DEMOS koordinatörleri anlattı: Kolombiyalılar barışa dört elle sarıldı

Kolombiya'da 50 yılı aşkın süren iç savaşın ardından taraflar 2016'da barış anlaşması imzaladı. "Barış ve Toplumsal Cinsiyet: Kolombiya Barış Süreci" başlıklı bir çalışmayı hayata geçiren DEMOS'un koordinatörleri Kolombiya'da STK'ların, kadınların, LGBTİ'lerin barış müzakerelerinin öznesi haline gelerek önemli bir yol kat ettiklerini anlattı.

Abone ol

ANKARA - Kolombiya'da 50 yıldan fazla süren iç savaş, 2016 yılında Kolombiya yönetimiyle Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri Halk Ordusu'nun (FARC) uzun süren müzakere sürecinin ardından barış anlaşması sonuçlandı. Dönemin Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos'un referanduma götürdüğü anlaşmaya Kolombiyalılar'ın yüzde 50.24 "Hayır" diyerek onaylamasa da anlaşmanın yükümlülükleri devam etti.

Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Merkezi (DEMOS) Kolombiya'daki barış sürecine dair kapsamlı bir araştırmayı hayata geçirdi. Kadınların ve LGBTİ'lerin barış öznesi olarak dahil oldukları tek barış süreci olan Kolombiya sürecini bizzat yerinde gözlemleyen DEMOS, toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele aldıkları sürece dair bulgularını içeren "Barış ve Toplumsal Cinsiyet: Kolombiya Barış Süreci" başlıklı bir rapor hazırladı.

İÇ SAVAŞIN ÖZNELERİYLE YÜZ YÜZE GÖRÜŞTÜLER

Kolombiya'daki barış sürecinde kadınlar ve LGBTİ bireyler dünyada ilk defa bir barış sürecinde toplumsal cinsiyet alt komisyonunun kurulmasını sağladılar. Cinsel şiddetin görünür kılınması için kurulacak ayrı bir mekanizmanın anlaşmada yer almasını sağlayan kadınlar ve LGBTİ bireylerle Kolombiya'da görüşen araştırma ekibi iç savaşın özneleriyle bir ay boyunca yüz yüze mülakatlarla veri topladı. Araştırmada Julia Poch Figueras da yer aldı ve akademik danışmanlığını Seattle Ünivesitesi’nden Yrd. Doç. Onur Bakıner üstlendi.

Kolombiya'daki barış sürecinin ayrıntılarını, çıkarılacak dersleri ve merak edilenleri DEMOS kurucu üyeleri ve araştırma koordinatörleri Nisan Alıcı ve Güneş Daşlı ile konuştuk.

Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Merkezi (DEMOS) Kolombiya iç savaşının ardından imzalanan barış sürecine dair araştırma yaptı. DEMOS araştırmacıları (soldan) Onur Özger, Güneş Daşlı, Dilan Ateş ve Nisan Alıcı.

Kolombiya iç savaşı sırasında 200 binden fazla insan hayatını kaybederken 6 milyon insan da evlerinden oldu. Daha önce Sırbistan, Kosova, Sri Lanka ve Suriye örnekleri üzerinden "Kadınların Barış Mücadelesinde Dünya Deneyimleri" adlı bir çalışmayı da hayata geçirdiniz. Kolombiya barış süreci projesi nasıl ortaya çıktı?

Nisan Alıcı: Kolombiya sürecini baştan itibaren izliyorduk. Özellikle Türkiye'deki çözüm sürecine paralel başlamış bir süreç olması açısından bireysel olarak ilgimizi çeken bir deneyimdi. Buradaki süreç bittiği halde oradakinin devam etmiş olması ilginçti bizim için. Üzerine bir de toplumsal cinsiyet bakış açısının sürece çok kapsamlı dahil edilmiş olması daha uzun ve ayrıntılı takip etme isteği uyandırdı. Bu projeden önce, "Kadınların Barış Mücadelesinde Dünya Denemeleri" adlı çalışmayla dört ülkeyi incelemiştik. Orada kadınların aktivizmi üzerine yoğunlaşmıştık. Onu tamamladıktan sonra şu an devam eden ve çok başarılı olmuş görünen bir süreç var ve biz oraya gitsek ve Türkiye için sonuçlar çıkarsak ne güzel olur dedik. Genel bir merakla başlayarak detaylı bir araştırmaya dönüştü.

