Dersaadet’te ‘Türk ve gayri Türk’ sermayedar

20’nci yüzyılın başında Osmanlı ekonomisinde işbirlikçi sermaye, çok sayıda ‘bazı’ Hıristiyan (ve Musevi) ve az sayıda ‘bazı’ İslam-Türk sermayedardan oluşuyordu. Savaş yıllarında sermaye birikiminin, İslamcı-Türkçü kanadını teşvik ve Hıristiyan (ve Musevi) kanadını (milletiyle) tasfiye etmek politiğiyle, kapitalizmin yolunda ilerlemesi engellenmedi mi?

Nevzat Onaran nevzatonaran@gmail.com

Türk sermayesi, gayri Türk sermayesinin tasfiyesiyle varlığını güçlendirdi. Bunda devletin fonksiyonu, Türkçü ekonomik politik belirleyiciydi.

Sermayeyle ilgili tanımlama bana ait değil, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’nındır.

1910’larda İttihatçı hükümetin, Türkleştirmenin politiğinde hedef millet Hıristiyanlardı. Birinci Paylaşım Savaşı, bu amacı gerçekleştirmenin fırsatı olarak değerlendirildi. Bu, Anadolu’yu ve ekonomiyi İslamlaştırmanın/Türkleştirmenin birinci aşamasıydı. Türk Kurtuluş Savaşı 1919-1922 yılları da ikinci aşamasıydı.

1914’ten 1923’e gelindiğinde en iyimser tahminle 2,5 milyon Hıristiyan canıyla ve malıyla tasfiye edilmiştir.

Orada da kalmadı, devam edegelmiştir.

1955’te İstanbul nüfusunda Hıristiyan ve Musevi’nin yüzde 12 olan payının, 70 yıl sonra bugünse binde 5’lerde olması tesadüfle açıklanamaz.

DERSAADET TİCARET ODASI

Bugünün İstanbul’u, 1880’lerin Dersaadet’i, öncesinin Konstantinopolis’i…

Osmanlı’da sermayenin ilk teşkilatı Dersaadet Ticaret Odası, 1882’de faaliyete başladı.

1932’de basılan Hakkı Nezihi’nin 50 Yıllık Oda Hayatı 1882-1932 çalışmasında, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’nın 50 yıllık geçmişi özetlenmiştir.(1)

Dersaadet Ticaret Odası’nın 21 Nisan 1880 tarihli zabıtnamesinde yazılan 12 kişilik komiteyi oluşturanların isimlerine göre 4’ü İslam ve 8’i de gayri İslam’dır. Nizamnamenin hazırlanması ve benzeri çalışmaların ardından Dersaadet Ticaret Odası 14 Ocak 1882’de resmen faaliyete başladı. Odanın 1’inci reisi Azaryan ve 2’nci reisi Süleyman efendidir. 6 Ocak 1884 tarihli Dersaadet Ticaret Odası Gazetesi’nin ilk sayısındaki habere göre, 22 kişilik oda yönetiminin sadece 5 üyesi İslam’dır ve oda başkanı da Azaryan’dır.(2)

Yönetim ekonominin aynasıdır.

Sermayedarı ‘Türk ve gayri Türk’ olarak nitelendirilen 30 sektöre hangi sermaye grubunun hâkim olduğu dikkate alındığında, sadece 4 tanesinde ‘bazı’ Türklerin çoğunluğu vardı. Geriye kalan 26 sektörde ‘bazı’ Hıristiyan ve Musevi yani Ermeni, Rum, Yahudi bir başka ifadeyle ‘gayri Türkler ve gayri İslam’ egemendi. Matbuat da eklendiğinde(3) ‘bazı’ gayri Türklerin egemen olduğu sektör toplamı 31’de 27’dir.

Sermayenin 30 sektörde dağılım şöyledir:

1- Vapur acenteleri arasında tek Türk ismi vardı, bu da Ali Hilmi.

2- Sigorta kumpanya acentelerinin hepsi gayri Türk.

3- Banka ve borsalarda, sayılan 7 kurumun hepsi de yabancı sermayeli banka.

4- Sarraflar, hepsi de gayri Türk.

5- Limon (herhalde Liman olmalı, kitap sonundaki doğru-yanlış cetvelinde de yok N.O.) tacirleri arasında Vantas gibi 8 isim sıralanıyor.

6- Koza ve ipek, sayılan iki isim: Kasapyan ve Sabuncian.

7- Şekerciler arasında üç Türk (Hacı Bekir, Kaynaroğlu Ahmet ve Hüseyin Ağa) ve 8 gayri Türk.

8- Pamuk tüccarı olarak Arsenyan, Küpelioğlu gibi bazı isimler sıralanıyor.

9- Simsarlar, kâmilen gayri Türk.

