Dink cinayetinde konuşulmayan jandarma

Son dönemin en önemli politik cinayetlerinden olan Hrant Dink suikasti davası on yıldır sürüyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra soruşturma savcısı Gökalp Kökcü, cinayette jandarmaların rolüne ilişkin ayrıntılı bir iddianame hazırladı. Cinayetin işlendiği günden bu güne rolü olan kamu görevlilerine ilişkin bir çok iddia ortaya atıldı. Ancak görevi ihmal nedeniyle yargılanan jandarma görevliler daha az tartışıldı. Bugün yeniden başlayacak davada sorgusu yapılacak bu görevlilerin durumunu ve onlara yönelik suçlamaları inceledik.

Abone ol

DUVAR - Agos Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul Şişli’de gazetesinin önünde Ogün Samast tarafından öldürüldüğünde, bu cinayetin de daha önce işlenen politik cinayetler gibi arkasındaki güçlerin açığa çıkartılamayacağı yaygın kanıydı. Nitekim aradan geçen on yılın sonunda dava hâlâ devam ediyor ve her aşamasında çarpıcı yeni bir gerçekle yüz yüze kalıyoruz fakat tatmin edici bir sonuca ulaşılamıyor.

Son olarak Ogün Samast’ın cinayeti işlediği sırada olay yerinde jandarma istihbarat görevlilerinin olduğu ortaya çıkmıştı. Yine cinayet işlendiği sırada Trabzon İl Jandarma Alay komutanı olan Albay Ali Öz ve emrindeki 8 jandarma görevlisinin görevi ihmal iddiası ile yargılandığı Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın İstanbul’da 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren ana dava ile birleştirilmesine karar verildi. Bu arada 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu davada önemli bir değişiklik gerçekleşti. Cinayetin işlendiği 2007 tarihinden itibaren soruşturmayı bir çok savcı yürütmüştü. Son olarak 2014 yılında soruşturmayı devralan Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü cinayetin dönemin İstanbul, Trabzon ve Genel Komutanlık'taki jandarma istihbarat görevlileri tarafından tasarlandığını, iddianamenin merkezine koyan bir suçlama ile sanıkların cezalandırılmasını istedi.

BAŞLAMADAN ÖNCE İKİ UYARI

Cinayetin işlendiği tarihten bugüne yıllardır görülen davalarda ve kamuoyunda, Yasin Hayal, Erhan Tuncel ve Trabzon ile İstanbul emniyetindeki görevlilerin rollerinin ne olabileceğine ilişkin çok şey tartışıldı. Ancak cinayette jandarmanın oynadığı rolün aynı oranda incelendiğini söyleyemeyiz. Davada yaşanan son gelişmelerden sonra Jandarma görevlilerinin bu konudaki sorumlulukları ve onlara yöneltilen suçlamalara bakmaya çalışalım...

Başlamadan önce bir uyarı: Cinayetin işlendiği 2007 yılından bugüne Ergenekon’dan, FETÖ’ye cinayetin tasarlandığı söylenen 'merkez'in sürekli değiştiğini akılda tutmak gerekiyor! Cinayet soruşturması aynı zamanda devlet içindeki kliklerin birbiriyle savaşının bir yansıması da oldu. Bu nedenle yöneltilen her iddiayı bir 'şüphe süzgeci'nden geçirmek gerekiyor

