Deprem bölgesinde çocuk olmak: 'Hastalık ve istismar vakaları artıyor'
Toplumsal Özgürlük Partisi Çocuk Hakları Meclisi Üyesi Hatice Göz, deprem bölgesindeki çocukların yaşadığı sorunlara dikkat çekerek çocuk odaklı politikalar üretilmesi gerektiğini söyledi.
DUVAR - Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Çocuk Hakları Meclisi üyesi Hatice Göz, deprem bölgelerinde yaşayan çocukların pek çok sorunla karşı karşıya olduğunu belirtti.
Çocuklar arasında hastalıkların yayıldığını ve istismar vakalarının yaşandığını ifade eden Göz, “İstismar vakaları açığa çıkıyor. Önleyici politikaların geliştirilmesi gerekiyor” dedi.
82 ÇOCUĞUN KİMLİĞİ TESPİT EDİLEMEDİ
MA'nın haberine göre, Maraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde resmi verilere göre, 48 bin 448 kişi yaşamını yitirdi, 10 binlerce kişi yaralandı. 11 kentte büyük bir yıkıma neden olan depremlerden en fazla etkilenen kesimlerin başında ise çocuklar geliyor. Deprem hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkilerken, refakatçisi olmayan yüzlerce çocuk hala ailelerine ya da yakınlarına kavuşmuş değil. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın son olarak 27 Şubatta açıkladığı verilere göre, enkaz altından çıkarılan ve refakatçisi olmayan bin 902 çocuk kayıt altına alındı. Bu çocukların bin 476'sı ailelerine teslim edilirken, 322 çocuğun hastanelerdeki tedavisi devam ediyor. 105 çocuk ise bakanlığın bünyesindeki kurumlarda gözetime alındı. Kimliği tespit edilen çocuk sayısı bin 820 iken 82 çocuğun ise henüz kimlikleri tespit edilemedi. Yanı sıra bölgede eğitim, sağlık, barınma ve beslenme haklarına erişemeyen çocukların yaşadığı problemler devam ediyor.
Depremden etkilenen çocukların yaşadıklarıyla ilgili Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Çocuk Hakları Meclisi üyesi Hatice Göz, gözlemlerini ve önerilerini paylaştı.
'YETİŞKİNLER GİBİ ÇOCUKLARIN DA RUTİNLERE İHTİYACI VAR'
Depremin üzerinden bir aydan fazla süre geçmesine rağmen eksikliklerin ve belirsizliklerin devam ettiğini belirten Göz, yüzlerce çocuğun deprem bölgesinde olumsuz şartlarda güvensiz bir ortamda yaşadığını söyledi. Konteyner alanlarının kurulmaması, çocukların yaşlarına uygun beslenebilecekleri gıdaların olmayışı gibi birçok sorun olduğunu dile getiren Göz, “Bağışıklıkları düştüğü için hastalıklar artıyor. Bu da yaza doğru salgın hastalıklardan en çok çocukların etkileneceğini gösteriyor. Ancak bu ciddi riske karşı bir önlem yok. Çocuklar kepçelerin, kamyonların vızır vızır gidip geldiği bir ortamda gününü geçiriyor. Çocuklar buralarda olmak zorunda kalıyorlar. Buna dair güvenli alanların yaratılması, çocukların buradan uzak tutulmasına dair bir politika yok" diye belirtti.
En temel sorunlardan birinin de sağlık hakkına erişim olduğunu ifade eden Göz, temel aşılamanın yanı sıra bölgede görülen kuduz vakalarına karşı da aşı ve sağlık taraması yapılmadığına dikkati çekti. Bölgede eğitimin de ciddi bir sorun olduğunu aktaran Göz şöyle dedi: “Çocukların gidebilecekleri eğitim alanları kurulmuş değil. Birkaç yerde askerlerin çocuklara eğitim verdiği birkaç çadırdan bahsediyoruz. Henüz bu ortam sağlanmamışken 4-6 yaş çocuk grubuna Kuran kursu açıldığını görüyoruz. Çocukların güvenle gidebileceği bir ortam organize edilip, belirli saatlerde okulda zaman geçirmesi sağlanmalı. Yetişkinler gibi çocukların da rutinlere ihtiyacı var. Okul, bu rutinlerin başında geliyor. Depremle birlikte çocukların bütün rutinleri yıkıldı. Yeniden bir rutine dönmek çocuklar için çok sağlıklı olacak. Bunun hızlıca sağlanması gerekirken halen bütünlüklü bir politika yok. Bakanlık bu durumun mart sonunda tekrar değerlendireceğini söylüyor."
