Diyarbakır surlarına balkon çıkıldı

UNESCO koruması altında bulunan Diyarbakır surlarına balkon yapıldı. Diyarbakır Mimarlar Odası Şube Başkanı Şerefhan Aydın: "Çevre Şehirciliğe ve Koruma Kurulu’na yazı yazdık, ‘Bu projeden haberiniz var mı? Onayınız var mı?’ diye. Verilen cevapta ‘evet bu yapılan proje Millet Bahçesi projesidir Koruma Kurulu tarafından onaylandı’ denildi."

Abone ol

DUVAR - Diyarbakır’ın UNESCO koruması altındaki surlarına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar ve TOKİ’nin ihalesiyle 6 ayda tamamlanan ‘Millet Bahçesi’ projesi kapsamında balkon yapıldı. Surların dibine beton dökülürken, önüne de istinat duvarı örüldü.

Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun duvar yapısı olma özelliğine sahip olan 7 bin yıllık Diyarbakır surları dibinde yapılan ‘Millet Bahçesi’ projesinin izinsiz ve kültürel mirasın korunması hassasiyeti gözetilmeksizin yapıldığı ortaya çıktı. Sputnik'ten Sertaç Kayar'ın haberine göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar ve TOKİ’nin ihalesiyle geçtiğimiz yıl UNESCO koruması altındaki tarihi surlar ile Hevsel Bahçeler arasında bulunan Fiskaya’da yapımına başlanan proje, iş bitirildikten sonra Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvuruldu. Yapılan başvuruya Koruma Kurulu’nun verdiği yanıt ile projenin izinsiz yapıldığı açığa ortaya çıktı.

ONAY VAR MI VAR!

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan tarihi surlar ile koruma bandı içerisinde kalan 150 dönümlük alanda yapılan ‘Millet Bahçesi’ proje hayata geçirilmeden önce Diyarbakır Mimarlar Odası tarafından tepkiyle karşılandı.

Diyarbakır Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne başvuran Mimarlar Odası, “Söz konusu proje için kültürel etki değerlendirme raporu hazırlanmış mıdır? Proje yapımı öncesinde arkeolojik herhangi bir kazı ya da benzeri bir çalışma yapılmış mıdır? Projenin uygulaması aşamasında Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu ya da benzeri kurumlardan uzmanların görüşü alınmakta mıdır? Müşavir firmada bu projede görevlendirilmiş uzman arkeolog istihdam edilmekte midir?” diye sordu. Müdürlük verdiği yanıtta, “Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 19.09.2017 tarih ve 5054 sayılı kararı ile onaylanmıştır” dedi.

Uzmanların tepkisine rağmen kepçelerle tarihi alanda yapılan kazılarla yapımına başlanan Millet Bahçesi kapsamında tarihi surların dibi kazılarak teraslama için istinat duvarları örüldü. Fiskaya tarafında bulunan sur beden duvarındaki açıklığa demirler çakılarak balkon yapıldı. Araç trafiğine de açılan bölgede ağaçlandırma ve sulama için tesisat döşendi. Tarihi dokuda yaratılan onca tahribata rağmen “Onayı var” diyen Koruma Kurulu’nun hiçbir denetimde bulunmadığı öğrenildi.

PROJE BİTTİKTEN SONRA BAŞVURU

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 24 milyon harcadığı projeyi bitirdikten sonra Koruma Kurulu’na başvurdu. Bu başvuru ile her iki kurumun arasında ciddi bir çelişkinin olduğu gerçeği açığa çıktı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürü’nün “onayı var” dediği Koruma Kurulu’nun yapılan başvuru ile ilgili yanıtı kafaları karıştırdı. Proje ile ilgili yapılan başvuruyu değerlendiren Koruma Kurulu, “Millet Bahçesi işi kapsamında sunulan uygulama projesi ve izinsiz uygulamalara ilişkin” şeklinde ifade ettiği proje ile ilgili aldığı kararları 8 madde şeklinde sıraladı.

Koruma Kurulu’nun proje ile ilgili aldığı kararlar şöyle:

  • Diyarbakır ili Sur ilçesi “Diyarbakır kalesi ve Hevsel bahçeleri Dünya miras alanı ve tampon bölgesinde yapılacak her türlü uygulama öncesi Bakanlığın 08.02.2017 tarihli Bakanlık makam oluru ile kurulan Diyarbakır surları Hevsel bahçeleri kültürel peyzaj alanı yönetimi bilim komisyonunun görüşünün alınması gerektiğine
  • Projede “C” yolu olarak tanımlı yolun güneyinde yer alan Teraslama için yapılan istinat duvarlarının silueti olumsuz etkilediğinden bahse konu alanda bitkilendirme veya doğal eğimi koruyacak dolgu malzemesi ile doldurma alternatifleri ile düzenlenerek revize edilmesine
  • Sur beden duvarında yapılan balkon uygulamasının ivedilikle kaldırılmasına
  • Yerinde yapılan incelemede zeminin yaklaşık 1,5 metre üzerinde bulunan su deposunun avam projedeki şekliyle zemin altına kalacak şekilde gizlenmesinin sağlanmasına
  • Hevsel bahçelerinde yakın olan “E” olarak tanımlı yolun kesinlikle araç trafiğine açılmaması ve buna ilişkin gerekli önlemlerin alınması gerektiğine
  • 62 nolu burç ile Keçi burcu arasında ağaçlandırma yapılmamasına Kale beden duvarına zarar vereceğinden bu alanda sulama yapılmasını sağlayan sulama altyapı hattının kaldırılmasına surlardan itibaren bir metrelik alanın çakıl veya mucurla kaplanmasını
  • Keçi burcu bitişiğindeki Sur duvarlarının önünde kısmen görülen kale dış sur kalıntılarının korunması için bu alandaki çalışmaların ve Keçi burcu çevresinden geçen beton yolun sur duvarları ve burçlarla birleştiği noktalarda titreşim yaratmayan aletlerle kesilerek bu noktalara çakıl veya mucur dökülmesi, çalışmalarının Müze müdürlüğü uzmanları denetiminde yapılmasına
  • Projede Keçi Burcu’nun etrafını dolaşan yolda güvenlik maksadıyla uygulanan metal korkulukların farklı alternatiflerle çözülmesine…
  • Diyarbakır Kültür Varlıklarını Korumu Kurulu yanıtında, “Yukarıda maddeler halinde belirtilen hususların dikkate alınarak hazırlanacak uygulama projesinin Kurulumuza iletilmesinden sonra konunun yeniden görüşülmesine karar verildi” dedi.

