Yeni bir döneme girdiğimiz bu süreçte, bir yandan yarattığı
durgunluk sebebiyle endişelendirici, bir yandan bilinmez olduğu
için korkutucu, bambaşka bir açıdan baktığımızda ise kaçınılmaz
yenilikler getireceği için heyecanlandırıcı hallerde gezinip
duruyoruz. Bir önceki yazım, “Sanatta çevrimiçi satışlar,
pandemide milyon dolarlar”da pandemi ile yükselişe geçen
çevrimiçi sanat dünyasına bakmış, son dönemde uluslararası arenada
özellikle mega sanat galerileri ve müzayedelerin sadece birkaç ay
öncesine kıyasla %60 artan (ama yine de piyasayı kurtarmayan)
çevrimiçi satışlarından bahsetmiştim.
Geçtiğimiz günlerde Fırat Arapoğlu’nun Orta Format dergisi için
yaptığı konuşmada da belirttiği gibi, pandemi etkisiyle yükselişe
geçen sanat, elitist sanat oldu. Geçen haftaki yazıma konu olan tüm
satışlar, dünyanın en büyük galeri ve müzayedeleri tarafından
yapılırken, satışı gerçekleşen eserler ise, Basquiat gibi, Koons
gibi “marka sanatçıların” eserleri oldu. Yine Arapoğlu’nun altını
çizdiği gibi, bu gördüğümüz kıpırdanma sanat tarihinden çok sanat
ekonomisi için kayda değer bir kıpırdanma oldu. Büyük isimler büyük
fiyatlara satılırken, orta ve küçük ölçekli galeriler, var olmak,
devam edebilmek için farklı yollar aramayı, tartışmalar yapmayı
sürdürüyor.
Bu hafta itibariyle odağı yerele ve aslında, gerçeklere
çeviriyor ve Türkiye’deki çevrimiçi sanat piyasası hakkında önde
gelen aktörlerle konuşmaya başlıyorum. Çeşitli rakamlar telaffuz
edilebilmesi için oldukça dar ve genç olan Türkiye’deki çevrimiçi
sanat alanında, kendini özellikle çevrimiçi olarak konumlayan
oyuncular neler yaşadı ve neler planlıyor tartışacağız. İlk konuk,
6 yıldır çevrimiçi sanat platformu olarak Türkiye’de varlık
gösteren Art50.net ve kurucusu Güliz Özbek Collini.
BERABER BÜYÜMEK
Bizim için en önemli konu, sanatçılarda ve sanat alıcılarında
marka olarak güven ve memnuniyet duygusu yaratabilmek, diyor Güliz.
Diğer bir amaç ise Türkiye’deki çağdaş sanat pazarını büyütmek… Hem
fiziksel hem çevrimiçi alanda sanat piyasasının gelişmesi,
oyuncuların bir araya gelmesi, birlikte hareket ederken büyümek…
Piyasa büyürken ülkeye yayılmak, bakış açılarını değiştirmek,
toplumu sanatla yakınlaştırmak önemli. Bu anlamda Art50’nin
çevrimiçi bir platform olarak avantajı, İstanbul’la kısıtlı
olmaması, Türkiye’nin farklı illerinden farklı kesimlere
ulaşabilmesi. Bunun yanı sıra, farklı kesimlere ulaşmanın ötesine
geçip genelin alışkanlıklarını değiştirmek istiyor Art50. İnsanlar
birbirlerine unutulmaz bir hediye almak istediklerinde,
birbirlerini kutladıklarında, akıllarına benzersiz bir sanat eseri
almak gelsin istiyorlar.
Buraları değerlendirmeden önce uluslararası piyasalar hakkında
düşündüklerini soruyorum Güliz’e 3,5 yıldır yurtdışında yaşayan ve
o piyasaları yakından takip eden bir sanatsever olarak. Hem kişisel
olarak hem Art50 bünyesinde yıllardır çevrimiçi platformları
(farklı müzayede çeşitleri, sanatçıdan satış, platformdan satış,
galeriye yönlendirme, kiralama ve sergileme modelleri) takip
ettiklerini anlatıyor. Pandemi ile birlikte ortaya çıkan en
beğendiği girişim, hem kapsamı hem de kalitesi ile, Zwirner’in önce
New York’ta başlattığı sonra Los Angeles, Londra, Paris ve
Brüksel’e yaydığı Platform projesi olmuş. (Zwirner, bu proje ile
pandemiden etkilenen ve çevrimiçi platform kurmaya imkanı olmayan
galeriler ve sanatçılara kendi online gösterim ve satış imkanlarını
sundu.)