Güneş Daşlı: DEMOS olarak yapmak istediğimiz şey barış ve demokrasi konularına daha alternatif nasıl bakılabilir? Daha tabandan örgütlerin barış mücadelelerini, barış sürecine katkılarına bakmak ve Türkiye'ye dair deneyimler ve bilgiler çıkarmak istedik.  Kolombiya da oldukça özgün bir süreç. Türkiye'de çok yaygın konuşulmasa da önümüzdeki yıllarda pek çok barış sürecinde örnek gösterilecek ve ilham alınacak bir süreç olması bizim için kritikti.

'BARIŞ SÜRECİNE KATILMIŞ ÖRGÜTLERE ULAŞMAYA ÇALIŞTIK'

Kolombiya'da yaklaşık bir ay kaldınız ve araştırmanın verilerini topladınız. Veri toplama süreci nasıldı? Barışın sağlanmasına karşın iç savaşın etkisini hissettiniz mi?

Güneş Daşlı: Orada üç araştırmacı olarak çalıştık. Bir de akademik danışmanımız vardı İspanyol. Araştırmaya literatür taramasıyla başladık ve 2012'den başlayan 2016'da barış anlaşmasıyla sonuçlanan bir süreç vardı. Daha sonra orada toplumsal cinsiyet perspektifini incelemek istediğimiz için farklı  gruplara ulaşmayı hedefledik. Özellikle barış anlaşmasına katılmış ve o süreçleri etkilemiş örgütlere ulaşmaya çalıştık. Yerli kadın örgütlerinin olması, farklı ideolojik alt yapıları olan ya da mücadeleleri olan grupları seçmeye çalıştık. Genel bir tarama yaptık ve bir ay kadar örgütlerle bire bir yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirdik.

Nisan Alıcı: Üç şehirde yaptık araştırmamızı. Temelde Başkent Bogota'daydık. Çoğunun merkezi orasıydı. Cali ve Medellin'de de çalışmalarımızı yaptık. Daha önceki çalışmamızda Sırbistan ve Kosova'ya giderek saha çalışması yapmıştık. Kadın örgütlerine ulaşma konusunda nasıl bir yol izleyeceğimizi az çok biliyorduk. Bilmediğimiz bir kültür ve İspanyolca konuşuluyordu. Araştırmacılarımızdan birisinin ana dili olduğu için çok zorlanmadık. İlk bir hafta alanın nasıl bir yer olduğu ve görüşmeleri nasıl yapacağımız üzerine çalışmalarla geçti.

'KADINLARIN VE LGBTİ'LERİN EN BÜYÜK ENDİŞESİ SİYASİ SÜREÇ'

2016 yılında FARC ile barış anlaşmasını imzalayan Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos BBC'ye verdiği bir demecinde, "Savaşın bedeli her zaman barıştan daha büyük" dedi. Toplum nasıl bir yerden bakıyor savaşın bitmesine? Psikolojik anlamda süreci benimsediklerini hissettiniz mi? Savaş korkusu devam ediyor mu örneğin?

Güneş Daşlı: Biz oradayken de görüştüğümüz kadınların ve LGBTİ'lerin en büyük endişesi siyasi süreçti. Hükümet değişirse bütün kazanımlarımız uygulama aşamasında gider kaygısı vardı. Nitekim anlaşmayı imzalayan Santos yeniden aday olamadı ve yakın dönemde sağcı bir lider seçildi. Barış anlaşması iptal olur gibi bir endişe yoktu ama özellikle toplumsal cinsiyet alanındaki kazanımlar gidecek gibi bir endişe vardı. Bizim görüştüğümüz Bogota merkezdeki örgütlerin bir kısmı yerelde de çok güçlü çalışıyordu. Onların bize söyledikleri, "50  yıldan fazla süren bir savaş var. Barış bütün eksikliklerine rağmen çok kıymetli ve biz bunu kaybetmek istemiyoruz". Savaş inanılmaz kayıplara yol açmış. Kolombiya'nın özgünlüğü birden fazla silahlı örgütün bulunması. FARC, ELN (Ulusal Kurtuluş Ordusu) ve onun dışında paramiliter gruplar var. Çatışmanın çok fazla aktörü var. Ordu var, iç içe girmiş uyuşturucu ticareti yapan karteller var ve bunların hepsi toplumda çok ciddi şiddet olaylarına neden olmuş. Görüştüğümüz eski gerillaların oluşturduğu bir kadın örgütü vardı. Örneğin bir tanesi 90'larda gerilla olan birisi bir uyuşturucu kartelinin sokakta korku yaymak için bir bedeni parçalayıp sokağa bıraktığını ve bunlara insanları maruz bıraktığını söyledi. Şiddet gerçekten Türkiye ile kıyasladığımız zaman gündelik hayatın inanılmaz içinde. Bu kadar yakıcı ve vahşi şiddet yaşandığı için Kolombiyalılar barışa dört elle sarıldı.