'ÇADIR KENTLER ÇOK GÜVENSİZ'
Deprem bölgesinde çocuğa yönelik cinsel suç olaylarının yaşanmaya başladığını ve bunun artma olasılığı olduğunu sözlerine ekleyen Göz, buna dair önleyici, koruyucu politika bulunmadığına dikkat çekti. Çocukların hem deprem bölgesinde hem de göç edilen yerlerde tek başına bırakıldığını dile getiren Göz, "Çadır kent ya da tekil yerler çocuklar için çok güvensiz. Halen tuvalet, banyo yok. Oyun alanları çok uzak olabiliyor. Buralarda istismar vakaları açığa çıkıyor. Bir kaç tane duyduk ve hukuki sürecin başlatıldığını öğrendik. Bunlarda alandaki kolluk güçlerinin yaptığı istismar. Buna karşı alana halen onlar yığılıyor. Bunun önleminin yolu, bütün bölgelere polis, asker yığmak değil. Çocuk istismarının önlenmesi için politika geliştirilmesi gerekiyor. Bölgede çalışma yürüten herkesle ortak politika üretilmesi lazım" dedi.
'BAKANLIK İŞLERİ ÇOK AĞIRDAN ALIYOR'
Kayıp ve refakatsiz çocuklar sorununun ise bakanlığın işleri ağırdan almasından kaynaklı devam ettiğini vurgulayan Göz, halen pek çok ailenin çocuğunu aradığını söyledi. Bakanlığın verilerinin hangi yöntemle tespit edildiğinin açıklanmadığını belirten Göz, "Bizim de içerisinde bulunduğumuz Afet Sivil Çocuk Koordinasyonu’na gelen 300'den fazla kayıp çocuk sayısı vardı. Bu rakamlarla bakanlığın sayıları arasında örtüşmeyi bilmiyoruz. Bu belirsizlik devam ediyor. Yine bakanlık işleri çok ağırdan alıyor. Örneğin; Maraş'ta bir baba depremin ilk günü kendisinden önce enkazdan kurtarılan kızının o gün ölüp kimsesizler mezarlığına defnedildiğini 25 gün sonra öğrendi. 25 gün boyunca bir baba kızının yaşadığını düşünerek hastane hastane gezdi. Bu korkunç bir durum ve ilk görevi bu olan bir bakanlığın işi ne kadar zamana yaydığını görebiliyoruz. Aileler yavaş yavaş çocuklarının öldüğünü düşünerek, DNA testi vermeye başladı. Kimliği belirsiz şekilde defnedilmiş çok fazla çocuk var" dedi.
'ÇOCUKLAR NESNE KONUMUNA GETİRİLİYOR'
Kimi çocukların cemaat yurtlarına gönderildiği haberlerine de değinen Göz şöyle devam etti: "Bu bakanlık, cemaatlerle uzun yıllardır protokoller imzalıyor. Deprem sürecinde de bunlara devam ederek cemaatleri maddi olarak destekleyip alana gönderdiler. Bu iktidarın kimsesiz olup olmadığı da bilinmeyen çocukları, tarikat yurtlarına vermesi anlayışlarına uygundur. Kimse devletin böyle bir şey yapmayacağına güven duymuyor. Aksine yapabileceklerini düşünüyor. Bakanlığın güvenlik açısından çocukların tam adresini söylememesi gerekir. Ama temel sorun, çocukların çok rahat tarikatlara, cemaatlere verebileceğini düşünüyor ve biliyoruz oluşumuz. Bu güvensizliği yıkacak açıklamalar da yapmıyorlar. Şu anda ne kadar çocuk nereye verildi, hangi kurumun gözetiminde bilmiyoruz. Devlet aynı zamanda yıllardır çocuk bakım evlerinin yönetimlerini de iktidara yakın olan cemaatlere veriyor."
İktidar başta olmak üzere siyasilerin, bazı gazetecilerin ve bireylerin çocukları nesne konumuna getirdiğini söyleyen Göz, "Tüm bunların karşısında çocuk çadırları ve çocuk alanlarında pek çok kişi bir şeyler yapmaya çalışıyor. Toplumun büyük bir çoğunluğunun çocuklar için harekete geçmesi kıymetli bir şey. Bu, çocuk hakları odaklı bir politikayla buluşturulabilmeli ki, yeni dönemin inşasında çocukları da dahil edebilelim. Çocuklara oyuncak verme, onlarla oyun oynamayı aşan şeylere ihtiyacımız var. 'Çocukları nasıl özne olarak öne çıkarabiliriz' diye düşünmeliyiz. Devlet bunu yapmadı ve yapmayacak. Biz buranın içini nasıl bir politikayla doldururuz tartışmalarını yürütüyoruz" ifadelerini kullandı.