Dersim mi, Tunceli mi?
Her ne kadar var olan siyasal iklimi ve devletin zihniyet dünyasını düşününce olabilirliğini sorgulasam da birçok dünya deneyimi gösterdiği üzere çözüm ortada; Dersimliler iki seçenekli bir referandumla seçmeli kentlerinin adının ne olması gerektiğini. Bunun dışındaki her tartışma üstenci ve oldukça kısır, her uygulama bir halkın iradesinin gasbıdır.
Mehmet Edip Yıldız*
Yer adlarının değiştirilmesi modern öncesi dönemlerden uluslar çağına değin, kolektif hafızayı- unutma ya da hatırlatma amacıyla olsun hiç fark etmez- inşa ve yeniden inşa etmek amacıyla sıklıkla kullanılan bir yöntem. Temelde toplumun geçmişiyle tarihsel bağını koparmak, yerleşik olan güçlü dilin ve kültürün etkisini kırmak, devletin siyasal hayal edilmişliğine uygun özne yaratma işlevi taşımakta. Yaygın kullanımıyla toplum mühendisliğinin uzantısı olarak tanımlayacağımız bu süreç ülkemizde Türk ulusalcılığının tesisinin ivme kazandığı 1913-1916 yılları arasında Türkçe olmayan yer adlarının değiştirilmesi amacıyla ilk olarak Trakya’daki Rumca ve Bulgarca yer adlarının değiştirmesiyle başlayarak cumhuriyet sonrası ulusal teritoryal sınırların tamamında uygulanmıştır. Uygulama safhalarında yoğun tepkilerle karşılanırsa da eski yer adlarının iade edilmesi üzerine talepler yerelliğin ötesine geçememiş, süreç 1980 ihtilali sonrasına kadar aralıksız bir biçimde devam etmiştir. 2000'lere gelindiğinde bu durum çok değişmemiş, birçok siyasal hareketin bunu bir sorun olarak görmemesinden ötürü eski yer adlarının iade edilmesi konusunda yaygın talepler oluşmamış, ancak bölgesel bazda siyasal alana taşınmıştır.
Belediye meclisi kararıyla tekrar siyasal alanın gündemine taşınan Tunceli mi Dersim mi tartışmasının yapılış tarzına baktığımda tipik bir hatanın tekrarladığını düşünüyorum. Siyasi aktörlerin ve eyleyicilerin "Dersim mi, Tunceli mi?" hususunda güncel söylem, tavır, tutum ve yaklaşımları oldukça bilindik, üstenci ve akıl verici bir pozisyon sergilemekte ve sorması gerek şu soruyu asli gündemlerine almamakta: O şehirde yaşayanlar ne düşünüyor ?
2014’te kimliğin siyasallaşması başlığıyla dersimde yaptığım alan araştırmasında yüze yakın katılımcı ile derinlemesine görüşme yapmıştım. Görüşmede ilkin “Dersim veya Tunceli adlandırmalarından hangisini kullanmayı tercih ediyorsunuz “sorusunu sormuştum. Nedeni içinde yaşadıkları mekânı adlandırma biçimleriyle kimlikleri arasındaki ilişkiyi kurmaktı. Katılımcılara Dersim mi Tunceli mi sorusunu sorduğumda sahip oldukları politik tercihlerin hem mekânsal adlandırmalarını hem de sahip oldukları kimlikleri tanımlandırma biçimlerini etkilediğini gözlemledim. Aynı zamanda etnik anlamda kendilerini Kürt-Zaza ya da Zaza olarak tanımlandıran katılımcılarımızın tamamı Dersim adlandırmasını tercih ederken etnik kimliklerini Türk olarak tanımlandıranlar, sol sosyalist partileri tercih edenler dışında Tunceli adlandırmasını tercih etmişti.
Politik tercihini Kürt siyasal hareketi yönünde kullananların tamamının yaşadıkları şehri Dersim olarak adlandırdıklarını fark ettim. Kürt siyasal hareketini tercih eden katılımcılar, yaşadıkları coğrafyayı Dersim olarak adlandırmanın sahip oldukları etno dinsel kimliklerin olmazsa olmaz bir göstergesi olarak görmekte, tersi bir durumu ulus devletin asimilasyoncu karakterinin ürettiği bir sonuç olarak görmekteydi.