10- Kantariye eşyası, kâmilen gayri Türk.

11- Sigara imalathanelerinde İzmitli Ahmet’ten başkası gayri Türk.

12- Kumaş tacirleri, kâmilen gayri Türk.

13- Ecza ve baharat, Mısır Çarşısı’nda Türk ticaret evleri vardır.

14- Şark ıtriyatı, mühim müesseselerin hepsi Türk.

15- Un tacirleri, mühimleri kâmilen gayri Türk.

16- Yağ ve sabun tacirleri, tanınmışları kâmilen gayri Türk.

17- Manifaturacılar arasında mühim iki Türk müessesesi.

18- Levazımı inşaiye, gayri Türklerin elinde.

19- Hasır imalatçıları, ekserisi Türk.

20- Ham deri, tanınmışların hepsi gayri Türk.

21- Kürkçüler, hepsi gayri Türk.

22- Çubuk imalatçıları, ekserisi Türk.

23- Sarık tacirleri, bunlar arasında Ermenilerden mühim mevkide olanlar var.

24- Kılıç imalatçıları, meşhurları gayri Türk.

25- İpekliler, gayri Türk.

26- Hırdavat tacirleri arasında Türkler de var, mühim müesseseler gayri Türk.

27- Yaprak tütün tacirleri, ekserisi gayri Türk.

28- Halı tacirleri, mühimleri arasında İranlılar ve Türk müesseseler de var.

29- Çadır ticareti Türklerin elinde.

30- Çay, en fazla gayri Türklerin elinde.(4)

OSMANLI SARAY SİSTEMİ

İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’nın 1880’lere giden geçmişinin değerlendirilmesinde, sermayenin 1880’lerdeki dağılımı için yapılan analiz aynen şöyledir:

“1880 senesindeki mühim erbap ticaret ve sanayin[in] başlıcaları hakkında yukarıda kısaca arzettiğim malûmat ve izahattan [aktarılan 30 sektördeki sermaye yapısına dikkat çekiliyor, NO] kolaylıkla anlaşılacağı üzere bundan yarım asır ve daha fazla [sene] evvel gerek ithalat ve gerekse ihracat, mali sigorta, bahriye ve şuabatı işlerindeki mevkiimiz tali derece idi. Bütün sanayi, iktisadi ve mali faaliyet şubeleri, [bazı] gayri Türklerin inhisarı altına girmiştir […] Bunlarda da gayri Türklerin piyasayı ve işi ellerinde tuttukları meşhut oluyordu [görülüyordu].”(5)

Rumca, Ermenice, Musevice [İbranice], Arapça, Bulgarca, Fransızca, İtalyanca, İngilizce gazetelerin bazıları sıralandıktan sonra şu değerlendirme yapılmıştır:

“Şu cihette bilhassa kayda değer ki: Gayri Türkler tarafından çıkarılan bu gazete veya mecmuaların ekserisinin neşriyatı ticari ve mali idi. Buna mukabil o sırada Türkçe çıkan gazetelerin bir kısmı yabancıların ve gayri iktisadi, gayri ticari ve gayri mali idi.”(6)

Benzer değerlendirme, yine odanın bir başka yayında da tekrarlanmıştır. 1926’da yayımlanan, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’nın Eylül 1923-Mayıs 1926 dönemini kapsayan raporda 1908’e kadar geçen faaliyet şöyle aktarılmıştır:

“Yirmi altı yıl devam eden bu devre zarfında oda olumlu ve semere verici bir iş görmüştür denilemez. Odanın sahip olduğu bir matbaa tarafından basılan ve yayımlanan mecmuanın ve fiyat cetvelinin yayınına devam edilmiş, İstanbul’da bir ticaret borsası kurulması için evrak üzerinde yıllarca çalışılmış projeler, nizamnameler hazırlanmış fakat pratik bir sonuca ulaşılamamıştır. Bütün bu süre zarfında İstanbul odasına gayri Türk unsurlar hâkim olmuş ve odanın çoğu memurları dahi gayri Türk unsurlara mensup bulunmuştu.”(7)

Sonraki yıllarda oda yönetimiyle ilgili ‘Müslim ve Gayrimüslim’ yani ‘İslam ve gayri İslam’ ayrımı yapılmıştır.

Dersaadet Ticaret Odası, Ticaret ve Ziraat Nezareti’nin bütün odalara gönderdiği 14 Aralık 1913 tarihli tamimini 5 Şubat 1914’te cevapladı. Odanın yönetimi 24 kişiden oluşuyor ve bunların 6’sı İslam ve 18’i gayri İslam’dır. Tabiiyet itibariyle 24 kişinin 21’i Osmanlı tebaasından olup, diğer üç kişi Fransız, İtalyan ve Rus’tur.(8)

Elbette oda yönetimini böyle şekillendiren ekonomik altyapıydı. 1912 itibariyle(9) iç ticaretle ilgili 18.063 işyerinin yüzde 85’i ve 6507 imalathanenin yüzde 89’u gayri İslam’a yani Hıristiyan’a (ve Musevi’ye) aitti. 5264 serbest meslek sahibinin de yüzde 86’sı gayri İslam’dı.

