Demirtaş: Bir bakan Diyarbakır'daki hakim ve savcılara 'İnce eleyip sık dokumayın' dedi
Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı davanın 2. gününde savunma yaptı. Fezlekelere tepki gösteren Demirtaş, "Neden ne yaptığımı delilleriyle birlikte, ekleriyle göndermiyorsunuz?" diye sordu. Dosyalar hazırlanırken şu an görevde olan bir bakanın telekonferans yoluyla Diyarbakır'daki yargı görevlilerine konuşma yaptığını iddia eden Demirtaş, "Bu bakanın hakim ve savcılara verdiği perspektif de şu: Terörle mücadele ediyoruz, siz de önünüze gelen dosyaları öyle ince eleyip sık dokumayın. Arada mağdurlar da olabilir, önemli değil. Devletin bekası önemlidir" ifadelerini kullandı.
DUVAR - HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması ikinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü'nde devam ediyor.
Demirtaş, "Hukuk ile ahlak doğru orantılıdır. Hukuka saygınız varsa ahlaklısınızdır, ahlaklıysanız hukuka saygınız vardır. Madem benim yasa dışı gösteri yaptığımı iddia edeceksiniz, ben tam olarak ne yapmışım? Neden bunu fezlekeye tam olarak yazmıyorsunuz? Neden ne yaptığımı delilleriyle birlikte, ekleriyle göndermiyorsunuz?" sözleriyle savunmasına başladı.
Tutuklu yargılandığı davada 'örgüt kurma ve yönetme', 'örgüt propagandası' ve 'suç ve suçluyu övme' iddialarıyla suçlanan Demirtaş hakkında 142 yıla varan hapis cezası isteniyor.
Demirtaş dün yaptığı savunmada belgelerinin incelenmediğini belirterek, "Dün yaptığı savunmada, Beni hapiste tutan yargı, 1,5 milyon ödülle aranan IŞİD’li Ayşenur İnci’yi adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Mahkeme, üst düzey IŞİD’liyi bir gün bile tutuklamayı ‘hak ihlali’ olarak görmüş. Ona yaklaşımınız bu, bana yaklaşımınız bu. Mevzu bu işte, mesele bu. IŞİD’li teröriste adli kontrol, Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’a gelince tutukluluklarının devamına. Eyvallah" demişti.
Demirtaş savunmasına şöyle devam etti;
KENDİ YURTTAŞINI TERÖRİST OLARAK GÖRDÜ: Hayır. Şunu keşfettiler, özellikle Ruslar şunu keşfetti; Erdoğan’a övgü dizersen istediğini yaptırabilirsin. Basit bir formül keşfettiler. ‘Türkiye’yle çatışmaya gerek yok’ dediler. ‘Türkiye uçağımızı düşürdü, gerilim yaşandı’ ama baktılar hayır daha kolayı var. Erdoğan’ı övdün mü iş bitiyor. Bunu yapıyorlar şu an. Birçok ülke bunu yapıyor. Biz Erdoğan’ı eleştirince düşman oluyoruz. Övülecek bir tarafın yok ki, seni övenler de kandırıyor. Aldatıyor seni. ‘Yanlış yapıyorsun’ diyemiyor kimse. Biz demişiz bakın, 2011’de anlatmışız, 2012’de 13’te. Hep anlatmışız, anlattığımız her şey fezlekeye dönüşmüş. ‘Yanlış yapıyorsun’ demişiz, ‘Kendi ülkendeki insanlarla el ele ver, önce kendi ülkendeki insanlarla barışmayı öğren.’ Rusya’yla hakaret, savaş durumuna gelindi, birbirlerini tehdit ettiler ama dostum diyorlar şimdi. İsrail’inden Hollanda’sına, Almanya’sından Fransa’sına, Trump’ından Merkel’ine kimle çatışılmadı ki… Bağdat’ta? Başbakan Ebadi ile hakaret noktasına gelindi. Herkesle dost olundu, herkesle diyalog kuruldu, herkesle barışıldı, herkesle görüşüldü. Ama kendi yurttaşına gelince hepsi terörist. ‘Ben konuşmam, görüşmem, muhatap almam’. Birileri kandırıyor işte, birileri aldatıyor. Senin asıl dostun senin yurttaşındır. Muhalifiyle, yandaşıyla… Muhalif düşman değildir.”