Alıcı, “Geçmiş travmaların iyileştirilmesi ya da mağduriyetlerin onarılması için ilk aşamada herkesin böyle bir acının yaşandığını kabul etmesi gerekiyor” dedi.

'SANTOS'UN BARIŞ SONRASI DESTEĞİNİ KAYBETTİĞİ SÖYLENİYORDU'

Nisan Alıcı: Bogota'da mesele o kadar da hissedilmiyor bence. Bir Avrupa şehri gibi gözüküyor belli açılardan. Belli mahallelerinin güvenlik sorunu var ama orada da doğrudan çatışmaya bağlı değil de hırsızlık, kapkaç ve uyuşturucu gibi uyarılar aldık. Örneğin Cali'ye gittiğimizde daha çok AfroKolombiyalılar yaşıyordu. Orada çatışmalara dair graffitiler vardı ve ülkenin yoğun çatışma yaşadığı fazlaca hissediliyordu. Karayipler'de gittiğimiz başka şehirde ise savaşın yaşandığına dair hiçbir iz yoktu. Bir de o süreçte barış anlaşmasının imzalanması için yapılan referandumda 'hayır' kazanmıştı. Kolombiya toplumunun tamamı barışa dört elle sarılmış değil bir açıdan. Çatışmadan çok yoğun etkilenen insanlar o referandumda, “Evet” dedi ama bir kısım insanın hayatını çok da etkilememiş çatışmalar. Santos'un barış anlaşması sonrası desteğini kaybettiği söyleniyordu. Muhafazakâr kesim ve kilise arasında sağ ittifak vardı. Toplumsal cinsiyet ideolojisi diye bir uydurma kavram olduğunu düşünüp bunun Kolombiya geleneksel aile değerleriyle çeliştiği üzerinden barış sürecine bir muhalefet vardı. Eşcinseller hak kazanacak diyerek hayır kampanyasını yürüttüler. Kilisenin ve sağ partilerin bayağı ortaklaştığı bir şeydi bu. Böyle bir karşıtlık kurmuşlardı. 'Barış anlaması bizim muhafazakâr değerlerimize saldırı demektir' gibi bir hattan yürütüyorlardı süreci.

'DÜŞMANLAŞTIRMA VE ÖTEKİLEŞTİRME ÇOK FAZLA VAR'

Güneş Daşlı: Kolombiya barış sürecinin en özgün yanlarından bir tanesi ilk defa LGBTİ'lere dair kesimin barış sürecine eklenmesidir. Bu dünyada ilk defa oldu ve oradaki kadın örgütlerinin ve LGBTİ örgütlerinin işbirliği ve mücadelesiyle sağlandı. Bütün bu sağ ittifak çok hızlıca bir araya gelip karşı duruş sergiliyorlar. Son seçimler sürecinde de sağ partilerin en büyük propagandası, "Bakın FARC'ın teröristlerini yargılamayacaklar, bunlar affa maruz kalacak" idi ve bu, toplumda bir karşılık bulmuş. Hâlâ öyle bir düşmanlaştırma ve ötekileştirme çok fazla var. Özellikle Bogota gibi çatışmanın çok fazla yaşanmadığı elit orta sınıf gruplarda sağcı ideolojinin can yakıcı bir etkisi gözüküyor.

'TRAVMALARIN VE MAĞDURİYETLERİN NASIL GİDERİLDİĞİ ŞİMDİ GÖRÜLECEK'

FARC'ın kaçırıp öldürdüğü insanların yakınları da barış anlaşmasının imzalandığı Küba'ya barışa destek olmak için gittiler. Aynı zamanda kadınlar ve  LGBTİ örgütleri de barış sürecinde önemli roller üstleniyorlar. Doğrudan aktörlerin savaş döneminde yaşadıkları travmayı atlatabildiklerini gözlemlediniz mi?

