Derkube’nin hırsız ortakları!

Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Derkube’de ilginç bir arazi davası sürüyor. Süryanilere ait köyün 55 arazisinin, nasıl olduğunu kimsenin bilmediği bir şekilde, 2006 yılından bu yana ortakları var. Derkubeli Eyüp Ergün, “Süryanilerin kimsenin toprağında gözü yok, sadece haklarının yenmesini istemiyorlar” diyor.

Abone ol

MARDİN - Hasankeyf üzerinden Midyat’a giderken, Gercüş ilçesinin sırtını verdiği dağları aşmak gerekiyor. Yokuş yukarı kıvrılarak ilerleyen yol, eğer mevsim baharsa bir renk cümbüşü içinde aşılır. Mevsim yazsa, kıraç dağlar, yakıcı güneşin altında sapsarı ışıldar. Sarı, “Van Gogh sarının bu tonu ile karşılaşsa tuvale nasıl aktarır” dedirtecek kadar göz kamaştırıcıdır.

Midyat sınırları içine girildiğini yol boyunca karşımıza çıkan bağlar, kavun ve acur bostanlarıyla anlamak mümkün. Bu küçük arazilerdeki yeşil, hakim renk olan sarıyla güzel bir uyum içindedir. Her tarafa dağılmış inatçı meşe ağaçları, bölgeye ait manzarayı tamamlar. Mardin bölgesinde meşhurdur Midyat’ın kavunu ve acuru. Son yıllarda bir çeşit açgözlülükle buğday ve mısır ekmekle yetinen ovalı çiftçiler, Mardinlileri kavun için Midyat’a mecbur bıraktı ve Midyat kavununun değeri daha bir arttı.

Aynı şey üzüm bağları için de geçerli. Midyat’ta yetişen üzüm neredeyse bütün Mardin’de satılıyor. Biliniyor, burada üretilen üzümden elde edilen şarabın ünü sınırları aştı. Şarabı ise daha çok bölgede yaşayan Süryaniler üretiyor ve bu nedenle Süryani şarabı olarak anılıyor. Aslında Süryaniler bu şarabı kendileri için yapıyorlar ama talep artınca kendi imkanlarıyla satmaya da başladılar. 1990’lı yıllarda bir şarap fabrikası kurulmuş ancak dönemin gergin havası içinde bir varlık gösteremeden kapatılmıştı.

Midyat’ta bahçeler, bağlar, bostanlar küçük arazilerdedir. Bölgenin coğrafi koşulları daha büyük arazilerde çiftçilik yapmaya izin vermiyor. Bahçelerin etrafının taşlarla çevrilmiş olması bile, toprağa kazma vurdukça taşların çıktığını gösterir niteliktedir. Son yıllarda fıstık üreticiliğinin arttığını ve burada üretilen fıstık kalitesinin de iyi olduğunu belirtmekte yarar var. Bu iyi ürünler, bu taşlık arazilerde yetişiyor.

SÜRYANİLERİN AZALAN NÜFUSU

Bu verimli araziler bölgede yaşayan Araplar, Kürtler ve Süryanilere ait. Nüfusu giderek azalan tek halk ise Süryaniler. Bütün Mardin’de yaklaşık 3 bin Süryani yaşıyor. 1915’ten bu yana bölgeden büyük şehirlere ve Avrupa’ya devam eden göç hiç bitmedi.

1990’lı yıllarda bölgede şiddetlenen çatışmalardan, köy yakmalardan Süryani halkı da payına düşeni aldı. Midyat’ta yaklaşık 20 Süryani köyü kalmış durumda ve bu köylerde yaşayan insan sayısı çok az. Yakınları göç etmiş olsa da her şeye rağmen toprağından kopamayan insanların çoğu yaşlı. Topraklarını bekleyerek, yakınlarını özleyerek ve başlarına bir felaket gelebilir endişesi duyarak yaşıyorlar.

ARAZİLERİN YENİ ORTAKLARI

Çok kültürlü, çok dilli, çok dinli olmakla övündüğümüz Mardin’de nasıl bir felaket gelebilir başlarına? Örneğin bir gün, nasıl olduğunu anlamadan, arazilerine birinin ortak olduğunu öğrenebilirler. Böyle bir şey mümkün mü, demeyin. Eyüp Ergün, bunun nasıl mümkün olduğunu kendilerinin de bilmediğini ama bunun gerçekleştiğini söylüyor.

Genç ve arazilerine sonuna kadar sahip çıkmakta kararlı bir insan Ergün. Midyat’ta bir kafede sohbet ettiğimiz Ergün, Süryani arazi sahiplerinin yaşadığı bu akla hayale sığmaz, vicdansızlıkla tarif edilebilecek bu durumu anlatıyor: “2006’da kadastro çalışmaları yapıldı bölgede. Benim de köyüm olan Derkube’de (Karagöl) hiçbir hakkı olmayan 25 kişinin burada arazilere ortak olduğunu gördük. Tapuya ortak olmuşlar, bütün araziler ortaklı oldu. Bunu nasıl yaptıklarını bilmiyoruz, memuru tehdit mi ettiler, rüşvet mi verdiler, bilmiyoruz. Ama Derkube Süryani köyüdür ve buradan kimse bu insanları topraklarına ortak etmedi.”

