15 Temmuz sonrası darbe girişimi davalarının görülmesi için Sincan Cezaevi kampüsü içine inşa edilen duruşma salonu, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu ana davaya da ev sahipliği yaptı.
Diyarbakır’dan Ankara’ya, Ankara kent merkezinden güvenlik gerekçesiyle Sincan’daki duruşma salonuna alınan dava, beklendiği gibi yoğun güvenlik önlemleri altında görüldü. Her ne kadar giriş kapıları ayrı olsa da duruşma salonuna girmek, cezaevine girmekten farklı değildi. Duruşmayı izlemek isteyenler tek tek kayıt altına alınıp ayrıntılı bir üst aramasından sonra salona girebildi. Yabancı izleyicilerin girişine izin verilmedi. Sarı basın kartı olmayan gazeteciler duruşmaya alınmadı. Salonda izleyici için sadece 50 sandalye olunca, ayakta izlemeye razı birçok kişi olmasına karşın 51'inci kişinin girişine izin verilmedi. Sonuç olarak sağlanmak istenen güvenlik buysa hakkının en iyi şekilde verildiğini söylemek mümkün.
Duruşmayı 3 gün boyunca büyük kısmı Ankara'dan olmak üzere İstanbul ve Diyarbakır’dan gelen 100’e yakın avukat takip etti. Ama Demirtaş’ın hemen yanı başında oturan iki avukat daha 'özel'di. Demirtaş’ın üniversite arkadaşı olan Mahsuni Karaman, aynı zamanda bir dönem aynı hukuk bürosunu paylaştığı meslektaşıydı. Aygül Demirtaş ise avukat kardeşi. Her iki avukat 3 gün boyunca Demirtaş’ın yanından 1 saniye ayrılmadı. Demirtaş’ın savunması için hazırlanan 3 bavulla taşınan klasörler içindeki belgeleri getirip götüren, akışa göre düzenleyen yine bu isimlerdi.
Demirtaş’ın 15 ay tutuklu kaldığı dosyada ilk kez hâkim karşısına çıkıp savunma yapacak olması dolayısıyla HDP yöneticileri ve milletvekilleri de duruşmada hazır bulundu. Yaklaşık 2 yıldır cezaevi ziyaretlerine izin verilmeyen HDP milletvekilleri bu duruşma sayesinde, mahkeme başkanının da izin vermesiyle en azından Demirtaş’ın elini sıkma, saniyelik zaman dilimlerinde hal-hatır sorma imkânı buldu.
Gözler 31 fezlekenin birleştirilip tek bir iddianameye dönüştürüldüğü dosya kapsamında Demirtaş’ın yapacağı savunmadaydı. Platon, Orwell, Berger’den alıntılarla konuşmasına başlayan Demirtaş, Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e özel bir yer ayırdı. İzzetbegoviç'in yaptığı tek şeyin İslam Deklarasyonu yayımlamak olduğunu, bunun üzerine “vatan haini” ilan edilip, yüksek cezalarla yargılandıktan sonra 5 yıl cezaevinde kaldığını anlatan Demirtaş, çıktıktan sonra devlet başkanı olduğunu anlattı. İzzetbegoviç'in, “Eğer gerçekten suçlu olsaydım adil yargılanırdım. Adil yargılanmadım çünkü masumdum” sözlerini hatırlatan Demirtaş’ın yaşam öyküsünden etkilendiği anlaşılan İzzetbegoviç ile kurduğu bağ sadece bunlarla sınırlı değildi. İzzetbegoviç’le ilgili bu sözleri söylerken bir ara arkasına dönüp, milletvekilleri ile birlikte oturan eşi Başak Demirtaş'ın bulunduğu sıraya doğru bakan Demirtaş, “Uzun yıllarını hapiste geçirdi, onun da iki kızı vardı” dedi. Bu sözler Demirtaş çiftinin Delal ve Dilda adlarını taşıyan kızlarını hatırlattı.
Demirtaş’ın, üzerinde uzun süredir çalıştığı anlaşılan savunması 3 günde yaklaşık 10 saati buldu. HDP yöneticilerinin şimdiden kitap ya da broşür haline getirip basmayı düşündüğü savunmada, parti programındaki Demokratik Özerklik de vardı, Çözüm Süreci, Demokratik Toplum Kongresi de. FETÖ yapılanmasının kurduğu tuzakları örneklerle anlatan Demirtaş, özellikle çözüm süreci, cumhurbaşkanı adaylığı ve 7 Haziran seçimlerine parti olarak girme kararı nedeniyle yaşananlara dair açıklamalarıyla dikkat çekti. Toplamda 5 gazetecinin izlediği açıklamalar ana akım medyada çok karşılık görmedi ama bu açıklamaların bugün olmasa da önümüzdeki zaman diliminde mutlaka konuşulacağını söylemek mümkün.
Duruşmalarda 2 saate varan öğle arası verildi. Bu aradaki bekleyiş de ilginç görüntülere sahne oldu. Duruşma salonu girişindeki avlu, milletvekillerinin 2 ya da 3’lü gruplar halinde volta attığı bir alana dönüştü. 9 milletvekili cezaevinde bulunan, dışarıdaki çok sayıda milletvekilinin de devam eden yargılamalar nedeniyle tutuklanma riskiyle karşı karşıya bulunduğu ortamda bu görüntü, “Cezaevi hazırlığı yapılıyor” esprilerine yol açtı.
Duruşmanın son günü karar için ara verildiğinde tek konuşulan konu tahliye olasılığıydı. Bu ihtimali sorduğumuz bir avukat, “cinayet davası olsa bir öngörüde bulunabilirdim ama böyle bir dava için mümkün değil” derken Demirtaş’ın savunmasında sık sık altını çizdiği gibi davanın siyasi bir dava olduğuna, kararın da siyasi iklimdeki değişimle ilişkili olacağına işaret etti. Tahliye olasılığı görmeyen Demirtaş da duruşmanın en başında buna dikkat çekmiş, “Tahliyemi talep etmeyeceğim” demişti.
Avukat Mehmet Emin Aktar, savunma adına son sözlerini söylerken her ne kadar, “Bugün Diyarbakır’a müvekkilimle birlikte dönmek istiyorum” sözleriyle hâkime bir umutla seslense de karar, beklendiği gibi, tutukluluk halinin devamı oldu. 53 gün sonrası için de yeni duruşma tarihi verildi.
11 Nisan olarak açıklanan duruşma tarihine itiraz ise Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’tan geldi. Eşiyle haftada bir çarşamba günü görüşebilen Başak Demirtaş, bu duruşma çarşamba günü başladığı için eşiyle görüşememişti. “Görüş hakkım çalındı” serzenişinde bulunan Başak Demirtaş yeni duruşma tarihinin de yine bir görüşme gününe, çarşambaya denk geldiğini fark edince hâkime itiraz etti. Ama karar değişmedi.