Devlet desteği alan müzisyenler: Hiç yoktan iyidir

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın müzisyenler ve müzik emekçileri için başlattığı maddi destek projesine 35 bin 901 kişi başvurdu. Bunlardan 30 bin 744 başvuru sahibi destek almaya hak kazanırken, müzisyenler yaşadıklarını Gazete Duvar’a anlattı.

Abone ol

DUVAR - Müzik meslek birlikleri ve ilgili sivil toplum kuruluşlarından temsilciler, 4 Aralık günü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda, pandemi döneminde geliri olmayan, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan müzisyen, yorumcu ve eser sahiplerini kapsayan destek planları konuşuldu. Ardından bakanlığa bağlı Yunus Emre Enstitüsü üzerinden organize edilen “Müzik Susmasın” isimli destek programı kapsamında, devletin üç ay sürecek 1000 liralık desteğine başvurabilmeleri için müzisyenlerden ve müzik emekçilerinden, video çekmek, yeni beste sunmak, anılarını yazmak, mektup yazmak gibi projeleri gerçekleştirmeleri istendi.

30 BİN 744 KİŞİ DESTEK ALACAK

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş; Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası (MÜZİK-SEN, Müzisyenler ve Sanatçılar Federasyonu (MÜZ-SAN), Popüler Müzik Sanatı Vakfı (POPSAV), Trakya Kültür Sanat Ve Eğitim Vakfı (TRAKSEV), Türk Musikisi Federasyonu (TÜMFED), Uluslararası Sahne Sanatçıları Federasyonu (USSAF), Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG), Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) ve Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) ile iş birliği yaparak, “Müzik Susmasın” destek programını başlattıklarını belirtti. Bu dokuz sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşturulan platform sayesinde, destek programının, adı geçen STK’lardan herhangi birine üye olsun ya da olmasın tüm müzik emekçilerinin başvurusuna açık olacağını ilan ettiklerini ifade eden Ateş, “Aynı zamanda, sadece üç meslek birliğinin (MSG, MÜYORBİR, MESAM) iş birliğinde bir başka destek programı daha hayata geçirildi. Bu üç meslek birliğinden birine üye olan müzik emekçilerine de destekten faydalanmak üzere başvurma imkânı verildi” dedi. Muziksusmasin.com adresi üzerinden 16 Aralık tarihinde başvuruların alınmaya başladığını ve 25 Aralık tarihinde başvuru sürecinin sona erdiğini kaydeden Ateş, toplam başvuru sayısının 35 bin 901 olduğunu, bunlardan ise 30 bin 744 başvuru sahibinin destek almaya hak kazandığını duyurdu. Destek almaya hak kazananlar, bu aydan itibaren üç ay boyunca her ay net 1000 TL, toplamda 3000 TL destek almaya başladı (Başvuru sahipleri muziksusmasin.com sayfasından T.C. kimlik numaraları ile sonuç bilgisine erişebiliyor).

‘MÜZİSYENLER TÜRKİYE’DE NEREDEYSE YOK HÜKMÜNDE’

Bu projenin hayata geçmesi için çok çabalayan isimlerden biri olan Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Şeşen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın pandemi sürecinde durma noktasına gelen müzik sektörüne desteğini önemli bulduğunu ifade etti.

“Yeterli mi, değil. Ama yıllardır ortak bir proje geliştiremediğimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı ile müzik meslek birlikleri arasında atılan bu adım aslında yıllardır süregelen sorunları da masaya yatırmamıza olanak sağladı” diyen Şeşen, müzik sektörünün başına gelenlerin pandemiye bağlandığını ama bu sorunların çok daha öncesine dayandığını vurguladı. Şeşen, müzisyenlerin Türkiye’de neredeyse yok hükmünde olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Sadece TC kimlik numaraları var. Ne sosyal güvence ne sağlık sigortası ne emeklilik hakları var. Günü birlik yevmiye usulü çalışan cumartesi, pazar, bayram günleri gece yarılarına kadar çalışıp hiçbir zaman fazla mesai alamayan düşünce ve emek işçileri… Son derece örgütsüzler. Binlercesi müzikle ilgili ne bir sendikaya ne bir derneğe ne de bir meslek birliğine üye. Toplu hak arama mücadelesine de çok mesafeliler. Ama bu salgın gösterdi ki en az kendi sağlığımız kadar başkalarının sağlığı da önemli ki virüs bulaşmasın. Bu salgın zengini de fakiri de vurdu. Covid-19 karşısında hepimiz çaresiz kaldık.”

