'Devlet ahlak bekçiliğini legalize etmeye çalışıyor'

Bekçilere sunulan yetkilerin yasallaşmasına itiraz ettiklerini dile getiren Kadınlar Birlikte Güçlü İzmir aktivisti Dilek Kanlıbaş Demir, "Biri bizi gözetliyor oyununu oynamak istemiyoruz" derken, avukat Mehmet Baran Selanik, “GBT işlemi yaptıkları kadınları sosyal medya hesaplarından takip eden bekçilerin olduğunu düşündüğümüzde bu görev ve yetki son derece tehlikeli bir durum yaratabilir" yorumunu yaptı.

Abone ol

İZMİR - Görev ve yetkileri nedeniyle tartışma konusu olan bekçilerle ilgili tepkiler devam ediyor. Son olarak yapılan yasal düzenleme ile kanunun m. 6/1-d bendi uyarınca bekçilere, “Görev bölgeleri içinde uyuşturucu madde imal edildiği, satıldığı veya kullanıldığından, kumar oynandığından ya da fuhuş yapıldığından şüphe ettikleri yerleri bağlı bulundukları genel kolluk birimlerine bildirme” görev ve yetkisi verildi.

Bekçilere verilen yetkileri eleştiren Kadınlar Birlikte Güçlü İzmir aktivisti Dilek Kanlıbaş Demir, önemli ayrıntılara dikkat çekerken, Av. Mehmet Baran Selanik ise söz konusu düzenlemenin yalnız yaşayan kadınlara yansımasının daha vahim olacağına işaret etti.

'AKLIMIZLA DALGA GEÇMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY OLAMAZ'

Görme engelliler için fotoğraf betimlemesi: Dilek Kanlıbaş Demir’in, yüzünü iki elinin arasına dayamış içten gülümsemesiyle bize bakan yakın plan bir portresi.

İnsanların yaşamsal kaygı düzeylerinin arttığı bir ortamda bekçilere sunulan yetkilerin yasallaşmasına itiraz ettiklerini söyleyen Demir, şunları söyledi:

“İnsan yaşamının değersizleştirildiği, sermayenin çıkarlarının her daim önde tutulduğu bir sistemin sancılarını pandemi sürecinde bir kez daha iliklerimize kadar hisseder hale geldik. Toplumun taleplerinin bu kadar görmezden gelinmesi, asıl ihtiyaçlarına cevap olunamadığı gibi güvenlik önlemleri yanılsaması ile insan hak ve özgürlüklerinin olabildiğine kısıtlanması, toplumun iyice nefes alamaz duruma getirilmesi kabul edilebilir gibi değil. Üstelik insan yaşamını riske atan uygulamaların vatandaşın güvenliği için yapıldığı biçiminde topluma servis edilmesi aklımızla dalga geçmekten başka bir şey olamaz. Var olan "güvenlik uygulamaları" bugüne kadar vatandaşın güvenliğini ne kadar sağladı? Bu konuda yetkililerin ne tür çabaları oldu ki bundan sonraki süreçte olabilsin”

'BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR OYUNUNU OYNAMAK İSTEMİYORUZ!'

Tasarının ortaya çıktığı ilk günden beri, bekçilere bu kadar yetki verilmesini doğru bulmadığını söyleyen Demir, bekçilere verilen yetkilerin, toplumun kaygı düzeyini artırmaktan başka bir işlevi olmadığını ifade etti. Demir, şöyle devam etti:

“Çocuklarımız dışarı çıkarken her an keyfi bir uygulamayla karşılaşacaklar, başlarına bir iş gelecek diye daha çok endişelenir hale geldik. İletişim eğitimi almamış, sabretmeyi bilmeyen, güç sarhoşluğu içinde ne zaman ne yapacağını kestiremediğimiz sivil muhafızları yaşam güvencemiz değil tam aksine yaşamlarımız ve sevdiklerimiz için tehdit olarak görüyoruz. Biri bizi gözetliyor oyununu oynamak istemiyoruz. Vatandaşın 'ahlak' bekçilerine, gözetmenlere, eli silahlı şahıslara değil insan haklarına saygılı, hak hukuk bilen insani değerlerle eğitilmiş bireylerden oluşan güvenli bir yaşam ortamına ihtiyacı var. İşsizlikten, yoksulluktan kurtulmak, kendilerine sözde bir gelecek kurmak için çözümü kukla olmakta arayan gençlerle toplumu kaosa, kargaşaya sürüklemeye gerek yok. Etrafımızda yeterince tahakkümcü korkunç koruyucular var zaten, yenilerine ihtiyacımız yok. Toplumu baskıyla, zorla, tehditle hizaya getirmeye çalışanlar şunu iyi bilsinler ki; bizim için en kıymetli ve güvenilir olan, rahat nefes alabildiğimiz, ruhumuzu özgür hissettiğimiz bir yaşam alanı. Yaşamlarımızı bu kadar önemsiyorsanız bu koşulları sağlayın. Yapamıyorsanız bekçileriniz de, gölgeleriniz de sizin olsun, biz bize yeteriz.”

