Dervişoğlu'dan Can Atalay tepkisi: 3 bin yıllık devletimizin en karanlık tablolarından biri önümüzde
Can Atalay'ın tahliye edilmesi gerektiğini söyleyen İYİ Parti lideri Dervişoğlu, "3000 yıllık devletimizin, asırlık Cumhuriyetimizin tarihindeki en karanlık tablolarından biri önümüzde" dedi.
DUVAR - Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), muhalefet partilerinin çağrısıyla Gezi Davası tutuklusu Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesi konusunda Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) verdiği 'yok hükmünde' kararını değerlendirmek için olağanüstü toplandı.
'ADALETİ VAR EDEN DÜZEN BOZULURSA GÖK YIKILIR'
TBMM Genel Kurulu'ndan konuşma yapan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, adaletin devletin temeli olduğunu vurguladı.
"Adalet, doğruluk temelinde bir düzenin kurulmasıdır, komşusu aç yatarken tok yatamamaktır. Adalet devletin dini, ekonominin besmelesidir" diyen Dervişoğlu, "Adalet, yüce dinimizin en önemli emridir. Adalet, 3000 yıllık devlet geleneğimizin temelidir. Türk’e göre adalet göğün direğidir. Adaleti var eden 'yasal düzen' bozulursa gök yıkılır. Töre; adalettir, kanundur. Ama törenin bir anlamı daha vardır. O da usuldür. Görevini yerine getirirken usul-erkan bilmek gerekir. Bilmeyene teslim edilen görev ve makam, gücü değil utancı getirir. Bugün de burada bir utancın anatomisini görüşmek için toplandık" ifadelerini kullandı.
İktidarı eleştiren Müsavat Dervişoğlu, "Bugün cebelleştiğimiz sorunların ilk sebebi adalet yoksunluğudur. Adalet yoksunluğunun sebebi ise iktidarın 'adalet duygusundan' yoksun olmasıdır. Sonucu ise memleketin yoksulluğudur. Yasaklarla, yolsuzluklarla, yoksullukla mücadele taahhüdünden, her üçünün de faili olmaya evrilen iktidar yolculuğunun, en kritik duraklarından biri de Can Atalay vakasıdır" dedi.
'2 KEZ BERAAT ETTİ, FETÖ FİRASİSİ SAVCININ İDDİANAMESİYLE CEZA ALDI'
Atalay'ın 2015 yılında beraat ettiğini hatırlatan Dervişoğlu, "2019 yılında yine Gezi olaylarına ilişkin yeni bir iddianame hazırlandı. Hazırlayan da halen firari olan FETÖ savcısı Muammer Akkaş. Şubat 2020’de Can Atalay bu davadan da beraat etti. İstinaf dosyayı bozdu. 2 defa beraat eden Can Atalay hakkında bu sefer devreye giren eller, kulaklara fısıldanan talimatlar, havada uçuşan 'Unutmayınız Kartları' marifetiyle 18 yıl hapis cezası verildi. Keyfi yerine gelen istinaf bu cezayı hemen onadı" diye konuştu.
Can Atalay'ın adaylığının Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edildiğini ve 2023 seçiminde milletvekili olduğunu söyleyen Dervişoğlu, "Son 15 aydır yaşananlar ise usul-erkan bilmezliğin, hukuk tanımazlığın, adaletsizliğin, devlet aklı ve ahlakından yoksunluğun, siyasetin, yargıyı teslim almasının, yargıç değil personel istihdamının, Türk hukuk tarihinin ve yakın siyasi tarihin en büyük kepazeliği olarak hafızalarda silinmemek üzere yer etti" ifadelerini kullandı.
'TALİMATLA HUKUKU EĞİP BÜKENLER HUKUKU YOK SAYDI'
Vekil seçilmesine rağmen tahliye edilmeyen Can Atalay için AYM'nin hak ihlali kararı verdiğine dikkat çeken Dervişoğlu, "Ne beklersin? Yerel mahkeme kararı uygulayacak, Can Atalay tahliye edilecek, TBMM’ye gelip milletvekili yeminini edecek, milletvekilliği sona erince de yargılama devam edecek. Ya da bu arada bir fezleke düzenlenecek; TBMM’ye gelip, oylanacak; dokunulmazlık kaldırılacak ancak bu süreçlerden sonra yeniden yargılama yapılacak. Ama hiçbirisi olmadı, usul-erkan bilmeyenler, talimatla hukuku eğip bükenler, adalet duygusundan, millete karşı sorumluluktan yoksunlar, göğün yıkılmasına sebebiyet verdiler. Kul hakkına girdiler, milli iradeyi, hukuku ve adaleti yok saydılar" şeklinde konuştu.