‘O YILAN GÜN GELİR BİZİ DE SOKAR’

Yurt dışında birçok ülkenin sanatçısına sahip çıktığını, geri ödemesiz krediler verdiğini, maaşlar bağladığını, borçlarını sildiğini aktaran Burhan Şeşen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2021 yılı bütçesinin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yarısı olduğunu söyledi. “Aslında bunları konuşmak lazım. Bunları tartışmaya açıp yaratıcı endüstrilerin bütçedeki payını artırmak için kamuoyu oluşturmak lazım. Ama nerede?” diye soran Şeşen, “Bizler, sektördeki besteciler, söz yazarları, yorumcular, yapımcılar, ses-ışık sistemi firmaları, teknik elemanlar vs. olarak maçlar, diziler, reklamlar devam ederken sadece müziğin susturulmasına sesimizi çıkarsaydık bu gün, bu süreci inanın daha rahat atlatırdık. Ama ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ diye gözümüzü kaparsak o yılan gün gelir bizi de sokar” ifadelerini kullandı.

SÖZ MÜZİSYENLERDE...

Müzisyenler ve müzik emekçileri arasında bu projeye karşı tepkiler oldukça farklı oldu. Kimi “Hiç yoktan iyidir” derken, bazıları da desteğe başvurabilmek için kendilerinden şarkı, beste, anı, mektup gibi şartlar talep edilmesini eleştirdi. Projenin ilk duyurulduğunda yaptığımızda haberde, daha çok projeye başvurmayacak olanlar ön plana çıkmıştı. Bu kez 35 bin 901 kişinin neler yaşadığına bakalım istedik.

‘NOTALARIN YERİNİ YOLLAR ALDI’

2007’den beri İstanbul’un birçok mekânında grubu ile canlı müzik yapan Ozan Yuvarlak, aynı zamanda 2014 yılından bu yana prova kayıt stüdyosu işletiyordu ve ailesiyle birlikte yaşamaları için gereken bütün parayı müzikten kazanıyordu. Ta ki korona virüsü salgınına kadar...

Pandemi ile birlikte sahne aldıkları mekânların kapandığını ve sahne alamaz, müzik yapamaz olduklarını belirten Yuvarlak, bununla birlikte stüdyodaki işlerin de bir anda bıçak gibi kesildiğini söyledi: “Dolayısıyla hayatımızı devam ettirmek adına başka işler yapar oldum. Şu an part time olarak kuryelik yapıyorum. Nadir de olsa stüdyo da işler oluyor. Ancak şu an beni hayata bağlayan notaların yerini yollar almış durumda. Kuryelik yapıyor olmak beni rencide etmiyor. Fakat kendi işimi yapamıyor olmak, beni gerçek anlamda psikolojik olarak yıpratıyor.”

Ozan Yuvarlak, gerçek bir yardımın vatandaşın asıl ihtiyaçlarını karşılayacak bir yardım olması gerektiğine dikkat çekerek, “göstermelik” ve “devlet yardım etti” demek için yapılan “sus payı” olarak adlandırdığı projeye ihtiyacı olduğu için başvurmak zorunda kaldığını ifade etti. “Çünkü ailemle (eşim ve iki çocuk sahibiyim) birlikte yaşadığım evin kirası stüdyomun kirası ve faturaları düşünürsek, ay boyunca belki sadece doğalgaz faturamızı karşılayacak bir para” diyen Yuvarlak, olması gerekeni sorduğumuzda “Ne olmalı konusu çok geniş bir konu. Bu yüzden kısaca insan olunmalı diyorum” cevabını verdi.

‘SORUNLARIMIZI ÇÖZMEK İÇİN BİR BAŞLANGIÇ’

Trombon sanatçısı Ali Ulusoy, pandemi ile birlikte müzik sektörü durunca, devlet güvencesi olmayan bütün müzisyenler gibi kendisinin de sıkıntı içine düştüğünü belirterek, “Ama bizim sorunumuz sadece pandemiyle sınırlı değildir. Pandemi öncesinde de var olan ama bozuk bir düzen içerisinde görmezden gelinen sorunlar pandemi ile birlikte patlak verdi. Olay bundan ibaret” dedi.

