Dicle siyah akıyor: Nehre kimyasal karıştı

Mezopotamya bölgesindeki medeniyetlere can veren Dicle Nehri, DİSKİ’ye ait tesisten çıkan siyah ve kimyasal madde içeren atıksu ve insan eliyle oluşturulan kirlilik nedeniyle tehlike altında.

DİYARBAKIR - Türkiye, Suriye ve Irak topraklarından geçen Dicle Nehri, antik çağlardan beri Mezopotamya bölgesindeki medeniyetler için hayati öneme sahip oldu. Sümerler, Akadlar, Babil İmparatorluğu, Asur İmparatorluğu ve Pers İmparatorluğu gibi güçlü imparatorlukların hüküm sürdüğü topraklarda bölgenin tarihinde büyük bir rol oynayan Dicle Nehri, şimdilerde siyah akıyor.

Nehrin su kalitesini olumsuz etkileyen ve zengin biyoçeşitliliğine zarar veren sanayi atıkları, evsel atıklar ve tarımsal kirliliğin yanı sıra DİSKİ’ye ait Atıksu Arıtma Tesisi’nden çıkan siyah ve kimyasal madde içeren atıksu da hayvanları, insanları ve tarım alanlarını tehdit ediyor. Tesisin yanı başında bulunan Karpuzlu mahallesinde kokudan ve sivrisinekten geçilmezken, yıllardır sürdürülen mücadeleye rağmen sorun çözülmüyor.

Dicle Nehri'nin kirliliğine dikkat çeken fotoğraf sanatçısı Mehmet Masum Süer, "10 yıl öncesine kadar Dicle Nehri'nin suyu içilebilecek temizlikteydi ama maalesef gittikçe kirlendi. 2015 yılında Sur'un başına gelenlerle Dicle Nehri'nin başına gelenler arasında bir ilişki kurulabilir. Aynı kaderi yaşıyorlar. Sur da sahipsiz bırakıldı. Kent olarak, halk olarak sahiplenemedik ve kaybettik" dedi.

Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Ünlü de Dicle Nehri'nin yapısının bozulmasından ötürü yanına yaklaşmanın dahi imkansız hale geldiğini belirterek, "Bu nehri yaşatmak lazım. Gelecek kuşakların bu nehre her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Kuraklık dönemleri yaklaşıyor ve bizim bu nehri korumamıza yönelik yapacağımız çabalar, bizim daha güvenli bir gelecek elde etmemize olanak sağlayacaktır" diyor.

2 bin 700 yıldır dönüyor: 40 değirmenden 1'i çalışıyor Munzur’da tenbûr atölyesi: Dünyanın dört bir yanından katılımcı geldi Büyükşehirden Küçükkumla'ya: Artık sadece yazlık değil Gündüz terzi, gece dansçı Van’daki saklı cennet: Çarpanak Antakya'da sokak röportajı: 'Oy moy yok'