Birinci katılımcı: Biz neticede politik eyleyiciler, örgütler olarak bu topraklarda yok edilen ne varsa ona karşı politik söylemler geliştirmek zorundayız. Bu noktada baktığımız zaman Tunceli ismi mevcut egemenlerin politikalarının kazanılmış bir başarısı olarak değerlendirilebilir. Hâlihazırda bizim sahip çıkmamız eğer geçmiş ve tarihsel değerlerimiz ve kimliğimiz ise bunun Dersim ismi üzerinden böyle bir politik duruşu ve mesajı vermenin daha anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Yoksa böyle bir kısır tartışma gibi bir derdimiz yok. Yalnız gündelik yaşamda mahkemelerde ve yazışmalarda biz Dersim adını kullanıyoruz. Ama her ikisi de kullanılıyor. Daha çok dışarıdan gelen memurlar ve CHP çalışanları arasında (40, Erkek, Siyasetçi).
Şehir adlandırmasında Dersim'in kullanılması benzer bir biçimde sol -sosyalist hareketlerin içinde yer alan katılımcılarda da gözlemlenmişti. Birkaç istisna dışında katılımcıların büyük bir çoğunluğu Dersim'i kullanmayı tercih etmişti. Örneğin siyasal tutumunu ESP yönünde kullanan bir katılımcı kendisinin ve sahip olduğu paradigmanın parçası olanların Dersim adlandırılmasını kullandığını belirterek, yaşadıkları bölgeye Dersim denilmesinin mücadele edilen değerler, tarihsel bağlar ve sahip oldukları kimlikler için merkezi bir öneme sahip olduğunu belirtmişti.
İkinci katılımcı; Dersim adının kullanılmasını tercih ediyoruz. Zaten uğruna mücadele ettiğimiz değerlerden bir tanesi de kimliğimiz, inancımız. Bu bağlamda biz Dersim ismini kullanmak için başından beri mücadele içindeyiz. Tunceli isminin verilmesi, malumunuz üzere 1925 hareketi başladığı günden itibaren ilkin isim değiştiriliyor Tunceli ismi getiriliyor. Amaç Dersim'in o dönem içerisinde sahip olduğu ve bu güne taşınan değerleri aşama aşama isimden başlayarak, sonra kimliğe sonra inanca sistematik olarak yok etme olduğu için Tunceli ismini kabullenmiyoruz. Şimdi Dersim’de belli bir Dersimli olmayan nüfus var biliyorsunuz bunlar daha çok devlet memurları, askeri mensuplar, polisler bunların tamamına yakını onlar Tunceli ismini tercih ederler. Dersim kökenlilerde ise kendi kökenlerinin ve kültürünün farkında olmayan daha çok CHP ideolojisine sahip olanlarda yaygın olduğunu düşünüyorum. Çünkü bildiğimiz üzere insanlar sahip oldukları partilerin düşüncelerini, yaklaşımlarını hayata geçirmeye çalışırlar. Takdir ederseniz Dersim'in adının Tunceli olarak değiştiği zamanlarda CHP resmi ideolojinin partisi idi. O nedenle bu ideoloji günümüze kadar devam etmiştir (48, Erkek, Siyasetçi).
Dersim adlandırmasının kullanılması gerek diğer sol partilerde –yaş, cinsiyet, statü gibi değişkenler etki etmeksizin-öğrencilerde, gazeteciler ve medya çalışanlarında da yaygın bir şekildedir. Burada değişkenlik arz eden şey bireylerin statüleri ve sahip oldukları sosyal, kültürel ve ekonomik sermayelerinin dışında sahip siyasal tutumlarıdır. Ve siyasal kolektif hafızalarıyla yakından ilişkilidir.
Üçüncü katılımcı; İşte biz günümüze baktığımızda CHP biraz da kendi halkına ihanet içinde olan bir parti 1937-38 katliamlarında başrolü CHP oynuyordu. Tunceli adını onlar koydu. Dersim asıl ismidir. CHP'lilerin de halen bu Kemalist bir zihniyetle halen Tunceli demesi halen halkın CHP peşinde gitmesine anlam veremiyorum. Zaten halkın büyük çoğunluğu Tunceli adının kullanılmasından rahatsız oluyor (22, Kadın, Üniversite Öğrencisi).Dördüncü katılımcı; Dersim demeyi tercih ediyorum ben. İnsanların büyük bir bölümü Tunceli diyor. Sol sosyalist yapılar Dersim demeyi tercih ediyor. Tabii bunun da yaygınlığı yeni, eskiden sol sosyalist yaşlılarda da Dersim nadir kullanılırdı. Dersim veyahut Tunceli demek bu şehirde hangi ideolojiye sahip olduğunu gösteren bir şey. Ayrım hâlâ devam ediyor. Bir de biz her ne kadar Dersim'i kullanıyor olsak bile haber dilinde Tunceli demek zorunda kalıyoruz. Hâlâ Dersim demek sistem tarafından reddedilen bir şey (35, Erkek, Gazeteci.)
