Tecessüs ve bunun neticelerinden biri olan dedikodu, bizde
kadınlara vehmedilen bir pratik. Külliyen yalan! Birbirimizin ne
yaptığını, nasıl yaptığını veyahut ne yapmadığını, yapamadığını,
nereye gittiğini, kiminle ve nasıl gittiğini, bir konu veya kişi
hakkında ne düşündüğünü delice merak ediyoruz. Sosyalleşmenin,
türdeşlerimizi tanımanın, başka alemler, yollar, yordamlar
öğrenmenin bir yolu bu. Ama muhatabımızı kıstırmaya, kontrol
altında tutmaya, bunaltmaya, ona ayar vermeye kalkışmaya da sebep
oluyor. Üstelik, aslını astarını bilmeden uzaktan izlediğimiz
hayatlara özlem duyuyor, öykünüyor ya da acınası buluyoruz
onları.
Sosyal medya mecrasında sanal günlükler diyebileceğimiz bloglar
ve bunların video versiyonları olan vloglar yaygınlaştığından beri,
merakımızı bastırmamız pek mümkün olmuyor. Hatta hiç akılda yokken
yeni meraklar doğuruyor ortalıkta yaşanan bu hayatlar. Ecnebilerin
stalker'lık dedikleri, sinsice bir tarafı da olan, bizde tam
karşılığı olmasa da "dikizcilik" diyebileceğimiz pratik, sosyal
medya profillerini eşelemekle başlamıştı uzun zaman önce. Uzaktan
tanıdığınız, gıyaben bildiğiniz ve hatta hiç tanımadığınız
kişilerin hesaplarına girip fotoğrafları başta olmak üzere, her
türlü paylaşımlarını, sayfalarındaki yorumları gözden geçirdiğiniz
olmadı mı hiç? Böyle söyleyince, kulağa biraz tehditkar gelen
dikizcilik, aslında söylediğim gibi, muhatabımızı tanımanın
yollarından biri. Bu kişi hasmımız da olabilir, muhibbimiz de...
Yeni taşındığımız apartmandaki komşumuz, sevgilimizin abisi,
çocuğumuzun öğretmeni, mesai arkadaşımız da... Bu kişileri şov
dünyasının yıldızlarından daha fazla merak ettiğimizi iddia
ediyorum. Nihayetinde, popçu Murat Boz'un veya oyuncu Serenay
Sarıkaya'nın muhayyilemizde geniş yerleri olmasına rağmen, günlük
hayatımızda, mukadderatımızda pek bir etkileri olmuyor. Sosyal
medya hesaplarını didiklemek, yanılma payı hatırı sayılır seviyede
olsa da, bir insanı tanımamızı, alışkanlıkları, politik
konumlanışı, karakteri, sosyal hayattaki varoluşu hakkında bilgi
sahibi olmamızı sağlıyor. Peki ne yapıyoruz bu bilgiyle?
İlişkileneceğimiz kişiyi yakından tanıyarak, onunla daha "sağlıklı"
bir ilişki kuruyoruz, öyle mi? Bu cevap pek inandırıcı değil.
Çoğunlukla merakımızı gideriyoruz. Onun hakkında dedikodu yaparken
kullanacağımız malzeme oluyor elimizde. Onunkini kendi hayatımızla
harmanlıyor, kıyaslıyor, haset ediyor veya şükrediyoruz. İlham
alıyor ya da ibret çıkarıyoruz ondan.
Sosyal medyanın her mecrasında etkileşimsellik mümkün değil. Ama
bahsettiğim blog ve vlog alemi, kaşın-gözünden başlamak üzere,
yapıp ettiklerine, yaşam tarzına, evindeki eşyalara, hayatını
paylaştığın kişilere, kurumsal ilişkilerine, üslubuna, siyasi
angajmanına kadar uzanan geniş bir yelpazede teşrih masasına
yatırılmayı göze alarak gireceğin bir cangıl. Takipçilerin başına
çiçeklerden taç da oturtabilirler, bizzat insan yiyen bitkilere de
dönüşebilirler. Üstelik aynı takipçi, zaman ve zemine göre her
ikisi de olabilir.
Blog/vlogların en popülerleri, ergen ve genç kategorisindeki
blogger/vloggerların hazırladıkları sanal günlükler. Genç kuşağın
güncel ilgileri, jargonu, tüketim tercihleri, moda, estetik,
arzular ve hayal kırıklıkları, aile ve sosyal çevreyle ilişkiler,
aşk... Hasılı neoliberal düzenin yükselen değeri olan birçok şey bu
mecranın içeriğini oluşturuyor. Bu blog/vloglara yönelik ilgi o
kadar büyük ki, hem sahibine çok para kazandırıp çok sayıda yeni
yetme zengin ortaya çıkmasına vesile oluyor, hem de takipçiler
buluşması adı verilen etkinliklerde izdiham yaşanacak kadar bir
takipçi kitlesine sahip olunuyor. Yakın zamanda Ankara'daki bir
AVM'de takipçileriyle buluşacak olan meşhur genç vlogger'ı izlemeye
gelenlerin yarattığı izdihamda ezilme tehlikesi ortaya çıktığı için
olaya kolluk kuvvetleri müdahale etmek zorunda kalmıştı ve etkinlik
yapılamamıştı. Düşünün artık!
