Depremin ardından gündem barajlar: Göletlere dikkat edilmeli
Depremlerin ardından bölgedeki barajların akıbeti de merak konusu oldu. Barajların yapısına dair bilgi veren su uzmanı Akyar, “Deprem yöresinde hemen konut inşasına başlamak son derece hatalı” dedi.
ANKARA – Maraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından bölgedeki barajların patlama iddiaları gündeme geldi. Deprem bölgesinde yaşayanlar arasında paniğe neden olan bu durum kaygıyı da beraberinde getirdi. Tarım ve Orman Bakanlığı yaptığı tüm açıklamalarda barajların kontrol edildiğini ve herhangi bir sorunun olmadığını açıkladı.
Depremin yaşandığı bölgelerdeki barajların güvenli olduğunu belirten İnşaat ve Çevre Yüksek Mühendis Su Uzmanı Hasan Akyar’a göre 30 metrenin altındaki göletlere dikkat etmek gerekiyor. Barajlardaki olumsuz bir duruma dair senaryolar üzerine çalışıldığını ifade eden Akyar, depremin yoğun etkilediği kentlerin su durumuna dair de uyarılarda bulundu. Yeniden inşa edilmesi planlanan kentler için altyapının üst yapıdan daha önemli olduğuna dikkat çeken Akyar, “Deprem yöresinde hemen konut inşasına başlamak son derece hatalı” dedi.
‘DEPREM BÖLGESİNDEKİ BARAJLARIN GÜVENLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM’
Su uzmanı Akyar’ın depremlerin ardından açığa çıkan baraj kaygısından kentlerin altyapı problemlerine, yeni kurulacak şehirler için atılması gereken adımlardan dikkat edilmesi gerekenler konulara dair sorularımıza yanıtları şöyle oldu:
Arka arkaya yaşanan depremlerin ardından bu bölgelerdeki barajlara dair bir kaygı açığa çıktı. Siz yıllarca barajların yapım süreçlerinde de çalışmalar yaptınız. Barajların yapılarına dair ne kaydedersiniz?
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün (DSİ) çok katı kuralları vardır. Özellikle baraj yeri seçiminde. Birçok bilim dalından personeli vardır. Fay hatlarını ve olası depremlerin nerelerde olacağını öngörürler. Barajlar çok önemli yapılar olduğu için çok titiz şekilde risklere karşı da emniyet kat sayıları yüksektir. Barajın olduğu yerde en ufak bir deprem riski varsa onun getirdiği yan yatay yüklerin iki buçuk katı alınarak hesaplanır. Her iki tarafı da dar vadide olur ve her iki taraftaki ana kayaya bağlantısı çok güçlü yapılır. Bugüne kadar çeşitli depremler atlatmış barajlarda herhangi bir sorun çıkmamıştır. Deprem bölgesindeki barajların güvenli olduğunu düşünüyorum.
‘BARAJLARLA İLGİLİ BİR SORUNUN YAŞANACAĞINI TAHMİN ETMİYORUM’
Barajlarla ilgili ülkemizde iki yöntem var. Bir tanesi beton barajlar. Dairesel ve kavisli oluyor. İki ucundan ana kayaya bağlanır. Bunun bombe tarafı su yüzeyinde olur ve gelen yükü her iki tarafa aktarır. Türkiye’nin beton baraj deneyimi azdır. Fırat nehri üzerindeki Karakaya beton barajdır, en son yapılan Yusufeli barajı da beton barajdır. DSİ’nin asıl uzmanlık alanı kaya dolgu, toprak dolgu barajlardır. Kaya dolgu, toprak dolgu barajın en önemli özelliği kullandıkları toprak ve kayanın iyi nitelikte olması, bir diğeri de bu barajların ortasında geçirimsiz katman vardır. Burada da kil çekirdek yapılır ki barajın içinden su geçmesin. Bizim barajlardaki teknik şartnamelerin büyük kısmı ABD’nin DSİ’si olan Bureau of Reclamation’ın deneyimlerinden süzüp kural haline getirdiği şartları benimsemiştir. Bunu da sıkı sıkıya uygular. Yer seçiminden tutun yapımına çok titizlik gösterir. Onun için barajlarla ilgili bir sorunun yaşanacağını tahmin etmiyorum.
