Diyarbakır mitingi: Erdoğan’a gönül verenlerin gündemi de işsizlik ve yoksulluktu

Diyarbakır'da yaptığı toplu açılış töreninde, cümlesine “Erdoğan’ı seviyorum, ama” diyerek başlayanlar, seçim sürecinde Erdoğan’ın başını ağrıtacak gibi görünüyor...

Abone ol

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan nihayet Diyarbakır’a geldi ve kaç gündür devam eden manasız gerilim bitti. Mitinge katılım sağlamalarıyla ilgili uyarılan kamu çalışanları rahat bir nefes aldı. İlçelerden gelen öğrenciler, onlara refakat eden öğretmenlerini arada kaybetseler de eğlendiler. Aç olanlar karınlarını doyurdular. Uzun yoldan, Bingöl’den, Urfa’dan gelenler mitingde görülmüş olmanın huzuruyla daha Cumhurbaşkanı konuşurken alandan ayrıldılar. Diyarbakır Valiliğinden ya da kayyım yönetimindeki belediyelerden seri şekilde atılan mitinge davet mesajlarından bunalan Diyarbakırlılar da huzura kavuştu. Toplatılan çöp kutuları da umuyorum yakın zamanda yerlerine konur.

ERDOĞAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK

Erdoğan’ın yaptığı konuşmada ise yeni bir şey yoktu. Diyarbakırlılar ekonomik sorunların giderileceğine dair somut bir söz beklediler ancak maalesef yine inandırıcılığını kaybetmiş vaatlerle yetinmek durumunda kaldılar.
Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü için atılacak adımlar 2015’ten bu yana, izlenen politikalar nedeniyle, giderek zayıflayan bir umutla bekleniyor. Yine de bu konulardaki önemli mesajlar genellikle Diyarbakır’dan veriliyor ve Cumhurbaşkanın Diyarbakır’a gelişi sırasında bir beklenti oluşuyor.
Ama bu kez öyle olmadı. Erdoğan’ın bu gelişinde demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümüne dair umutlar neredeyse hiç dile getirilmedi. Cumhurbaşkanı nicedir alışılagelen söylemini tekrarladı. Demirtaş’ın Kürt olmadığını bile söyledi. HDP’ye yine aynı cümlelerle, bu kez Diyarbakır’da yüklendi ve gitti.

140 PROJE YOKSULLUĞU BİTİRMEYECEK

Erdoğan’ın konuşmasında demokratikleşme ve barışa dair bir emare yoktu. Ekonomideki gidişatın düzeleceğine dair vaatler de inandırıcılıktan uzaktı. Geride toplu açılışı yapılan 140 proje kaldı. Ancak bu projelerin de millet bahçesi, asfalt dökülen yollar, tadilattan geçen okullar vesaire olduğu belli oldu.
Bunların yapılmasına kimsenin itirazı olmaz elbette. Ama bu projelerin, sorunların başında gelen yoksullaşmayı bitirmeyeceği muhakkak. Nihayetinde millet bahçesinde yuvarlanarak insanların pazar poşeti dolmuyor, yola asfalt dökünce işsizlik sorunu bitmiyor. Yani açılışı yapılan 140 proje istihdam sağlamıyor.

MİTİNG ALANINDAN GÖRÜNÜM

Miting İstasyon Meydanı’nda yapılmadı. Biraz ileride, caddede yapıldı. Bu tercihten niyetin mitingi daha kalabalık göstermek olduğu ileri sürüldü. Doğru olabilir çünkü polis kontrol noktası ile Erdoğan’ın konuşma yaptığı yer arasındaki mesafe çok büyük değil ve bu alana sıkıştırılan kalabalığın, hiç değilse televizyon ekranlarından daha görkemli görünme ihtimali yüksek.
Miting için hiçbir masraftan kaçınılmadı. İl dışından araçlar kaldırıldı. Belediye otobüslerinin bir kısmı miting için çalıştı. Güvenlik önlemleri fevkaladenin fevkindeydi. Söylemeye gerek yok, her taraf Erdoğan’ın afişleriyle ve hoş geldin pankartlarıyla donatılmıştı.
Güvenlik önlemleri bazı insanların mitinge katılımını da engelledi. Urfa’dan gelen bir grup kadın, mitinge giremedikleri için tepkilerini yüksek sesle dile getirdiler.

