Descartes'a edebi bir bakış
Descartes’ın edebi yönü, suni veya zorlama değildir. Descartes'ın, kendi hayatında da yer edinir.
DUVAR -
Felsefede … herkes her şeyin muhtemel olduğunu bilir.
Descartes
Émile-Auguste Chartier (ya da Varlık yayınlarının eski kitaplarından bildiğimiz haliyle Alain), Descartes için “henüz itaat nedir bilmeyen bir güzel çağ insanıdır o” diyor; “gönüllü savaşçı” olarak adlandırıyor onu. Hakikaten de öyledir – askerlik macerasının dışında da bir savaşçıdır. Descartes, şüphe çağında şüpheyi ortadan kaldırmak için yola çıkmış bir kahraman gibidir. Cesareti felsefesinde olduğu kadar yaşamına da yansımıştır. Chartier’in bu kısa yazısı şöyle biter: “’Babamız, Descartes’ demesini bilmeliyiz.”
Paul Valéry ise Descartes’ın felsefesi hakkında şöyle diyor: “Descartes’ın hakiki metodunun adına 'égotisme' demek gerekirdi diyeceğim: bilincin, bilgi amaçları uğrunda geliştirilmesi.” Descartes’ın eserlerine hâkim olan "Ben" düşüncesi sadece felsefi anlamda değildir, edebi bir boyut da kazandırır Descartes bu "Ben’e. Şair Valéry’ye göre, “insanın var olmadığını söylemesiyle, var olduğunu söylemesi arasında fark bulunmadığını hemen keşfeder” Descartes. Meditasyonlar’daki 4-5 sayfalık rüya-gerçek tartışması bizi epey düşündürür. Descartes’ın varacağı nokta bir yana, yok / hiç olma ihtimalimize ikna olmuşuzdur çoktan.
Valéry, Cogito’nun Descartes’ın “kendi égotiste güçlerine çaldığı bir ‘kalk!’ borusu izlenimi” uyandırdığını söyler. Cogito, ilk anlamıyla bir “düşünme” olmaktan ziyade, kavram olarak düşüncedir, zihinsel bir edimdir, bilişsel bir süreçtir. Descartes eğer koşmak fiilini doğrudan zihinle ilişkilendirseydi (muhtemelen zihin-beden iş birliğinden doğduğunu söyler koşmak eyleminin, ama biz öyle farz edelim), “koşuyorum, o halde varım” absürd olmazdı. Descartes felsefesinde (gizil bir edebiyat taşır bu felsefe) hüzün bulmamak çok garip olurdu.
Hüzne eşlik eden bir alçak gönüllülük vardır: “Bana gelince, ben hiçbir zaman diğer insanlardan daha zeki olduğumu düşünmemişimdir, aksine her zaman kendimi başkalarıyla kıyaslayıp keşke ben de hızlı düşünebilsem, keşke benim de net bir hayal gücüm ya da güçlü ve işlek bir hafızam olsa, demişimdir” der Yöntem’in daha en başında. Bu alçak gönüllülük hakikidir, aynı zamanda eşitliğe ve birlikte çalışmaya kapı aralar: “İnsanlar arasında sağduyu kadar eşit dağıtılmış bir şey yok,” der Yöntem’de; sağduyu dediği, esasen akıldır. Descartes’ın “kötü niyetli bir cin”i de (Meditasyonlar) metafor üretme merakından ileri gelir. Rüyalarından çıkardığı anlamları böyle yorumlamak mümkündür.
İlahiyat Fakültesinin hocalarını ikna etmeye çalışan Descartes önce yakınır: “Bu hayatta ekseriya [=çoğunlukla] faziletlerden [=liyakat, erdem] ziyade reziletlere [=kötü huy, erdemsizlik] daha büyük mükâfat [=ödül] veriliyor.” Fazilete ermiş olan çağdaşı Galileo Galilei’yi kast ediyordur belki de, zira onunla aynı dünya görüşünü paylaşıyordu ama Galilei kendi düşüncelerinin daha ateşli bir savunucusuydu, Descartes ise görüşlerini dile getirmemeyi tercih etti. “Filhakika [=gerçekten de] bu metot yeni bir şey değildir, çünkü hakikattan daha eski bir şey yoktur,” der aynı mektupta.