Eyüp Ergün, işgal edildiğini söylediği topraklarını geri alabilmek için mücadele ediyor.

3 KOMİSYON SORUNU ÇÖZEMEDİ

Bunun düzeltmek için girişimlerde bulunmuşlar elbette. Bölgenin etkili partisi HDP’ye gitmişler. O günden bugüne kadar HDP ile birlikte 3 komisyon kurmuşlar, uzlaşma yoluyla köylülerin arazilerini alması için. Komisyon ve HDP’de iki dönem milletvekilliği yapan Erol Dora, sorunun çözümü için Ahmet Türk ile Selahattin Demirtaş’a kadar gitmişler.

Ergün, bu süreci şöyle anlatıyor: “Aradan 10 yıl geçtikten sonra dava ile düzeltme imkanı da kalmıyor. Kurulan 3 komisyon 10 yıla yakın meseleyi çözmeye çalıştı. Keşifler yapıldı, taraflarla görüşüldü, raporlar tutuldu ama sorunu çözmeyi beceremedi. Süryani halkında bu komisyonların bu sorunu çözmek konusunda isteksiz olduğu yönünde bir kanı oluşmaya başladı. 10 yılın dolmasına birkaç ay kala dava açtık. Topraklarımızı almak için mahkeme süreci devam ediyor şimdi.”

7 YIL BOŞ KALAN KÖY

Dava 55 arazi için açılmış. Bugüne kadar iki arazinin davası sonuçlanmış ve araziler sahiplerine verilmiş. Biri için yeniden keşif istenmiş. Diğer araziler için ise henüz bir keşif yapılmamış ve ne zaman yapılacağını da kimse kestiremiyor. “Bu arada davacı Süryaniler maddi bir külfetle de karşılaştılar” diyor Ergün.

Köyün daha önce boşaltıldığı ve dağlarının 3 kez yakıldığı bilgisini paylaşan Eyüp Ergün, “Köy 1995 yılında güvenlik gerekçesiyle boşaltıldı. Ondan sonra evler, orman, bağlar yakıldı. Kim yaktı bilmiyoruz. Köy 7 yıl boyunca boş kaldı zaten. Bülent Ecevit’in çağrısıyla 2002’de yeniden döndük köye. Yeni binalar yaptık, kiliseyi onardık çünkü öncekilerin hepsi yakılmıştı. Şimdi köyde 3 aile yaşıyor. Neden ortak oldular bu insanlar? Belki istedikleri Süryani topraklarını işgal etmek, toprak kapmaktır.”

‘SÜRYANİ’YE KARŞI HERKES BİRLEŞİYOR’

Özellikle 90’lı yıllarda boşaltılan köylerin arazilerini korucular işlettiği yönünde iddialar yoğun olarak gündemdeydi.

Eyüp Ergün, söz konusu Süryanilerin toprağı olunca korucularla korucu olmayanların, başka bir değişle birbirine düşman olanların, geçmişte kan davalı olanların bile ortak hareket edebildiklerine vurgu yapıyor. Çünkü şu anda yaşadıkları durum tam da böyle bir şey.

Eyüp Ergün, arazilerine kendilerini ortak edenlerin bir kısmının Haco Ağa’nın torunları olduğunu söylüyor. Topraklarına 5 komşu köyden şahıslar ortak olmuş. Ağırlıklı olarak Meranke ve Rovere köylüleri. Bunların bir kısmının HDP’li olduğunu da belirtiyor Ergün.

Haco Ağa kim? Ergün’ün dediğine göre bölgedeki 3 Süryani köyünü Hah (Anıtlı), Bethkustan ve Derkube (Karagöl) Süryanilerini kıyamdan, sürgünden kurtaran insanlardan biri. Anlaşılan o ki Süryanileri kurtaran Haco Ağa’nın torunları, sevgi ve minnetle anılan dedelerinin hatırasını hiçe sayarak, Süryanilerin topraklarına göz dikmiş.

HACO AĞA’NIN TORUNLARI

Haco Ağa’nın bütün torunları aynı yolu izlemiyor elbette. Ergün, Şeyhmus adlı birinden söz ediyor: “Şeyhmus televizyonlara da çıktı, mahkemeye de dilekçe verdi. Dedi ki, benim bu köyde hiçbir hakkım yoktur. Kim bu köyde hakkım var diyorsa, aslında Süryani halkının topraklarını işgal ediyor, bir çeşit hırsızlık yapıyor. Şeyhmus gibi namuslu birkaç kişi daha çıksaydı mahkeme de daha çabuk sonuçlanırdı belki.”

Bölgedeki insanların toprak için namus dediğini hatırlatan Eyüp Ergün, “Eğer böyleyse ellerini toprağımızdan, namusumuzdan çeksinler. Arazileri işgal edilmiş Süryaniler topraklarını istemekten vazgeçmeyecek. Bizim istediğimiz herkesin bu konuda daha duyarlı olmasıdır” diyor.

Söylemek istediğin başka bir şey var mı, diye soruyorum Eyüp Ergün’e. Şöyle diyor: “Süryani halkının kimsenin toprağında gözü yok, tarih boyunca da olmadı. Sadece haklarının yenmesini istemiyorlar ve bunun mücadelesini veriyorlar.”