'İŞ, AŞ, AF'

Mitingden erken ayrılanlar kalabalıktan, sıcaktan ve organizasyonun yetersizliğinden şikayet ettiler. Erdoğan’a yaklaşıp kendisini yakından göremediği için üzülen kadınlar da vardı, telefonda konuştuğu yakınına “Ez mecburbum hatim, çi hati bu serê te” (Ben mecburen geldim, sana ne oldu) diyen de vardı.
AK Parti ve Erdoğan’a gönül verenlerin gündemini de işsizlik ve yoksulluk işgal etmişti. Meydanda konuştuğumuz insanlar önce Erdoğan’a duydukları sevgiyi anlattılar ardından “Ama” diyerek kiralarını ödeyemediklerinden, pazardan eli boş döndüklerinden, emeklilerin geçinemediğinden, çocuklarının işsizliğinden şikayet ettiler. “Erdoğan’ı çok seviyorum ama genel af çıkarsın” diyenlerin sayısı da az değildi.
Seçim sürecinde cümlesine “Erdoğan’ı seviyorum, ama” diyerek başlayanlar, Erdoğan’ın başını ağrıtacak gibi görünüyor.

SAKIZCI MEMO MİKROFONU KAPTI

Diyarbakırlılar bilir, Sakızcı Memo mitinglerin müdavimidir. Parti gözetmeksizin geldiği mitinglerde sakız satarak yevmiyesini çıkarmaya çalışır. Ama Memo, fırsat bulduğunda gür sesiyle çoğunluğun taleplerini de dile getirir.
Erdoğan’ın mitinginde de öyle oldu. Televizyon mikrofonunu görünce Diyarbakır’ın taleplerini sıralamaya başladı. “Millet fakirdir”, “cezaevleri boşaltılsın”, Barışın yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi.
Daha söyleyecekleri vardı ama mikrofon güç bela alındı Memo’dan. Yine de Memo, söyleyeceklerini söylemişti, gönül rahatlığıyla sakızlarını satmak üzere kalabalığa daldı.

KALABALIĞA ÇAY OCAĞINDAN BAKANLAR

Mitingin bitimine yakın şehir dışından gelenlerle birlikte alandan ayrıldım. Cadde üstündeki bir çay ocağında oturdum. Yan tarafta oturanlara, önümüzden geçenleri göstererek, “Miting kalabalıktı” dedim. Yaşlı adam dikkatle bakıyordu kalabalığa ve hiç istifini bozmadan, “toplamadır” dedi. Nasıl yani? “Bunların arasında Diyarbakırlı azdır, hep dışarıdan geldiler” diye açıkladı sözlerini.
Masayı birleştirdik. Adam hayatı boyunca sol partilere oy vermediğini vurgulayarak, “Bu seçimde Erdoğan’a oy vereceğim ama AKP’ye oy vermeyeceğim” dedi. Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan hâlâ oy alacak karizmasını koruyor. Erdoğan ve partisi arasına mesafe koyan adam, “Etrafı kötü, hep hırsızlar sarmış etrafını. İstese de kurtulamaz onlardan” dedi.
Bugüne kadar hiç sol partiye oy vermediğini söyleyen adam, Selahattin Demirtaş’ı ayrı tutuyor, “Selahattin hapiste olmasaydı ona oy verirdim” diyor.
Emekli maaşının kendisine yetmediğini de belirten adam, “Keşke bir fabrika açsaydı” dedi, “Millet hep işsiz.”
Masadaki diğer adamlar HDP’liydi. Uzun uzun eleştirdiler Erdoğan’ı. Adamı Erdoğan’a oy vermesin diye ikna etmeye çalıştılar, ama adam 'Nuh' dedi peygamber demedi, “Beni ikna edemezsiniz” dedi.
Dağılan miting kalabalığına çay ocağından bakıyorduk. HDP’liler barış olmadan ekonominin de düzelmeyeceğini söylüyorlardı. İçimden “Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız” (Atillâ İlhan) diyordum.