'BEKÇİLERE VERİLEN YETKİNİN PRATİKTE BİR ANLAMI YOK'

Görme engelliler için fotoğraf betimlemesi: Baran Selanik takım elbiseli, orta plan bir fotoğrafında gülümsemekte.

Kadınların gülüşlerine bile karışan siyasi iktidar ve onunla aynı görüşe sahip zihniyetin, kadınların yaşam tarzlarına müdahale etmek için her yolu denediğini belirten Av. Baran Selanik’in düzenlemeye ilişkin değerlendirmeleri ise şöyle:

“Son olarak bekçilerle ilgili yapılan kanun değişikliğinde bekçilere 'Görev bölgeleri içinde uyuşturucu madde imal edildiği, satıldığı veya kullanıldığından, kumar oynandığından ya da fuhuş yapıldığından şüphe edilen yerleri bağlı bulundukları genel kolluk birimlerine bildirmek' şeklinde bir görev ve yetki verildi. Mesleki tecrübesi son derece sınırlı olan kişilerden oluşan bekçilerin hangi bilgiyle bir yerde fuhuş yapıldığından şüphe edeceği büyük bir soru işaretidir. Nitekim mesleki tecrübesi dahi olsa kimsenin evinde kiminle oturduğuna, yaşadığına hiçbir memur karışamaz. Kaldı ki fuhuş, Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak da düzenlenmemiştir. Yer temini, fuhuşa aracılık etmek veya fuhuşu özendirmek eylemleri suç olarak sayılmıştır. Bunlar için de adli makamlar mevcuttur. Bekçilere böyle bir yetki verilmesinin pratikte bir faydası da anlamı da yoktur.”

'NAMUS BEKÇİLİĞİNE SOYUNACAK BEKÇİLERE RASTLAYACAĞIZ'

“Bu hususun yalnız yaşayan kadınlara yansıması ise daha vahim olacaktır” diyen Selanik, düzenlemenin yaratacağı sonuçları şöyle özetliyor:

“GBT işlemi yaptıkları kadınları sosyal medya hesaplarından takip eden bekçilerin olduğunu düşündüğümüzde bu görev ve yetki son derece tehlikeli bir durum yaratabilir, hatta yaratacaktır. Son dönemde iyice artan bekçi şiddetine karşı yargının ve devletin bir koruma mekanizması oluşturduğu ortadadır. Yapılan düzenleme ile daha geniş yetkilere sahip oldular. Arkalarında erkek egemen bir iktidarın varlığını da bildiklerinden bu durum daha aymaz olmalarına sebep olacaktır. Namus bekçiliğine soyunacak; sokaklarda ahlak bekçiliği yapacak bekçilere rastlayacağız artık. Birçok taciz vakası gerçekleşmesi muhtemeldir. İnsanların özel hayatların çok yoğun bir müdahale anlamı taşıyan gözetleme, izleme, takip etme eylemleri gerçekleştirecek bekçilerin ivedilikle şikayet edilmeleri gerekmektedir. Bu anlamda baroların kadın hakları merkezlerinin aktif olarak çalışacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır.”

'ŞİMDİ DE İNSANLARIN EVLERİ MERAK KONUSU OLDU'

Yeni yasayla yardımcı kolluk olmalarına rağmen, bekçilere kolluk ile neredeyse aynı yetkilerin tanındığına dikkat çeken Selanik, son olarak şunları söyledi:

“Kolluk memurlarının da bu yetkileri kanuna ve hukuka aykırı olarak kullandıkları, eylemlerinin işkence suçunu oluşturduğu kamuoyunun malumu. Kolluğun şiddeti sıradanlaştırdığı günümüzde, anlaşılan şimdi de insanların evleri devlet için merak unsuru oldu. Özellikle yukarıda bahsettiğimiz yetki ile Devlet, adeta ahlak bekçiliğini legalize etmeye çalışmıştır. Bu hüküm tacizi meşrulaştıracak eylemleri görev ve yetki adı altında kanun metinlere koymaktan başka bir şey ifade etmemektedir. Kuvvetli bir suç şüphesinin varlığı ve hakim kararı olmaksızın kimsenin evinin izlenmesi mümkün değildir. Devlet, kendi ahlak yapısını herkese dayatmaktadır. Bunun bir meşruluğu yoktur. Demokratik bir toplumda devlet vatandaşlarının özel hayatlarına saygı göstermeli, bu hakka yönelik müdahalelerden kaçınmalı ve yapılan müdahaleleri etkin şekilde soruşturmalıdır. Hukuk devleti olmak bunu gerektirir.”