GRUBUN 'BÜYÜK ABİSİ' ERHAN TUNCEL POLİS MUHBİRİ ÇIKTI

Hrant Dink cinayetinde aradan geçen bunca yıldan sonra ortaya çıkan en büyük gerçek bu cinayetin işleneceğini devletin bütün emniyet teşkilatının bildiğinin ortaya çıkması! Devlet, Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmek istediğini Trabzon Emniyeti Erhan Tuncel sayesinde bilmektedir. Cinayetten sonra ortaya çıkan ilk gerçek de Hayal grubunun büyük abisi Erhan Tuncel’in polis muhbiri olmasıdır. Tuncel bu cinayetin işleneceği bilgisini polise bildirmiş, Trabzon Emniyeti de aynı bilgiyi İstanbul Emniyeti'ne “Yasin Hayal, Hrant Dink’e yönelik ses getirici eylem yapacak” notuyla iletmiştir. Ama aynı dönemde Trabzon Jandarma Komutanlığı da Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmek için silah aradığı bilgisi ile cinayet hazırlıklarını öğrenmiştir. Buradaki muhbir ise Yasin Hayal’in eniştesi Çoşkun İğci’dir.

JANDARMANIN HABER ELEMANI HAYAL’İN ENİŞTESİ COŞKUN İĞCİ

Trabzon İl Jandarma istihbarat görevlileri olan Uzman Çavuş Volkan Şahin ile Astsubay Okan Şimşek Çoşkun İğci’den 2006 yaz aylarında aldıkları bu bilgiyi Jandarma İstihbarat Şube müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız ve İl Jandarma Alay komutanı Ali Öz ile paylaştıklarını daha sonra verdikleri ifadelerde söylediler. Ancak bu bilgiye rağmen Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz bu konuda hiçbir şey yapmamıştı. Üstelik cinayet işlendikten sonra Coşkun İğci’ye bildiklerini kimseye anlatmaması için baskı yapılmıştı. Dink cinayetinden sonra jandarma’nın sorumluluğu konusunda ilk ortaya çıkanlar bunlardı. Bu nedenle önce Uzman Çavuş Volkan Şahin ve Astsubay Okan Şimşek hakkında dava açılmış bu davadan sonra bu görevliler metin Yıldız ve Alay komutanı Ali Öz’ü suçlamışlardı. Ardından Ali Öz ve diğer jandarma görevlileri hakkında görevi ihmalden dava açılmıştı.

Dink cinayetinde dava dosyaları birleşti

CİNAYET SİLAHININ MARKASINI ELE GEÇMEDEN JANDARMA BİLİYORDU

Bu davalar görülürken dava dosyasındaki bir bilgi Dink ailesinin avukatlarının dikkatini çekmişti. Ogün Samast cinayetten bir gün sonra 20 Ocak 2007 tarihinde saat 22.45’de yakalanmış ve üzerinden çıkan silaha ilişkin tutanak saat 23.00 sıralarında düzenlenmişti. Ancak Ogün Samast yakalanmadan 1 Saat 32 dakika önce 21.32 de Jandarma Genel komutanlığına iletilen, altında Trabzon İl Jandarma alay komutanı Ali Öz, İstihbarat şube müdürü Metin Yıldız ve istihbarat görevlisi Gazi Günay imzalı Haber Kayıt ve Bildirim formunda, cinayetin Ardeşen El yapımı silahla işlendiği, olayı Yasin Hayal’in organize ettiği, şahısların dört kişi olduğu şeklinde bilgiler vardır. Oysa savcılığında yeni iddianamede altını çizdiği gibi, devletin bütün birimleri tarafından Ogün Samast yakalanıp üst araması yapılıncaya, olayı Yasin Hayal’in organize ettiği, şahısların dört kişi olduğu ve cinayet silahının Ardeşen el yapımı bir silah olduğu bilinmemektedir. Peki, Trabzon jandarması Ogün Samast yakalanmadan ve ifadesi alınmadan bu bilgileri nereden öğrenmiştir. Hayal’in eniştesi Coşkun İğci böyle bir bilgiyi iletmediğini verdiği bütün ifadelerde yineledi. Yine İğci’den Hayal’in Dink’i öldürmek istediğini Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’e ileten Okan Şimşek’de bu bilgiden haberdar olmadıklarını söyledi. Bu bugüne kadar cevabı bilinmeyen bir soru olarak kalmıştır.