Bu, Osmanlı Saray sisteminin sonucuydu; yoksa İslam olanlar ‘saf’, olmayanlar ‘uyanık’ söylemi veya benzeri anlatım, yalan hikayesidir!

TÜRK-İSLAM’A SAVAŞ TEŞVİĞİ

‘Gayri Türk sermayesinin’ rolüne Osmanlı’nın sadrazamı bile dikkat çekmiştir.

1868’de Tanzimat’ın reformcu paşalarından Sadrazam Ali Paşa, “Devlet gelirlerinin üçte ikisini onlar veriyor” demiştir.(10) Devleti, bu denli finanse edenin ekonomik payının da en iyimser ifadeyle bu oranda olacağını öngörmek abartma olmayacaktır.

1915’teki sanayinin sermaye dağılımı da Ali Paşa’nın söylemini doğrulamaktadır.

A. Gündüz Ökçün, 1970’de 1913, 1915 Seneleri Sanayi İstatistiki’ni yayımladı.(11) Bu çalışmada yer almayan gerçek kişilere ait kuruluşların sermayesinin etnik-dini dağılımı, 1918’de İbrahim Pertev’in çalışmasıyla belirlendi. Böylece 1915’te Osmanlı sanayisinin mülkiyet yapısı ortaya çıkarıldı.

Giriş’te sayım hakkında bildi verildi: “Bu nedenlerle yalnız İstanbul, İzmir, Bursa şehirleri ile Bandırma, Manisa, Uşak ve İzmit kasabalarına gidilerek sanayi sayımı yapıldı. Bununla birlikte diğer vilayetlere ve livalara, ortalama 10 işçi çalıştıran sanayi müesseslerine dağıtılmak üzere, basılı soru kağıtları da gönderildi. Ancak, bu iki teşebbüsün verdiği sonuçlar birbirine karıştırılmadı. Bir yıllık çalışmanın sonucu olan bu eser, her ne kadar Osmanlı ülkesinin pek küçük bir kısmının istatistikini ihtiva ediyorsa da bütün Osmanlı ülkesinin sanayi hakkında bir fikir verebilecek niteliktedir. Çünkü önemli sanayi teşebbüslerimizin merkezleri İstanbul ve çevresi ile İzmir şehirlerinde bulunuyor. Belli başlı diğer şehirlerde yalnız birkaç un, debagat fabrikası ile Adana ve Tarsus’ta dört pamuk ipliği fabrikası mevcuttur. Anadolu’da diğer yerlerde önemli sanayi müesseseleri bulunmuyor. (Dipnot bilgisi: Suriye, savaş bölgesi olduğundan araştırma dışında bırakılmıştır.)”(12)

Araştırma, gıda, toprak, deri, ağaç, dokuma, kırtasiye ve kimya sanayinde 264 firmanın bilgisini kapsıyor. Sermaye yapısı itibariyle 22’si hükümetin, 28’si anonim şirket ve 214’ü özel kişiye aittir. Bütün firmaların yüzde 55’i İstanbul ve çevresinde faaliyet göstermektedir. Firmaların toplam çalışanı 14 bin 60 kişidir. 1913’teyse 252 firmada 16 bin 975 kişi çalışıyormuş. Sektörel olarak en çok çalışan dokuma sanayindedir: 1913’te 7 bin 765 ve 1915’te 6 bin 763 kişidir. En çok firma gıda sanayindedir: Araştırma yılları itibariyle 74 ve 75 firmadır.(13)

İbrahim Pertev’in araştırmasında, özel sermayedar 214 firmanın mülkiyet yapısının çarpıcı sonucunu öğreniyoruz. Araştırma, İbrahim Pertev’in sahibi olduğu Sanayi dergisinin 28 Şubat 1918 tarihli 27’nci sayısından itibaren belli aralıklarla sekiz sayısında yayımlanmış. 214 firmanın 42’si (yüzde 19,6) Türk-İslam’ın ve 172’si (yüzde 80,4) anasır-ı gayr-ı Müslime’nin yani Hıristiyan ve Musevi’nindi.