Nisan Alıcı: Kolombiya barış sürecinin en farklı özelliklerinden birisi toplumsal cinsiyeti dâhil etmesi, diğeri de mağdurların doğrudan katılması. Bu anlaşmaya da yansımış. Anlaşmadaki başlıklardan birisi mağdurların durumuna ve mağduriyetler nasıl tazmin edilecek, buna dair. Mağduriyetlere dair dört büyük mekanizma tanımlanmış. Şu an travmalar aşıldı diyemeyiz ve aşılması için işlenen yollar var. Geçiş dönemi adalet mekanizmaları çok kapsamlı şekilde tasarlanmış ve Kolombiya bunu son barış süreciyle yapmamış. Uzun süredir mağdurların kayıplarının onarılmasıyla ilgili yasalar üzerine çalışılmış. Bir anda barıştık ve travmaları onarıyoruz, unutuyoruz gibi bir süreç yok. Mağdur örgütleri Havana'daki barış görüşmelerine temsilciler göndererek bütün komisyonlara dâhil olup taleplerini iletmişler. Bu travmanın iyileşmesi için oldukça başarılı bir başlangıç. Bu anlaşmaya da yansımış ve şimdi iki mahkeme var bu mağduriyetlere dair. Birisi “özel barış mahkemesi” diğeri de “hakikat  komisyonu”. Bu süreç oralarda işleyecek. Onarım programı uyguluyorlar ve yasal olarak da çok detaylı tasarım var. Travmaların ve mağduriyetlerin nasıl giderildiği şimdi görülecek.

'BU DÖNÜŞÜM DEVLETİN DE DÖNÜŞMESİ DEMEK'

Güneş Daşlı: Toplumsal olarak kendi içlerinde kurdukları pek çok onarım mekanizmaları var. Kayıp anneleriyle görüştüğümüz zaman onların bu kayıplarıyla ilgili işledikleri bezler var örneğin. Birlikte eylem yapıyorlar. Özellikle feminist grupların alternatif  olarak kurguladıkları toplantılar, eylemler var. Bunlar biraz kendilerinin kurguladıkları bir onarım süreci. Barış sürecinde mağdurların kendilerini bulabilecekleri ve güvende hissedecekleri alanlar oluşturulması gerekiyor. Hakikat Komitesi'nin buna hizmet etmesi gerekiyor. Savaştan dolayı cinsel şiddete maruz kalmış bir kadın o komisyona gidip kendi mağduriyetini konuşabilecek mi? Konuştuğu zaman toplumda hedef olacak mı? Eski bir gerilla dönüp gündelik yaşamda yeni bir hayat kurabilecek mi? Çünkü o gerilla 'terörist düşman' olarak görüldüğü için çok rahat bir paramiliter güç tarafından öldürülebilir. Bunların tamamını önleyecek mekanizmalar barış sürecinde kurulmuş mu? Kolombiya'nın özgünlüğü bu. 350 sayfalık bir barış anlaşması var ve bunların hepsi çok detaylı düşünülmüş. Cinsel şiddeti araştırmak için özel bir birim kurulmuş. Eski gerillaların yeniden entegre olması için hangi bölgeye yerleşecek, ne kadar maaş alacak vs. bunlar iyi kurgulanmış. Bizim görüştüğümüz kadın örgütlerinin en büyük endişesi aslında bu mekanizmaların çok iyi olduğu ama nasıl uygulanacağı noktasındaydı. Bunlar çok iyi uygulansa da toplumsal yapının ciddi biçimde dönüşmesi lazım çünkü, “Kolombiya hâlâ ataerkil bir toplum, kapitalist bir toplum”. Bu onların sözleriydi. Ötekileştirme çok yüksek. Bu dönüşümün devletin de dönüşmesi demek olduğunu söylüyorlar. Bu yüzden devlete, hükümete bunları bırakmamalarına dair sürekli bir baskı var. Çok tetikteler, her şeyi takip ediyorlar ve hemen eylem düzenliyorlar.

'HERKESİN BÖYLE BİR ACININ YAŞANDIĞINI KABUL ETMESİ GEREKİYOR'

Nisan Alıcı: Geçmiş travmaların iyileştirilmesi ya da mağduriyetlerin onarılması için ilk aşamada herkesin böyle bir acının yaşandığını kabul etmesi gerekiyor. Bu kısım Kolombiya için iyi bir şekilde tamamlandı diyebiliriz. Anlaşma maddelerinde uzun uzun, şu kadar insanın mağdur oldu, şu kadar insan şunu yaşadı diye anlatılıyor. Bu çok önemli ve burada (Türkiye'de) yaşamadığımız bir süreç. O aşamayı geçmeden kimsenin bir tarafa güven duyması mümkün olmuyor.

