Sadece birkaç ayda değişen dünyamız elbette ekonomik olarak sarsıldı ama sanatın daha demokratik, daha ulaşılabilir ve paylaşılabilir olabilmesi için de fırsatlar doğdu. Hikayenin devamını, görüşlerine çok değer verdiğim, piyasanın aktif aktörlerinden Bengü Gün’den dinleyelim...
Mixer Galeri, kapısı genç sanatçılara açık, birkaç sanat temsil
etmek yerine geniş bir genç sanatçı portföyü bulunan, dijital
işleri seven, Juma Karaköy’deki fiziksel mekanının yanı sıra uzun
süredir internetten de satış yapan bir galeri. Mixer’in genç ruhu
ve tatlı ortamı fiziksel galerilerini diğer galerilere göre daha
davetkar kılarken, çevrimiçindeki uzun süreli varlığı da farklı
kitlelere ulaşmak için bir fırsat oluyordu... Zaten çevrimiçinde
yer alan Mixer, pandemi başlayıp da herkes paniğe kapılmışken,bu
dijital varlığı sebebiyle fiziki dünyaya bir süreliğine ara verip
sanal dünyaya taşınmaya hazırlıksız değildi.
.
Dolayısıyla, hem başarılı, güvenilir fiziksel galeri kimliği hem
de dijital kimliği olan Mixer’i bu seriye dahil etmemek imkansızdı.
Dijital sanat aktörleri röportaj serisinde üçüncü konuk olan Mixer
ve çalışmaları hakkında, galerinin direktörü Bengü Gün ile
konuştum.
Bengü Gün
DAHA GENİŞ KİTLELER İÇİN DİJİTALDE SANAT
Röportaja geçmeden önce, serinin üçüncü röportajını da
bitirmişken bir özet geçmek isterim... Bu dönem birçok sanat aktörü
ile de yaptığım çevrimiçi konuşma serileri ve bu gazetede yer alan
“Dijital Sanat Aktörleri Konuşuyor” yazı dizisinin (diğer konular
Art50 ve Kolekta’ydı) sonucunda bazı
trendlerin, davranışların da belirginleştiğini görüyoruz:
Pandemi sürecinde evde kalan insanların daha önce ilgilenmediği
sanatla çevrimiçi ilgilenmesi
Evde kaldıkça, eve ruh katmak amaçlı sanat alınması
Girilmeye çekinilen galerilere bir alternatif olarak dijital
sanatın bu dönemde güçlenmesi
Türkiye’de çağdaş sanat dünyasının bu dönemde destek
görememesi; diğer yandan dayanışmanın artması
Herkesin sanatın fiziksel olarak da var olması, eserlerle
diyalog kurulması gerektiği konularında hemfikir olması; bununla
beraber dijital işlere, dijital sunumlara daha çok kafa yorulmaya
başlanması
Olması gereken fakat var olmayan, orta, orta üst gelirli
kişilerin de dahil olacağı daha geniş bir sanatsever kitlesi
yaratılması için dijital platformların fırsat olarak görülmesi
Sadece birkaç ayda değişen dünyamız elbette ekonomik olarak
sarsıldı ama sanatın daha demokratik, daha ulaşılabilir ve
paylaşılabilir olabilmesi için de fırsatlar doğdu.
Hikayenin devamını, görüşlerine çok değer verdiğim, piyasanın
aktif aktörlerinden Bengü Gün’den dinleyelim...
Bize dijitalde var olma hikayenizi anlatmakla
başlayabilir misin?
2012’de Mixer’i açtığımız zaman galerinin hem online hem offline
olması çok kritikti; çünkü misyonumuz sanatın ulaşılabilir olması.
Galeriye gelemeyen, gelmeye çekinen herkes eserleri, sanatçıları
görsün, tanısın istedik. Galerideki tüm açılışlara web'de de yer
verdik; portföyümüze yeni sanatçı eklediğimizde çevrimiçine
yansıttık.
Bench Allen and Adam Bridgland-And
Then Summer Comes
Biz başladığımızda Lebriz, Sanat Gezgini ve Art Limited gibi
siteler benzer işler yapıyordu; ama yine de çevrimiçinde sanat
satışı alışıldık bir durum değildi. Hem sanatçı hem koleksiyoner
tarafında eserlerin web sitesinde olması, herhangi e-ticaret ürünü
gibi satılıyor olması ve fiyatların şeffaf olması o dönem tepki
çekti; fakat biz misyonumuzda çok kararlı olduğumuz için hiçbir
tartışmaya girmedik.