Büyük galerilerin küçük galerileri himayeleri altına alıp
desteklemeleri, teknik açıdan birçok imkan sunmaları, Türkiye için
de hayalini kurduğum bir dayanışma örneği, diyor.
Art Basel Hong Kong ile başlayan sonra Frieze NY, Arco Lisboa,
Art Paris, Art Dubai, sonra Art Basel Basel ile devam eden
çevrimiçi fuar girişimlerinin hem çevrimiçi sanat satışı konusunda
hem de sundukları teknoloji anlamında çıtayı yükselttiklerini ve
koleksiyoner psikolojisini iyi bildikleri için çevrimiçi satışı
avantaja çevirdiklerini düşünüyor. Bu bağlamda birçok fuara
çevrimiçi ev sahipliği yapan sanat platform Artsy’i çok başarılı
bulmuş. Artsy’nin reklamını yaptığı, standart fuar sürelerinden
sürelerini daha uzun tuttuğu çevrimiçi fuarlar ile Art50’nin de
dahil olduğu bu platformun trafiği oldukça artmış. Sanatçılarını
global piyasaya açma hedefiyle çok doğru bulduğum bir hareketle bu
platform dahil olan Art50, Artsy’den ilk gerçek satışını da bu
dönemde gerçekleştirmiş. Mega galeriler ve fuarlar dışında
uluslararası müzayedelerin de başarısına değinmeden geçmiyor Güliz.
Bu süreçte müzayedelerin farklı fiyat kategorilerine girerek farklı
müşteri kitleleri çektiklerini yakından takip ettiklerini
aktarıyor.
Türkiye’de de bu dönemde en iyi satış yapan, en aktif kanalların
müzayede tarafı olduğunu gözlemlediğini anlatıyor. Diğer yandan
sanatçıları ve alıcıları sosyal medya kanalları üzerinden
birleştirmek üzerine galerilerin, sanat kurumlarının hızla aksiyon
aldığını, fakat daha önce yatırım yapılan güçlü bir altyapı
olmadığı için birçok oyuncunun halen geleneksel kaldığına dikkat
çekiyor. Yine de, uluslararası arenaya kıyasla Türkiye’de
galerilerde maddi güç, devlet desteği ve sürdürülebilir ekonomik
gücü olan geniş bir alıcı kitlesi olmamasına rağmen gösterilen
çabanın, ortaya çıkan dayanışmanın ve yaratıcı çözümlerin kendisini
mutlu ettiğini anlatıyor:
“Ortaya çıkan tablodan anlıyoruz ki, Türkiye’deki galeriler
dijitale inanmamış. Çevrimiçi satış, katalog gönderme seviyesinde
kalıyordu. Açıkçası sanatçılar da dijitale mesafeliydi,
çevrimiçinde var olan sanatçı olmak çok makbul değildi sanki.
Yaşanan değişimler, yeni girişimler beni mutlu ediyor ama bu
yenilikler uzun vadede ne kadar benimsenecek, emin değilim. Tek
tuşa bastığında pazarlık etmeden sanat eseri almaya, ne galeriler
ne koleksiyonerler hazır gibi geliyor bana…”
Her ne kadar herkes için yeni sular olsa da çevrimiçi konusunda
uzmanlaşmış Art50’nin bu süreçte yepyeni bir alıcı kitlesi oluşmuş
pandemi sürecinde. Art50’nin tam istediği gibi, sanatla
yakınlaşmak, bir şeyler öğrenmek isteyen bir kitle aktifleşmiş.