‘BARAJLAR SAĞLAMDIR, YIKILMAZ’
Eğer bir şey oldu diyelim. Barajın yamaçlarından toprak kaydı ve büyük bir kütle suya girdi. Su birden yükselmeye başladı. Beton barajın üzerinden dolu savaklar (Baraj göl alanına gelen taşkın sularının baraj gövdesine ve göl alanı yamaçlarına zarar vermemesi için bu fazla suyun boşaltılması için yapılan kanallar) yetersiz kalsa, üstünden su aşsa bile barajlar yıkılmaz, sağlamdır. Ama kaya dolgu, toprak dolu barajların üzerinden su aştığı zaman barajın yıkılma riski çok yüksektir. Türkiye’de yaygın olan bu barajlar olduğu için dolu savakları büyük tutulur ve üzerinden suyun aşmasına müsaade edilmez. Türkiye’de baraj kavramı yüksekliği 30 metrenin üzerindeki yapılara denir. Avrupa’nın bazı ülkelerinde bu yedi metrenin üzerine denir. ABD’de ise 3 metreden yüksek yapılara baraj denir. Baraj yapma, yaptırma sorumluluğu da DSİ’dir. 30 metrenin altındaki yapılara da gölet denir. Göleti bir vakitler diğer kuruluşlar da yapıyordu. Deprem bölgesindeki yörede 30 metrenin altında olan çok fazla gölet var. Onların da kuralına göre yapılmış olması gerekir ki şimdilik herhangi bir sorun çıkmadı.
‘RİSK HER ZAMAN VARDIR’
“Baraj patladı” gibi bir kavram hayatımıza girdi. Siz bir sorunun açığa çıkmadığını ifade ediyorsunuz ama deprem bölgesinde “baraj patlaması” gibi bir durum açığa çıkarsa nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalınır?
Tek tek her bir barajı ve göleti incelemek gerekir. Baraj patladığı zaman bu suyun üzerindeki derenin ne kadar yükseleceği, sağa sola ne kadar genişleyeceği bilgileri ilgili kurumda var. Barajdan birden su boşaldığı zaman nerelere kadar yükselir hepsi biliniyor. Onlar da aslında derelerin, nehirlerin kendi mülküdür. Eğer siz yakınına, çevresine bir sanayi sitesi, bir kamu binası, toplu konut yaparsanız bu risk her zaman vardır.
‘KURUM YUKARIDAN EMİR BEKLEMEZ’
Ama şunu iddia ediyorum; DSİ aşırı miktarda su yükselince bunları kontrollü olarak, daha o sular gelmeden, aşağıdakilere hiç zarar gelmeyecek şekilde daha fazla suyu barajdan, savaklardan bırakırlar. Bunun için ilgili kurum yukarıdan emir beklemez. Kanunda verilmiş görevi vardır, bakanlıktan da beklemez. Doğrudan DSİ’nin Genel Müdürlüğü yetkilidir. Anında afete müdahale edeceği yönetmeliklerinde, genelgelerinde yer alır.
‘GÖLETLERE DİKKAT EDİLMESİ LAZIM’
Çeşitli batı ülkelerinde baraj yıkılırsa kim kime haber verecek, kimler anons edecek diye senaryolar vardır. DSİ’de de bir vakitler bunu sivil savunmacılar yapmıştı. Diyelim ki bir düşman uçağı geldi ve sizin barajınızın ortasına bomba attı ve barajınız yıkıldı. Yıkıldığı anda ne kadar su barajdan aşağıya salınır, bu su ilk beş dakikada nereye varır, ilk yarım saatte nereye varır, burada ne kadar nüfus yaşıyor, bunlara nasıl haber verilir? Bunların planları yapılmıştır. Bunun yanı sıra büyük nehirlerin üzerlerine birden fazla ardışık barajlar yapılmıştır. Tek bir baraj yoktur, o riski azaltır. Bir baraj bir sonrakine kontrollü su gönderdiği için akışına doğru bu silsile çok daha güvenlidir. Bütün bunlara dikkat edilmesi lazım ve deprem yöresinde spesifik örnekler üzerinde çalışılması gerekir. Benim için biraz riskli olanlar 30 metrenin altındaki göletler. Onların yapım kuralları daha esnek olabilir. Onlara dikkat etmek lazım ama şu ana kadar da herhangi bir şey çıkmadı. Cumhuriyet tarihinde barajlarla ilgili bir afet yaşamadık.
‘FAY HATLARINDAN UZAK DURACAĞIZ’
Deprem bölgesinde yaşayanlarda özellikle baraj patlaması ile ilgili bir kaygı oluştu. Depremden zarar gören bu yerlerin sular altında kalacağı endişesi taşıyorlar. Bu endişeye dair ne kaydedersiniz?