Kendi modelimizi, yurt dışında olan Saatchi, Artspace, Artsy
gibi web sitelerini, sistemleri inceleyerek kurguladık. Eserler
nasıl sıralanmalı, sunulmalı, aranmalı; içerik olarak konuk
küratörler, sanatçı röportajları... Hem içerik hem satış açısından
kurguladığımız bir web sitesiydi. 2018’de web sitesini güncelledik
ve oldukça değişti. Deneyimlerimize dayalı olarak daha sade bir
site kurguladık bu kez; çünkü kullanıcı alışkanlıkları da çok
değişti. Şimdi hem fiziki galerinin web sitesi hem de artık çok
daha sade olan satış portalımız var.
Web sitesi satış portalınız aslında Türkiye’de pandemi
öncesi yürürlükte olan, sanat alanında hatırı sayılır birkaç
portaldan biriydi. Bu dönemde farklı bir trafik veya trafik artışı
oldu mu? Daha önce görüştüğüm mecralar hep yeni, sanatı tanımayan
ama tanımak isteyen bir kitlenin de doğduğundan bahsettiler. Sen ne
düşünüyorsun?
İnsanların sanatta çevrimiçini tercih etmelerinin sebeplerinden
bir tanesi galeriye gelmekten çekiniyor olmaları. Hep inanılmaz
müzayede rakamları duyuyoruz; binlerce lira, milyon dolarlar... Bu
sebepten insanlar sanat satın alamayacaklarını zannediyorlardı;
sanat sanki ancak çok zenginlerin ulaşıp alabileceği bir şeymiş
gibi... Çevrimiçinde fiyatların bulunması bu önyargıları kırmak
için çok yararlı oldu ve oluyor.
Biz de açıkçası hep acaba galeride mi görüp web sitesinden
alıyor yoksa tam tersi mi diye merak ediyorduk. Bunu söylemek zor
ama her durumda Türk insanı mutlaka biriyle konuşmak istiyor.
Çevrimiçi satış olsa bile arayıp soruyorlar, görmek istiyorlar. Bu
sebepten web sitesini biraz da katalog gibi kullanıyorduk. Sanatçı
ve eser tanımak için iyi bir mecra sonuçta. Aldığımız geri dönüşler
ile pandemi sırasında herkes evde olduğu ve vakit olduğu için web
sitesinin daha çok incelendiğini öğrendik. Bir de evde oturunca,
eve ayrı bir özen gösterildi sanırım; o bakımdan da sanat siteleri
daha çok incelendi. Bir de tamamen bu zor zamanda sanatçılara
destek olmak için çevrimiçi alım yapmak isteyen koleksiyonerler
oldu.
Web sitesi olmasaydı işler çok yavaşlayabilirdi tabii ama web
sitesi bizi hep bir tempoda tuttu. Çok fazla hiç tanımadığımız
insan geldi diyemem; daha çok mevcut koleksiyonerler geldi. Bununla
birlikte koleksiyonerlerin bizi tavsiye ettiği birçok kişi geldi.
Danışmanlık almak isteyen de çok oldu bu dönemde. “Şu tarz bir iş
almak istiyorum,” diyenleri çok yönlendirdik. Hem kendi porföyümüz
dahilinde hem de farklı galerilere yönlendirme yaptık. Temsil usulü
çalışmadığımız için kolaylıkla diğer galerilere de yönlendirme
yapabiliyoruz.
Genel olarak, 2012’den beri çok şey değişti. Getir, Yemek Sepeti
gibi uygulamalar kullanıcı alışkanlıklarını değiştirdi, çevrimiçi
kullanım, güven arttı. Yine de burada özellikle galeriye güven söz
konusu. Alım yapanlar galeriyi tanıdıkları, size güvendikleri için
yapıyorlar.
Vahap Avşar, Çifte, AND
Müzesi
Pandemi sürecinde birçok konuşma, etkinlik düzenlediniz,
video sergisi Art On Screen ile pandemi döneminde karşımıza
çıktınız. Nasıl tepkiler aldınız? Sosyal medyanın bu dönemde
getirileri oldu mu?
Online etkinliklerin çoğu yepyeni bir kitle getirdi.
Workshoplar, atölye ziyaretleri, konuşmalar yaptık, birçok yeni
takipçi kazandık sosyal medyada. Şu açıdan memnun oldum: Normal
zamanda hep sergi yapmak için kafa yorup koşturuyoruz; halbuki bu
dönemde kendimizi anlatma, içerik üretme üzerine eğilme fırsatımız
oldu. Halihazırda bulunan sosyal platformlarda organizasyonlarımızı
çeşitlendirdik.
Bu dönemde en rahat nasıl sanat eseri görülebilir diye kafa
yorup Art On Screen ile bilgisayarlar için üretilmiş bir sergiyi
bilgisayar başındakilere sunduk. Ayrıca kunstmatrix üzerinden sergi
kurguladık. Kurguların hâlâ çok iyi olduğunu düşünmüyoruz açıkçası.