Savcı Gökalp Kökçü yeni iddianamede Albay Ali Öz başta olmak üzere İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız ve jandarma görevlileri Gazi Günay, Veysel Şahin, Okan Şimşek ve Ergun Yorulmaz’ın cinayet işlenmeden çok önce cinayete ilişkin bütün bilgilere sahip olduğunu iddia ediyor. İddianamede savcılığın bu iddiasının temelini ise cinayet öncesi, cinayetin işlendiği an ve sonrasında jandarma görevlilerinin Dink’in iş yeri ve evi etrafında bulunduğuna ilişkin yeni kanıtlara sahip olduğu görülüyor. Bu kanıtların en önemlileri ise sanıkların telefonlarının sinyal verdiği baz istasyonlarına ilişkin HTS kayıtları ve yeni görüntülerin ortaya çıkması.

JANDARMA İSTİHBARATI: CİNAYETTEN BEŞ AY ÖNCE DİNK’İN EVİNİNİN SOKAĞINDAYDI

Bu kanıtlara göre 7 Ağustos 2006 tarihinde yani cinayetten beş ay önce Trabzon İl jandarma görevlileri olan Okan Şimşek, Ergun Yorulmaz ve Gazi Günay yanlarında bazı “haber elemanı” yani jandarma muhbirleri ile birlikte İstanbul’a gelerek Hrant Dink’in evinin olduğu Bakırköy’de ve yine ona ait Beyaz Adam kitabevinin bulunduğu sokakta keşif çalışması yapmışlardır. Burada karşımıza İstanbul Jandarma istihbaratından yeni isimler karşımıza çıkıyor. Yine savcılığın iddiasına göre Şeref Ateş, Muharrem Demirkale, Yavuz Karakaya ve Yüzbaşı Ali Barış Sevindik ile ortak hareket edilmiştir. İstanbul İl Jandarma İstihbaratında görevli bu isimler ile bu dönemde çeşitli telefon görüşmeleri saptanmış şüphelilerin telefonlarının HTS kayıtlarıda 9 Ağustos 2006 tarihinde Hrant Dink’in konutu ve Beyaz adam kitabevinin bulunduğu bölgeden sinyal verdiği saptanmış.

Hrant Dink davasında 4 sanığa tahliye

Bu iddialara karşın Trabzon Jandarma İstihbaratında görevli Ergun Yorulmaz Trabzon İl Jandarma komutanlığının yazılı görevlendirmesi ile Çoşkun Aydın adlı bir cinayet suçlusunu aramak için Tekirdağ’a gittiklerini bir gece orada kaldıktan sonra yine bu şahısla ilgili olarak Küçükçekmece’de bazı çalışmalar yaptıklarını söyledi. Ergun Yorulmaz bu ifadesi ile Küçükçekmece ile Bakırköy’ün yakınlığına vurgu yaparak telefon sinyallerinin bu nedenle saptanmış olabileceğini iddia etmiş oldu. Trabzon’dan gelen bir jandarma görevlisinin Tekirdağ ve Küçükçekmece gibi polisin görev alanında bulunan iki yerde nasıl çalışma yapabileceği sorusunu bir kenara bırakacak olursak, jandarma kayıtlarında bu görevlendirme yazısının olması gerekiyordu. Ancak savcılık 4 Ağustos ile 14 Ağustos 2006 tarihleri arasında bu görevlilere ilişkin böyle bir jandarma izninin olmadığını tespit etti.

TELEFON TRAFİĞİNİN ORTASINDAKİ İSİM İSTANBUL JANDARMA TİM KOMUTANI

Bu görevlilerin İstanbul’da bulundukları sırada bir ismin daha bütün bu telefon trafiğinin ortasındaki isim olduğu tespit edildi. Jandarmaların telefon kayıtlarını inceleyen savcılığa göre cinayet öncesinde ve sonrasındaki bu telefon trafiğinin merkezindeki isim Muharrem Demirkale. Muharrem Demirkale ve yine Dink cinayetinden dolayı tutuklanan Astsubay Yavuz Karakaya 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığında meydana gelen silahlı çatışmada yakalanmışlar ve tutuklanmışlardı.