İbrahim Pertev, “Sanayide kendi memleketi dahilinde Türk ve İslam unsurunun, anasır-ı gayr-ı Müslime’ye nazaran pek geri, pek fakir ve düşkün bir mevkide bulunduğuna” dikkat çekti: 29 değirmenden 24’ü, 9 makarna fabrikasından 8’i, 18 şeker ve tahin imalathanesinden 16’sı ve konserve fabrikaların tamamı gayri Müslime’ye aittir.(14)

Sanayi sayımı yapıldığı 1915’te Osmanlı savaştaydı. Zafer Toprak, 1914-1918’deki savaşın politiğini şöyle analiz etti:

“Savaş yıllarında piyasanın ‘millileştirilmesi’ amaçlanmış, kooperatifler aracılığıyla ticaretin yabancı ve gayrimüslim ellerden alınarak, Müslüman-Türk unsuruna devri öngörülmüştü. İttihat ve Terakki’nin taşra örgütleri kredi ve satış kooperatifleri kurarak üretici ve Müslüman tüccarı örgütlemiş, piyasayı denetimleri altında bulunduran alıcı sendikaların karşısına tek satıcı olarak çıkmalarını sağlamışlardı. [...] İttihat ve Terakki, savaş yıllarında ‘orta sınıf’ dediği Müslüman-Türk eşrafı oluştururken sorunun etnik boyutunu sürekli vurgulamış, Müslüman’ı gayrimüslime karşı kayırmıştı […] Birinci Dünya Savaşı, İttihat ve Terakki’ye özlemini duyduğu Müslüman-Türk ‘iş adamı’nın oluşması için gerekli ortamı sağlayacaktı […] Savaş yıllarında, bazı iş sahalarının Türk-İslam eşrafın eline geçmesinde siyasal etmenler de rol oynamış, ‘Ermeni tehciri’ ile doğan boşlukları Müslüman-Türk girişimciler doldurmuştu. Öte yandan Men-i İhtikâr Heyeti’nin spekülasyonla mücadele sırasında özellikle gayr-i Müslimlere yönelmesi, Müslüman-Türk tüccara rakiplerini tasfiyede büyük kolaylık sağlamıştı.”(15)

Türk-İslam, savaşla teşvik edildi; bu, devlete egemen olmakla sağlandı. Diğer bir deyişle Türk burjuvazisi, klasik sermaye birikimi modeliyle palazlanmadı.

Anadolu’nun ve ekonominin Türkleştirilmesinde devletin rolünü anlamadan, Türk burjuvazisi ve sermayedarı üzerine yapılacak analiz, hiç kuşkusuz temelsiz olacaktır.

20’nci yüzyılın başında Osmanlı ekonomisinde işbirlikçi sermaye, çok sayıda ‘bazı’ Hıristiyan (ve Musevi) ve az sayıda ‘bazı’ İslam-Türk sermayedardan oluşuyordu. Savaş yıllarında sermaye birikiminin, İslamcı-Türkçü kanadını teşvik ve Hıristiyan (ve Musevi) kanadını (milletiyle) tasfiye etmek politiğiyle, kapitalizmin yolunda ilerlemesi engellenmedi mi?

NOTLAR:

(1) Hakkı Nezihi (Oda Tetkikat Şubesi Müdürü), 50 Yıllık Oda Hayatı, 1882-1932, Sanayii Nefise Matbaası, İstanbul-1932.

(2) Hakkı Nezihi, age, s. 22, 44-54, 62-63, 91.

(3) Hakkı Nezihi, age, s. 34-35.

(4) Hakkı Nezihi, age, s. 28-33.

(5) Hakkı Nezihi, age, s. 34.

(6) Hakkı Nezihi, age, s. 34-35.

(7) İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası, Eylül 1923-Mayıs 1926, çeviri: Süreyya Atilla Sağlamçubukçu-Ali Ulusoy, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul-2011, s. 11 (abç, NO).

(8) Hakkı Nezihi, age, s. 183.

(9) Aktaran Murat Koraltürk, Erken Cumhuriyet Döneminde Ekonominin Türkleştirilmesi, İletişim Yayınları, İstanbul-2011, s. 60.

(10) Aktaran Doç. Dr. Gülnihâl Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1989, s. 75-76 (abç).

(11) A. Gündüz Ökçün (hazırlayan), Osmanlı Sanayii 1913, 1915 Yılları Sanayi İstatistiki, 2. baskı, AÜSBF Yayını, Ankara-1971.

(12) A. Gündüz Ökçün (hazırlayan), age, s. v-xi, 1-2 (abç).

(13) A. Gündüz Ökçün (hazırlayan), age, s. 12-13, 16-17, tablo 1, 3 ve 6.

(14) Zafer Toprak, Türkiye’de ‘Milli İktisat’ (1908-1918), Yurt Yayınları, Ankara-1982, s. 191.

(15) Zafer Toprak, age, s. 21, 57 (abç).

Tüm yazılarını göster