Demokrasi İçin Birlik: Ekmek yok paket var, iş yok Kod 29 var

Demokrasi İçin Birlik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı 'ekonomik reform paketi' için, "Pandemi koşullarında milyonlar aç, milyonlar işsiz. Reform paketlerinde, ölümüne çalışmaya zorlananların, her gün iş cinayetinde ölen en az 5 işçinin, açlığın, yoksulluğun, güvencesizliğin, bardakla satılan ay çiçek yağının yeri yok. Sömürüye itiraz edene düşen ise Kod 29’la işten atılmak" değerlendirmesinde bulundu.

Abone ol

DUVAR - Demokrasi İçin Birlik yaptığı yazılı açıklamayla, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, işsizlik ve yoksulluğa dikkat çekti. Hükümetin ekonomiye ilişkin açıkladığı paketlerin içinin boş olduğunu belirten Birlik, hayat pahalılığının dayanılamaz boyutlara geldiğine işaret etti.

'Ekmek yok paket var, iş yok Kod 29 var' başlıklı açıklama şöyle:

Kişi başına düşen gelir 2010’daki seviyesinin altına indi. İstihdam oranı sürekli geriliyor. Güvenceli iş aslanın ağzında. İnsanlar yarın ne olacaklarını kestiremiyorlar, kendilerinin ve sevdiklerinin geleceğinden kaygı duymadan geçen tek günleri yok. İktidarın açıkladığı ekonomi paketlerinin içi boş; halka vaat edebileceklerini tüketmiş, inandırıcılığını sıfıra indirmiş, milyonlarca ailenin yaşamını uçurumun kıyısına sürüklemiş iktidarın, yeni açıkladığı reform paketinde ekonomik krize bulduğu dahiyane çözüm 18 yaşından küçükleri de Bireysel Emeklilik Sistemi’ne dahil etmek! Bu mudur 10 milyon işsize derman olacak çözüm? “Çocuklarımızın gelecek güvencesi” bir meta değil haktır. Çocukların geleceği kamusal bir hedef ve sorumluluk olmalıdır. 

BEBEK BEZLERİ ARTIK ASMA KİLİTLİ RAFLARDA

Çok övünülen büyüme rakamlarının arkasındaki kredi balonunun yarattığı devalüasyon, toplumsal zenginliklerimizi aşındırmaya devam ediyor. Hayat pahalılığı tahammül edilemez boyutlardayken, bebek bezleri asma kilitli raflarda taneyle satılırken yeni saray inşaatları hız kesmeden devam ediyor. Bütçe giderlerinin üçte biri faize, rantiyeye akıtılıyor. “Mali disiplin” kuş uçmaz kervan geçmez köprülere, havaalanlarına milyonlarca dolar teminat ödemelerine engel olamıyor. Devlet; bir emme basma tulumba gibi alt sınıfların alın terini, en başta yandaş beşli çete olmak üzere tekelci sermaye gruplarına pompalamaya devam ediyor. 

TÜRKİYE GELİR DESTEĞİNDE SONDAN ÜÇÜNCÜ

Emekçiler; sokağa adım atmak için vergi ödemek zorunda bırakıldıkları devlet tarafından pandemi koşullarında yapayalnız bırakıldı. Yaklaşık 14 milyon işçinin %44’ü bu dönemde iş ve gelir kaybına uğradı. 1168 lirayla sınırlanan “nakdi ücret desteği” milyonları açlığa talim ettirdi, ancak bu ödemeler bile işçinin kendi parasından, İşsizlik Sigorta Fonu’ndan karşılandı. İşsizlik Sigorta Fonu, işçilere aktardığı gelirin iki katını sermayedarlara saçarak sıfırı tüketti. Türkiye dünyada Covid-19 nedeniyle yurttaşlarına en az gelir desteği sağlayan üç ülke arasında yer aldı. 

KOD 29 UYGULAMASINA SON VERİLMELİ

Tek adam rejimi, milyonların yoksulluğa ve işsizliğe itirazını ancak baskıyı artırarak, örgütlenmeyi engelleyerek, anayasayı çiğneyerek, bütün demokratik hak ve özgürlükleri yok ederek bastırabiliyor. Pandemi koşullarında artan sömürüye karşı çıkan emekçileri ise KOD- 29 denilen hayasız uygulama bekliyor. İşten çıkarmanın sözde yasaklanmasını kenardan dolaşmanın adı, Kod-29 oldu. Kod-29, işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymama gerekçesiyle işten atılmasını düzenleyen bir maddeyken günümüz koşullarında yürürlükteki yasanın etrafından dolaşabilmenin kapısı haline dönüştü, Hakkını arayan, insanlıkdışı çalışma koşullarını kabul etmeyen, sendikalı olmaya çalışan işçiler “ahlaksızlık” ile itham edilerek işten atılıyor. Kod-29 gerekçesiyle işten atılan işçiler, işsizlik sigortasından da yararlanamazken, yeni iş bulmaları da çok daha zorlaşıyor. Patronlar haklı fesih için öne sürdükleri gerekçeleri ispatlamakla yükümlü hale gelmelidir. Bu sebeple Kod-29 gerekçeli işten çıkartmalar pandemi sürecinde askıya alınmalıdır.

İŞ-ÖZEL HAYAT AYRIMI KALKIYOR

Pandemiyi fırsata döndürmek isteyenler, evden çalıştırmayı kurumsallaştırarak hem maliyetlerini azaltan hem de işçiyi iş-yaşam ayrımını yapamayacak duruma getiren bir yönetmelik çıkardılar. Bu yönetmelik ile işçinin neredeyse 24 saati sermayenin kullanımına açılıyor. İşveren işyeri ve çalışma koşulları konusunda bir çok yükümlülükten kurtulurken, işin maliyetlerinin önemli bir kısmı işçinin üzerine yıkılıyor. Üstelik emekçilerin topluca bir arada olma, örgütlenme olanağı da ortadan kalkıyor. Evden çalışma, işçiye sunulan bir lütuf değil pandeminin getirdiği bir zorunluluk. Bu durum işçinin tüm hayatını teslim almanın gerekçesini oluşturamaz. Çalışmayla ilgili giderlerin patronlar tarafından karşılanması zorunluluktur. 

İŞ VE GELİR GÜVENCESİ SAĞLANMALIDIR

Gelir güvencesi, iş güvencesi, insani koşullarda çalışma ancak sermayeyi değil toplumu, kârı değil yaşamı merkeze alan bir ekonomi anlayışıyla mümkün. İlk adım olarak, ülkede yaşayanlara asgari gelir güvencesi sağlanması, çalışma saatlerinin kısaltılması, ücretsiz izin uygulamasına son verilmesi, asgari ücretten verginin kaldırılması, eğitimin ve sağlığın ücretsiz kamusal hizmetler haline gelmesi gerekiyor. Peki böyle bir programı halkı açlığa mahkûm eden bir iktidar hayata geçirebilir mi? Çok açık ki insanca yaşamamızı sağlayacak böyle bir programın ilk adımlarını atmak bu taleplerin ardında toplumsal gücün birikmesiyle mümkün. Bu gücün akacağı meşru bir mecra yaratmanın yolu da demokrasi güçlerinin birliğinden geçiyor. (HABER MERKEZİ)