TEK HAKİKAT KARŞISINDAKİ KESKİNLİK
Descartes’ın eserlerinin edebi veçhesi suni veya zorlama değildir. Kendi hayatında da yer edinir edebiyat. 10 Kasım 1619’da gördüğü rüyada masanın üzerinde bulduğu kitap Şairler Antolojisi'ydi; açar açmaz şununla karşılaşır: “Hayatta hangi yoldan yürüyeceğim?” Bu sırada tanımadığı biri ona “Evet ve hayır” ile başlayan bir şiir gösterir. İlki Descartes için bilimsel araştırmada metot / yöntem sorununu, ikincisi “tek hakikat” karşısındaki kesinliği ifade eder.
Descartes’ın Metafizik Düşünceler (yani Meditasyonlar) adlı eserini Türkçeleştiren Mehmet Karasan, yazdığı önsözde Descartes için, “dünyanın en büyük akliyeci [=akılcı, rasyonalist] filozofunun hayatı da, tıpkı Parmenides’in rüyası gibi, mistik bir buhran ile başlıyordu,” der. Ayrıca filozofun en sevdiği kitabın Don Kişot’u çok etkilemiş “Gaul’lü Amadis”in seyahatleri olduğunu belirtir. Bu eseri Johann Sebastian Bach sonraki yüzyılda aynı adla bestelemiştir.
Üç ismin (Eudoxe [iyi niyetli], Poliandre [çok kocalı], Epistemon [bilgili]) karşılıklı konuşmasından oluşan Tabiat Işığında Hakikati Arama’da kurguya dokunur Descartes. Bu eseri okurken, Descartes’ın fikirlerinin toplamından oluşan bir oyun okur gibi hissederiz. Aynı zamanda bir pedagoji pratiğidir bu. Orta düzey bilgide Eudoxe ve bilgin Epistemon, okuma yazma bilmeyen Poliandre’ye yol gösterir – daha doğrusu, onun kendi yolunu çizmesine yardımcı olur. Bu anlamda eşitlik bir diyalogdur. Platon’un Menon’undaki terbiye edici bir zihinsel “özgürleştirme”den uzak, zihinlerin birlikte “özgürleşme”si söz konusudur. Okuyanların gözünde bir Cahil Hoca pratiğidir.
Descartes’ın girişte, ilahiyat hocalarına yazdığı mektuptan alınan “Felsefede … herkes her şeyin muhtemel olduğunu bilir,” cümlesini devam ettirelim: “Edebiyatın bile.” Yani felsefede edebiyat mümkündür, edebiyatta da felsefe. Descartes bunun sadece bir örneğidir.
Kaynakça:
Bach, J. S. Amadis de Gaule W. G 39: https://www.youtube.com/watch?v=VVjddgxjsEM
Chartier, Émile-Auguste (Alain). “Descartes üzerine bir inceleme” Metot Üzerine Konuşma. Çev. K. Sahir Sel. İstanbul: Sosyal, 1984 (1. Baskı)
Descartes, René. “Mukaddes Paris İlahiyat Fakültesi Dekanları ve Doktorlarına” Metafizik Düşünceler. Çev. Mehmet Karasan. Milli Eğitim Basımevi, 1962 (2. Baskı)
---. Tabiat Işığı ile Hakikati Arama. Çev. Sanem Sollers. İstanbul: Say, 2015. (1. Baskı)
---. Meditasyonlar. Çev. Çiğdem Dürüşken. İstanbul: Alfa, 2015. (1. Baskı)
---. Yöntem Üzerine Konuşma. Çev. Çiğdem Dürüşken. İstanbul: Alfa, 2015 (1. Baskı)
Karasan, Mehmet. “Felsefesi ve Hayatı” Metafizik Düşünceler. Çev. Mehmet Karasan. Milli Eğitim Basımevi, 1962 (2. Baskı)
Platon. Menon. Çev. Furkan Akderin. İstanbul: Say, 2013 (2. Baskı)
Ranciere, Jacques. Cahil Hoca. Çev. Savaş Kılıç. İstanbul: Metis, 2014 (2. Baskı)
Valéry, Paul. “Uluslararası Felsefe Kongresi Açılış Konuşması (1937)” Metot Üzerine Konuşma. Çev. K. Sahir Sel. İstanbul: Sosyal, 1984 (1. Baskı)