ERDOĞAN TEK BAŞINDA İKTİDAR DAHİ KALAMIYOR: Yargının HDP’li siyasetçileri hedef alması üzerinden AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yüklenen Demirtaş, “2011’de bunları anlatmaya çalışırken bize dava açanlar senin dostun gibi davrandılar. Bak 15 Temmuz’a nasıl gelindi? Bunlar böyle altını oya oya getirdiler. Hala aynısını yapanlar var. Biz Erdoğan’a yağ çekmiyoruz diye düşman olarak görülüyoruz. En sert şekilde eleştirenlerden biriydim ben, hala da öyleyim. Her uyarım örgüt propagandası, her uyarım cumhurbaşkanına hakaret, her uyarım terör örgütü yöneticiliği, üyeliği. Erdoğan zannediyor ki bunu yapan yargı Erdoğan’ı koruyor. Hayır korumuyor. Erdoğan bu şekilde zayıflatılıyor. Erdoğan’ın iktidarı kendi elinde değil artık. Destek almadan, ittifak, koalisyon kurmadan iktidarda kalamıyor. Kim onu bu noktaya getirdi? Yüzde 35’le 40'la tek başına iktidarda kalabilen bir güç şu anda yüzde 49 alsa bile iktidarda kalamıyor. Kimler onu bu tuzağa çekmiş görsün bakalım. Herkes Erdoğan’a dost gibi görünüp istediğini yaptırdı, istediğini elde etti” dedi.
BARIŞI SAVUNDUK: Gerçekleri söyledikleri için yargılandıklarını, cezaevlerine atıldıklarını ifade eden Demirtaş, “Biz gerçeği söylediğimiz için terörist ilan edilip cezaevlerine doldurulduk. Kaybettik mi? Kaybetmedik. Çünkü arkamızda on milyonlarca Türkiye’nin demokratik geleceğine inanan halk gücü var. Rantsız, çıkarsız, hesapsız. Biz kimseye kredi, ihale dağıtmıyoruz. Bizimle birlikte yola çıkanların payına düşen şey hapishanedir, gazdır, coptur işkencedir. Ama 10 milyonlarca insan bizi terk etmiyor. Birbirimizi terk etmiyoruz. Çünkü inanıyoruz ki biz doğru şeyi savunduk. Barışı savunduk ve barışın altını dolduracak demokratik programı savunduk” diye belirtti.
BOYUN EĞMEYECEĞİZ: “Biz direniyoruz burada. Boyun eğmeyeceğiz. O dönem de boyun eğmedik, bugün de eğmeyeceğiz” diye konuşan Demirtaş, şöyle devam etti: “AKP güçlüdür yargı emrinde, basın emrinde, bürokrasi emrinde, güvenlik güçleri emrinde diye hak bildiğimiz yoldan şaşmayacağız. Kellemiz de gitse şaşmayacağız. Biz inanıyoruz. bu ülke düze çıkacak. Demokrasi bu ülkede kurumsallaşacak. Hepimizin sorunları da siyaset ve barış içerisinde çözülecek. İnanmayan bildiğini yapsın. Benim belediye başkanı arkadaşlarım, o eylem etkinlikte benim yanımda olanların hepsi tutuklu şu anda. Hepsi tutuklu. Konuyu başka yere çekmek için söylemiyorum ama birçoğunun dışarıda kendine ait evi yoktur, kiradır, çocukları kira ödemekte zorlanır. Ama şu an meydan meydan dolaşıp ben belediye başkanıyım diyen yandaş belediye başkanlarının başkanlık yaptıkları şehrin yarısı onlarındır.”
TALEPLERİMİN ARKASINDAYIM: Halklarla birlikte direndiğini vurgulayan Demirtaş, şöyle devam etti: “Buradan derdimi anlatıyorum Bu benim direnişimdir. Partim parlamentoda direniyor. Halkımız sandıkta direniyor. Elinden geldiğince miting yapıyor. Fırsat buldukça yürüyüş yapıyor. Derdini anlatmaya çalışıyor. Bizim budur direniş yolumuz, yöntemimiz. Bunu da yapmaya devam edeceğiz. Savcı bana fezleke hazırladı, siz beni tutukladınız diye bunları söylemekten vazgeçmiyorum. Taleplerimin arkasındayım. Bu kadar basit mi ya, terörist olmak bu kadar basit mi?