****
Benim daha fazla üzerinde durmak istediğim, takipçisi de olduğum
kadın vloggerlar. Önceleri akademik bir ilgiyle başlayan macera,
herkesten biraz daha meraklı olmam ve kadınların kalpleri ve
hayatları hakkında bir iz bulabilirim ümidiyle gündelik hayatımın
bir parçası oldu. Artık yemek yerken veya çalışmaya ara verdiğimde
vlog açıp izlemeye başladım. Bu öyle bir hale geldi ki, yakın
arkadaşlarıma belli aralıklarla, "ne var, ne yok?" diye sormak gibi
oldu takipçisi olduğum vlog'u açıp bakmak. Bir sağlık probleminin
nasıl neticelendiğini, doğumun yaklaşıp yaklaşmadığını, planlanan
yaz tatilinin gerçekleşip gerçekleşmediğini ve hatta bahçeye
dikilen begonvil fidesinin çiçeklenip çiçeklenmediğini merak
ederken buldum kendimi. Oralardan aldığım yemek tariflerini
uyguladım, hayatı kolaylaştıran pratik bilgiler edindim, başka
ülkelerin eğitim sistemlerini, sosyal ilişkilerindeki çarpıcı
farklılıkları gözlemledim. Sizi hayatına kendi arzusuyla dahil eden
kişiyi meşru bir şekilde takip etmenin, aslında bir dikizleme fiili
olduğunu da benimle birlikte vlog takip eden ve yorum bırakan
takipçiler sayesinde öğrendim. Nasıl mı?
Kadınların dile gelmeleri, görünür olmaları, "özel" denilerek
kapalı kapılar ardında yaşanan ve zaman zaman yaşayanı yaralayan
şeylerin tartışma konusu edilmesi bakımından vloglar epey sağaltıcı
mecralar. Öte yandan, takipçi biriktirdikçe artan özgüven, yeni
arkadaşlar edinmek, övgü almak, destek görmek, rol modeli ilan
edilmek kadınlara çok iyi geliyor. Yalnız ve yalıtılmış yaşayanlara
sosyal hayata katılma imkanı veriyor. Takipçi sayısına göre reklam
gelirinden kazanılabilecek para da cabası. Hatta bazen temel
motivasyon kaynağı.
Kadın vloggerların en fazla rating alanları, moda, güzellik,
makyaj gibi konulara ağırlık verenlerle gezi, yemek temalı olanlar.
Tabii bir de evlilik, eğitim, iş sebebiyle yurt dışında yaşayan
Türkiyeli kadınların vlogları büyük ilgi görüyor. Bunu hem izleyici
sayılarından, hem de vlogların altına yazılan yorumlardan
anlayabiliyorsunuz. "Günlük vlog" adıyla anılan, izleyiciye
vloggerın bir gününü özetleyen uzun vlogların çok rağbet gördüğü
söylenebilir. Günlük vloglar, vlogcunun uyanık olduğu saatler
boyunca yaptığı her şeyi içeriyor. Gündelik hayatın rutini hatıra
getirilecek olursa, kimi zaman bu kadar uzun videoların izleyiciyi
sıkacağını düşünürsünüz. Oysa, çok izlenen vlogların kemik
izleyicileri vloggerdan sık sık günlük vlog talep ediyor ve
bunların yalnızlıklarını giderdiğini, evde temizlik veya yemek
yaparken, çocuklarla ilgilenirken kendilerine eşlik ettiğini
söylüyorlar.
Vloggerlık yaşam tarzını ve günlük hayatı belirleyen bir kimlik.
Artık anlatmak ve aktarmak için yaşamaya başlayabiliyorsunuz.
Yapıp-ettiklerinizi, hissiyatınızı, sorunlarınızı ve hazlarınızı
takipçilerle paylaşmak göreve dönüşüyor. Bu durum, birlikte
yaşadığınız insanları ve hatta sokaktaki insanı rahatsız
edebiliyor. Bir restoranda yemeğe başlamadan evvel çekilmesi
gereken bir "ne yedim?" videosu mutlaka var. Veya marketten satın
aldığınız ürünleri hızlıca poşete doldurup çıkmak isteyen kocanızı
öfkelendirecek bir "neler aldım?" videosu çekmelisiniz. Tatilde
sizinle gezip tozan ve yanınızdakilerle sohbet etmenizi,
manzaranın, yemeğin, denizin tadını çıkarmanızı engelleyen bir
üçüncü göz eksik değil.
