'Deprem sonrası oluşan afet turizmi engellenmeli'

TBMM Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu'nda konuşan AKUT görevlisi Murat Harun Öngören, deprem sonrası oluşan "afet turizminin" önlenmesi gerektiğine dikkat çekti, “Herhangi bir şekilde akreditasyondan geçmemiş yapılar da sahaya geliyor ve bu afet turizmini oluşturuyor. Üzerinize her kırmızıyı giydiğinizde o sahaya gidebileceğinizi düşünmemelisiniz” dedi.

Abone ol

ANKARA - TBMM Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu çalışmalarına devam ediyor. Komisyonun son toplantısına davet edilen Türk Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, afet olmadan önceki risk azaltma faaliyetlerine vurgu yaparak, “Burada uluslararası yayınlar ve ölçümler var. Afet öncesinde yaptığınız 1 liralık harcamayla afet esnasında yaptığınız 7 liralık harcama aynı değerde bir sonuç oluşturuyor. Dolayısıyla, koruyucu hekimlik gibi, hastalanmadan önce tıpkı aşılama yapmak veya sağlığını korumak gibi afette de afet öncesine odaklanırsak bu hem can ve mal kayıplarını azaltıyor hem de bize maliyeti daha düşük ve sosyal etkisi daha yüksek bir ortam sağlıyor. Dolayısıyla risk azaltmaya odaklanılması gereken bir afet yönetim modelini öneriyoruz” dedi.  

'50 BİN CİVARINDA ÇADIR STOKUMUZ VAR'

Bir diğer yaklaşım modelinin toplum temelli afet yönetimi olduğuna dikkat çeken Kınık, bu çerçevede topluma ve bireye sorumluluk yükleyen faaliyetlerin yürütülmesi gerektiğini söyledi. Kızılay'ın bu kapsamda 2030'a kadar devam edecek 10 yıllık Kızılay Stratejik Planı içinde olduğunu belirten Kınık, barınma konusundan aslen AFAD'ın sorumlu olduğunu ancak Kızılay'ın farklı noktalarda 50 bin civarında çadır stoku bulundurduklarını ifade etti. Kerem Kınık, ocak ayında Malatya'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla faaliyete geçirecekleri afet barınma sistemleri fabrikasında lojistiği optimize edilmiş ve hızlı kurulabilen yaşam üniteleri ve donatılar üretebileceklerini ifade etti. 

'KİM İSTER TABUTUNA PARA VERİP ALMAYI?'

İnsanların zemin etüdü açısından depreme dayanıklı olmayan, kötü binalarda oturmasının cazip halden çıkarılması gerektiğini işaret eden Kınık, "Birdenbire kamunun tüm finansmanı yüklenerek bu riskleri aynı anda düzeltmesini beklemek de gerçekçi değil. Vatandaşın böyle binalarda oturmasıyla alakalı ilave maliyetler konulabilirse yani burada oturmayı cazip hâlden çıkarmak, maliyetli hâle getirmekle mümkün. Mesela, “DASK sigorta primleri ödenmeksizin bu binada oturamazsınız, kiraya veremezsiniz”, “Eğer burada belediyelerden hizmet alıyorsanız bu hizmetlerle ilgili bu binalardaki şeyler pahalıdır”, “Siz kendiniz bireysel hayat sigortası yaptırıyorsanız bu binalarda oturduğunuz için bu sigorta da pahalıdır” gibi…  Daha sert mesajlar verilebilir ki örneklerinin İzmir’de ben tartışıldığını biliyorum. Yani binayı işaretlemek gibi. “Bu bina tehlikeli bir binadır. Bu binaya girmeyiniz.” gibi. Kim ister tabutuna para verip almayı? Kartal’daki insanlar bilseydi o binanın kendi başına çökeceğini o binayı alırlar mıydı? Ömür boyu çadırda yaşamak isterlerdi” ifadelerine yer verdi.  

'DEĞERLİ BAĞIŞÇIMIZDI, KÜSTÜ BİRAZ AMA...'

İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, Kızılay üzerinden başka vakıflara aktarılan şartlı bağışların kamuoyu önünde kurumun güvenilirliğini sarstığını ifade ederek, Kızılay’ın böyle bir durumun içine girmemesi gerektiğini söyledi. Kınık, kamuoyunun da gündemine gelen Başkentgaz şirketinin büyük bölümünü Ensar Vakfı’na bağışlaması şartıyla Kızılay’a yaptığı 8 milyon dolarlık bağışa ilişkin, “Kızılay’a bağış yapan o şirket, Kızılay’a bağış yaptığı yıl gayrimenkul yatırım ortaklığıydı ve vergiden muaftı yani devlete vergi vermeyecekti. O bağışçı on yıldır, sürekli bütün yardımlarını, bağışlarını Kızılay üzerinden yapan değerli bağışçımızdı, küstü biraz ama… Sonuçta bugün, şartlı bağış olarak Kızılay’a gelen miktar çok düşüktür” dedi.  