Güneş Daşlı: Türkiye örneğinde de düşünürsek. Kadın örgütleri de onu diyordu, 50 yıllık çatışma Kolombiyalıları da engellileri de eşcinselleri de yerlileri de etkilemiş ve bütün bunları kapsayarak bir barış anlaşması yapılmış. Bu çok önemli. Türkiye'de aktörler belli. Elinde silahı olan kişiler, gruplar var ama bir barış konuşulacaksa burada Alevileri de Ermenileri de çatışmadan en çok damgalanmaya maruz kalmış eşcinselleri de konuşmak kritik bir konu.

AMAÇ ANLAŞMANIN TAMAMINA TOPLUMSAL CİNSİYET BAKIŞ AÇISINI YERLEŞTİRMEK

Güneş Daşlı

Çalışmanın da merkezinde olan kadınların ve LGBTİ bireylerin barış sürecine katkıları ne ölçüde oldu?

Nisan Alıcı: Barış süreci için yıllardır çalışan onlarca kadın ve LGBTİ örgütleri var. Ana başlıkları çatışmanın bitmesi ve barış.  Sivil toplum teknik bilgi olarak da epey hazırlıklı bu sürece. Havana'daki müzakereler ilk başladığında yetkilendirilmiş kadın katılımı yok. Bunun üzerine kadın örgütleri, “ulusal barış ve kadın zirvesi” adı altında bir araya geliyorlar. Bütün Kolombiya'dan 2013 yılında 450 kadın katılıyor bu zirveye. Burada ortak bir gündem ve somut talepler belirliyorlar. Kadınların ve LGBTİ'lerin kendi deneyimlerinin ve ihtiyaçlarının süreçte göz önüne alınmasını istiyorlar. Örneğin taleplerinden bir tanesi cinsel şiddete dayalı suçların affedilmemesi. Bundan sonra da iki taraf da kadınları heyetlerine dâhil etmiş oluyor. “Toplumsal Cinsiyet Alt Komisyonu” kuruluyor. Bütün barış süreci içerisinde ilk defa gerçekleştirilebilmiş bir şey. Bu alt komisyonun temel amacı barış sürecinde sadece kadınlarla ya da LGBTİ’lerle sınırlı değil. Amaç, anlaşmanın tamamına toplumsal cinsiyet bakış açısını yerleştirebilmek; konu toprak reformu ya da gerillaların gündelik hayata geri kazandırılması ise de toplumsal cinsiyet bakış açısına dâhil olunduğundan emin olmak.

'SÜRECİ RİSKE ATMAYA ÇALIŞAN KESİMLER HEP OLACAKTIR'

Türkiye üzerinden de düşünürsek Kolombiya barış anlaşması sürecinden ne tür dersler çıkarılmalı?

Güneş Daşlı: Kolombiya'da 2006 yılında tamamlanmayan bir barış süreci var ve sonrasında inanılmaz kanlı bir süreç işliyor. Barıştan ümidini kesmiş bir durumdayken tekrar gizli görüşmeler başlıyor ve 2012 yılında kamuoyuna açık görüşmeler gerçekleşiyor. Pek çok çözüm sürecinde de risklerden bir tanesi, iki taraf da biz barışa niyetliyiz dese de hâlâ insan hakları savunucularının öldürülmesi ya da hedef haline getirilmesi söz konusu olabiliyor. Bu Kolombiya'daki barış sürecini sürekli riske atan durumlardan bir tanesi. FARC gerillalarının ya da yerelde barış için çalışan aktivistlerin öldürülmesi gibi provokasyonlar oluyor. Her an müzakere masasını dağıtabilecek riskler bunlar ve Türkiye örneğinde de gördüğümüz gibi örneğin çözüm sürecinde Roboski Katliamı'nın yaşanması gibi... Süreci riske atmaya çalışan kesimler hep olacaktır. En somut çıkardığımız sonuç bu risklerin ortaya çıkma halini yok edecek güvenlik önlemlerinin alınması. İki tarafın da ciddi bir iradeyi baştan kurması oldukça önemli. Kolombiya'da bu kısmen sağlandı.