Jandarma görevlilerinin Dink’in evinin olduğu bölgede bulundukları sırada Dink’in evinin kapıcısı Mithat Alkan kendilerini polis olarak tanıtan kar maskeli kişilerce evinde sorguya çekilmişti. Dink ve ailesi hakkında sorular soran bu kişilerin kimliği saptanamamıştı. Savcılık aynı anda bölgede bulundukları telefon kayıtları ile saptanan jandarma görevlilerinin Alkan’ı sorgulayan kişiler olabileceğini iddia ediyor.

JANDARMA İSTİHBARATININ TEPESİNDEKİ İSİM SUÇLANIYOR

Bu arada Hrant Dink cinayetinin hazırlandığı bu dönemlerde bütün istihbarat formlarının gönderildiği ve değerlendirildiği Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Değerlendirme Ve Analiz Merkezinde (İDAM) kamuoyunun Adana’da Mit tırları olayından tanıdığı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu bulunmaktadır. Daha sonra dil kursu için İtalya’ya giden Celepoğlu cinayetten bir ay önce 2006 Aralık ayında Türkiye’ye gelmiş on gün kadar kaldıktan sonra İtalya’ya geri dönmüştür. Savcılık Celepoğlu’nu cinayet tasarısının en tepesindeki isim olarak görüyor. Türkiye’ye geldiği bu on günlük izin sırasında da cinayet hazırlıklarını gözden geçirdiği iddiası var. Savcılık bulunduğu konum itibari ile Celepoğlu’nun Dink’e yönelik bütün bu hazırlıklardan haberdar olması gerektiğinide söylüyor. Ancak Celepoğlu yaptığı savunmalarda başında bulunduğu birimin böyle bir görevinin olmadığını iddia ediyor.

Trabzon Jandarma istihbarat görevlilerinin Dink suikasti ile kesişen telefon kayıtları bu kadarla kalmıyor. Ogun Samast’ın telefonu cinayetten bir gün önce 18 Ocak 2007 tarihinde Bayrampaşa’dan sinyal vermiştir. Aynı gün Trabzon Jandarma istihabaratından Satılmış (Volkan) Şahin’in telefonunda elde edilen sinyallerde Bayrampaşa’da olduğunu doğrulamıştır. Satılmış Şahin ifadesinde telefonunun Bayrampaşa’dan sinyal vermesini firari bir askeri Tekirdağ Çorlu’ya götürdüğünü söyleyerek açıklamıştır. Fakat savcılık bu aşamada Samast ve Şahin’in telefonlarının aynı gün aynı yerden sinyal vermesini yeterli görerek, görevlendirme yazısını Trabzon Jandarmasından istemedi. Satılmış (Volkan) Şahin’in aynı gün Trabzon Merkez Jandarma komutanı Cevat Eser’le dört kez telefon irtibatı kurduğu Cevat Eser’in ise aynı gün Endonezya, Almanya, İspanya ve Brezilya’dan bazı telefonlar ile on defa görüşmeler yaptığı tespit edildi.