Dersim mi Tunceli mi adlandırmasını kullanmayı tercih ediyorsunuz sorusunu dinsel hassasiyetlerinden ötürü siyasal partilere mesafeli olduğunu belirten yalnız sol geleneğe sempati duyduklarını belirtmekten çekinmeyen Alevi pirlerine/dedelerine sorduğumuzda yine benzer sonuçlarla karşılaşmıştım. Din adamları Dersim adlandırmasını kullanmayı tercih ettiklerini, Tunceli adlandırmasının sahip oldukları etnik ve dinsel kimliklerini dışlayıcı bir durum oluşturduğunu belirtmişlerdir.
Beşinci katılımcı; Biz Dersim diyoruz. Biz dedelerimizden Dersim olarak duyduk, Tunceli değil. Ben Dersim‟i anlamlı buluyorum. Çünkü bu insanın kendini var ettiği kimlikleridir. İsimler her zaman önemlidir. İnsanlar kendilerini kavramlarla tanımlandırlar isimlerle. İsimler değişirse kavramlar ve anlamlar da değişir, o nedenle Dersim diyorsak biz kendi kimliğimizi savunuyoruz anlamı taşır. Eğer biz kendi kavramlarımızı ve isimlerimizi değiştirir isek kendi kimliklerimize, atalarımıza ve dedelerimize ihanet etmiş oluruz. Tunceli diyenler bizden olmayı tercih etmeyen, aslından uzaklaşanlardır (33, Erkek, Alevi Piri).Altıncı Katılımcı; Biz Dersim’i kullanmayı tercih ediyoruz, çünkü deyişlerimiz Dersim demiş, atalarımız Dersim. Kimliğimize, toprağımıza, taşımıza işlenmiş Dersim. Onlar (CHP ), bırakın Tunceli desin bu gerçeği değiştirmez. Bu saatten sonra aslımızı kimliğimizi inkâr etmez, inkâra izin vermeyiz (60, Erkek, Alevi Dedesi).
Mülakat yaptığım bireylerde sadece CHP'ye ve AKP’ye oy veren katılımcılarımızın büyük bir bölümü Tunceli adlandırmasını tercih etmişti. Aynı zamanda Dersim adlandırmasını tercih edenler de bu savı destekler açıklamalarda bulunmuşlardı. Neden Tunceli sorusunu sorduğumuzda verilen cevaplar birbirine çok yakın olup, Tunceli veya Dersim demenin aslında çok önemli olmadığı üzerine benzer açıklamalarda bulunulmuştu. Politik tutumlarını CHP yönünde kullanan katılımcıların açıklamalarında ortak bir başka husus ise Dersim-Tunceli tartışmasının kültürel tarihsel ve kimliksel olmaktan öte ideolojik olduğu üzerine yaygın kanının hâkim olduğudur.
Yedinci Katılımcı; Dersim Tunceli’nin eski adı, her ikisinin de kullanılmasında abes yok, tabii biz genellikle Tunceli adını kullanıyoruz. Resmi olan da o (64, Erkek, Siyasetçi).Sekizinci Katılımcı; Tunceli demeyi tercih ediyoruz. Dersim de eski adıdır. Son zamanlarda gerek BDP'liler, gerekse AKP bu konuda kimliği kullanarak oy toplamaya çalışıyor. Biz Tunceli adını kullandığımız için bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Cumhuriyetin değerlerini aşağılıyor, kısır polemikler üretiyorlar (35, Kadın, Siyasi Parti Çalışanı)
Bu çalışmayı yaptığım dönemler çözüm sürecinin olduğu, PKK ile devlet arasındaki düşük yoğunluklu savaşın durma noktasına geldiği, görece demokratik bir ortamdı. Bu biçimiyle bile Dersimliler belirgin ve rasyonel politik, tarihsel, sosyal ve kültürel gerekçeleriyle önemli ölçüde yaşadıkları kentin adının Dersim olduğunu ve reel kurumsal olarak Dersim olmasını istiyorlardı. Dersim adıyla sahip oldukları kültürel, etnik, dinsel ve dilsel kimlikleriyle aralarında bir bağ kuruyorlardı. Katliamlar ve sürgünlerle örülü kolektif hafızalarının refleksif bir dışa vurumu olarak bu taleplerini sunuyorlardı. Aradan dört yıl geçti bu kanının değişmediği tersine daha da kesinleştiği kanısındayım.
Her ne kadar var olan siyasal iklimi ve devletin zihniyet dünyasını düşününce olabilirliğini sorgulasam da birçok dünya deneyimi gösterdiği üzere çözüm ortada; Dersimliler iki seçenekli bir referandumla seçmeli kentlerinin adının ne olması gerektiğini. Bunun dışındaki her tartışma üstenci ve oldukça kısır, her uygulama bir halkın iradesinin gasbıdır.
*Araştırmacı, yazar