Konu ile Diyarbakır Mimarlar Odası Şube Başkanı Şerefhan Aydın, projenin uygulamaya başladığı anda kurumlara uyarıda bulunduklarını belirterek, “Çünkü orası hem kültürel miras olarak tescillenen Diyarbakır surları hem de Hevsel bahçelerinin tampon bölgesidir. Dolayısıyla orada yapılacak bir çalışmanın kesinlikle çok titizce yapılması gerekiyor. Bunun prosedür olarak bazı uygulamaları vardır, özellikle burada bu çalışma yapılırken ‘kültürel mirasa nasıl bir etki yapar’ bunun açığa çıkması gerekiyordu. Bu nasıl yapılır, Kültürel Miras Etki Değerlendirme Raporu dediğimiz UNESCO’ya sunulması gereken bir raporun hazırlanması gerekirdi. Daha önce Dicle Nehri Islah Projesinde de biz aynı süreci yaşadık. Çalışmaya başladılar, Dicle Nehrini sözde ‘ıslah etme’ adı altında bazı müdahalelerde bulundular. Biz de orada hem dava açtık hem çağrı yaptık. Dedik ki ‘böyle bir çalışma yapıldığı zaman bunun usulleri, tekniği, bilimsel yöntemleri vardır. UNESCO’ya, kültürel mirasa nasıl bir etki yaptığına dair rapor sunulması ve UNESCO’nun görüşü sonrasında projenin uygulanması lazım. Ancak bu süreci atladılar ve en son mahkeme kararı sonrası proje durduruldu. Şimdi aynısı da burada geçerli” şeklinde konuştu.

'MADDE MADDE ÇAĞRI YAPTIK'

Fiskaya’da Millet Bahçesi projesinin uygulamaya başladığında itiraz ettiklerini belirten Aydın şunları söyledi: “Birincisi dedik ki Kültürel Miras Etki Değerlendirme Raporu’nun hazırlanması lazım. Çünkü yapılan uygulamalarda bazı noktalar kesinlikle aykırıdır. Hem bütünlük açısından baktığımızda Hevsel ile surlar arasında yapılan bu uygulamaların bütünlük itibariyle uygunsuzluğu hem de orada surlardan düşen bazı yapı kalıntılarının, işlemeli sur taşlarının orada gömülü olma ihtimaline karşı arkeolojik kazı yapılması gerekir diye madde madde çağrı yaptık. Aynı şekilde Çevre Şehirciliğe ve Koruma Kurulu’na yazı da yazdık, ‘Bu projeden haberiniz var mı? Onayınız var mı?’ diye. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bize verdiği cevapta ‘evet bu yapılan proje Millet Bahçesi projesidir Koruma Kurulu tarafından onaylandı’ dedi. Biz bunu teşhir ettik. Çünkü surun hem sıfırında ciddi ağır iş makineleriyle kazı yapılması, bu titreşimden kaynaklı sura zarar vermekte. Biz bunu söyledik, dikkate almadılar.”

“O kazıda tesisat döşemesi için yapıldı, aynı şekilde surun hemen sıfır noktasına beton döküldüğü ortaya çıktı” diyen Aydın şöyle devam etti: “Surda bazı açıklıklara çelikten teras yapılması, sura monte edilmesi gibi yanlış uygulamalar vardı. Buna dair o dönem yaptığımız itiraz ve çağrı kabul görmedi ama şimdi gelin görün ki 2020 yılında UNESCO heyeti geleceği için Koruma Kurulu kendini aklamak adına bu yapılan yanlış uygulamaları ‘benim haberim yoktu’ ya da ‘şerhim var, itirazım’ var algısı yaratmak adına şu an bir itirazda bulunmuş. Bizim o dönem yaptığımız itirazları madde madde yazmış, bunların dönüşmesi gerekir şeklinde bir uyarı yazısı göndermiş. Oysa bu işi yaparken bu suçu iki kurum birlikte işledi. Biz de üçüncü taraf olarak biz itirazlarımızı yaptık ama dikkate alınmadı. Şu an kültürel mirasa ciddi bir tahribat yapıldı.”