CİNAYET ÖNCESİ OGÜN SAMAST JANDARMA GÖRÜŞMESİ

Jandarma görevlileri hakkındaki iddiaların temelini yalnızca telefon kayıtları oluşturmuyor. Bunlardan en ilginci Trabzon Jandarma görevlileri olan Resul Kütükoğlu, Ünsal Gürel ve Ahmet Faruk Aydoğdu ile Ogün Samast arasındaki telefon görüşmelerinin saptanmasıdır. Aydoğdu’nun ismi Ogün Samast’ın telefon rehberinde “Komutan” adıyla kayıtlıdır. Yine Telefon kayıtlarına göre 16 Aralık 2006 tarihinde gece yarısı 00.04 sıralarında Karadeniz Teknik Üniversitesi çevresinde bu isimler bir araya gelmiştir. Trabzon İl Jandarma merkez komutanı olan Cevat Eser emri altındaki bu görevlilerin Ogün Samast ile yaptıkları bu görüşmeyi doğrulamış ancak görüşmenin Ogün Samast hakkında yürütülen bir başka yaralama suçundan dolayı olduğunu iddia etmişti. Elbette cinayet tarihinde 17 yaşında olan bir çocukla üç jandarma görevlisinin adli bir tahkikat ile ilgili olarak gece yarısı buluşması çok mantıklı değildir. Samast hakkında bir başka olaydan dolayı bir soruşturma yürütüldüğü de bu güne kadar tespit edilememiştir.

Hrant Dink hakimi: Bu kepaze görüntülerin amacı neydi?

OGÜN SAMAST JANDARMA BULUŞMASININ TANIĞI ORTAYA ÇIKTI

Davada Samast’ın jandarma görevlileri ile cinayet öncesi kurduğu ilişkiye dair önemli kanıtlardan biriside Galip Taşkın adlı bir kişinin 14 Ocak 2013 tarihinde elektronik posta ile yaptığı jandarma istihbaratından Veysel Şahin ve Okan Şimşek’i Trabzon-Maçka arasında tenha bir köftecide 2006 Aralık ayında beraber gördüğüne ilişkin ihbarıydı. Bu ihbar o tarihte hiçbir şekilde işleme konmamış ve dava dosyasına iletilmemişti. Bu tür davalarda konuyla hiçbir bilgisi olmayan kişilerin çeşitli nedenlerle sahte ihbar mektupları gönderdiği bilinen bir gerçektir. Fakat savcılık 2016 ağustos ayında bu kişinin ihbarını ciddiye alarak tekrar ifadesini almıştı. Galip Taşkın’ın ihbarını savcılığın ciddiye almasını sağlayan nokta ise tamda ihbardaki tarih ve günde bu görevliler ile Ogun Samast’ın telefonunun aynı noktadan sinyal vermiş olmasıydı. Fakat savcılık bu görüşmeye şahit olduğu sırada Taşkın’ın yanında bulunan eniştesinin ifadesini delilleri yeterli görerek almaya gerek görmedi.

Ogün Samast 18 Ocak 2007 tarihinde cinayetten bir gün önce İstanbul’a gelmişti. Savcığın elindeki belgelere göre bu tarihten sonra Trabzon ve İstanbul Jandarma görevlileri arasında yoğun bir telefon trafiği yaşanmıştı. Bunların en önemlilerine göre, Trabzon Jandarma istihbaratından Okan Şimşek ve İstanbul Jandarma İstihbaratından Şeref Ateş cinayetten üç saat önce on dakikadan fazla süren bir görüşme gerçekleştirmişlerdir. Bu görüşmenin ardından İstanbul Jandarma İstihbarat tim komutanı Yüzbaşı Muharrem Demirkale, Şeref Ateş,Mustafa Küçük, Mikdat Özbek, Rahmi Özer’in telefonları Hrant Dink’in Bakırköy’de bulunan evinin yakınlarından sinyal vermeye başlamıştır. Cinayet sonrası bu kişiler ile Trabzon Jandarması arasındaki telefon trafiği daha da sıklaşmıştır.

OGÜN SAMAST YASİN HAYAL’E 'TAKİP EDİLİYORUM' DEDİ

Bu arada cinayeti işlemek için 19 Ocak’da Şişli Osmanbey’de Agos gazetesi önünde beklemekte olan Ogün Samast ankesörlü bir telefondan Yasin Hayal’ı aramış ve kendisini takip eden şahıslar olduğunu söylemiştir. Samast’ın bu konuda verdiği ifadeye göre Hayal kendisine “Merak etme onlar bizden” demiştir. Samast cinayetten sonra savcılık tarafından kendisine izlettirilen Saray Kumaşçılık ve Akbank Pangaltı şubesinin kamera kayıtlarından bu kişileri teşhis etmişti.