Bakanlığın destek projesini ilk duyduğunda sevindiğini söyleyen Ulusoy, ancak yapılan yardımın miktarının yetersiz olduğunu ifade etti: “Bu yapılan şey neticede bir destek. Kökten bir çözüm değil. Ama burada bu yardımın miktarından daha önemli bir olay var. İlk defa Kültür Bakanlığı’nın elinde bu mesleği icra eden müzik emekçilerine dair bir envanter oluştu. Bunu sorunlarımızı çözmek için bir başlangıç olarak görüyorum. Bu kanayan yarayı iyileştirmemiz lazım. Bunun için de yapıcı olmak gerekiyor. Bu yüzden eleştirilerin fazla duygusal veya bilinçsizce yapılmış olduğunu düşünüyorum. Yardıma başvurdum çünkü yardıma ihtiyacım var. Bu yapılan yardım sadece bu ayki faturalarımı ödemeye yetecek. Sorunların çözümü burada değil. Önemli olan şey devletin, kayıt dışı çalışan müzisyen kesimini tanımasına yönelik bir girişim olmasıydı.”

Öncelikle müzisyenlere bu mesleği icra ettiklerine dair bir kimlik verilmesi gerektiğini düşünen Ulusoy, “Siz basın emekçilerine verilen sarı basın kartı gibi, bir müzisyen kartı uygulaması olabilir. Bununla birlikte sağlık, emeklilik gibi temel sosyal güvenceler ve yurt dışına çıkmada kolaylık gibi imkânların sağlanması lazım. Çalışma standartlarımıza ve telif haklarına ilişkin düzenlemeler de tek bir kurum altında yapılmalı” diye konuştu.

‘KÜLTÜR-SANAT DALINDA YER ALMALIYIZ’

Müzisyen Ceyda Köybaşıoğlu, şu anda albüm sürecinde ve albümünün bütün prodüksiyonunu kendisi üstlenmiş durumda. Şarkıları, besteleri, sözleri, aranjmanı, kaydı gibi albümün her işiyle bizzat ilgilenen Köybaşıoğlu’nun babası da maalesef yakalandığı ağır hastalığın ardından korona virüsü yüzünden vefat etti.

“Herkes gibi biz de farklı bir hayat tecrübesinden geçiyoruz” diyen Köybaşıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Üzerimde büyük bir yük var. Beste yapmayı, söz yazmayı ya da aranjmanını yapmayı geçtim, miks ve master, yani bütün bu seslerin düzenlenmesi için kendimce bir ekip yönetiyorum. Bunun maddi masraflarını da ben karşılamaya çalışıyorum. Kazandığım tüm geliri buna yatırıyorum” dedi.

Aktif olarak sahnede yer alamamanın maddi yönü kadar manevi kısmının da kendisini üzdüğünü söyleyen Köybaşıoğlu, para kazanmak için yaptığı bir iş olsa da sahnenin nefes aldığı yer olduğuna dikkat çekti.

“İnsanlarla o enerjiyi paylaştığım an benim için çok değerli. Bundan mahrum kaldık” diyen Köybaşıoğlu, devletin desteğinin sadece gıda masrafına yetebilecek bir meblağ olduğunu ifade etti: “Hiç yoktan iyidir diyerek avuntumuz var. İngiltere’de senfoni orkestrasının yarı maaşının 2021’in sonuna kadar ödendiğini duydum. Ülkemizde müzik sektörü Kültür ve Sanat Bakanlığı’na bile bağlı değil. Eğlence sektörü olarak gözüküyor. Dolayısıyla meslekten bile sayılmadığımız bir mecranın içerisinde yer alıyoruz. Bu çok acı. Biz müzisyenler olarak kimseyi eğlendirmekle yükümlü değiliz. Bu ülkenin kanayan bir yarası. Müzisyen kategorisi, eğlence sektörü içerisinden çıkarılmalı. Kültür-sanat dalı içerisinde olabilmemiz lazım ki kâle alınabilelim.”