Dersim'de yeni keşif: Tarih kesintisiz yaşanmış
Dersim’de yapılan arkeolojik yüzey çalışmalarında Anadolu’nun kuzeydoğusundaki insana ait en eski kalıntılar tespit edildi. Düzce Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Yasemin Yılmaz, “Bulgularımıza göre bütün arkeolojik dönemlerin bölgede kesintisiz olarak varlığını biliyoruz. Bu, Tunceli’nin arkeolojik açıdan ne kadar zengin olduğunu gösteriyor” dedi.
DERSİM - Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle Dersim merkez ve ilçelerinde 2015 yılından bu yana arkeolojik yüzey araştırmaları yürütülüyor. Bu yılki yüzey araştırmalarından Ovacık İlçesi’nde orta/üst paleolitik ve epipaleolitik döneme ait yontma taş aletler bulundu. Bu tespitlerle kentin, arkeolojik olarak boşluk olmaksızın eski toplumlar tarafından kullanılmış olduğu verilerle ortaya konulurken, son bulgularla birlikte Anadolu’nun kuzeydoğusunda insana ait en eski izler de tespit edilmiş oldu.
‘BÜTÜN ARKEOLOJİK DÖNEMLER YAŞANMIŞ’
Tunceli Kent Müzesi’nde açıklamada bulunan Düzce Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Yasemin Yılmaz, “2017 yılında Pertek’te orta paleolitik döneme tarihlenebilecek alanlar bulduk. İlk yerleşik toplumların en kuzey izlerini de Pertek bölgesinde keşfetmiştik. İlerleyen yıllarda baktığımızda, bulgularımıza göre bütün arkeolojik dönemlerin Tunceli’de kesintisiz olarak varlığını biliyoruz. Alt paleolitik dediğimiz, insanların konar göçer yaşadıkları, ağırlıklı olarak onlardan geriye taş aletlerin kaldığı kültürlerden günümüze kadar, farklı ilçelerde bütün kültürel dönemleri tespit ettik. Bu, Tunceli’nin arkeolojik açıdan ne kadar zengin olduğunu gösteriyor” dedi.
‘BARAJ SUYU DÜŞÜNCE HÖYÜK KALINTILARI ÇIKTI’
Çalışmalardaki amaçlarının tescilli höyüklerden ziyade yeni arkeolojik alanlar tespit ederek bunların kültürel alanlara girmesini sağlamak olduğunu ifade eden Yılmaz, “Bu yılki çalışmalarımızda Pülümür, Ovacık ve Çemişgezek’e odaklandık. Çemişgezek’te Keban su seviyesinin düşmesi sonucunda höyük kalıntılarından geriye kalan izlere baktık. Zaten orada kazı yürütülmüştü. Oraya dair daha net bilgilerimiz vardı. Pülümür’de günümüze daha yakın dönemler tespit ettik” dedi.
‘ANADOLU ARKEOLOJİSİ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ BİR KEŞİF’
Ovacık ilçesinde tespit ettikleri bulguların Anadolu arkeolojisi açısından çok önemli bir keşif olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Ovacık’taki çalışmalarımızda, epipaleolitik ilk yerleşik toplumlardan hemen önceki dönemi tespit ettik. Ki bu dönem bizim önceki çalışmalarımızda bulamadığımız bir dönemdi. Epipaleolitik dediğimiz dönem, daha çok küçük aletlerle kompozit aletlerin çıktığı bir dönem olarak biliniyor. Yine konar göçer bir yaşam biçimi var. Ve onlardan geriye genelde küçük taş aletler kalıyordu” dedi.
Bulguların şu an için çok yeni olduğunu söyleyen Yılmaz, “Biraz üzerine çalışmamız gerekiyor. Göreli kronoloji dediğimiz yöntemle farklı yerlerden mutlak tarihlerle desteklenen taş aletlerle bu buluntuları karşılaştırıp buluntuların dönemini daha net söyleyebiliriz. Ama şu anda ilk bakışa göre, Kılıç Kökten’in özellikle Elazığ bölgesinde yaptığı çalışmalarla biraz karşılaştırdık. Orta ve üst paleolitik dediğimiz döneme tarihlenen kalıntılarımız var. Pertek bölgesinde alt ve orta paleolitik dönem kalıntıları var, üst paleolitik eksikti. Bunu Ovacık’taki buluntularla tamamlamış olduk. Anadolu arkeolojisinde kuzeydoğu tarafından bu dönemle ilgili hiçbir kalıntımız yoktu. Anadolu arkeolojisi açısından da çok önemli bir keşif olarak değerlendiriyoruz” diye konuştu.
‘ALT PALEOLİTİK BULGULARI 500 BİN YILA KADAR İNİYOR’
Anadolu’nun farklı notlarında yapılan keşiflere göre kendi bulgularının alt paleolitik, yani M.Ö. 500 binlere kadar indiğini söyleyen Yılmaz, “Ama tabi daha fazla bulguya ihtiyacımız var. Çok net bir şey söyleyemiyoruz. Çünkü biz bunları yüzeyden topluyoruz. Daha net bir şey söyleyebilmemiz için arkeolojik dolgularla, kazı metoduyla oralarda kazı yapıp farklı tekniklerle tarihleme yapmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
TAŞLAR ÇOK AMAÇLI KULLANILMIŞ
Arkeolojide kalabilenler ve kalamayanlar diye iki ayrım yapılması gerektiğini belirten Yılmaz, “Taşlar kalabilenler. Tabii bunların yanında ağaçtan aletler, kemikten aletler ya da hayal edemediğimiz farklı hammaddelerden aletler kullanıyor olabilirler. Ama taş dayanıklı olduğu için o kadar uzun bir yolculuğu sürdürebilen ham madde. Bunu bıçak olarak, kazıyıcı, kesici, delici olarak belki avlanmak için belki saç kesmek için kullanıyorlardı yani aklınıza gelen çoğu şeyi bu taş aletlerle yaptıklarını hayal edebiliriz” ifadelerini kullandı. Yılmaz, önemli bulguların elde edildiği yüzey araştırmalarına katkılarından dolayı Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tunceli Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Kent Müzesi yönetici ve çalışanlarına da teşekkür etti. (DUVAR)