Her yıl aynısı oluyor. Bahar aylarının gelmesi ile birlikte
yerli sinemadaki ‘iddialı’ yapımların da sezonu sona eriyor. Yıl
içinde özellikle de gişe filmlerinin salonları kapatmasından dolayı
kendisine yer bulamayan yerli yapımlar ve aynı nedenlerle vizyona
sokulamayan ithal yapımlar, toplu halde salonlara salınıyor.
Özellikle mayıs- haziran aylarında büyük Amerikan yapımlarından
kalan salonlar aylardır bu fırsatı kollayan filmlerle dolup
taşıyor. Bugün itibarıyla vizyona, sekizi yerle olmak üzere, on beş
film giriyor. Ama üzerine birkaç kelam edilecek olanların sayısı
üçü geçmez ne yazık ki. Şimdiden hazır olun, gelecek hafta için de
aynı cümleleri kuracağız.
ABD’de ocak ayında vizyona girip pek gürültü koparmayan Suç
Takımı da ‘hazır salonlarda yer varken vizyona sokalım’
denilerek seyirciyle buluştu. 2016 yılında izlediğimiz aksiyon
filmi Kod Adı: Londra'nın senaristi olarak tanıdığımız
Christian Gudegast’ın yazıp yönettiği Suç Takımı, büyük
bir soygun hazırlayan çete ile organize suçlara bakan polis
‘çetesi’ arasındaki erkeklik gösterisi üzerine kuruyor bütün
gerilimini.
BÜYÜK SOYGUN HAZIRLIĞI
Pablo Schreiber’ın canlandırdığı Ray Merrimen’in Los Angeles’ta
büyük soygunlar yapan çetesi ile Gerard Butler’in oynadığı 'Big
Nick' O'Brien’ın sert polislerden mürekkep takımı arasındaki
acımasız kaçma kovalamaca ve soygun öyküsü film. ‘Big Nick’in
serserilikleri sonucu karısının çocuklarını alıp evi terk etmesi
gibi türün en klişe klişesiyle yapılan girişi bir yana bırakırsak
merak uyandırıcı bir yarım saat izliyoruz. Merrimen’in çetesi 53
kez girişimde bulunulmasına rağmen hiç soyulamayan sıkı güvenlikli
bir bankayı soymak için plan yapıyor. Üstelik bunu yaparken
karşısındaki polislerle oynamayı, elini açık etmeyi bile göze
alıyor.
İki tarafın planları da karşılıklı işliyor hiç kuşku yok ki ama
ortaya çıkan zekice planlanmış bir soygun filmi olmuyor. Bir yanda
kocaman kasları ve ellerinde silahlarıyla gangsterlik taslayan,
arkadaşlarının kızını dışarı çıkarmak isteyen gencin gözünü
korkutan, sevgililerini yanlarında dekor olarak taşıyan bir suç
çetesi; diğer yanda kadınlara yaklaşımları diğerlerinden hiç de
aşağı kalmayan, kanun-hukuk gibi dertleri bir yana bırakıp
karşısındakilerle erkeklik yarıştıran polisler.
Ana karakterimizin ‘Big Nick’ diye anılması tesadüf değil.
Gerçekten ‘big’ mi, değil mi bilemiyoruz ama film boyunca hem çete
lideri Merrimen ile hem de FBI elemanlarıyla ‘hangimizinki daha
büyük sendromu’ olarak bilinen ve genellikle erginlikte görülen bir
erkek hastalığından muzdarip kendisi. Gerçi bu hastalığın tam
olarak asla iyileşmediği, hayatın ilerleyen safhalarında da fırsat
buldukça nüksettiği de bilinen bir gerçek. İşte Suç
Takımı, bu hastalık nüksettiği için kapalı bir alanda
tutulmaları gerekirken yanlışlıkla kanun adamı olmuş bir grup insan
ve onlara kafa tutan kanun kaçağı erkeklerin hikâyesi olarak
özetlenebilir.
Tabii filmin yapımcıları ‘Big Nick’in Bruce Willis ile
özdeşleşen ‘dibe vurmuş polis’ karakterleriyle olan
akrabalıklarını, finalde üzerinde çalıştıkları davanın tahtadaki
malzemelerine bakıp Olağan Şüpheliler göndermelerini pek
sevmiş olmalılar ki, devamının çekileceği duyurulmuş bile.