Devlet ve sivil toplum: Kim kime yetiyor?
İstisnaları saklı kalmak kaydıyla bağış yapanların büyük bir kısmı için yapılan yardım aslında zorunlu. Sayın Cumhurbaşkanının başlattığı kampanyaya para yatırmayan bir iş adamının devletten ihale alması mümkün mü? Peki ya bürokratlar? Bir yerde vali ya da rektörsünüz. Gerçekten de bağış yapmama hakkına sahip olabilir misiniz?
Armağan Öztürk*
Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün önce “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” başlığı altında bir bağış kampanyası başlattı. 2 Nisan sabahı itibariyle bağış hesaplarında biriken para 550 milyon lirayı aşmış durumda. Kampanya iktidar ile muhalefet arasındaki tartışmayı daha da derinleştirdi. Muhalefetin iddiası Bilim Kurulu'nun sokağa çıkma talebinin hükümet tarafından karşılanmadığı yönünde. Çünkü onlara göre Hazine'de yeterince kaynak yok. Tüm ülke çapında veya ülkenin bir kısmında sokağa çıkma yasağı uygulandığı an sokağa çıkmayacak insanların ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması gerekiyor. Hükümet ise zorunlu sokağa çıkma yasağı kararı alarak bu denli büyük bir mali yükün altına girmek istemiyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen her konuşmasında ısrarla vurguladığı üzere salgınla mücadele ederken üretimi de devam ettirmek gerekli. Bu bağlamda muhalefetin iddiası devletin kaynak eksikliğiyle bağış kampanyası arasında bir bağlantı olduğu yönünde. Devlet halkından para bağışı yapmasını isteyerek halkına yardım ediyor. Ana tartışma ekseni bu yönde.
Bahsi geçen bağlamı tamamlayan bir de CHP’li belediyelerin yürüttüğü kampanyalar meselesi var. Erdoğan’ın bağış kampanyası konuşmasından bir gün sonra CHP’li belediyelerin yürüttüğü tüm bağış çalışmaları İçişleri Bakanlığı tarafından durduruldu. Kimin ne ölçüde nereye kadar kimden bağış toplayacağı hususunda olayın bir hukuki kısmı olduğu açık. Ancak mesele her zamanki gibi hukuk değil siyaset. Daha düne kadar pek çok AKP’li belediye yurt içi ve yurt dışındaki ihtiyaç sahipleri için bağış kampanyaları düzenledi. İçişleri Bakanlığı o kampanyalara müdahale etmedi. Kaldı ki sorunun yerel demokrasi ve çoğulculukla ilgili önemli bir boyutu var. Belediye valiliğe bağlı bir kurum değil. Merkezin doğrudan doğruya bakanlıklar veya illerde valilikler aracılığıyla belediyelere müdahalesi yerel demokrasiyi ortadan kaldırır. Bu olay bakımından merkezle yerel arasındaki çatışma çoğunlukçu demokrasi anlayışıyla çoğulcu demokrasi anlayışı arasında söz konusu olan bir mücadeleyi yansıtmakta.
Ulusal bağış kampanyası bağlamında pek üzerinde durulmayan bir ayrıntı daha var. Türkiye’de devlet ile sivil toplum arasındaki ilişkiler sorunlu. Osmanlı-Türkiye modernleşme geleneğindeki hemen tüm arızalar şu an içinden geçmekte olduğumuz süreci belirliyor. Şöyle ki, Türkiye’de sivil toplum hemen her zaman zayıf oldu. Demokratik yapımızdaki kırılganlık önemli ölçüde bu sivil toplum yokluğu sorunuyla ilgili. Sadece sivil toplum değil, onunla bağlantılı bir şekilde burjuva sınıfı ve bireycilik bakımından da istenilen düzeyde değiliz. Dün olduğu gibi bugün de zenginliğin ana kaynağı devlet. İktidara yakın olan varsıllaşıyor. Patronaj ilişkileri zengin ile burjuva arasındaki farkı daha da açmakta. Ortada bir kapitalizm varsa bile tam anlamıyla bir burjuva sınıfı ve burjuva kültürü yok. Ayrıca otonom karar alma hakkı devlet ve toplum tarafından engellemekte. Toplum organizma gibi hareket eden hiyerarşik bir bütün olarak görüldüğünden karar alırken ölçülü olmamız, dolayısıyla büyüklerimizden ve üstlerimizden izin almamız gerekiyor.
İşte yardım kampanyası bu çarpık devlet-sivil toplum ilişkisinin üzerine bina edilmiş durumda. Yardım kampanyasını başlatan kurum devlet. Aslında çok da sivil olmayan sivil toplumun görevi ise devletin verdiği IBAN numaralarına para yatırmaktan ibaret. Devletin özne, sivil toplumun ise nesne olduğu bu düzlemde sivil toplumu sivil toplum yapan temel özelikler, yani gönüllülük ve kendiliğindenlik hemen tümüyle devre dışı kalıyor. İstisnaları saklı kalmak kaydıyla bağış yapanların büyük bir kısmı için yapılan yardım aslında zorunlu. Sayın Cumhurbaşkanının başlattığı kampanyaya para yatırmayan bir iş adamının devletten ihale alması mümkün mü? Peki ya bürokratlar? Bir yerde vali ya da rektörsünüz. Gerçekten de bağış yapmama hakkına sahip olabilir misiniz?
Bizim büyük çaresizliğimiz tam olarak bu noktada kristalize olmakta. Devletle sivil toplum arasındaki ilişki aslında bir “vasi” ilişkisi. Belki de bu nedenle ve ne yazık ki dernek, sendika ve vakıf olarak örgütlenmiş sivil birliklerin hatırı sayılır bir kısmı aslında kendi başına veya kendinde bir şey olmaktan çok devlet aygıtının sivil alandaki uzantıları.
*Doç. Dr. Artvin Çoruh Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü