistematik olarak politikalar uygulandı. Bu politikaların en önemlisi de istisna hukukunun genelleşmesiydi. Biz bunu genelde yargı eliyle gördük. İstiklal Mahkemeleri'nde, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde, Özel Yetkili Mahkemeler'de OHAL uygulamalarında gördük. Yani aslında Kürtler uzun bir süredir bir istisna hukukuyla yönetilmeye çalışılıyor. Bugün de bu kayyım rejimi adı konulmamış bir OHAL uygulamasıdır.
'KAYYIMI DEVREYE SOKTULAR'
31 Mart seçimlerinde bütün yolsuzluk ve talan muslukları kesildiği için, kendi çetelerine giden rant hortumları kapandığı için bugün yeniden halkın kaynaklarına çökmek için kayyımı devreye koydular.
Kayyım sadece halkın kaynaklarını yok etmiyor. Aynı zamanda bölgenin dilini, kültürünü, yerel yaşamını da yok eden bir uygulamadır. Kayyım politikası Kürdü ret, Kürdü yok sayma politikasıdır.
Biz bütün bu kumpaslara direnen yegane mücadelenin odağıyız. Biz her türlü zulme, hukuksuzluğa, irade gaspına karşı söz söylediğimiz için, itiraz ettiğimiz için bugün AKP istediği düzeni kuramıyor. İsteği rejimi gerçekleştiremiyor. İşte o nedenle yeniden bir saldırı dalgası başlattılar. Bizi aslında siyaseten yok etmeye çalışarak kendileri açısından istedikleri o rejimi kurmak istiyorlar. Kendi iktidar yürüyüşleri için ülkeyi bir kayyım ülkesine çevirdiler.
'BÜYÜK BİR HUKUKSUZLUK'
Cumhurbaşkanı yardımcısıyla yan yana oturan Ahmet Türk değil midir? Şimdi terörist mi oldu? Büyük bir hukuksuzluktan bahsediyoruz. Bütün bu hukuksuzlukların içerisinde Türkiye halklarının şunu bilmesi gerekir biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün ve yarın da kayyımlara, irade gaspına dün nasıl direndiysek bugün de direniyoruz.
Şu çağrımızı yapmak istiyoruz. Bugün hep beraber direnme günüdür. Türkiye'nin en batısından en doğusuna kadar, bütün siyasi partilerle beraber, STK'lerle beraber, kadın örgütleriyle, hukuk örgütleriyle beraber bu ülkede demokrasiden vicdandan yana söz kuran herkesin yan yana gelmesi gerekiyor. Bu zulme karşı birleşmemiz gerekiyor. Çünkü bugün bu zulme direnmezsek ülkenin büyük bir kaosa sürükleneceğini biliyoruz.
Aslında iktidarın bir çözüm istemediği, çözüm değil çözümsüzlükten beslendiğini, barış değil savaştan ve şiddetten beslendiği bugün kayyım uygulamaları bir kez daha göstermiştir. Bütün Türkiye halkları sabah akşam televizyon programlarına dikmiş acaba barış için, diyalog için kim hangi mesajı verdi diye dört gözle beklerken, aslında barış ihtimalinin bir kez daha iktidar eliyle yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz."
Ayrıntılar geliyor...
(HABER MERKEZİ)