Bununla beraber şimdiden keşfetmeye, denemeye başlamak, ileride
daha iyi sergileri mümkün kılacaktır. Artık Mersin’deki, Bursa’daki
biri de İstanbul’daki sergiyi açılır açılmaz gezebilecek. Süreç de
böyle devam edecek. Etkinlik yapıyorduk, galeriye bazen az kişi
geliyordu, üzülüyorduk. Şimdi yüzlerce kişiye ulaşabiliyoruz tek
etkinlikte. Daha sıkı bir iletişim de mümkün oluyor. Örneğin;
Juma’daki galeriler olarak düzenlediğimiz Çevrimiçi Sanat
Konuşmaları’nda galerilerde sergisi bulunan her sanatçı 10
dakika konuştu, izleyiciler sanatçıyı tanıdı, düşüncelerini
öğrendi. Normalde bu çok zor bir şey; hem vakit ayırıp bütün
galerileri gezeceksin, sanatçı o an orada olacak, sen bilip
tanışacaksın... Böyle zaten evine geliyor direkt.
Juma galerilerinden bahsetmişken gösterdiğiniz güzel
dayanışmaya da değinelim. Bir de merak ettiğim bir konu olarak:
Yurt dışında finansmanı kuvvetli, büyük galeriler online
platformlar kurdular dayanışma için. Çok mümkün göremesem de, sence
Türkiye’de böyle bir girişim için ışık var mı?
Dayanışma çok önemli. Birlikte yaptığımız, güçlerimizi
birleştirdiğimiz zaman, her iş çok daha etkin oluyor. Pandemi
öncesi başlamıştı bu dayanışma; Karaköy, Çukurcuma, Maslak
galerileri birleşti, beraber işler yapmaya başladı zamanla. Çağın
ruhu beraber hareket etmek üzerine bence. Bu ruh pandemi ile daha
da güçlendi.
Diğer konuya gelirsek Zwirner, Gagosian gibi platform
örneklerini Türkiye’de mümkün göremiyorum. Bizde böyle bir kurum
yok. Belki Kolekta’yı bu anlamda bir platform olarak
görebiliriz.
Diğer ülkelerde destek için galerilerden ekstra alım yapılırken
burada müzeler bile tasarruf yapmak durumunda kaldı; alımlarını
yavaşlattılar. Genel olarak çağdaş sanata devlet desteği yok zaten.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Almanya’da devletler, bu dönemde
galerilerden oldukça fazla eser satın aldılar sanat piyasasına
destek olmak adına. Biz burada kendi küçük bütçelerimizle ayakta
kalmaya çalışıyoruz.
Yeni döneme yine fiziksel sergilerle devam edeceksiniz.
Diğer yandan online altyapıyı geliştirme ile ilgili yeni
planlarınız var mı? Sence yeni dönemde uzak görünse de “normal”e
dönsek bile sanat dünyası artık dijitalle devam eder
mi?
Ozan Atalan ve Ahu Akgün’ün sergileri olacak yeni dönemde.
Ozan’ın sergisinin dijital-fiziksel bir yaklaşımı olacak.
Dijital için hem maddi hem teknik açıdan bize destek olacak
fonlara, desteğe ihtiyacımız var. İnanıyoruz, ama kaynağımız yok.
Saatchi gibi kurumların 10-20 kişilik dijital ekipleri, çok büyük
fonları var. Biz küçük ekibimizle, kendi kendimize çözümler
yaratmaya çalışıyoruz. Elbet yeni fikirler de var. Şu an sanal
sergilerde iki boyutlu, insanların birbirleriyle etkileşemediği bir
ortam var. Bir sonraki adımda insanların beraber sergi
gezebileceği, konuşabileceği sosyal ortamlar oluşacak. Örneğin;
DECOL’ün (decoltv) hazırladığı Metaspace diye bir platformu var
bunun için. Biz de bu tip şeylere kafa yoracağız.
Bir diğer hedef ise, eser almak isteyen, galerilere gelmekten
çekinen insanlara yoğunlaşıp bu dönemde özellikle onları sanata
çekmek. Ulaşılabilir olmak bizim daimi amacımız. Mixer’den içeri
girdiklerinde insanlar rahat hissediyor. Sanatçı tanıdıkça,
galeride çalışan birileriyle konuştukça iyi hissediyorlar. Şu an
bienal ile fuarın farklı şeyler olduğunu, galerilerin ücretsiz
gezilebileceğini bilmeyen birçok potansiyel sanatsever var. Bizim
amacımız, bu gibi temel bilgileri sağlamak olmalı bu dönemde.
Sosyal medyanın gücünü, doğru içeriklerle kullanıp sanatı
paylaşmak, ulaşılabilir kılmak gerek.