Nisan Alıcı: Barış müzakereleri sırasında yüzden fazla lider öldürüldü ve süreç devam ederken seçimlerden sonra ölümler daha da arttı. Anlaşma çok iyi, bunu herkes kabul ediyor ama bu içlerinin çok rahat olduğu ve sonsuza kadar barış içerisinde yaşayacağız düşüncesinin oluştuğu anlamına gelmiyor. Bir şekilde politik çıkar çatışmasını önleyecek bir mekanizma gerekiyor. Bunun yolu güvenliği sağlayabilmek, mekanizmaların tam anlamıyla işlemesini sağlamak.

Kolombiya’da bir ay saha araştırmasını yürüten Daşlı ve Alıcı ile Kolombiya’daki barış süreci ve Türkiye’ni çıkaracağı dersler üzerine konuştuk.

'TARAFIN TERÖRİST İLAN EDİLMEYECEĞİ YASALARIN ÇIKARILMASI GEREKİYOR'

Güneş Daşlı: Hükümet değiştiği zaman da barışın rafa kaldırılamayacak düzeyde gerekli yasal düzenlemelerin yapıldığı güvencesinin verilmesi, masa dağıldığı zaman bir tarafın anında terörist ilan edilmeyeceği yasaların çıkartılması gerekiyor.

Nisan Alıcı: Bunu sağlamanın bir yolu yapılmış orada ama buna rağmen bir endişe var. Sivil toplum hâkim olduğu için barış sürecinin selameti iki tarafa bırakılmış değil tamamıyla. Türkiye'de bu çok sağlanabilmiş değildi.

'TOPLUM ÇOK HIZLI ÖNCEKİ KONUMUNA DÖNEBİLİYOR'

Barış sürecinde sivil toplumun rolü çok mu önemli?

Nisan Alıcı: Sivil toplum dediğimizde sadece kurumsal STK'lar değil. Bu süreçten etkilenmiş ve etkilenebilecek herkesin katılımı sağlanmadığında esas siyasi aktörler barıştan vazgeçtiğinde geriye sahiplenebilecek çok fazla aktör kalmıyor. Toplum çok hızlı bir şekilde barış sürecinden önceki konumuna geri dönebiliyor. Türkiye'de de en temel eksikliklerden birisi oydu.

'BARIŞI SADECE SİLAHLARIN SUSMASI ÜZERİNDEN TANIMLAMIYORUZ'

Türkiye'de barış konuşmak yasakmış gibi bir algı var özellikle son dönemde.

Güneş Daşlı: Barışın bile konuşulmadığı yerde nasıl barış çalışması yapıyoruz diye düşünüyoruz. Bizim en azından biraz daha uzak durarak dünya örneklerinde de gördüğümüz bir gerçeklik var. Bir Kürt sorunu var ve barış, demokrasi sorunu var. Biz barışı sadece silahların susması, ateşkes ya da pasif barış üzerinden tanımlamıyoruz. Bu çok katmerli bir sorun. Ötekileştirme sorunu, sınıf sorunu, demokrasi sorunu vs. Bir gün tekrar masaya gelecektir barış. Hükümetlerin önüne gelecektir. Bir şekilde barışın konuşulabilir hale geleceğini düşünüyoruz. Bu süreçlerde sivil toplumun, mağdur grupların, toplumsal muhalefetin hâlâ barışı gündemlerinde tutmaları çok değerli. Kolombiya'dan da gördüğümüz o. Yılmayıp, 30-40 yıldır en kötü zamanlarda bırakmamışlar. Birikimlerin hepsi barış süreci başladığı an çok güçlü bir şekilde dâhil oluyor sürece. Türkiye'deki eksiklik buydu. Kolombiya'da, "Biz bu barışı hükümet ve FARC arasında bir mevzu olarak görmüyoruz, bizim burada olmamız lazım" dediler. Türkiye'de buna evrilmesi önemli. Türkiye'de Kolombiya'dan farklı olarak etnik bir sorun var. Etnik sorunda kimlik inşası ve ayrışmalar daha güçlü oluyor. Bizdeki süreç bittiği an düşmanlaştırma ortamının yaratılması çok daha güçlü oluyor çünkü tarihsel olarak çok güçlü ötekileştiren bir kimlik kurgusu var Türkiye'de.