Çevrimiçi satış kolay gibi bir algı vardı, diyor Güliz. Aslında çok
fazla emek, çok farklı bir yatırım, iş planı isteyen bir iş…
Teknolojik trendleri, kullanıcı alışkanlıklarını takip etmek ve
belli bir kaliteyi sağlamak zorundasın. Üstelik bir galeri maksimum
10 civarı sanatçı ile çalışırken çevrimiçinde daha zengin bir
sanatçı listesi olması ve (Art50’nin çok önem verdiği bir prensip
olarak) bu sanatçıların hepsinin mutlu olması gerek. Çok fazla
çevrimiçi iş açıp terk eden, batan oldu. Biz uzun zamandır bu işe
inandığımız ve çok emek harcadığımız için bu dönemde hazırlıklıydık
kitlemizi koruduk ve yeni kitlelere açıldık, diye anlatıyor:
“Satışlarımız patladı, inanılmaz trafikler aldık diyemesek
de 6 yıldır yarattığımız müşteri memnuniyetinin en önemli
meyvelerini bu dönemde topladık. Daha önce de çok kriz dönemi
geçirdik ama bu kriz dönemi bizim için durgun değil, aktif geçti.
Karantinada insanların ihtiyaçlarını, görmek istediklerini,
ellerinde olan zamanı düşünerek içeriklerimizi zenginleştirdik,
yenilerini ekledik, dünyada bu amaçla hazırlanan birçok eğitici
öğretici etkinlikten seçkiler yaparak takipçilerimize sunduk. Bu
dönemin hem kendimiz hem hazırdaki hem de yeni takipçilerimiz için
değerli bir kendini geliştirme, sanatla ilgili eksikliklerini
tamamlama, eksik değilse bile yeni bilgiler edinme dönemi
olacağının bilinciyle satıştan önce bu konulara ağırlık verdik.
Çocuklu sanatseverler için, sanatçılarımızın desteğiyle
gerçekleştirdiğimiz Çocuklar için Çiziyoruz projesi büyük ilgi
gördü.
Sanatçılarımızla daha da yakınlaşarak bu dönemi nasıl
geçirdiklerini, bu dönemin sanatsal üretimlerine etkisini bu
anlamaya çalıştık, yeni üretimleri için motive etmeye çalıştık.
Bütün bunlar bizi iyi bir yere getirdi ama halen “biz olduk”
diyemeyiz, yolumuz çok uzun…”
Art50 için bütün bu gelişmeler yaşanırken sanat piyasasının
demokratikleşmesine bu dönemde tanık olduklarının altını çiziyor
Güliz. Piyasadaki yıllardır süregelen yüksek fiyat gösterip büyük
indirimler yapılması kandırmacası, fiyatların şeffaflaşmasıyla
biraz durulmuş. Bu konuda taviz vermemek için çok uğraştık ve bir
yere gelebildik, diyor.
Çevrimiçinin yükselişiyle bu alanda yeni rakipler elbet
bekleniyor. Bu rekabet, sanatçıların transferleri ve yeni
sanatçıların da sahneye girmesiyle devam eder diye tahmin ediliyor.
Art50 bu zamana kadar sanatçı ve alıcılarla kurduğu iletişim ve
yarattığı güven sebebiyle yoluna her durumda emin devam ediyor:
“En karanlık zamanda bile kimsenin ödemesi geciktirilmedi.
Sanatçılara çok özen gösteriyoruz; portföyümüzde fazla sayıda
sanatçı olmasına rağmen herkesle özel bir ilişkimiz var.
İstemedikleri fiyata hiçbir şey satılmaz. Piyasa devinimler
geçirdikçe giden de olacaktır, gelen de… Heyecanlı bir döneme
giriyoruz. Kafamızda birçok proje var; tabii bunları
gerçekleştirmek için imkan, yatırım gerekiyor. Yavaş yavaş, seçerek
ilerleyeceğiz. Tüm yumurtalarımızı bir sepete koymak yerine farklı
projelerle işbirliklerini devam ettirecek, niş projelerde yer
alacak ve sanatçılarımızı uluslararası alanda konumlamak için
planlamalarımıza devam edeceğiz.”
Art50 emin adımlarla yoluna devam ederken bir sonraki yazıda,
çevrimiçine yeni giren, daha önce yaptıkları işlerle yerlerini
kanıtlayan bir ekiple karşınızda olacağım.