SAVUNMAMI HALKA KARŞI YAPIYORUM: Ben savunmamı halka karşı yapıyorum ki iyi anlaşılsın, biz neyle suçlandık. Mahkeme, düşmüş soruşturmaları tutuklanmamıza gerekçe olarak koyuyor. Bunların halk tarafından görülmesi bizler için önemlidir. Ben ve Pervin Buldan hakkındaki bu fezlekeye karşı neyin savunmasını yapacağız? Neyle suçlamış bizi? Mesela taş mı atmışız, belirtmiyor. Pankart mı açmışız, belirtmiyor. Konuşmamızdan tek bir cümle bile yok.
SAVCI, 'HÜKÜMETİN İSTEDİĞİ ÇİZGİDE OLURSANIZ DEĞERLENDİRİRİZ' DEDİ: O dönem Diyarbakır Başsavcısı, şimdi FETÖ itirafçısı, gidip kendisiyle görüştük. "Bakın biz siyasetçiyiz, yapmayın böyle" dedik. Biz barış arayışındayken bunları nasıl yapıyorsunuz diye. Açık yürekliydi, "Hükümetin arzu ettiği çizgide olursanız bunun değerlendiririz." 2010-2011. Hiç de saklama gereği duymuyordu. Masasındaki dosyalara elini vuruyordu, "Bunlar da sırada bekleyenler. Gelişmelere bakacağız." Gelişmelere baka baka sayı 10 bini buldu. KCK operasyonları adı altında 10 bin partilimiz tutuklandı.
BİR BAKAN SAVCILARI TOPLAYIP KONUŞMA YAPTI: Şu anda görevde olan bir bakan, Diyarbakır'daki hakim ve savcıların tamamını mesai saati sonrasında konferans salonunda topluyor, Ankara'dan telekonferansla bağlanıyor. Adalet Bakanı da değil. Ve "terörle mücadelenin önemi"ni anlatıyor. Bu bakanın hakim ve savcılara verdiği perspektif de şu: Terörle mücadele ediyoruz, siz de önünüze gelen dosyaları öyle ince eleyip sık dokumayın. Arada mağdurlar da olabilir, önemli değil. Devletin bekası önemlidir.
KİMSE BİZİ DÜŞMAN OLARAK TANIMLAYAMAZ: Biz teröre müzahir çevre değiliz. Bu ülkenin öz be öz yurttaşlarıyız. Sizin kadar hakkımız var bu ülkede. Cumhurbaşkanından daha az değildir bu ülkedeki yurttaşlık hakkımız. Kimse bizi düşman olarak tanımlayamaz. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa parlamenterleriyle yaptığı bir görüşmede, Avrupa parlamenterleri benim durumumu dile getirince benimle ilgili "O düşmanımızdır" demiştir. Çıksın inkar etsin bakalım. Bugüne kadar geri adım atmadık. Dilimizle, kimliğimizle eşit ve özgür yurttaş olana kadar, haklarımızı savunmaya devam edeceğiz. Bizi düşman olarak gören zihniyeti kabul etmeyeceğiz.
BU ÜLKE HEPİMİZİN, SAYGI DUYMAYI ÖĞRENECEKSİNİZ: HDP'nin bu ülkede savaş, ölüm, kan, gözyaşıyla ilgili en küçük bir hatası olsa o gün istifa ederdim. Benim bunda en küçük bir hatam olsa halktan binlerce defa özür diler, istifa ederdim. Benim HDP'ye inancımın nedeni budur. Başaracağız. HDP Türkiye'nin demokratik çizgisini temsil ediyor. Bunu engellemeye çalışıyorlar. Irkçısı, dincisi, yobazı el ele vermiş "Vay bu ülke bizimdir." Kusura bakmayın. Bu ülke hepimizindir. Bize saygı duymayı öğreneceksiniz. 6 milyon oy size az gelebilir ama bu, İsviçre'nin nüfusundan fazladır. Ama savcılar terörist ilan ediyor.
PARASI OLANLAR ÜLKEDEN KAÇIYOR: Hukuk adına, özgürlükler adına hiçbir şey yok. Umut duyabileceğimiz bir şey yok. Ülkeden kaçan kaçana. Kaçanlar da biz değiliz, parası olanlar kaçıyor. Fakir fukara burada. Anlatmaya çalışıyorum. Cezaevindeyim ama yılmadım, bıkmıyorum. Çocuklarımız var. Büyüyecekler. Bu ülkede barış içinde yaşasınlar istiyorum.
Duruşmaya yarın saat 10.00'da devam edilecek.