DİB: Garê için acil soruşturmaya ihtiyaç var
Demokrasi için Birlik (DİB), Garê operasyonuyla ilgili bağımsız ve etkin bir soruşturmanın açılması çağrısında bulundu. Yapılan açıklamada, "Saray rejimi kullandığı tehdit ve şiddet dolu dile rağmen meclisteki muhalefete kendi arkasında saf tutturmayı başaramadı. Muhalefeti kendi söylem ve hareket alanına sıkıştırma, Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) yalnızlaştırma planı şimdilik boşa çıkmış gözüküyor" denildi.
DUVAR - 100'ü aşkın kişi, inisiyatif, platform ve örgütün bir araya gelmesiyle oluşturulan Demokrasi İçin Birlik (DİB), Garê operasyonuyla ilgili yaptığı açıklamada "Ölüm olayının ilgili makamların ihmali sonucu meydana gelmesi ya da ilgili makamların operasyonun planlanması ve uygulanmasında gereken özeni göstermemeleri ya da operasyonu yapanların eğitimlerinin yeterli olmaması, yaşam hakkının ihlal edilmesi anlamına geliyor ve devletin sorumluluğuna yol açıyor" denildi.
Açıklamanın tam metni şöyle:
"Garê operasyonunda rehin tutulan 13 yurttaşın öldürülmesindeki sorumluluğundan kaçan iktidar, başarısız operasyonu tüm toplumsal muhalefeti suçlamaya ve etkisizleştirmeye yönelik bir saldırıya dönüştürdü. Amaç, soygun, talan düzeninin bekası.
Amacının iktidarın iç siyaseti manipüle etmek olduğu anlaşılan Garê operasyonu, yarattığı sonuçlarla ülkeyi yasa boğarken, AKP-MHP iktidar bloğu, “Operasyonun böyle sonuçlanmasının sorumlusu kim? sorusunu soran muhalefeti terörist olmakla, terörü desteklemekle suçladı.
Ancak her zamanki oyun bu kez tutmadı, Saray rejimi kullandığı tehdit ve şiddet dolu dile rağmen meclisteki muhalefete kendi arkasında saf tutturmayı başaramadı. Muhalefeti kendi söylem ve hareket alanına sıkıştırma, Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) yalnızlaştırma planı şimdilik boşa çıkmış gözüküyor.
Ancak operasyon daha uzun süre tartışılacak. Kim yapmış olursa olsun kabul edilemeyecek bu öldürme olayının sorumluların ortaya çıkarılması için acil olarak soruşturmaya ihtiyaç var.
AİHM’in yerleşmiş içtihadına göre, ölümle sonuçlanan bir olay varsa devletin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü bulunmakta. Bir şikayet bulunmasa bile, Devlet bu sorumluluğunu res’en yerine getirmek zorunda. Aksi halde Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan yaşam hakkı ihlal edilmiş oluyor.
Soruşturmanın etkili olması için bağımsız ve tarafsız kişiler tarafından yürütülmesi, ölüm nedeninin ve ölümden sorumlu olanların ortaya çıkarılmasına ve cezalandırılmasına yönelik olması ve zaman geçirilmeden açılması gerekiyor.
Ölüm olayının ilgili makamların ihmali sonucu meydana gelmesi ya da ilgili makamların operasyonun planlanması ve uygulanmasında gereken özeni göstermemeleri ya da operasyonu yapanların eğitimlerinin yeterli olmaması, yaşam hakkının ihlal edilmesi anlamına geliyor ve devletin sorumluluğuna yol açıyor.
Neredeyse kırk yılı aşan savaş, ülkemizde insani, toplumsal, ekonomik, ekolojik tahribata neden oluyor. İnsanlar yoksulluk, işsizlik, açlıkla boğuşurken, salgınla mücadele için aşı bile bulunamazken, ülkenin kaynakları savaşa, operasyonlara iktidarın ‘yeni Osmanlıcı’, ‘İhvancı’ hamlelerine harcanıyor. Saray tarafından palazlandırılan bir yandaş savaş sermayesi besleniyor.
Ölümden ve yıkımdan kurtulmanın tek yolu savaşçı dış politikadan vazgeçilmesi, Kürt sorununun barışçı ve demokratik yollardan çözülmesi, Kürt halkının anadilinde yaşam, yerel demokrasi ve eşit yurttaşlık haklarının sağlanması.
Sarayın muhalefeti etkisizleştirmeye ve parçalamaya yönelik hamleleri sürecek
“Bu operasyonun sorumlusu devlettir” diyerek sanki AKP ve MHP iktidarı dışında kalan herhangi bir kurumsal yapı varmış gibi devlet sözcüğünün temsil ettiği meşruiyetin ardına sığınan Saray rejiminin muhalefeti etkisizleştirme hamleleri sürecek. Seçim ve siyasi partiler yasasının değiştirilmesi hazırlıkları, ana muhalefet partilerinin hazine yardımlarını kesme söylentileri, dokuz HDP milletvekili için meclise gönderilen tezkere ve HDP’yi kapatma hamleleri bunun göstergesi.
Bu koşullarda toplumsal muhalefet iktidarın savaştan ve ölümden başka her yolun kapalı olduğu söylem alanına sıkıştırılmaktan çıkmayı başarabilmeli.
Dilimizde barış diye çok güzel bir sözcük olduğunu, barışın mümkün olduğunu hatırlamamız, hatırlatmamız gerek.
Her gün daha çok açığa çıkıyor ki, barışı kurmanın yolu demokrasi güçlerinin birliğiyle halkın bizzat kurucusu olduğu bir halkçı seçeneği yaratmaktan geçiyor."