Endişe için bir şey diyemem. Her bir bireyin bir travmasıdır bu. Travmayı bilimsel olarak açıklayamam. Yıllarca sürer. Depremin geleceği bilinmesine rağmen herhangi bir önlemin alınmaması, depremden önce yatağının yanına su al denmesi… Biz deprem kuşağındayız, buna uygun yerleri yerleşmek için seçeceğiz. Fay hatlarından uzak duracağız. Ona yakın yapıyorsanız da deprem hesabını iyi yapıp, uygun malzemeleri kullanacağız.
‘DAHA FAZLA KLOR GEREKİYOR’
Depremin yoğun etkisinin gözlendiği kentlerde su bir süre sonra kullanıma açıldı. Pek çok kentte çeşmelerden akan sular kahverengi idi. Uzmanlar sağlık risklerine de dikkat çekti. Bu süreçte deprem bölgesinde suya ilişkin ne tür adımlar atılmalı?
Halk sağlığı açısından içme suyunun mikropsuzlaştırılması çok çok önemli. Özellikle yerleşim yerlerinde kanalizasyon ve yağmur suyu boruları, düşük kalitede yapılmış beton künklerdir. Bunlar çabuk kırılır. Dolayısıyla kanalizasyon, özellikle insan dışkısı içme suyuna karışırsa özellikle risktir. Sudan kaynaklanabilecek çok ciddi salgınlara neden olabilir. Bunun için mikropsuzlaştırmanın çok önemi var. Bizde mikropsuzlaştırma klorla yapılır. Bizdeki şartnamelerde arıtma tesisi çıkışında klorlama yapıldıktan sonra evin musluğuna kadar minimum litrede 2 miligram klor olması lazım. Deprem sonrası bu 2 miligram yerine biraz daha fazla klorlama yapılması doğru olur.
‘BORULARDA KOPMA VE HASAR OLABİLİR’
Benim tahminim en büyük hasar evlerin kanalizasyon çıkışları bağlantısı ve içme suyunun caddeden geçen bağlantı borularının hasar görmüş olması. Bunun için şehre, şebekeye su vermeden önce bu sistemin baştan aşağıya kontrol edilmesi gerekir. Özellikle bu on il ve onların ilçe ile köyleri dahil. Bu da önce kaynaktan olacak. Su kaynağı baraj ise barajdan, gölet ise göletten, yer altı suyu ise yer altı pompalarını kontrol edeceksiniz. Bu borularda kopma ve hasar olabilir. İçme suyu hatlarında depolar var. Bu depolar sağlam mı? Bunların tamamına bakarak evlere kadar kontrol etmek gerekiyor. Atar damardan kılcal damarlara kadar kontrol etmek gerekiyor.
‘DEPREM YÖRESİNDE HEMEN KONUT İNŞASINA BAŞLAMAK HATA’
Depremden zarar gören birçok kentin yeniden inşa edileceği yetkililer tarafından ifade ediliyor. Özellikle bazı şehirlerin taşınması süreçleri de söz konusu. Bu şehirler yeniden yapılırken altyapı çalışmalarına nasıl dikkat edilmeli, neler yapılmalı?
Deprem yöresinde hemen konut inşasına başlamak son derece hatalı. Önce uygun yerler seçeceksiniz. Tarım alanlarını yerleşime açmayacaksınız. Hem tarım alanları elden gidiyor hem de ciddi çevre sorunları yaratıyor. Buralar alüvyonlu yerler inşaat için uygun olmayan zemindir. Hemen inşaata başlamak demek bunları yeterince araştırmamanız demek. Hemen üst yapıya başlanmaması gerek. Dünya kentlerinin şehir planlarını yapan uzman deneyimli arkadaşlarımız var. Çok ciddi bir planlama gerekiyor. Yeni şehirlerin yerlerinin seçilmesi çok önemli. Buralar seçilirken sadece depreme ve zemine değil, yerleştirdiğinizde uygun ne kadar düşük maliyetle nasıl daha rahat su getiririm de faktör olmalı. Kanalizasyonunu nasıl uzaklaştırırım, yağmur suyunu nasıl uzaklaştırırım, atıklarını nereye depolamalıyım gibi bütüncül bir planlama gerekiyor. Yer altındaki yatırımı kimsenin gördüğü yok. İnsanlar binalara bakıyor. Binalardan önce alt yapıya yatırım yapmanız gerekiyor.