'YARGITAY, GAZİ MECLİS'E SOPA GÖSTERDİ'
AYM kararlarına uyulmasının yasal zorunluluk olduğunu dile getiren Müsavat Dervişoğlu, şöyle devam etti:
"Anayasa’nın amir hükmü olan; 'Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar' maddesi ağırlarına gitmiş olacak ki; Yargıtay 3. Ceza Dairesi 'Ben herkes miyim' diyerek; dünyada eşi benzeri görülmemiş bir karara imza attı. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasına, hatta kararı veren AYM üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.
Atalay, yeniden AYM’ye başvurdu. AYM bu sefer de 'ilk kararı uygulamayarak, bireysel başvuru hakkını da ihlal ettiniz' dedi. Aynı döngü bir daha yaşandı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararının 'hukuki değerinin' olmadığını söyleyip karara uymama kararı verdi. Yetmedi, bir de milletin iradesinin tecessüm ettiği duvarında egemenlik kayıtsız şartsız milletindir yazan Gazi Meclis’e sopa da gösterdi. 'Anayasal zorunluluk gereği takdir ve ifası için yeniden TBMM Başkanlığı’na tekrar gönderilmesine' karar verdi."
AYM'nin Can Atalay'ın son başvurusundaki kararında, hak ihlali nedeniyle hapis cezası kararının yok hükmünde olduğuna dikkat çektiğini ifade eden Dervişoğlu, şunları söyledi:
'TBMM, BU UTANÇ TABLOSUNU YA YOK EDECEK YA DA BU TABLONUN MİMARI OLACAK'
"Yani verilmesi mümkün olmayan ve hukuki dayanaktan yoksun bir karara yaslanarak, Yargıtay ilgili dairesinin yazısının TBMM Genel Kurulu’nda okutulması suretiyle, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi esasen ve hukuken yok hükmündedir. İşte bu kararın ışığında bugün biz buradayız… 3 bin yıllık devletimizin, asırlık Cumhuriyetimizin tarihinde yapılmış en karanlık tablolarından birisi önümüzde. Bugün TBMM, bu utanç tablosunu ya paramparça edip yok edecek, ya da bu tablonun tarihte yer etmesinin mimarı olacak. Yok hükmünde olan bir karar, ya kötü bir anı olarak hatırlanacak ya da hukukun artık bu ülkeyi terk ettiği cümle aleme ilan olunacaktır."
'MEVZU CAN ATALAY DEĞİL HUKUK DEVLETİNİ SAVUNMAK'
"Mevzu Can Atalay ya da onun milletvekilliğinin devamı değildir. Mevzu, hukukun emrettiğine uymak için gereğini ifa etmektir. Mevzu hukuk devletinin hem maddi hem biçimsel özelliklerini savunmaktır. Nasyonal Sosyalistler, Almanya’da iş başına geldiklerinde, evvela hukukun biçimsel güvencelerini tahrip etmişti. Sonrasında hukuk devletinin maddi özünü ortadan kaldırmak, onlar için çok kolay bir iş olmuştu. Hukuk devletinin, 'maddi özünde' insan vardır, insan onuru vardır, insan hakları vardır. Biçimsel ilkeler ise bu özü korumak için getirilmiştir. Bunu tahrip etmeye başladığınız andan itibaren, özü de ortadan kaldırmanın yolunu açmış olursunuz."
'KURDUĞUNUZU SANDIĞINIZ DÜZEN DEĞİL AHLAKTAN YOKSUN BİR DÜZENEKTİR'
"İtiraz ettiğimiz, karşı durduğumuz, bu ülkeyi her geçen gün daha kötüye götüren tek adam rejiminin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bugün bizi getirdiği haldir. Bu devletin gelenekleri vardı, o gelenekleri yok ettiniz. Bu devletin bir aklı vardı, o akla ihanet ettiniz. Bu devletin bir ahlakı vardı, ahlak yoksunluğunu tıpkı bir kanser hücresi gibi devlete metastaz ettirdiniz. Geldiğimiz yer işte burası! Kurduğunuzu sandığınız düzen değil düzenektir. Hukuktan, adaletten arındırılmış; ahlaktan yoksun, akıldan uzaklaşmış kurnaz bir düzenektir.
Toylardan kurultaylardan bugüne gelen bir geleneği ve bir tecrübesi var bu Meclis’in, yüz yıldır süregelen teamülleri var. Beyefendiye hürmetsizlik etmekten korkan, buna karşı hukuku hiçe saymayı umursamayan bir Meclis yönetimi olunca ne o teamüller ne o tecrübe ve birikim hiçbir işe yaramadı, yaramıyor. Küçük siyasi hesaplar ve kendi partisindeki ikbal uğruna, bu gazi Meclis zor durumda bırakılmıştır."
DERVİŞOĞLU'NDAN NUMAN KURTULMUŞ'A: BASKI ALTINDA MIYDINIZ?
