Dil ve dilbilgisi

Dilbilgisi kuralları da bölgesel değişkelere göre değişkenlik gösterir. Bu da dilde bazı karışıklıklara yol açar, dil konuşucuları arasındaki iletişimi güçleştirir.

Abone ol

Her dil bazı kural ve kaidelere göre şekillenir. Bu kurallar manzumesi dilin kendi içinde saklıdır. Bir dili doğal ortamında edinen konuşucular dilin sözvarlığı ile birlikte bu kuralları da edinir; bu kurallara uygun konuşurlar. Bu kişiler dilbilgisi kurallarını teorik olarak çözümleyip açıklayamasalar da konuşurken kuralları doğru kullanırlar.

Dilbilgisi Celadet Bedirhan’a göre “dili doğru konuşma ve yazma kuralların tümüdür”.  Onun kardeşi Kamran Bedirhan da ona yakın bir tanımlama ile “Bir dilin dilbilgisi o dili doğru konuşma, okuma ve yazma yolunu gösteren kurallar” olarak tanımlamış. Bir diğer Kürt dilbilimci Reşidê Kurd dilbilgisi için şu tanımı yapmıştır: “Dil bazı kurallar üzerine kuruludur, bu kurallar bütünü bize dilbilgisini sunar. Bu yüzden de dilbilgisi doğru yazma ve konuşma yoludur.”

Burada başka bir soru ortaya çıkıyor, bu kurallar manzumesi de bir dilde standart bir şekilde bulunur mu? Elbette ki hayır, tıpkı dilin sözcük varlığında olduğu gibi bu kurallarda da bütün dil konuşucularını içine alan standart bir form yoktur. Dilbilgisi kuralları da bölgesel değişkelere göre değişkenlik gösterir. Bu da dilde bazı karışıklıklara yol açar, dil konuşucuları arasındaki iletişimi güçleştirir. Örneğin Kürtçenin Kurmanci lehçesinde, yar-ergatif form ile çift bükümlü form iki başat form olarak karşımıza çıkar ve bu iki form Kurmancide önemli bir kırılmaya neden olur. Kurmancların bir kısmı geçmiş zamanda geçişli fiili nesneye göre çekime sokup, “Te ez dîtim. (Sen beni gördün)/ Min tu dîtî. (Ben seni gördüm), derken, diğer bir grup ise özne ve nesneyi bükümlü halde kullanıp, ikisinin yerini değiştirerek “Min te dît/ Te min dît.” demektedirler.  Bu formda fiil çekime girmemektedir.

Kurmanci de değişkenlik gösteren formlar bununla sınırlı değil elbette. Karışıklık yaratan diğer bir form ise şahıs ekleri ile ilgilidir. Ölçünlü dilde ikinci tekil şahıs eki /-î/ olarak kullanılırken, Tur-Abidin bölgesindeki Kürtler bu eki üçüncü tekil şahıs için kullanmaktadır. Bununla ilgili örnekler ünlü Kürt şairi Cigerhun’un şiirlerinde mevcuttur.

Nakevî dest me: ne razan, ne rev ( Nakeve dest me: ne razan, ne rev)

Çiqas bimênî ev cihan bêdeng (Çiqas bimîne ev cîhan bêdeng)

….

Kesek nemênî wek min dilbirîn (Kesek nemîne wek min dilbirîn)

Bu birkaç örneği onun Şafak adlı divanında yer alan “Li Rojhilat” adlı şiirinden seçtik. Bu dizelerde yer alan formun ölçünlü dile göre doğrusunu parantez içinde verdik. Üçüncü tekil şahıs eki olan /-e/nin eski formunda /-t/ yer almaktadır. Bu form Soran Kürtçesinde hala mevcuttur. Kurmancinin bazı ağızlarında da “/-et/, /-it/, /êt/, /-ît/” biçiminde karşımıza çıkmaktadır.

Omeri Kürtleri arasında ise /-e/ şahıs eki ikinci tekil şahıs için kullanılmaktadır. Burada “tu diçî (gidiyorsun)” yerine “tu diçe” denmektedir. Bu iki form dilde ciddi karışıklığa yol açmaktadır. Bununla ilgili örnekleri ise Med-Der tarafından yayınlanan, Ali Fırat ve Cemil İvrendi’nin hazırladığı “Destanê Gelêrî yên Kurdan (Kürt Halk Destanları” adlı çalışmadan vermek istiyorum.

Lê ez ji te re dibêjim, ji dû min vegere, tu bi min nagihêje tu mirazî.

Tu ji destên min xelas nabe.  Tu biçe ku derê ez ê werim…

Bu örnekler de gösteriyor ki dilbilgisi kurallarında da kendi doğallığında bir standart yapı yoktur. Ölçünlü bir dil için yalnız sözcük yazımında değil, dilbilgisi kurallarında da bir standartlaşmanın yaşanması gerekir. Dünyada birçok toplum akademik kurumları eliyle yapılan dilbilimsel çalışmalar ile bu standartlaşmayı sağlamıştır. Kürtlerde de uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yapan kişi ve kurumlar mevcuttur. Halk arasında “akademik Kürtçe” denen yazı dili bu şekilde ortaya çıkmıştır.  Fakat bu çalışmanın istenen sonuca ulaşması için birleşik bir Kürt otoritesine ve bunun desteği ile çalışma yürütecek bilimsel kurumlara ihtiyaç var.