'AFET TURİZMİ ÖNLENMELİ, ÜZERİNE HER KIRMIZI GİYEN SAHAYA GİRECEĞİNİ DÜŞÜNMEMELİ'

Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Seminer Birimi Sorumlusu Murat Harun Öngören ise, afet sonrası sıcak çalışmaların yapıldığı alanda "afet turizminin" önlenmesi gerektiğine dikkat çekerek şöyle konuştu: 

“Sahaya çok fazla sayıda ekip iniyor. Şimdi, AFAD, bu konuda son derece organize ama saha tecrübelerimiz bize gösterdi ki herhangi bir şekilde akreditasyondan geçmemiş, arama kurtarmayla ilgili sahada çalışabilecek yapılar da sahaya geliyor ve bu, afet turizmini oluşturuyor. İzmir ölçeğinde çok ciddi bir rakam verilmişti, 7 bin arama kurtarma personelinin sahada çalıştığına dair. Dolayısıyla bu millî kapasitenin yönetilmesi açısından çok önemli. Herkes yardım etme isteğiyle sahayla geldiği zaman, özellikle pandemi sürecinde başka riskler doğmaya başlıyor. Dolayısıyla, “dezenformasyon” dediğimiz başlıkta tam burada devreye giriyor. Çünkü yetkinliği olmayan arkadaşlar sahadan bilgi vermeye başlıyorlar. Kamera her kırmızı gördüğüne mikrofonu uzattığı anda sıkıntı başlıyor. Üzerinize her kırmızıyı giydiğinizde o sahaya gidebileceğinizi düşünmemelisiniz. AFAD'ın işini zorlaştırıyorsunuz. İyi bir akreditasyon uygulanabilirse sahaya gelecek ekiplerin kapasiteleri ölçülür, değerlendirilir.  Bunun için STK'lardan, üniversitelerden, AFAD bünyesindeki eğitmenlerden bir heyet kurularak bu akreditasyonlar gerçekleştirilir. Böylelikle sahaya giriş çıkış daha kontrollü hale getirilebilir.” 

'DEPREM ANINDA HİÇBİR SATHIN İÇİNE, ALTINA GİRİLMESİNİ ÖNERMİYORUZ'

Komisyon Başkanı Uncuoğlu, deprem sırasında “masanın altına girin” gibi ifadeler ile deprem sandığı, deprem yatağı, deprem masası gibi piyasada satılan ürünlere ilişkin AKUT ekibinin değerlendirmesini sordu.  

Murat Harun Öngören, "Deprem sırasında binanın her bölgesinde sarsıntı yaşanır. Bir şeyin altına gireyim, içine gireyim, yanında olayım gibi bir şansınız yok. Her binanın çöküş modeli farklı. Binanız yapı yönetmeliklerine uygun yapılmışsa, eşyalarınız sabitlenmişse, zemin etüdünü biliyorsanız, bu alanla ilgili her donanımınız tamamsa o zaman yapacağınız şey ağırlık merkezi yere yakın cisimlerin önünde ya da yanında 'yat korun tutun' veya 'çök kapan tutun' uygulaması yapmak. Önemli olan hedefi küçültmek. Eşyalarınızı sabitlerseniz yaşam boşluklarının oluşma ihtimalini arttırıyorsunuz. Biz herhangi bir şekilde hiçbir sathın içine, altına girilmesini önermiyoruz" ifadelerine yer verdi.  

'İSTANBUL DEPREMİ YARIN OLACAK GİBİ HAZIRLANIYORUZ'

Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Semih Korkut, olası bir İstanbul depremi için hazırlıklarını sürdürdüklerini ifade ederek, şunları söyledi: 

“İstanbul depremiyle ilgili çalışıyoruz. İstanbul depreminin geneline bakarsanız 15 milyonluk bir şehre UMKE ekiplerini toplayıp gitmek çok doğru olmayabilir. Biz İstanbul’da il il alanlarımızı böldük. İzmir ilinin İstanbul’da afet olduğunda nereye gideceği, İzmit ilinin eğer kendi sıkıntısı yoksa -ki İzmit’ten çok bir şey beklemiyoruz- İstanbul’un neresine yardım edeceğini belirledik. Bunun dışında hangi havalimanlarını kullanacağımızı, hangi deniz limanlarını kullanacağımızı, tsunamiyi düşünerek silahlı kuvvetlerin desteğiyle biz burada hangi limandan transfer yapacağımızı belirledik. Nerdeyse her hafta sonu cumartesi günleri AFAD’ın başkanlığında İstanbul’da bu konuyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. İstanbul depremi yarın olacak gibi hazırlanıyoruz. İstanbul depremindeki yaralıların yüzde 40’ının ilk 24 saatte hastaneye geleceğini, geri kalan kısmının, genel durumu daha iyi olanın üç gün içerisinde, yetmiş iki saat içerisinde hastaneye geleceğini tahmin ediyoruz.”

DEPREM SIRASINDA İKİ SORUN: ULAŞIM VE GÜVENLİK 

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Erhan Gülveren, Ankara ve İstanbul'daki Takviye Hazır Kuvvet müdürlükleri bünyesinde ve Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, İstanbul, İzmir, Van il emniyet müdürlüklerine bağlı Çevik Kuvvet Şube müdürlüklerinde Polis Arama Kurtarma birlik amirliklerinin kurulduğunu ifade etti. Deprem sırasında en önemli sorunun ulaşım ve hırsızlık olduğu ifade edilen komisyon toplantısında Gülveren, ulaşımın rahatlaması açısından trafiği planladıklarını kaydetti.  Jandarma Genel Komutanlığı Lojistik Başkanı Tuğgeneral Ersel Özer ise, “Yani siz hazır olursanız panik olmadan işler yürüyor. İlk örnek verdiğimde de panik olan insanları da biz doğru yönlendirirsek, doğru kararlar almak hiçte zor değil” dedi.