"TBMM’de yanlış bir kararın okutulduğu konusunda tüm hukukçular hemfikir. Kendisi yurt dışındayken bu kararı başkanvekiline okutturan, Meclis Başkanı'na sesleniyorum: Sayın Başkan, siz bu kararı kendiniz mi okumak istemediniz? Baskı altında mıydınız? Bu çetrefilli durumun oluşmasını sağlayarak, kendinize farklı bir parantez mi açmak istediniz? Bakın ben iyiyim ama ne yapayım, sonuçta emir kuluyum okumamız lazımdı mı demek istediniz? Yöneticilik, sorumluluktan kaçmak değil, onu layıkıyla üstlenmekten geçer. Aksi ucuz siyasettir ve işgal edilen koltuğa yakışmaz.
Yanlışların iç içe geçtiği sürecin sonucunda şimdi buradayız. Ama bu yanlışlıklar sürecinin en önemli halkası Meclis’te yanlış kararın okunması olmuştur. Yanlış karar okunduktan sonra diğer tartışmaların bir önemi kalmamıştır. Böylesi bir hatanın, Meclis tarihinde hiç olmamış olduğu da dikkate alındığında Meclis Başkanı’nın niyeti ve yeterliliği konuşulması gereken en önemli mesele olarak önümüzdedir."
'CAN ATALAY KÜRSÜDEN YEMİN ETMELİ VE MİLLETVEKİLİ OLARAK ÇALIŞMASINA BAŞLAMALI'
"Bugün yapılması gereken, Anayasa Mahkemesi kararının gereğini yerine getirmek, Can Atalay’ın milletvekilliğine dayalı her türlü sonucun gerçekleşmesini sağlamaktır. Daha önce, Meclis toplanana kadar adalet müessesesi Türkiye'yi karşı karşıya bıraktığı bu sorunu çözmek yolunda doğru bir adım atmaya muvaffak olur temennisinde bulundum. Kimse kılını kıpırdatmadı.
Yargıda yüksek mahkemeler arasındaki güç tartışması, ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iradesine onulmaz bir zarar verilmesine sebep oldu. Bunun sorumluları, bu sakil durumu düzeltmek için gereğini yapmak mecburiyetindedir. Can Atalay, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden yemin etmeli ve milletvekili olarak çalışmasına başlamalıdır. Can Atalay’ın hukuki bir problemi varsa hukuk işletilmelidir. Bunun yolu, yöntemi, usulü, erkanı bellidir."
'MECLİS’E RAKİP BİR YASAMA ORGANI OLAMAZ'
"Ama biliyoruz ki bunu da yapamayacaksınız. Çünkü dün Adalet Bakanınız, bugün de grup başkanınız 'Meclis’in yapabileceği bir şey söz konusu değil' mealinde açıklamalar yaptılar. 18. yüzyılın ünlü hukukçularından Blackstone der ki, 'Parlamento tabiat bakımından imkansız olmayan her şeyi yapabilir'. Yani bu aziz Meclis, Anayasa’ya uygun olmak kaydıyla her türlü kararı alabilir ve her türlü adımı da atabilir. Bu Gazi Meclis, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da en başta korunduğu ve kollandığı bir çatı olarak inşa edilmiştir. Türkiye’de de Meclis’e rakip bir yasama organı bulunamaz.
Anayasa Mahkemesi kararlarını eleştirebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz ama bu kararlara uymamak, hele hele bu kararları yok saymak gibi bir lüksünüz olamaz. TBMM Başkanlığı'nın yapacağı tek şey, Anayasa Mahkemesi kararını okutmak, milletvekilinin milletvekilliğinin hiçbir zaman sona ermediğini belirterek buna göre işlem tesis etmektir."
'YEDİĞİNİZ VURGUNUN FARKINDA DEĞİLSİNİZ'
"Demokrasilerde çare tükenmez. Ama dikkat edin demokrasilerde! Mimarı olduğunuz ve yana yakıla savunduğunuz bu ucube sistemde, hukuku işletmekten imtina ettiğiniz her durumda, Türk demokrasisini daha fazla tartışılır hale getiriyorsunuz. Dikkat ediniz, hep yanlışla imtihan ediliyor sonuçta hep kaybediyorsunuz. Bağlılığı devlete değil, saraya olanları, itaati devlete değil efendiye olanları el üstünde tutuyor, sonra da liyakatsizliğin ve iş bilmezliğin bedelini ödüyorsunuz.
Bakanlık koridorlarında hazırlanan ve kamuoyuna sunulan ama daha üstünden üç dört ay geçmeden yenisini hazırlamak mecburiyetinde kaldığınız yargı paketlerinin içinde her gün biraz daha hukuksuzluğa ve adaletsizliğe doğru dibe batıyorsunuz. Yediğiniz vurgunun farkında değilsiniz. Derinlik sarhoşluğuyla ne hayaller gördüğünüzü ise bilemem."
(HABER MERKEZİ)