Peki Ogün Samast cinayeti işlerken kendisini izleyen bu jandarma görevlileri kimdir. Savcılığın iddiasına göre yine İstanbul Jandarma istihbaratından Yusuf Bozca cinayetin işlendiği gün orada bulunan jandarma görevlilerinin Emre Cingöz, Yavuz Karakaya, Bekir Yokuş, Ali Barış Sevindik olduğunu teşhis etmiştir. Ayrıca fotoğrafı bulunan 11 şüpheliden birinin ismini bilmediği yüzbaşı Muharrem Demirkale’nin sık sık yanına gelen bir şahıs olduğunu söylemiştir. Olay yeri ve çevresinde bulunan kamera kayıtlarında İstanbul Jandarma istihbaratına ait iki adet Renault Clio marka araçta tespit edilmiş bu araçlardan birinde bulunan İstanbul Jandarma İstihbaratı Bölücü Faaliyetler İstihbarat Tim komutanı Muharrem Demirkale’nin bütün jandarma görevlilerini organize eden isim olduğu iddia ediliyor. Ancak bu görevlileri tespit eden yine kendisi de olay yerinde olan Yusuf Bozca daha sonra mahkemede verdiği ifadede emniyet ifadesini ret etti. Bozca kesin konuşmadığını “olabilir” dediğini söyleyerek ifadesini geri çekti.

İstanbul’da bütün bu görevlileri koordine ettiği ileri sürülen Muharrem Demirkale 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığında silahlı çatışmaya girmiş ve yakalanmıştır. Demirkale’nin olaydan bir gün öncesinden başlayarak yurt dışına kaçan savcı Zekeriya Öz ve Dink davasından da tutuklu bulunan Emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer gibi isimler ile yoğun telefon trafiğide saptanmıştır.

TELEFON TRAFİĞİNDE BİR SİVİL

İddianamede yer alan en ilginç isimlerden birisi bir yayınevinin sahibi olan Adem Sarıgöl. Savcılık, İstanbul Jandarma istihbaratından Muharrem Demirkale, İstanbul Emniyet müdür yardımcıları, Erol Demirhan, Metin Canbay gibi isimlerle yoğun telefon trafiğini tespit etti. Üstelik cinayetin işlendiği gün ve saatten sona bütün bu isimler ile telefon görüşmesi yaptığı saptanmıştır. Cinayet günü çok meşgul olması beklenen bu isimlerle bir sivilin aynı anda telefon görüşmesi yapması şüphe uyandırıcıdır. Üstelik Adem Sarıgöl’ün yalnız bu isimler ile değil son bir yıl için Kara Kuvvetleri Komutanlığı dahil olmak üzere bir çok askeri şahısla görüşmeleri bulunuyor. Son duruşmalarda serbest bırakılan savcılığın FETÖ/ PDY üyesi olmakla suçladığı Sarıgöl suçlamaları ret etti. Telefon görüşmesi yaptığı şahıslardan bazıları kitap çalışmaları nedeniyle görüştüklerini söylerken Muharrem Demirkale yazdığı bir tez çalışması için görüştüğünü söyledi.

SAVCILIĞIN İDDİASI: CİNAYETİ FETÖ/PDY İŞLEDİ

Gelinen noktada Dink cinayetinde ağırlıklı olarak Jandarma’nın rol oynadığını söyleyen savcılık “Hrant Dink cinayetinin planlanması ve icrası ile sonrasında kumpas soruşturmalara basamak yapılmasının kamu da konuşlanan FETÖ/PDY mensupları ile medya da konuşlanan FETÖ/PDY mensuplarının kolektif çalışmalarının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır” diyor.

Dink davasında MİT TIR'larını durduran general konuştu