Takipçilerle vlogcuların ilişkilenme tarzları dikkate değer.
İşte dikizcilik olarak nitelediğim şey bu noktada ortaya çıkıyor.
Vlogların içeriklerini takipçilerin belirlediğini söylemek abartı
olmaz. En çok talep edilen şeyler, aile ve aşk ilişkileri hakkında
konuşulması, gezilen yerlerin, yemek, temizlik gibi ev işlerinin
kayda alınması ve alışveriş videoları. Mahremin ifşa edilmesi
vlogcunun rakipleri arasında öne çıkmasını sağlıyor. Kim daha
cesursa ilgiyi ve parayı o kazanıyor. Mahrem kapsamına giren
konular ise genelde, aşk ve evlilikte yaşanan tecrübeler ile ailevi
ilişkiler ve özellikle de çatışmalar/çözümler. Tabii vloggerların
mahrem saydıkları ile takipçilerinki farklılaşabiliyor. Çoğunlukla
takipçiye sunulmak için kurgulanan mahremiyet haritasının sınırları
yer yer ihlal edilse de, vlogger bundan fazla zarar görmeyeceğini
varsayıyor. Ama bununla yetinmeyen takipçiyi tatmin etmek zor.
Kendisine abla, kocasına enişte dediği bir vlogcuyu muhasara altına
alıyor takipçi. Bu yakınlık yanılsaması, her aile ilişkisinde
olduğu gibi mahremin ihlalinden kaynaklanan çeşitli huzursuzluklar
yaratıyor. Vloglara bırakılan yorumlar, takipçiler arasında yorum
sayfasında süren tartışmalar/kavgalar, bunlara vloggerın da dahil
olması sık rastlanan bir durum. Çatışma genellikle, takipçinin
vloggerı yalancı, samimiyetsiz, açıkgöz, kolaycı veya ketum
bulmasından kaynaklanıyor. Bu yorumları takip edince görüyoruz ki
takipçi, vloggerın vermek istediğinden fazlasını alıyor vlogdan.
Blogların aksine vloglar görüntülü paylaşımlar olduklarından, video
kayıtları süresince kadraja girenler ve girmeyenler vloggerın
hayatı, halet-i ruhiyesi, ailevi durumu, refah seviyesi vb.
hakkında takipçiye akla gelmedik ipuçları sunuyor. Moda tabirle
"buradan yürüyor" takipçi yorum yaparken. Vloggerın canını
yakmasını, sırlarını ifşa etmesini iyi biliyor kimisi. İşte bu
noktada insan yiyen bitkiye dönüşüyor takipçi. "Kocana hiç sıcak
davranmıyorsun, hayırdır?" diyor mesela. "Kayınvaliden niye hiç
size gelmiyor?" diye sorabiliyor. "O çocuk öz kızın mı?", "Eviniz
neden bu kadar küçük?", "Hiç de hayatından memnun görünmüyorsun?"
gibi sorular peş peşe sıralanabiliyor. Alın size aile içi
çatışma!
Bunun yanında, takipçilerin mutlu ve uyumlu ilişkilerden çok
gerilimli ve çatışmalı olanları görmek istemeleri kayda değer.
Başkalarının mutsuzluğunda kendi ilişkisinin sağlamasını yapmak ya
da tam tersi, mutlu ve uyumlu görünen bir ilişkiden yola çıkarak
kendininkini sorgulamak, vlog takipçilerinin yorumlarından takip
edilebilecek diğer yaklaşımlar.
Tıpkı dizilerde olduğu gibi, çatışma ile açılan bir video çok
rating alıyor ve bu çatışmayı günlerce sürüncemede bırakıp izleyici
ilgisini canlı tutmak mümkün. Vloggerların büyük kısmı da bunun
farkında. Bu yüzden, izleyicilerine günlerce konuşacakları, yorum
sütunlarında kendi aralarında ve vloggerla tartışacakları, hatta
kavgaya dönüştürecekleri gerilimler, problemler sunuyorlar. Bu
noktada profesyonelleşme söz konusu. Ama her vlogger bu kadar
profesyonel değil ve sizi hayata bağlasın diye kurduğunuz bir ağ,
sizi yutma potansiyeli taşıyor.
Vlog, birçok sosyal medya mecrası gibi, kendimizi "dikizci"nin
nazarına sunmamız için bir araç. Ama bu sunum düşündüğümüz kadar
kurgusal olmayabiliyor. Dikizci de o kadar cevval ve kötücül değil
her zaman. Vloggerlar ve takipçileri birbirlerine iyi de
gelebiliyorlar. Kimi örnekte eş zamanlı olmak üzere, kendini
başkasının aynasında görmek, izlendiğini bilmek, ulaşılır ve
konuşulur olmak vlog hazırlamaya teşvik ediyor kadınları.
Takipçiler, kimi zaman didişilen, kimi zamansa özlenen uzaktaki bir
dost olabiliyorlar.